Kadın Meclisimiz toplandı: Hayalini kurduğunuz erkek egemen rejimi kurmanıza izin vermeyeceğiz

Kadın Meclisimiz, yeni dönem politik mücadele hattını belirlemek üzere Genel Merkezimizde toplandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, şunları söyledi: 

Mafya-devlet ilişkisine karşı mücadelemiz sürecektir 

Savaş ve kaostan beslenerek iktidarını ayakta tutmaya çalışan AKP-MHP erkek ittifakının başta kadınlar olmak üzere topluma karşı işlediği suçlara her gün bir yenisi eklenmektedir. Nitekim son dönemde çokça gündeme gelen bir suç örgütü liderinin açıklamaları ile iktidarın 90’lı yıllarda da olduğu gibi nasıl kirli bir ilişki ağı içerisinde olduğu bir kez daha görülmüştür. Yine bu kirli işbirliği temelinde işlenmiş cinayetler hala aydınlatılmayı bekliyor. Dün, Savaş Buldan ve arkadaşlarının katledilmesinin 27’nci yıldönümüydü. Kendilerini saygıyla anıyor, bu mafya-devlet ilişkisini yıllardır ifşa etmek için verdiğimiz mücadeleden bir an bile vazgeçmediğimizi, sonuç alana kadar mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.

İfşalarla AKP-MHP erkek ittifakının kirli savaş politikası teşhir edilmiştir

Biz kadınlar, yıllardır Cumartesi Anneleri ile, Barış Anneleri ile, Suruç Anneleri ile, Ankara Katliamında çocuklarını yitiren annelerle birlikte, “faili meçhul” cinayetlerde yakınlarını kaybeden kadınlarla birlikte devletin bu kirli politikalarına karşı mücadele ederek adalet talebinde bulunduk. Kadınların sesini kısma çabalarıyla kirli politikalarını gizlemeye çalışan iktidarın, kendi içerisindeki mafya-çete-siyaset ilişkileri ile nasıl bir yozlaşmanın parçası olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Siyaset-devlet-yargı mekanizmasının ne kadar çürümüş olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Yapılan bu ifşalarla birlikte bizim zaten yıllardır bildiğimiz ve söylediğimiz ısrarla haykırdığımız AKP-MHP erkek ittifakının içerde ve dışarda yürüttüğü kirli savaş politikaları teşhir edilmiştir. Bu ifşa ile halkın kaynaklarının savaşa, sermayedarlara ne şekilde aktarıldığı gün yüzüne bir kez daha çıkmıştır. Yarattıkları savaş ve kaosun temelinde Kürt ve kadın düşmanlığının olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Bu politikalarla, bu yaklaşım ile kadın katliamlarını destekleyen, kadın bedeni üzerinden siyaset yürütmeye çalışan iktidarın çürümüşlüğü bu itiraflarla bir kez daha tescillenmiştir.

İşlenen suçlara sessiz kalmak  faili meçhul cinayetleri onaylamaktır 

İşlenen bu suçlara karşı sessiz kalmak faili meçhul cinayetleri, Gezi’de, Suruç’ta, Ankara’da gerçekleşen katliamları onaylamaktır. Yakınlarını faili meçhul cinayetlerde, gerçekleşen katliamlarda kaybeden ve adalet talebinden asla vazgeçmeyen kadınların vebali bu iktidarın boynundadır. Bizler buradan bir kez daha sesleniyoruz. Biz kadınlar bu cinayetlerin failleri yargılanıp hak ettikleri cezayı alıncaya dek mücadelemiz son bulmayacak. Galatasaray Meydanı’nda, Koşuyolu Parkı’nda Cumartesi Anneleri ile, Barış anneleri ile, Urfa Adliyesi’nin önünde Emine Şenyaşar ile birlikte “Kadınlar için adalet” demeye devam edeceğiz. Adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz.

AKP-MHP erkek ittifakı, Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden yürüttüğü politikalardan kaynaklı içinden çıkamayacağı bir krize girmiştir. Bugün kendi krizi derinleştikçe saldırganlaşan bir iktidar gerçekliği ile bütün toplum, ama en fazla kadınlar, karşı karşıyadır. 

Savaş ve şiddet politikaları karşısında en büyük muhalefeti yürütenler kadınlardır

Yine çok iyi biliyoruz ki, bu saldırıların ilk hedefinde yine her zaman olduğu gibi biz kadınlar varız. Niye mi? Çünkü AKP-MHP iktidarı şunu çok iyi biliyor ki, savaş ve şiddet politikaları karşısında en büyük muhalefeti yürütenler, kadınlardır. Çete ve mafya ilişkilerini en açık teşhir eden kesimlerin başında kadınlar gelmektedir. Daha dün, Genç Kadın Koordinasyonu Üyemiz Esengül Kılıç, Kadın Meclisi toplantısına gitmek için gittiği havaalanında tutuklandı. Çünkü erkek egemen iktidar, karşısında diz çökmeyen, boyun eğmeyen örgütlü ve her geçen gün büyüyen bir kadın mücadelesinin olduğunun farkında. Kadınlara ve kazanımlarına yönelik saldırıların temelinde de bu korku var. Birbirleri ile restleşirken dahi bu restleşmenin kadın bedeni üzerinden yapılması tesadüf değil. Evet, biz de bir kez daha buradan iktidarın korkusunun yerinde olduğunu belirtiyoruz. Korkun. Kadınlardan korkun, kadın mücadelesinden korkun! 

Kadınlar hayalini kurduğunuz erkek egemen rejiminizi kurmanıza izin vermeyecek

Kadınlar sizin hayalini kurduğunuz erkek egemen rejiminizi kurmanıza izin vermeyecek. Baskı ve gözaltılarla kadınları susturamayacaksınız. Biz kadınlar sesimizi dünyanın dört bir tarafından yükselen kadın dayanışmamızla daha güçlü çıkarmaya devam edeceğiz. Tıpkı tutuklayarak susturmak, sindirmek istediğiniz ama mücadelesi uluslararası alanda Clara Zetkin ödülüne layık görülen Gültan Kışanak gibi. Siz burada kumpaslarla rehin alabilirsiniz, ama arkadaşımızın mücadelesi sınırları aştı. Siz bu mücadele karşısında duramazsınız. Gücünüz buna yetmez. Gültan Kışanak şahsında cezaevinde rehin tutulan bütün kadın arkadaşlarımız Leyla’yı, Ayşe’yi, Figen’i, Sebahat’ı saygıyla selamlıyoruz

Bir iktidarın görevi kadınlara, çocuklara, halklara karşı sorumluluklarını yerine getirmektir

Kadınların kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’ne saldırmaktan vazgeçecek, geri çekilme kararını iptal edeceksiniz. İstismar yasasını temcit pilavı gibi ısıtıp önümüze getirmekten vazgeçeceksiniz. Bir iktidarın görevi kadınlara, çocuklara, halklara karşı sorumluluklarını yerine getirmektir. Bir iktidarın yapması gereken, ülkede güven ortamını oluşturmaktır. Kadınları ve çocukları koruyan, yaşam hakkı başta olmak üzere her hakkı güvenceye alan sözleşmelere saldırmak değil. Kadınlara mümkün olan her fırsatta saldırmak, ülkeyi suçun ayyuka çıktığı bir yere dönüştürmek değildir. Korkmanız gereken bir kadının daha katledilmesi olmalıyken siz, politikalarınız sonucu katledilmiş 106 kadının adının yazılı olduğu pankarttan korkuyorsunuz. Pankartları indirip yokmuş gibi davranmaktansa, öyle bir pankartın var olmasına sebep olan politikaların hesabını verin. Hesap vereceğinize katledilen kadın arkadaşlarımızın isimlerinin olduğu pankartı saklamak sizi bu suçlardan aklamayacak. Sizin sonunuzu bu hak karşıtlığınız getirecek. Biz kadınlar buradayız, yine söylüyoruz, istismar yasasını asla ama asla kabul etmiyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!

Tecrit Türkiye’nin tümünde bir yönetim biçimi haline gelmiş durumda

Saymakla bitmeyecek bir suç karnesi olan erkek iktidar, İmralı’da başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit politikalarını sürdürerek insanlık suçu işlemeye devam etmektedir. Tecrit bugün Türkiye’nin tümünde bir yönetim biçimi haline gelmiş durumda. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki, İmralı’da başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit politikaları başta kadınlar olmak üzere tüm topluma yayılmak isteniyor. İktidarın kendi krizini savaş rejimi ile sürdürme çabalarına karşı biz kadınlar onurlu bir barışı, demokratik bir Türkiye’yi savunmaya ve tecrit kırılana dek mücadele etmeye devam edeceğiz. Tecrit politikaları savaş ve şiddet politikalarının bir sonucudur. Kadına yönelik şiddetin katmerleşerek artması, yoksulluğun, işsizliğin derinleşmesinin temelinde yine savaş ve tecrit politikaları vardır. Bugün Türkiye’nin bütçesinin büyük bir kısmının savaş ve güncelik politikalarına aktarılması da bunun bir göstergesidir. İşte bu yüzden tecrit bir insanlık suçudur. Her defasında söylediğimiz gibi, tecrit bu ülkede anti-demokratik uygulamaların, savaş siyasetinin ve kadın kırımının da sebeplerindendir ve tecrit derhal son bulmalıdır.

Kadınlar tecavüzcüye tecavüzcü dediği için yargılanıyor 

Hepinizin bildiği gibi HDP Kadın Meclisi olarak, “Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet” kampanyamız kapsamında daha önce İç Anadolu’da, Ege’de kadınlarla buluşmuştuk. Son olarak Urfa, Adıyaman ve Dersim’de kadın buluşmaları gerçekleştirdik. Bu buluşmalarda bir kez daha gördük ki savaşla, katliamla beslenen bir iktidar-saray-yandaş gerçeği varken, rant ve talan için doğa katliamları yaparak kadınlara yaşam alanı bırakmayan sermaye-iktidar ortaklığı gerçeği varken, kadınların kazanımlarına saldırarak, kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilen; tacizcileri, tecavüzcüleri kadın katillerini serbest bırakarak kadın düşmanlığını besleyen bir iktidar gerçekliği varken, kadınlar tecavüzcüye tecavüzcü dediği için yargılandığı süreçte tecavüzcülerin, katillerin adeta devlet koruması altına alındığı bir iktidar gerçekliği varken, birebir dokunduğumuz kadınların gerçeği ise açlık, şiddet ve yoksulluktur, emek ve hak gaspıdır. Ucuz işgücü olarak görülmek, kayıtsız ve güvencesiz çalıştırılmak, ev içi emeğinin yok sayılmasıdır. 

Kadın düşmanı politikalarına karşı dayanışmamızı büyüteceğiz

Çocukların gerçekliği, yoksulluktan kaynaklı tablet alamadığı ve internete erişimi olmadığı için eğitim hakkına ulaşamadığıdır. Özgür ve eşit yaşama duyulan özlemdir. Emeğimizi, haklarımızı, aşımızı, ekmeğimizi, geleceğimizi çalan erkek egemen iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı dayanışmamızı, sözümüzü ve örgütlülüğümüzü büyüterek “Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet” demekten vazgeçmeyeceğiz.

Bu iktidar şunu çok iyi bilsin ki; kadınlar sosyal yardım adı altında emeklerinin sömürülmesine asla ama asla izin vermeyecek. Sosyal hakları adeta bir lütufmuş gibi gören, üyelik şartları sunarak hak gasp eden bu iktidara en büyük cevabı kadınlar elbette ki alanlarda, meydanlarda, sokaklarda ve sandıkta verecektir. Yine iktidar şunu çok iyi bilsin ki; sosyal yardım adı altında dayatılmak istenen kadın düşmanı politikalara karşı sessiz kalan değil, itiraz eden, yoksulluğa hayır diyen kadınlar mücadeleyi büyüterek erkek düzene son verecektir. 

Bugün Kadın Meclisi toplantımızda iktidarın yürüttüğü bütün bu kadın düşmanı politikalara karşı geniş bir tartışma yürüteceğiz. Bir arada olmamız kadın mücadelesi yürütmemiz, mücadelenin öncüsü olmamız, bugün Türkiye’nin dört bir yanına büyük bir umut olarak yayılıyor. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

4 Haziran 2021