Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kabul edildi. Komisyonda ayrıca 2013 yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı da kabul edildi. Bütçe görüşmelerinin ayrıntılarına ilişkin DİHA'ya değerlendirmelerde bulunan HDP Bütçe Komisyonu üyesi ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, hükümetin ekonomik olarak en kötü dönemini yaşadığına vurgu yaparak, söz konusu olumsuzluğun halka zam, işsizlik, enflasyon ve vergi olarak döndüğüne, döneceğine vurgu yaptı. 40 kişilik Plan Bütçe Komisyonun 25'nin AKP'den geri kalan 15'nin ise muhalefet partilerinden oluştuğunu hatırlatan Kaplan, bu nedenle kendileri tarafından verilen hiçbir önergenin kabul edilmediğini dile getirdi.

Küresel kriz sonrası yaşanan durgunluğun ardından büyümede gerilemenin başlamış olduğuna dikkat çeken ve bunun Türkiye'nin temel problemlerinden biri olduğunu söyleyen Kaplan, Türkiye'de büyüme oranlarının tutturulamamasının cari açıkta artış, enflasyonda yükselme, işsizliğin artması ve açıkların kapatılması amacıyla özelleştirmeye hız verilmesi sonuçlarını doğurduğunu kaydetti. Kaplan, hükümetin seçim bütçesi için kaynak aradığını, kaynağı da HES'lerin, fabrikaların, orman, kıyı ve hazineye ait taşınmazların özelleştirilmesinde elde etmeye çalıştığını söyledi. Kaplan, "Buradan baktığımızda Türkiye bütçenin enerjisi ciddi bir açık ve ithal peşinde olduğunu görüyoruz. Bir tarafta kömür ocaklarında vahşice bir sömürü ile madenciler can verirken, ocakları taşeronlara vererek üretimi arttırma çabası içerisindeler. Termik santralleri artırarak, doğayı da tahrip ediyorlar. 2 bin üzerinde HES ruhsatı vermiş durumdalar. Baktığımızda şöyle bir durum çıkıyor ortaya; enerji ciddi bir açık ama Türkiye yanlış bir enerji politikası üzerinde oturuyor" dedi.

Mersin Akkuyu Nükleer santralinin bakanlık tarafından onaylandığını, 15 yıllığına 12.35 sent üzerinden elektriği satma garantisi verildiğini belirten Kaplan, Sinop'ta da benzer bir durumun yaşandığına dikkat çekerek, "20-22 milyar arası bir ihale söz konusu. Dünyanın hiç bir yerinde yerli olmayan başka ülkelerin kurduğu nükleer santraller kurulmaz çünkü nükleer santraller aynı zamanda o ülkenin güvenliğini de ilgilendiren konulardır. Ayrıca termik santraller, HES'ler Türkiye'nin hem doğasını, kültürünü tahrip ederken, enerji alanı çok karlı olduğu için yerli ve uluslar arası iş birliği ile enerji mafyaları oluştu. Enerji Türkiye'nin birinci derecede cari açığı ve maalesef elektriğin büyük kısmı HES'lerden, GAP projelerinden üretiliyor. Türkiye yenilebilir enerji dediğimiz rüzgar ve güneş enerjisine yönelmemiş" dedi.

Vergilendirme de zalimane ve adaletsizce bir sistemin söz konusu olduğuna vurgu yapan Kaplan, Türkiye'de 476 milyar gelir vergisinin beklendiğini aktararak, bunun yüzde 36'sının kurumlar vergisi olarak hesaplandığını, yüzde 57'sinin ise halktan kesildiğini ayrıca akaryakıt, cep telefonları gibi kalemlere faizler bindirilerek yüzde 70'ine yakının halktan alınacağını söyledi. Kaplan 476 milyar olan gelir vergisinin 416 milyarının halktan toplanacağını sözlerine ekledi. Bütçenin emekçi halka eğitim ve sağlık olarak dönmediğine de vurgu yapan Kaplan, "Özel sermaye, özelleştirme sistemi, taşeron sistemi ile ucuz iş gücü sağlanması ve giderek köleleştirme rejimi dediğimiz koşullarda insanların sırtından para kazanıyorlar, bu yanıyla bir adaletsizlik söz konusu. Adil olmayan vergi olayı var. En çok kazanan en az vergiyi veriyor, en az kazanan en çok vergiyi veriyor" diye konuştu.

Güvenliğe ayrılan bütçeye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kaplan, güvenlik bütçesinde yüzde 7 ila 17 arasında bir artışın görüldüğünü belirterek, eğitim ve sağlık alanında ise gerilemenin söz konusu olduğunu ifade etti. Güvenlik bütçelerinin arttırılarak daha fazla gaz, TOMA alınacağına işaret eden Kaplan, bunun da devletin güvenlik devletine doğru gidişinin göstergesi olduğunu söyledi. Kaplan, "Bu açıdan baktığımızda, bütçede sosyal bir bütçe anlayışı göremiyoruz" dedi.

Yoksulluk sınırının 950 lira olduğuna dikkat çeken Kaplan, Türkiye'de asgari ücretin 893 lira olduğuna vurgu yaparak, Türkiye'de 30 milyon insanın yoksulluk sınırı altında yaşadığını söyledi. Kaplan, "Bu büyük bir rakamdır ve dehşet vericidir. Türk-İş'in verilerine göre 4 kişilik bir ailenin geçim indeksi 3 bin 771 liradır. 891 lira alan bir işçinin bu koşullarda yaşaması mümkün değil. Ücretler son derece düşük, emekli perişan, enflasyon yüzde onun üstünde artıyor. Yapılan zam ise yüzde 3 artı 3 civarında, yani çok komik bir zam ve çalışan kesimler enflasyona ezdiriliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Bütçede kadınlar açısından da özel bir çalışmanın olmadığını belirten Kaplan, ayrımcı erkek egemen bir anlayışla hareket edildiğini söyledi. Kadın bakanlığının kurulması yönünde sıkça talepte bulunduklarını da hatırlatan Kaplan, taleplerinin de yerine getirilmediğini söyledi.

Türkiye'nin denizcilik anlamında elverişli bir ülke olduğunu kaydeden Kaplan, bu noktada da son derece eksik kalındığını söyledi. Tarım konusunda da sürekli bir gerilemenin yaşandığına da işaret eden Kaplan, Türkiye'de ciddi tarım politikalarının olmadığını kaydetti. Kaplan, "Türkiye kendine yeter bir ülke olmasına rağmen, tarım ve hayvancılık konusunda ithalat sürecine girmiştir" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de bir diğer önemli meselenin de kültür-sanat olduğuna vurgu yapan Kaplan, "Anadilde eğitim, tiyatro, sinema konularında Kültür Bakanlığı'nın bir çalışması yok. Kültür Bakanlığı sadece Osmanlı Sultanları konularında kitaplar basıyor. Bu da onların ideolojik olarak kültür-sanata bakış açısını ortaya koyuyor. Yani bütçede farklı kültürlere dönük bir pay yok" değerlendirmesinde bulundu.

Kaplan, IŞİD çeteleri sonucunda Türkiye'ye geçmek zorunda kalan 2 milyona yakın Suriyeli ve Rojavalı yurttaşlara ilişkin de bütçenin ciddi bir çalışma yürütmediğini söyledi.

Bütçeyi, "seçim ve savaş bütçesi" olarak niteleyen Kaplan, "Zaten bütçenin mantığında da güvenlik devletine doğru bir gidişat hemen göze çarpmaktadır. Çözüm sürecinin iki yıllık pozitif havasına ve çatışmasızlık ortamına rağmen bunun yansımasını hiç bir bakanlık bütçesinde görmedik. Çatışma olmayınca silah harcanmıyor bunun bütçeye çok ciddi getirisinin olması gerekiyor ancak hükümet bilinçli olarak bu konuya hiç değinmedi" değerlendirmesinde bulundu.

Devletin resmi mezhebi olan Hanefilik mezhebine de ciddi bir bütçe ayrıldığını vurgulayan Kaplan, diğer inanç grupları ve ibadet yerleri ile ilgili olarak ayrılan bütçenin söz konusu olmadığını söyledi.

Bütçede siyasi partilere ayrılan hazine yardımına da değinen Kaplan şöyle konuştu:

"Siyasi partilere ayrılan hazine yardımı seçimler nedeniyle 3 kat arttırıldı. Partilere 538 milyon TL veriliyor. AKP'nin engellemeleri sonucu HDP hazineden yardım alamıyor. Bu da kabul edilemez bir ayrımcılıktır. Bu adaletsiz bir yarışın bütçesidir" değerlendirmesinde bulundu. Kaplan son olarak şunları kaydetti: "Kabataslak bütçeyi değerlendirdiğimiz zaman otoyolların, limanların özelleştirilmesi hazine arazilerinin istenilen kişilere verilmesi; çevre felaketleri, tarih felaketleri, Hasankeyf'in sular altında bırakılması… Bütün bu tahribatlar bu bütçelerin sonucunda yapılıyor. Bu bütçeleme sonucunda inanıyoruz ki hükümet ekonomik olarak iktidar döneminin en kötü dönemini yaşıyor, bu da olumsuz olarak halka zam, işsizlik, enflasyon ve vergi olarak dönecek biz de bunun karşısında mücadele edip 2015 seçimlerinde bu iktidardan kurtulmanın çaresi içine gireceğiz."

02.12.2014