Kadın Meclisimiz  İç Anadolu Kadın Yoksulluğuna Hayır Buluşmalarının sonucunu açıkladı

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, milletvekilimiz Fatma Kurtulan, Ankara İl Eşbaşkanımız Pakize Sinemillioğlu, Kadın Meclisi üyemiz Gögercin Aras ve Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren ile birlikte Genel Merkezimizde yaptıkları basın toplantısıyla, İç Anadolu Bölgesindeki Kadın Yoksulluğuna Hayır Buluşmalarının sonucunu açıkladı. Toplantıda konuşan Başaran şunları söyledi: 

Yoksulluğun en ağırını kadınlar yaşıyor 

“Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyamızın Ege Bölgesi’nden sonra ikinci etabını İç Anadolu Bölgesi’nde gerçekleştirdik. Çalışmamızın ilk gününde Ankara’nın Bala ilçesi Kesikköprü mahallesinde, ikinci gününde ise Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde mevsimlik tarım işçisi kadınlarla, domates serasında çalışan kadınlarla buluştuk. Bu çalışmadaki amacımız ve meramımız, kadınlara dayatılan yoksulluğu açığa çıkarmak ve bu yoksulluğun giderilmesi için hep birlikte dayanışma ve mücadele etmektir. Gittiğimiz her yerde, gerçekleştirdiğimiz her buluşmada şunu bir kez daha gördük ki ister kamusal alan olsun, ister özel sektör olsun yoksulluğun en ağır şeklini biz kadınlar yaşıyoruz.

Kadın düşmanı politikalarınızı da asla tolere etmeyeceğiz!

Kadınlar, yoksul ama bu ülkenin tüm kaynakları savaşa harcanıyor, beşli çeteye feda ediliyor! İşte bu savaş ve rant politikaları başta kadınlar olmak üzere halklara yoksulluk, açlık, işsizlik ve sefalet olarak geri dönüyor. Yoksulluk kadına yönelik şiddeti artırıyor, yoksulluk kadının ev içi emeğini yok sayıyor, yoksulluk kadınlara ucuz iş gücünü dayatıyor. Ancak, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı kalkıp, “şiddet tolere edilebilir” diyor. Bizler, buradan kendisine cevap veriyoruz: Biz kadınlar erkek şiddetini de Bakanın bu sözünü de, kadın düşmanı politikalarınızı da asla ama asla tolere etmeyeceğiz!

Gare operasyonundan bugüne sınır ötesi operasyonlarında 900 milyon dolar harcandı 

Kadınlar ve halklar açlıkla boğuşurken, insanlar evine ekmek götüremediği için intihara sürüklenirken; mevsimlik tarım işçisi kadınlar güvencesiz bir şekilde insanlık dışı koşullarda yaşam mücadelesi verirken; sermaye, devlet, mafya ve siyaset ülkenin ekonomisini tüketip halkların başına karabasan gibi çökmüş durumda. Gare operasyonundan bugüne sınır ötesi operasyonlarında 900 milyon dolar harcanmıştır.

İşte tam da bizi yoksulluğa mahkûm etmeye çalışan, halklara, kadınlara harcanması gereken kaynağın savaşa harcanmasına karşı “Kadın Yoksulluğuna Hayır” buluşmalarımızı başlattık.

Kadınlar erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen daha düşük ücretle çalışıyor 

Bugün binlerce kadın; yoksulluktan kaynaklı evlerini, yaşam alanlarını terk ederek başka illere tarım işçiliği yapmak için göç etmektedir. Gittikleri yerlerde her türlü emek sömürüsüne maruz kalan kadınlar, çoğu zaman erkeklerle aynı işleri yapmalarına rağmen daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Yine gittikleri yerde hiçbir sosyal güvencesi olmadan yaşam mücadelesi veren kadınlar, çocuklar her türlü istismara maruz bırakılmaktadır. İnsani yaşam koşullarının olmadığı tarım alanlarında kadınlar bir yandan üretimde yer alırken diğer yandan tarladan dönüp ev işlerini yapmakta, çocuk bakmak zorunda kalmaktadır. Bu gerçeklik İç Anadolu Bölgesi’nde soğan, pancar, patates, biber ve kimyon tarlalarında mevsimlik işçi olarak çalışan kadınlarla, sera işçisi kadınlarla gerçekleştirdiğimiz buluşmada bir kez daha çok açık bir biçimde ortaya çıkmıştır. Mevsimlik işçi olarak başka şehirlere gitmek zorunda kalan, tarlalarda yaşam mücadelesi veren kadınların yaşadığı sorunlar, sıkıntılar neredeyse her yerde aynı.

Kulu’da 13 çadırda 150 insan birlikte yaşıyor

Bir çadırda 10 dan fazla kişi kalmaktadır. Bir çadırda özellikle pandemi sürecinde onlarca kişinin birlikte kalması, tuvaletlerin yeterli sayıda olmaması, su ve elektriğin olmaması kadınların iş yükünü daha da ağırlaştırmıştır. Kulu’da Ankara’ya sadece bir kaç kilometre uzaklıkta, 13 çadırda 150 insan birlikte yaşıyor. Pandemi koşullarında sosyal mesafe, hijyen, evlere kapanma, maske diyenler tarım işçilerine dair hangi güvenliği aldılar? Hangi alanlarda hijyen koşullarının oluşturulması için hangi çalışmayı yaptılar?

Tarım işçisi kadın: Geleceğimizi biz çizmeden onlar çiziyor

Ankara’nın Bala ilçesi Kesikköprü mahallesinde tarım işçisi kadınlar anlatıyor. “İçme suyuna ulaşabilmek için kilometrelerce yol kat ediyoruz. Köylerden tankerle su taşıyoruz. Günde sadece 1 saat elektrik alabiliyoruz. Çamaşır yıkamak için yine aynı şekilde kilometrelerce yol yürümek zorunda kalıyoruz.” 

“Kadın istihdamını arttırdık” diyenler, emeğini sömürerek kadınları ucuz işgücü olarak gören bu iktidara mevsimlik tarım işçisi kadınların mesajını buradan iletiyoruz. “Buradaki emeğimizi bir gün görseler… Ama onların cepleri dolu. Gelmezler buralara. Geleceğimizi biz çizmeden onlar çiziyor.”

Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Geleceğimizi çizmek isteyenlere karşı dayanışmamızı güçlendirerek kendi geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz.

Çadır alanlarında yüzlerce kişi olmasına rağmen sayılı tuvalet bulunmakta

Cihanbeyli’deki alan çadır alanı değil, adeta toz duman alanı. Çadır alanlarında yüzlerce kişi olmasına rağmen sayılı tuvalet bulunmaktadır. Ailelerin kendi imkânları ile yapmış oldukları tuvaletler, hem hijyenik değil hem de yetersiz. Banyo sorunu çok yoğun bir şekilde yaşanıyor. İnsanlar doğru düzgün banyo yapamazken yüzlerce insanın yaşamak zorunda kaldığı Cihanbeyli’deki alan çadır alanı değil, adeta toz duman alanı. Rüzgâr ve toz fırtınası çocukların korkmasına ve ağlamasına neden oluyor. Elleri ve ayakları tozdan, güneşten, rüzgardan yara bağlayan çocukların vebali bu iktidarın boynundadır. Her türlü hastalığa açık bir ortamda yaşamak zorunda bırakılan çocukların vebali bu duruma sessiz kalanların boynundadır.

Su, elektrik ihtiyaçları giderilmeli, insani yaşam koşulları sağlanmalıdır

Her türlü zorluğa, emek sömürüsüne maruz kalmasına rağmen direnen yaşam mücadelesi veren tarım işçisi kadınların seslerini buradan duyuruyoruz. Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak zorunda kalan insanların yaşam alanları derhal düzeltilmelidir. Su, elektrik ihtiyaçları giderilmeli, insani yaşam koşulları sağlanmalıdır. Bizler bir kez daha buradan belirtiyoruz. Tüm koşulların iyileştirilmesi elbette ki gereklidir ve acilen yerine getirilmelidir. Ancak “Doğduğum yer doyduğum yer olmalı” diyerek kadınların evlerini yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalmayacağı, kadın istihdam alanlarının oluşturulması için bizler hep birlikte mücadele edeceğiz ve “Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar İçin Adalet” demekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Kadınlar çocuklarını da tarlalara götürmek zorunda kalıyor

“Uzaktan eğitim koşullarında level atladık” diyenlere sesleniyoruz: Kesikköprü, Kulu ve Cihanbeyli’de çadırlarda yaşamak zorunda kalan çocukların eğitiminden haberdar mısınız? Mevsimlik tarım işçisi kadınlar, çocukları ile beraber evlerini terk ederek başka yerlere çalışmaya gidiyor. Bakacak kimse olmadığı için kadınlar çocuklarını da tarlalara götürmek zorunda kalıyor. Çadır alanlarında internet ve elektriğin olmamasından kaynaklı çocuklar uzaktan eğitim dahi alamıyor. Ama şunu belirtelim ki pandemi süreci olmasa da çocuklar yine bakacak kimse olmadığı için aileleri ile birlikte buralara gelmek zorunda.

14 yaşında tarlada çalışan kız çocuğunun vebali bu iktidarın boynundadır

İşte çocuğunun eğitim durumunu anlatan mevsimlik tarım işçisi kadının sesi: “Çocuğum okuyordu anneme bırakıyordum. Birinci sınıf. Anneme bırakamadım. Uzaktan eğitimi de bıraktım. Öğretmeni mesaj atmış koyacağın bir yer yok mu diye? Çocuğum benden uzak olunca ben o eğitimi ne yapayım” diyerek öfkesini dile getiren ve yaşam mücadelesi veren kadınların sesini buradan bir kez daha duyuruyoruz. 

Okuyup doktor olmak isteyen; ancak yoksulluktan kaynaklı tarlada çalışmak zorunda kalan, 14 yaşında hem tarlada çalışan hem de hasta anne ve babasının sorumluluğunu alan kız çocuğunun vebali bu iktidarın boynundadır.  

“Her yıl başarı belgesi alıyorum. Ancak uzaktan eğitimin başlaması ile birlikte tabletim ve internetim olmadığı için ders çalışamıyorum. Ailemle birlikte buraya geldim çalışmaya. Lise 1 sınıf öğrencisiyim. Kitaplarımın özetini çıkarıp işlerim bittikten sonra ders çalışıyorum unutmamak için. Tabi ki de tablet istiyorum, internet istiyorum” diyen genç kadının, kadınların vebali bu iktidarın boynundadır.

Çocukların uzaktan eğitime erişebilmeleri için gerekli teknik ve alt yapı koşullarının oluşturulması, tablet ve internet ihtiyaçlarının karşılanması bu iktidarın sorumluluğundadır. Çadır kentlerde yüzlerce çocuğun eğitimden uzak olması bu ülkenin utancıdır.

Gün boyunca tarlada çalışan akşam olunca çadırda temizlik işleriyle uğraşan genç kadınlar var 

“Kendimizi bildik bileli buradayız. Bazılarımız tarlalarda doğduk diyen genç kadınlar!” Her çadır alanında elbette ki yüzlerce genç kadın var. Gün boyunca tarlada çalışan akşam olunca çadırda yemek, temizlik işleri ile uğraşan genç kadınlar. İşte yüzlerce genç kadından sadece birkaçının sesi:

“25 yaşındayım. Şeker pancarı işçiliği yapıyoruz. Sabah 5:30’da başlıyoruz, akşam 6:00-7:00’ye kadar çalışıyoruz. İşler burada bitmiyor. Çadıra gittiğimizde de işler devam ediyor. Hepimiz aynı çadırda yaşıyoruz. Kendimizi bildik bileli buradayız. Bazılarımız tarlalarda doğduk. Başka gidecek bir yerimiz yok. Yaşadığımız yerde ne tuvalet ne banyo var. Hepimiz bıraktık okulları. Okul yok. Kazandığımız bir para da yok. Kim bu rezaleti çekmek ister ki? 2 yıl önce ‘karavan getireceğiz’ dediler o da yalan oldu.”

Genç kadınların annesi de şunları söylüyor: “30 yıldır burada çalışıyorum. Ben de kızlarımın okumasını, meslek sahibi olmasını isterdim. Kızlarımın hakkı burada olmak değildi. Ama bizim koşullarımız bu ve çalışmak zorundayız”  diyen kadınların sesini bir kez daha buradan duyuruyoruz. Genç kadınların kendi yaşam alanlarında istihdam koşullarının oluşturulması için hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

Mazot ve gübre fiyatlarındaki yükselişten kaynaklı yeterli üretim yapılmıyor 

Tarım alanı kiralayarak ürün eken ve bu üründen gelecek kazançla geçimini sağlamaya çalışan yüzlerce aile, kadın borç ve yoksulluk içinde. Mazot ve gübre fiyatlarındaki yükselişten kaynaklı yeterli üretimi yapamayan, kuraklığın olması, su ve elektrik ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için sağlıklı ürün alamayan ailelerin, kadınların sesini buradan bir kez daha duyuruyoruz:

“Her yıl geliyoruz. Suruçluyuz. Suruç’ta su yok. Viranşehir’de su yok. Suruç’ta dönüm başı çok fazla su gidiyor. Çocukları da yanımıza getiriyoruz, küçük bir çadır yapıyoruz. Çocuklar orada oyun oynuyorlar. Birimizin 3 çocuğu, diğerinin 2 çocuğu var. Soğanları ektik. Maliyet çok pahalı. Mazot ve gübre çok pahalı. Şansımıza ürünün çıkmasını bekliyoruz. Soğan sakat çıkarsa batacağız. Suyu tankerle getiriyoruz. Elektrik yok. Elektriği sadece  bir saat açabiliyoruz. Oysa ki Urfa pamuk diyarı.”

“Soğan ekiyoruz. Zarar ediyoruz. Soğan çok ucuza gitti. Depolardaki soğanlar çürüdü.”

“Şeker pancarı ve kimyon üreticiliği yapıyoruz ama hakkımızı alamıyoruz.”

Evet, işte gün doğmadan tarlada çalışmaya başlayan; ama emeğinin karşılığını alamayan kadınların sesi, isyanıdır bu. Mevsimlik tarım işçisi kadınların emeklerinin gasp edilmesine, ucuz iş gücü olarak görülmesine karşı onlarla birlikte direnmeye mücadele etmeye devam edeceğiz.

Kadınlar, pandemi sürecinde 18-20 kişilik servis araçlarında hijyenik olmayan ortamlarda tarlaya gidiyor 

Mevsimlik tarım işçisi kadınlar insani olmayan koşullarda her türlü hak gaspına uğruyor! Gün doğmadan uyanarak tarlalarda çalışmaya başlayan tarım emekçisi kadınlar, akşam saatlerine kadar çalışıyor. Pandemi süreci devam ederken 18-20 kişilik servis araçlarında hijyenik olmayan ortamlarda tarlaya gitmek zorunda kalıyor. Tarladaki işi bittikten sonra bu defa yemek yapmak, çamaşır yıkama, çocukların ihtiyaçlarını giderme gibi işlerle gününü bitiriyor.

İşte Cihanbeyli’de çadırda yaşayan kadının sesi: “2 yıldır eşim cezaevinde. 4 çocuğum var. Çocuğum rüzgardan korkuyor. Su yok. Elektrik var, ama parayla. Rezil olduk. Eşimin maaşı yok. Çocukları çadırın içinde bırakıp çalışmaya gitmek zorundayım.”

Kadınların bütün gün çalışmasının karşılığı günlük 50-100 TL arasında değişiyor

Kadınların bütün gün çalışmasının karşılığı günlük 50-100 TL arasında değişiyor. Bazı kadın işçiler ne kadar yevmiye alacaklarını dahi bilmiyor. Cihanbeyli çadır kentinde kalan ve yaşı 60 olan tarım işçisi kadın bu durumu şöyle açıklıyor:

“Yevmiyelerimiz yetmiyor. Ben bu yaşta çapaya gitmek zorunda kalıyorum. Kalp hastasıyım. Toz duman içerisindeyiz. Daha ne kadar çalışmak zorunda kalacağım?” sorusunu iktidara, hepimize yöneltiyor. 

Cihanbeyli’de açılan serada toplam 35 kadın çalışıyor

Yine Cihanbeyli’de 35 kadının sabah 7:00’de başlayıp 12 saat domates üretme, paketleme işinde asgari ücretle çalışan sera işçisi kadınlarla bir araya geldik. Bir buçuk yıldır açılmış olan serada toplam 35 kadın çalışıyor. Kadınlar iş bulup çalışabildiklerini belirleyerek kurduğu cümleleri sizlerle paylaşıyoruz. Daha önce çalışan kadın sayısının fazla olduğunu; ancak çalışma koşullarının zor olmasından kaynaklı birçok kadının işi bırakmak zorunda kaldığını belirtmişlerdir. Yine bir başka kadın, çalışma olanaklarını ve durumunu şu şekilde aktarıyor:  

“İlk kez çalışıyorum. Öncesi çok zordu. Bırakmayı düşünüyordum, ama mecburum. Son 1 senedir her markete gidip bir şey aldığında şok oluyorsun. Geçim çok zor. 2 çocuğum var. Eşimin bana bakış açısı değişti çalıştıktan sonra. Şimdi söz hakkım oldu çalıştıktan sonra. Çocuklar evdeler. Molalarımız var.”

“Eskiden çalışma diye bir şey yoktu. Annem, babaannem hiçkimse çalışmadı. Evlenir evlenmez çalışmaya başladık. Bin lira kira var. Çocuklar var. Buradaki de, köydeki de evdeki kadın da çalışmak istiyor.”

Sera işçisi kadın: Buradaki mesaimiz bittikten sonra evdeki mesaimiz başlıyor

Domates serasında çalışan kadınlardan biri şunu söylüyor: Biz sadece 12 saat çalışmıyoruz. Buradaki mesaimiz bittikten sonra evdeki mesaimiz başlıyor. Çocuklar, evdeki işler derken; yani aslında biz 24 saat çalışıyoruz. Anne olmak böyle bir şey, çocuklar ilgi istiyor. Çocukların yaşı büyük olunca anlıyor da, küçük çocuklar öyle değil. Eşin evde olmayınca birçok iş senin üzerine kalıyor.”

Mevsimlik tarım işçisi kadınların sorunlarını her yerde dillendirmeye devam edeceğiz

Bizler “Kadın Yoksulluğuna Hayır Kadınlar İçin Adalet”  kampanyamız kapsamında gerçekleştirdiğimiz bu buluşmalarda kadınların yaşadığı sorunları, uğradıkları hak gasplarını buradan sizlerle de paylaştık. Bizler HDP Kadın Meclisi olarak buradan bir kez daha sesleniyoruz. Yoksulluğun kadınlaşmasına asla izin vermeyeceğiz. Mevsimlik tarım işçisi kadınların yaşam koşullarının iyileştirilmesi, kendi evlerinde, yurtlarında, topraklarında istihdam alanlarının yaratılması için hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Mevsimlik tarım işçisi kadınların sorunlarını her yerde dile getirmeye devam edeceğiz. Onların talepleri, biz kadınların talebidir.

“Bu ziyaretle anladım ki bizi de düşünenler varmış. Kimse yok sanıyorduk.” diyen sera işçisi kadınlar, “Başımız gözümüz üstüne geldiniz” diyen mevsimlik tarım işçisi kadınlarla birlikte emeğimizin sömürülmesine, haklarımızın gasp edilmesine asla ama asla izin vermeyeceğiz.

24 Mayıs 2021