Kemalbay: Çaktırmadan içinizdeki FETÖ’yü mü temizliyorsunuz?

Meclis Kadın Grubumuz topladı. Kürsüde Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay vardı. Barış Anneleri ve Cumartesi Annelerinin de izlediği toplantıda Kemalbay, kadınlara ilişkin son yasal düzenlemelere ve Öcalan’a uygulanan tecride değindi. 

Kemalbay’ın ardından Barış Anneleri adına söz alan Bedia Gökus, barışın yeniden inşası talebini iletmek için Başbakan’la görüşmek istediklerini, randevu taleplerini de ilettiklerini ifade etti. Anneler Grup toplantısının ardından Başbakan’a ilettikleri talebe gelecek cevabı Meclis'te bekleyeceklerini söyledi.  

Kemalbay şöyle konuştu:  

Türkiye öylesine büyük bir karmaşa ve karanlık içinden geçiyor ki her gün olmaması gereken pek çok şeyle karşılaşıyoruz. Kayseri’de geçtiğimiz gün Sayın İhsan Eliaçık’a bir saldırı gerçekleşti. Yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İhsan Eliaçık ve İbrahim Kabaoğlu gibi bilim insanlarına yapılan bu saldırı hayatın her bir alanında her birimizi tehdit ediyor. 

Van depreminin dün 6. yıl dönümüydü, depremde yaşamını yitirenleri de saygıyla anıyoruz. Van’da yıkım esnasında acılı insanlara gazla saldırıldığını da o günkü dayanışmayı da unutmadık. 

Her gün operasyonlar gerçekleşiyor. 78 yaşındaki Sise Nine sürgün edildi. Hukuksuzca tutuklanan Sise nineye yapılan işkencedir. Ona sevgilerimizi gönderiyoruz. Aynı zamanda annesinin yanında cezaevinde kalan, koğuşta düşüp kafasını çarpan Miraz bebeği de kucaklıyoruz. Özgür günleri Miraz Bebeğe armağan edeceğiz. 

Sizler barış anneleri çok uzaklardan geldiniz. Uzun yıllardır büyük bedeller ödeyerek hep barış dediniz. Duvarlarınızda çocuklarınızın yerini asacak yer kalmadı ama barıştan vazgeçmediniz. Sizin mücadeleniz önünde eğiliyorum. 

Öcalan’ın can güvenliği ile ilgili endişeler var

Sayın Öcalan’ın mutlak tecridi önemli bir gündem maddesidir. Bazı sosyal medya hesaplarındaki haberler Sayın Öcalan’ın can güvenliği ile ilgili soru işareti yaratmıştır. Türkiye’nin sinir uçlarıyla oyamaya çalışanların İmralı’da mutlak tecrit altında olan Öcalan’ın düşüncelerini takip edenler için endişe kaynağıdır. Batıda ya da Kürt coğrafyasında Sayın Öcalan’ın can güvenliği ve onunla ilgili sürdürülen kara propaganda büyük bir tehlikeye işaret ediyor. O tehlike de zaten içinde bulunduğumuz savaşın daha da yükselmesine ortam hazırlayabilir. 

Sayın Öcalan’ın sağlık durumunun nasıl olduğuna dair, sağlık ve güvenlik halinin tespit edilmesi için avukatları ailesi ve vekillerin ziyaretinin gerçekleşmesi gerektiğini söylüyoruz. Tecridin insanlık suçu olduğunu ve bu yapılanın sadece tecrit değil savaş ve çatışma dayatması olduğunu söylüyoruz. Hükümeti sorumluluğa davet ediyoruz. 

Türkiye halklarının barışa ulaşması için bu kadar rol üstlenmiş Sayın Öcalan’la ilgili hükümet derhal harekete geçmelidir. Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminden sonra aslında darbe yaşıyor. Darbe girişimi darbeye dönüştü. OHAL ve KHK’lerle bu ülke diktatörlükle yönetiliyor. Bu nedenle bizim faşizme karşı mücadele ederek geriletmemiz, Türkiye’de normalleşmeyi, hukukun hakim olacağı bir ülkeyi mücadelemiz ile sağlamamız gerekiyor. Bunun için de mücadelemizi yükseltiyoruz. Biz kadınlar olarak dedik ki durmayalım faşizmi durduralım, bu böyle gitmez kadınlar izin vermez dedik. Bunun için kampanyalar düzenledik. Haklarımızı AKP - Saray iktidarına yem etmeyeceğimizi, kazanıncaya kadar mücadeleye devam edeceğimizi her vesileyle vurguladık. 

Geçen hafta müftülükle ilgili bir yasa geçti. Kadınlar bu yasaya “hayır” dediler. Bütün kadın örgütleri protestolar gerçekleştirdi, bütün yolları denediler. Bu OHAL sürecinde demokratik haklarını kullandılar. Kadınlar bu Meclis’in kapısında saçlarından sürüklenerek polis devlet şiddetine maruz kaldı fakat kadınlar direnmekten vazgeçmedi.

Neden bu kadar direniyorlar? Neden itiraz ediyorlar? Kadınlar bugüne kadar onlarca yıldır mücadele vererek kazandıklarını kaybetmek istemiyorlar. İşte bunun için direniyorlar. AKP - Saray iktidarı konuyu çarpıtarak müftülüklerin de belediyeler gibi yetkilendirildiklerini söylüyor. Evet böyle olabilir. Fakat kadınların itirazı şuna; Kadınların hayatının, kadın erkek eşitliğine inanmayan bir kuruma bu kadar yetkinin verilmesine itiraz ediyorlar. Kadınlar diyanetin, müftülüğün kendi alanlarının dışına çıkarak medeni hakların alanına girmesinin hiçbir açıklaması yok.

Suçlarını örtmek için dini kullanıyorlar 

Tek açıklaması var, o da AKP-Saray iktidarının bütün suçlarını örtmek için dini kullanması, din ticareti yapmasıdır. Müftülük yasasının çıkması kadınların hiçbir sorununu çözmediği gibi AKP saray iktidarının din tüccarlığıyla puan toplamasıdır. Bazı şeylerin üstünü örtmek için, kutuplaşma yaratarak toplumu oyalamaya çalışmasıdır. Bizler buna itiraz ediyoruz, bölücülük yapmayın, kadın erkek eşitliğine saygı duyun.

Bugünlerde bir de boşanma gündemini ortaya çıkardılar. Arabuluculuk sistemi getirmeye çalışıyorlar. Boşanmalarda da yetkiyi müftülüklere imamlara verecekleri yönünde önemli işaretler var. 

Zaten hem işçi haklarında hem kadın haklarında hukuk yerine aracı kurumlar tayin etmek, hak alanının ticarileştirilmesi anlamına geliyor. Yani parası olanın hakkı kullanabileceği, parası olmayanların mağdur edilebileceği anlamına geliyor.

Bu yüzden aracılık kurumu zaten yanlıştır. AKP-Saray iktidarının halkların aleyhine olan yasalardan bir tanesidir. Buna itiraz ediyoruz. Kadınların en çok şiddete uğradıkları zaman boşanma süreçleridir. Boşanmaya kalkıştıkları zaman, itiraz ettikleri zaman kadınlar şiddete aruz kalıyor. Bakın AKP-Saray iktidarı döneminde tam 6 bin kadın erkek şiddeti ile yaşamını yitirdi. Peki bunu düzeltmek için, bu ölümleri engellemek için ne yaptınız? Ne yaptınız da şimdi boşanmayla, evlenmeyle ilgili yasalar çıkartıyorsunuz? 

Kadınları ekonomik olarak, psikolojik olarak, sosyal olarak güçlendireceksiniz. Cinsiyet eşitlikçi politikaları yaygınlaştıracaksınız ki kadına yönelik şiddeti önleyeceksiniz. Ama siz üstüne vazife olmayan kurumlara bu çeşit yetkiler vererek şiddetin önünü açıyorsunuz.

Kadınların boşanmalara itirazının önünü kesmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’de kadınlar ekonomik psikolojik cinsel, fiziksel şiddet sebebiyle boşanıyorlar. Kaç kadın sevgim bitti diye boşanmaya gidiyor. Bu da olabilir ama Türkiye’de kadınlar öyle bir lüksü yaşamıyorlar. Türkiye’de kadınlar çok sert bir şekilde erkek şiddetine maruz kaldıkları için boşanmak istiyorlar. Fakat biz ne yapıyoruz, onları müftülere göndereceğiz, aracı kurumlarla onları aileye, şiddete göndermeye ikna edeceğiz. bu cinayettir, bile bile cinayete yol vermektir.

Biz bu nedenle AKP-Saray iktidarının müftülük yasasını da arabuluculuk yasasını da geri çekmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kadınlar yılmayacak, susmayacak, kadınlar değiştirecek. Bu yasaları mutlaka geri çektireceğiz. Bizler kadın partisiyiz. HDP kadınların partisi. Bu konuda çok önemli yol aldık. Bunu yaratan sizlersiniz. Kadın iradesini partimizde etkin kıldık. Kadınların birlikte yaşamı güçlendirebileceğini, barış getirebileceğini her fırsatta ortaya koyduk ve çok önemli bir yol aldık. Partimizin siyasette eşit temsil sistemi, eşbaşkanlık sistemi belki de dünyada bir ilk. Yerel yönetimlerde, siyasi partide, mecliste kadınların siyasete katılmalarının önündeki engelleri kaldırdık. Bu mücadeleyi her gün sürdürüyoruz. 

Yüksekdağ Eşbaşkanımızdır, Konca sözcümüzdür

Fakat AKP-Saray rejimi ne yapıyor. Bizim bu kazanımlarımıza yönelik ciddi bir saldırıyı gündeme getirmiş durumda. Yüksekdağ’ın eşbaşkanlığı elinden alındı, vekilliği düşürüldü. Bunu yapmalarının sebebi ne, kadınların siyasetteki özgür ve eşit varlığına tahammülsüzlük. Kadınların olması gereken prototipi bu değil onların gözünde. Kadınlar AKP-Saray rejimine hizmet ettikleri sürece ancak siyasette olabilirler. Yoksa kendi özgür talepleriyle politikaya katılımını asla kabul etmez AKP saray rejimi. O yüzden Figen Yüksekdağ bizim Eş Genel Başkanımızdır.

Besime vekilimiz, kadın sözcümüzün vekilliği düşürüldü. Hiçbir güç onu bizim temsiliyetimizi yapmaktan geri bırakılamaz. Besime vekilimizi buradan kucaklıyoruz. Sen bizim irademizsin seni seviyoruz.

En çok kadınlara saldırıyorlar, vekilliği düşürülen 5 vekilin 4’ü kadın. Sırada Leyla Vekilin fezlekesi var. Onun da vekilliğini düşürmeyi planlıyorlar. Bu kadın düşmanı politikaları kınıyoruz. 

Çaktırmadan içinizdeki FETÖ’yü mü temizliyorsunuz? 

Bizim biricik Gültan Kışanak’ımız siyasette ne kadar kudretli olduğunu göstermişti. Biz kadınlar Gültan Kışanak’la gurur duyuyoruz. Kışanak ve Anlı rehin alındı. Bugünse AKP - Saray rejimi İstanbul, Bursa belediye başkanlarını görevden alıyor. Bakın bizim belediyelerimize kayyum atayanlar kendilerine hizmet etmediklerini düşündükleri yerel yönetimlere kayyum atıyorlar. AKP Genel Başkanı Erdoğan’a sesleniyorum; Siz FETÖ’yü mü içinizden temizliyorsunuz? Çaktırmadan bunu mu yapıyorsunuz? “Metal yorgunluğu” diyerek çaktırmadan içinizdeki FETÖ’yü mü temizliyorsunuz? Bir kez daha söylüyoruz: AKP içinden FETÖ’yü temizlemek kekten unu temizlemek gibidir. Yapamazsınız boşuna uğraşmayın.

Bizim belediyelerimiz tam bir abluka altında. Kayyum atanmakla kalmadı belediyeler karakol haline gelmiş durumda. Bizim yerel yönetimlerimiz en önemli özelliği geliştirdikleri kadın politikaları idi. Pek çok kurum kadınlar tarafından inşa edildi ve yerel yönetimlerde hakim kılındı.

Şimdi karakol haline dönüştürülmüş bu belediyelere kadınların yaklaşması bile mümkün değil. Her tarafta silahlı adamların dolaştığı bu belediyeler tekrar bizlerin mücadelesiyle kazanılacak. Yeniden biz kadınlar kadınların yerel yönetimini yapacağız. Asla vazgeçmeyeceğiz. Sadece Küt coğrafyasında değil İstanbul’da da Ankara’da da kadınların yerel yönetimlere güçlü bir şekilde katılması için mücadele edeceğiz ve mutlaka kazanacağız. Mutlaka kadınlar yerel yönetimlerde cinsiyet eşitlikçi politikalar ile var olacaklar. Kapatılan JİNHA gibi, Hayat TV’deki Ekmek ve Gül gibi, İMC TV’nin Mor Bülten’i gibi dünyada benzer olmayan bu yayınların da yeniden balaması için çaba göstereceğiz. Asla ve asla vazgeçmeyeceğiz. Kadınların geleceği pembe otobüslerde değil. Erkeklerle kadınları ayrı ayrı yerlere koyarak cinsiyetçiliği pekiştiren, kadınları toplumdan dışlayan, hapseden politikalara hayır diyoruz. Kadın dostu politikaları hayata geçirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz. 

Tutuklu vekillerimizle ilgili 355 gündür cezaevindeler. Onlarla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Biliyordunuz mahkemelere çıkartılmadılar, onlar için fezleke hazırlayanlar bugün FETÖ’den yargılanıyorlar ama hala bizim vekillerimiz cezaevinde rehin alınmış durumda.

AKP Genel Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunulamıyor

Selahattin Demirtaş’a bir uluslararası toplantıda AKP Genel Başkanı Erdoğan “terörist” dedi. Biz bununla ilgili bir itirazda bulunduk. Ne oldu biliyor musunuz; dediler ki, “AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın cezai yaptırımı yok. Cumhurbaşkanı hakkında böyle bir suç duyurusunda bulunamazsınız. Ben bu dosyayı almaya yetkili değilim.” 

Düşünün bir ülkede bu kadar 4 parti var bu partilerden bir tanesi AKP Genel Başkanı Erdoğan, bir başka partinin başkanı Selahattin Demirtaş. Birisi kalkacak istediği ithamlarda bulunacak siz ona suç duyurusunda bulunamayacaksınız. Her gün size hakaret edecek, küfür edecek ama siz ona hiçbir dava açamayacaksınız. Hiçbir şey söyleyemeyeceksiniz. 

Bu Türkiye’deki faşizmin ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Ve önümüzdeki dönemde gerçekleşecek olan seçimlerdeki eşitsizliğin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu durum hukuk değil. Bu olağan bir sistem değil. Bir darbe süreci ve bir darbe uygulaması. Bunu kabul eden bir anlayışı kabul edemeyiz. Bunun üstesinden ancak demokrasi mücadelesini yükselterek gelebiliriz. Demokrasi mücadelesini ileriye taşıyarak üstesinden gelebiliriz. 

Çünkü tek adam rejimi her şeyi kendi elinde tutuyor, her şeyi kendi rakiplerine karşı güç olarak kullanıyor ve hiçbir şekilde eleştirilemiyor, sorumlu olduğu konusunda herhangi bir işlem yapılamıyor.

Bu diktatörlüklerde olabilecek bir şey. Hani diyorlar ya “Biz kabile devleti değiliz”. Hayır işte siz busunuz. Hukuku öldürdünüz, demokrasiyi kaldırdınız, OHAL ve KHK ile ülke yönetmeye çalışarak kendinizi dayatıyorsunuz. Bizler AKP-Saray iktidarının bu hukuksuzluğuna izin vermeyeceğiz. Bunun için herkesi bu mücadeleye davet edeceğiz. Herkese tek tek bu düzenin faşizm olduğunu, bunu el birliği ile değiştireceğimizi anlatacağız. 

Ferhat Encu ile onur duyuyoruz

Ferhat Encu’yu buradan selamlamak istiyorum. O bizim gözbebeğimiz, halklarımızın vekili. Ona 4 yıl 7 ay ceza verildi. Neden sokağa çıkma yasağını ihlal etmiş. Encu tam da bizim onur duyduğumuz bir vekil. Halkı katledenlere karşı mücadelede halkın yanında yer aldı.

Orada yaşanan insan hakları ihlallerini Twitter’dan paylaştı. Halkın devletin kolluk güçleri karşısındaki şiddete maruz kalmasına yönelik durumlarıyla ilgilendi. Onların şiddetten kurtulmaları için çalıştı. Onlarla omuz omuzaydı. Tam da HDP’’ye yakışan bir milletvekili. Kendisine buradan selamlıyoruz ve onunla onur duyduğumuzu ifade ediyoruz. O Saray’dan gelen talimatlara, ranta, ihalelere göre vekillik yapmadı, halkın sorunları ile ilgilendi.

Panzer cinayetleri kaza değildir

Zırhlı araçlarla yapılan cinayetlere dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’de savaş politikaları ayyuka çıkmış durumda. Her gün kadınlar, çocuklar panzer cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Kürt anasını görmesin mantığıyla davranan ve savaşı kışkırtan AKP hükümeti halka karşı suç ilemeye devam ediyor. Hayatın her alanında, her sokakta yaşamın içinde panzerler dolaşıyor. O panzerler çocukların oyun oynadığı yerlerde ne işi var? Kim panzerlerle burun buruna yaşamak ister. Kürt coğrafyası neden 2,5 yıldır abluka altında.

Felek’i kaybettik, o bir kız çocuğu. Resmi olsaydı gösterecektik ama bir fotoğrafı bile yok. Tıpkı Muhammed ve furkan gibi. Felek’e saldıran, panzeri kullanan polis “çocukların sokakta ne işi vardı” diyor. Siz ne çabuk unuttunuz evinde uyuyan çocukları da öldürdüğünüzü?  Biz nasıl iş cinayetine kaza demiyoruz, bu panzer cinayetleri de kaza değildir, bunlar cinayettir nefret suçudur. Olası kast ile yargılamaları gerekir ama ne yazık ki cezasızlık politikaları ile üstü örtülmektedir.

Görüyorsunuz OHAL şisecam işçilerinde sokağında oyun oynayan Felek’e kadar Nuriye ve Semih’ten Şırnak’taki maden işçilerine kadar hepimizin hayatını karartıyor. OHAL’e, faşizme Erdoğan rejimine karşı yılmayacağız. Hep birlikte omuz omuza vererek bu karanlık günleri aydınlığa çevireceğiz. Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığın en yakın olduğu zamandır. 

Barış Annesi Bedia Gökus: 

Başbakan Öcalan’la görüşsün

Senelerdir barış diyoruz, çocuklarımızı kaybediyoruz barış diyoruz, kemiklerimizi topluyoruz barış diyoruz. Neden kulaklarını sağır etmişeler. Çünkü ilerine gelmiyor. Bu savaştan çıkarları var. Sayın Başbakana, Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum bizi duysunlar, biz anneyiz isterse çocuklarımızı ister bizi öldürsünler. Biz sürekli barış diyeceğiz. Savaş istemiyoruz. Savaş ölümdür, savaş yıkımdır. Sayın Öcalan 18 senedir tecritte. Bu son yıllarda tecrit daha da ağırlaştı. Neden? Çünkü barış istiyor. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istiyoruz. Diyalog istiyoruz. 

Niye barış isteyen bir insana bu kadar tecrit uyguluyorlar. Çünkü barıştan korkuyorlar. Biz buraya barış anaları olarak geldik, Başbakan’a sesleniyoruz. Sesimizi duysun. Bugün bizimle görüşene kadar bu meclis’ten gitmeyeceğiz. Annelerden korkmasın. Anneler barış istiyor. Annelerden zarar gelmez. Gelsin bizimle görüşsün. Öcalan’la diyalog kursun. Ölümden de işkenceden de korkmuyoruz. Hiçbir şeyden korkmuyoruz. Biz çocuklarımızı kaybettik. Sayın Başbakan beni duyuyorsan bugün bizimle görüş. Sayın Öcalan’la görüşün. Sayın Öcalan barıştan başka bir şey istemiyor. Ben 18 yaşındaki kızımı kendi elimle yıkadım. Hepimiz aynı durumdayız ve hala barış diyoruz. 

24 Ekim 2017