Kayyım Darbesine karşı partimize destek

Kayyım Darbesine karşı tutumunuzu deklare ettiğimiz toplantıya katılan konuklarımız, partimizin siyasetteki yekine ilişkin değerlendirmelerde bulundu

Peri (Akpazar) Belde Belediyesi Eşbaşkanı Orhan Çelebi:

Peri Belediye eşbaşkanları olarak görevimize devam ediyoruz Dersim’den, Peri’den tüm halkımız adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Peri, küçük bir belde olsa da Türkiye siyasi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Peri, yüzyıllar önce yaşadığı Ermeni katliamının izlerini taşımaktadır.

Bizlerin 31 Mart'ta kayyımdan aldığımız irademizi bugün yeni bir kayyım saldırısı ile teslim aldıklarını düşünenler bilmelidirler ki; bizler Türkiye halkları olarak ve Kürt halkları olarak tüm teslim alınanları geri aldık.

Biz seçim çalışmalarımızın tümünde halkımızla iç içe olduk. Halkımızın 31 Mart'ta verdiği bu görev, halkımızın bize verdiği değerin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. 16 Nisan'da görevi devraldık ve o günden bu yana halkımıza hizmet ettik. Bu sürede halkla yürütülen çalışmalarımız sahiplenildi. Seçim çalışmalarına başladığımız o günden bugüne kadar özellikle halkımızın sorunlarını tespit ettik; birlikte tartıştık, mahalle ve halk toplantıları yaptık. Halkımız sorunlarını bize anlattı, acil çözümler için önerilerde bulundu. Biz de öncelikli olarak acil sorunları çözmeye başladık.

Bölgemizin yüzde 90’ı tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor. Tarım ve hayvancılık ile uğraşan bir bölgenin kooperatiflere ihtiyacı olur. Temel ihtiyaçlarından biri kooperatiftir. Ürettiklerinin kolaylıkla satabilmeleri için bir kooperatifimizi aktif hale getirdik. Şu anda kooperatifimiz çalışmaktadır. Yürüttüğümüz çalışmaların bizim açımızdan büyük bir değeri vardır. Yıllarca Ankara’da siyaset yaptık. Görev verilince hiç tereddüt etmeden Peri’ye gidip halkımıza hizmet etmeye başladık. Hala görevimizin başındayız.

Her ne kadar 13 Kasım sabahı asker postalları belediyemizi işgal etseler de irademizi teslim aldıklarını zannetseler de onlara söyleyecek sözümüz şudur: 38 Dersim’i teslim alamadı, 80 darbesi Dersim’i teslim alamadı. 90’lar Dersim’i teslim alamadı. Mehmet Ali Başkan, Nurhayat Başkan görevden uzaklaştırılırken Dersim teslim alınmadı. 13 günü Kasım’da belediyemizi postallarla teslim alabilirsiniz ama irademizi asla teslim alamazsınız.

Tüm belediye eşbaşkanlarımıza önerim şudur: Biz Peri Belediye eşbaşkanları olarak görevimize devam ediyoruz. Sadece belediyemiz abluka altına alınıp işgal edilmiştir. Biz insanlarımızın evini ziyaret ederek toplantılar yaparak sorunlarını dinlemeye devam ediyoruz. Görevimizin başındayız, ilk gün de söyledik; hiçbir yere gitmiyoruz. İnsanlamızla birlikte yaşamaya, çile çekmeye, onların sevinçlerini, acılarını paylaşmaya devam ediyoruz. Onların yaşamlarını kolaylaştırmak için çalışmalarımıza dört elle sarılacağız.

HDK Eş sözcüsü Sedat Şenoğlu: Ahlaksız ve vicdansız olanlar gücü ellerinde tutabilirler ama bir gelecek inşa edemezler

Temel meselemiz bugün kayyımdır. Kayyım darbedir, kayyım faşizmdir. Bundan daha acı, bundan daha çıplak bir gerçek yok. Üstelik bu tüm dünyanın bildiği bir gerçek. Bu ahlaksız iktidar, bu vicdansız iktidar, bu zulümden ölümden beslenen iktidar kazanımlarımızı gasp etmek istiyor. Ahlaksız olanlar, vicdansız olanlar gücü ellerinde tutabilirler ama bir gelecek inşa edemezler. Bu iktidar da bir gelecek inşa etmiyor, bizim geleceğimizi çalıyor. Bu halkın değerlerine, kazanımlarına göz koymuş, işte buna izin vermeyeceğiz. Çünkü ahlaklı olmak, onurlu olmak, devrimci olmak, halk olmak budur. Tabii ki buna izin vermeyeceğiz. Eğer kayyım faşizmse darbeyse ona karşı direnmek lazım. Faşizme karşı tarihte nasıl direnildiyse öyle direnmek lazım.

Şimdi sunu sorabiliriz; daha iyi nasıl direnebiliriz? HDP'ye umut bağlamış, iradesini ortaya koymuş, her zor durumda büyük bir fedakarlıkla arkasında durmuş olanlara karşı görevimizi daha iyi nasıl yapabiliriz? Şimdi gericiliğe karşı işte böyle durabiliriz. Bugünleri böyle aşabiliriz. HDP umudun adresidir, HDP umuttur. Bu topraklara yazılmış, kazılmış en derin gerçeklerden biridir bu. Bunu bizden alamazlar ama yetmiyor. Eğer "Bu iktidar güçsüz, çaresiz bir iktidardır" diyorsak ve onu deviremiyorsak bunu düşünmek zorundayız. Muhakkak başaracağız, mutlaka başaracağız. Bu kararlılığımız olduğu sürece tabii ki ilerleyeceğiz.

Yok etmek istedikleri şey demokratik siyasettir. Demokratik siyasetin özü, mantığı halkın siyaset yapmasıdır. Halkın örgütlenmesidir, örgütlü siyasetin oluşmasıdır. İşte bunu yok etmeye çalışıyorlar. HDP bunu temsil ettiği için HDP’yi yok etmeye çalışıyorlar. O zaman biz de demokratik siyaseti daha da güçlendiren bir tutum takınmalıyız. Demokratik siyaseti niye güçlü örgütleyemiyoruz, niye halkla buluşturamıyoruz, bunu sormamız lazım. Bu toplantıda tam da bu iradeyi ortaya çıkaracağımıza eminim.

Oya Baydar: HDP’nin yanında olmayı çok kıymetli buluyorum

Ben bölgeden değilim, Kürt değilim, HDP üyesi değilim. Peki niye burdayım? Hariçten gazel okumak için mi? Hayır. Ben buradayım. Öncelikle bireysel olarak bunu bir ahlaki ve insani mesele olduğunu gördüğüm için buradayım. Siyasi olarak baktığımda zaman da ben buradayım çünkü HDP’nin ülkenin ve bölgenin geleceğine dair kararlarından sorumlu olduğunu düşünüyorum. Bu sorumluluğu taşıyan bir partinin yanında olmayı çok kıymetli buluyorum. Haddim değil, ama bir iki söz de söylemek istiyorum. Dışardan bir iki söz de söylem isterim. Burada meselenin içinde bir iki şey söyleyeceğim. HDP üzerindeki, demokratik siyaset üzerindeki bu ağırlığın öfkelere de sebep olduğunu da biliyoruz.

Olup bitenlerden biri isyan ediyorsa bütün öfkeleri haklı buluyorum. Öfkeler isyanlar artık yetti. Siyaset başka bir şey. Demokratik siyaset, öfkelere isyana karşı aklın hakim olması gereken yer. Affınıza sığınarak söylüyorum, izninizle sine-i millet ile ilgili bir şey söylemek istiyorum: Sadece, kayyımlar meselesinden ibaret olmayan bir durum bu. Sadece kayyımlar meselesi üzerinden bir zulüm ama çok önemli gördüğüm bir şey. Bölgenin yakın geleceği için HDP’nin mevzilerinden gitmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu, düşman demeyeceğim ama, iktidarın bizi, sizi çekmek istediği yer aslında burası. Buraya çekmek istiyor. Onun oyununa gelmemek gerekiyor. Bir yurttaş olarak, bir yoldaş olarak konuşuyorum. Muhalefet kanadından olsun HDP’ye hiç yardımları dokunmamış olanlar olsun onlar da ‘aman ha, aman ha’ diyorlar. HDP’nin mevzilerinin terk edilmesinin bir kaosa sebep olacak olması ve o mevzileri kimlerin dolduracağını bilinmemesi...

Tarihte hepimiz biliyoruz. Birçok dönemde faşizm yükselişteyken çeşitli partiler bunu tartışmışlardır. Mevzileri terk etmenin, kazanılan olanakları kendiliğinden terk etmenin iki koşulu oluyor. Bir, tüm muhalefet birlikte terk edebilir ama bu koşul şu anda yok. Bütün muhalefet partilerini, parlamentoyu terk ediyoruz. Diğer koşul ise savaş durumudur. Savaş durumunda ise demokratik siyasetin yerini silahlı siyaset alır. Türkiye’de mevcut durumda bu ikisi de yok. Bütün muhalefet güçlerinin dışarıda çok güçlü duracakları bir durum yok. Bir yurttaş olarak, kaderimizin bir olduğunu bilen bir yurttaş olarak, HDP’nin sadece buradakiler için değil birçok kişi için merakla beklenen kararının bu yönde olacağını umuyorum, düşünüyorum.

Nesrin Nas: Çekilmek, kendini tasfiye etmek barışı, demokrasiyi, eşitliği umut etme cesaretini de yok eder

Ahkam kesmek istemiyorum. "Ne hakla konuşuyorsunuz" diye sorarsanız; Kürt meselesi çözülmesi en önemli meseledir " diyen, "AB’ye giden yol Diyarbakır’dan geçer" diyen, şimdi tarihe karışmış eski bir siyasi partinin genel başkanı sıfatıyla bir şeyler söyleme hakkını az da olsa kendimde buluyorum. Onun için affınıza sığınıyorum.

Doğuştan gelen haklarınız, özgürlüğünüz baskıyla şiddetle ortadan kaldırılmak istendiğinde onlara en zor koşullarda sahip çıkmak güçlü bir inanç gerektirir. Umut etmek gücü ele geçirmektir. Risk almaktır. Otoriter rejimler apansız ortaya çıkmazlar. Umudu öldürerek kendilerine alan açarlar. Önce umudu öldürürler. "Asla alışamayız" dediğimiz şeylere bizi alıştırarak yol alırlar. Sonunda hepimiz ne yapsak boş, ne desek anlamsız diyerek hapsolur ve yolarından çekilmeye çalışırız. Bize bunu yapmaya zorlarlar. Bir kez yapmaya başladığımızda ise bütün kazanımlarımızı yok ederler.

Ünlü bir siyaset bilimci yazdığı kitapta diyor ki, "Otoriterliğin sahip olduğu gücün büyük bir kısmı özgür iradeyle verilir". Bugün Türkiye büyük ölçüde bunu yaşıyor. Evet, iktidarların yasaları yok sayarak attığı hoyratça adımlar karşısında parlamentodan, yerel yönetimlerden çekilme kararının tartışılması tam da bunun sonucu.

HDP yasal bir partidir ve bulunduğu yeri kimse ona göstermemiştir. Burası kazanılmıştır. Uzun bir mücadele, ağır bedeller ödenerek kazanılmıştır. Bu nedenle çekilmek, kendini tasfiye etmek, elindeki kazanımlardan vazgeçmek; bundan sonra tehdide dayalı siyaseti konuşmak anlamına gelir.

Bunun sadece HDP için değil Türkiye demokrasisi için, bütün demokrasi güçleri için çok ağır bir sonucu olur. İktidarın veya muhalefet partilerinin özellikle ana muhalefet partisinin sessiz kalarak umduğu karar tam da böyle bir karardır. Bu yönde bir karar hepimizin, bugün farkında olmasalar da AKP dahil diğer partilere oy veren herkesin barışı, demokrasiyi, eşitliği umut etme cesaretini de yok eder. Hepimizin seçme seçilme hakkının elinden alınmasının önünü açar. Siyasi alandaki mücadelenin meşruiyetine büyük zarar verir.

Uzun bir mücadele, ödenen onca bedelden sonra gelinen aşamada hepimiz umut etme hakkına sahibiz. Bu da iktidarın çizdiği sınırlar dışında siyaset yapmakla olur. En başta da hukuk dışılığa, anayasayı yok saymaya hayır diyerek, haklarımıza sahip çıkarak olur. Bizim yapmamız gereken şey siyaseti tekrar çözümün adresi yapmaktır.

Diğer siyasi partilere ve demokratik hukuk devletinde barış içinde, özgürce yaşama hayali olan herkese seslenmek istiyorum. Seçilmişlerin yerine kayyım atanması sadece HDP’nin sorunu değil. Kürt belediyelerine yönelik uygulama bir deneme sürümüdür. Bu uygulama eğer ses çıkarmazsak adım adım ülkenin her yerine yayılacak. 12 Eylül’deki gibi tüm ülkeyi kapsayacak. Bu nedenle HDP’nin Kürtlerin seçme seçilme hakları dahil tüm haklarına sahip çıkmazsak yarın hiçbirimizin savunacak hakkı kalmayacak.

Kürdistan Komünist Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek: Cumhurbaşkanı HDP Meclis’ten ve belediyelerden çekilirse zil takıp oynar

Esasında bizim hikayemizi, Kürdün hikayesini sinevizyonda izledik. Diyarbakır’dan gelen bir çoğumuz gibi sokaktan bazı fotoğraflar ile size birkaç şey söylemek istiyoruz.

Bunlardan bir tanesi Meclis’ten ve belediyelerden bir çekilmeyi ummuyoruz. İkincisi biz inanıyoruz ki Cumhurbaşkanı HDP Meclis’ten ve belediyelerden çekildiği zaman zil takıp oynayacak. Ve üçüncüsü; sistem partilerinin Meclis’ten çekilmesi ayrıdır, Kürtlerin Meclis’ten çekilmesi ayrıdır. Kürt Meclis’ten ya da belediyeden çekildiği zaman önüne ayrı bir yol çıkacaktır. O yüzden çekilmeyi bir değil 10 defa düşünmek lazım. Her gün her saat damla damla işkence, Çin işkencesi gibi her günü şurada şu kadar eşbaşkan görevden alındı işkencesi ile karşılayan Kürt halkının, Kürt siyasetinin sinirleri geriliyor.

Bir iklim şekilleniyor. Deniyor ki; ben seçiyorum Ankara görevden alıyor, ben tekrar seçiyorum yine görevden alınıyor. 2016, 2019’dan bu yana devam ediyor. Deniyor ki, Ankara’da sıkıntılı da olsa, kesintili de olsa, ‘Egemenlik milletin ise Diyarbakır neden kayyımın’. Bunu nereye kadar taşıyacağım diyorlar.

Bir şey daha şekilleniyor Diyarbakır, Kürdistan sokaklarında. Bu devlet Kürt halkının siyaset yapma şekline değil, siyaset yapmasına karşıdır. Dün diyorlardı ki, “Dağda silah tutacağına ovada siyaset yapsın”, bugün özellikle son 6 aydan bu yana tam bir siyasal soykırımla Kürt siyaset kadrorusu tasfiye ediliyor. Dertleri Kürtlerin siyaset yapma şekliyle değil. Kürt siyaset yaptığı zaman siyasetin öznesi oluyor. Onlar buna karşı.

O nedenle bir önerimiz var. Diyoruz ki, eğer bu siyasi tıkanıklık bu Çin işkencesi devam ederse, Kürt siyasetinin ağırlığını oluşturduğu HDP, bu siyaseti Kürt halkının önüne koymalıdır. Ben Meclis’ten ve tüm belediyelerden çekiliyorum bir şartla, Kürtler başta olmak üzere, baskı altındaki bütün halkların, bütün inançların, varlığını ve haklarını kabul eden yeni bir anayasayı Türk siyaset güçlerinin, Kürt halkının önüne koyuyorum. Dolayısıyla kendi kimliğimle siyaset yapma hakkımı bugün Kürt lafını eden CHP ve Saadet Partisi olmak üzere tüm demokrasi güçlerinin önüne koyuyoruz. Gelin bunu omuzlayalım ve Türkiye demokrasi güçlerinin ve Kürdistan özgürlük davasını sürdürenlerin, halkların ve inançların önüne açalım denilecekse bu şartla sine-i millet konuşabilir.

Biz şunu görüyoruz bugün Türkiye, Kürdün siyasi iradesine karşı mücadele ediyor. ‘Terör örgütüne karşı mücadele ediyorum’ demesi koca bir yalandır. Kerkük’te terörle mücadele mi ettiler? Kerkük halkı yüzde 83 ile Türkmeni, Arabı, Kürt’ü, Şiisi ve Sünnisi ‘Kerkük bağımsız Kürdistan’ın kalbidir’ dediler. İşte 4 devletin saldırdığı terör örgütü bu halkların iradesiydi. Dün, Kerkük’te yapılanları bugün Türkiye Rojava’da yapmaktadır.

Türkiye’nin gerçekten sınır güvenliği sorunu mu var? Amerika ile anlaştı, Rusya ile anlaştı ama bunları da kabul etmiyor çünkü Rojava’yı istiyor. Türkiye’nin göçmen meselesi mi var? Türkiye’ye göç edenlerin yüzde 90’ı Halep, Humus, Şam’dan geldi. Halep’in yarısı boş. Neden oralara da değil, neden Rojava’ya göndermek istiyorlar mültecileri? Çünkü, Rojava’yı ortadan kaldırmak istiyorlar. Kürt halkı ve dünya bunu biliyor. O yüzden, AKP ve Cumhur İttifakı Kürt halkının karşısında siyaseten kaybetti. Ama inanın askeri zafer de Rus-ABD kıskacında nefes alamıyor.

Dünya’da bir ilktir ki bir sömürge devleti diyor ki ben sömürgeme karşı kurtuluş mücadelesi veriyorum. Ne diyor Cumhurbaşkanı? “Biz İkinci Kurtuluş Savaşı’nı başlattık”. Kime karşı? Kürt’ün kazanımlarına karşı. Bu çaresizliktir, bu yıkımdır. Biz çağrıda bulunuyoruz. Kürdistan’da siyasi iklim müsaittir. Bu musibet bir nasihattan daha iyi oldu. Teşekkürler Mesut Barzani’ye, teşekkürler Rojava Özerk Yönetimi’ne. İki parça arasında önemli ittifak görüşmeleri var. Biz biliyoruz ki, Türkiye bölgede Kürt halkının sahne almasına karşı.

Hepimiz burada sunumda gördük; çok dilli çok kültürlü belediyecilik. Bunun aynısını Güney Kürdistan’da gördük 5 resmi dil 11 inanç. Halklar ve inançlar hapishanesi olan İran ve Türkiye, Kürt’ün bölgeyi halklar ve inançlar bahçesi yapma iradesine saldırıyor. Terör budur.

İnanıyoruz ki Kürdistan’da ulusal ittifak konusunda önemli gelişmeler var. İkinci toplantımızı 5 Aralık’ta yapacağız. Bunu başarırsak rüzgar bizim lehimize. Türkiye demokrasi güçleri ile en geniş cepheyi en geniş demokrasi cephesini örerek AKP faşizminin önüne geçeceğimize inanıyorum. Seyit Rıza’nın bir sözü ile bitirmek istiyorum. Seyit Rıza’dan Qazi Mihemed’e, Mazlum Doğanlara kadar bu halk dün de sizin önünüzde diz çökmedi bu size dert oldu, bugün de diz çökmeyecektir.

20 Kasım 2019