Kadın Meclisimiz Ege’de gerçekleştirilen Kadın Yoksulluğuna Hayır Buluşmalarının sonucunu açıkladı

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran ile milletvekillerimiz Züleyha Gülüm ve Serpil Kemalbay, Ege’de gerçekleştirilen Kadın Yoksulluğuna Hayır Buluşmalarının sonucunu Meclis’te yaptıkları basın toplantısıyla açıkladı. Toplantıda konuşan Başaran, şunları söyledi: 

“Kadınlar için adalet” kampanyamızın 10 Şubat'ta startını vermiştik. Bu kampanyamızın ikinci etabı olan “Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet” buluşmalarımızın ilk etabında Ege’deydik.

Kadınların mahkûm edilmek istendiği yoksulluğun temelinde erkek egemen zihniyet var

Ülkede pandemi dönemini fırsata çevirenler, iktidara yakın olanlar zenginliklerine zenginlik katarken halk gittikçe yoksullaşıyor. Bir tarafta yoksulluk gittikçe ağırlaşıyor, insanlar ceplerindeki son parayı en yakınlarına bırakarak intihar ediyor; bir tarafta zenginler gittikçe zenginleşiyor. Öyle bir durumdayız ki, iktidar destekçileri bile türlü yollar bularak hizmet pasaportları ile ülkeyi terk ediyorlar. Orada yaşanan usulsüzlükler bir tarafa, bu durum gösteriyor ki artık AKP’liler bile bu ülkeyi yaşanılabilir bir ülke olarak görmüyor. Tabi bütün bunlardan en çok etkilenen kesim yine kadınlar oluyor. Zamanlar, mekânlar, biçimler farklı olsa da kadın yoksulluğunun nedenleri ve yarattığı sonuçlar her yerde aynı. Ve elbette ki kadınların mahkûm edilmek istendiği bu yoksulluğun temelinde erkek egemen zihniyet ve kadın düşmanı politikalar bulunuyor.

Yoksulluğun kadınlaşmasına izin vermeyeceğiz

Kadınları istihdam alanının dışında tutarak ekonomik anlamda erkeğe bağımlı hale getirmek isteyen, ucuz işgücü olarak gören, her türlü emek sömürüsüne maruz bırakan, Kod 29 ile kadınları hedef alan işverenleri koruyan, güvencesiz işlerde merdiven altı çalışmak zorunda bırakarak kadın düşmanlığını her defasında tescilleyen erkek egemen ittifakın karşısında; bu ittifakın her türlü saldırısı karşısında susmayan, yılmadan direnen, yaşamını idame ettirmeye çalışarak “yoksulluğun kadınlaşmasına izin vermeyeceğiz” diyen kadınlar var!

Ege’den seslendik: Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar İçin Adalet

“Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar İçin Adalet” kampanyamız kapsamında İzmir ve Aydın’da gerçekleştirdiğimiz kadın buluşmalarında bunu bir kez daha gördük. Her türlü zorluğa rağmen sanatını icra etmekten vazgeçmeyen sokak müzisyeni kadınlar, eşit işe eşdeğer ücret diyen tekstil emekçisi kadınlar, her türlü ötekileştirme politikasına maruz bırakılmasına rağmen yılmayan Roman kadınlar, yaşadığı toprakları, evini iktidarın politikaları sonucu terk etmek zorunda kalmış, yaşamını idame ettirmek için çilek tarlalarında çalışan tarım işçisi kadınlar, hijyensiz, havasız ortamlarda midye kesmekten elleri yara içinde kalan, emeğinin karşılığını alamayan midye yapan kadınlar, yaptığı ekmekleri una yapılan zamlar yüzünden satamayan, ürünlerini seyyar tezgâhlarda satarken her gün zabıtaların saldırısına maruz kaldıkları halde yaşam mücadelesi vermekten asla vazgeçmeyen kadınlar, ve kadına yönelik şiddete karşı mücadele veren, kadın yoksulluğuna karşı direnen, “Yaşamın her alanında kadınlar vardır!” diyen kadın dernekleri ve kurumları ile 13-14-15 Nisan tarihlerinde bir araya gelerek “Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar İçin Adalet” dedik. 

Gerçekleştirdiğimiz buluşmalarda hem kadınların sorunlarını hem de taleplerini dinledik. Bu buluşmalarda açığa çıkan sorunları ve kadınların taleplerini kamuoyuyla paylaşmanın sözünü verdik. Şimdi sizlerle paylaşıyoruz:

Kadın müzisyenler diyor ki; “tamamen güvencesiz kaldık, enstrümanlarımızı satmak zorunda kaldık”

Kayıtdışı, çalışma saatleri düzensiz ve güvencesiz bir şekilde yaşamını idame ettirmeye çalışan  özellikle kadın sokak müzisyenleri pandemi sürecinde derinleşen bir yoksulluk karşısında büyük zorluk yaşıyorlar. Kadın müzisyenler diyor ki;

“İş anlaşmalarımız yarım saat öncesinde keyfi olarak fesh edilebiliyor, gecede en fazla 150-200 TL kazanıyoruz; ancak ulaşımımız, yemeğimiz, barınmamız karşılanmadığı için gecenin sonunda cebimizde 60 TL kalabiliyor. Çalıştığımız yerlerde taciz ve mobbing ile karşı karşıya kalıyoruz. Kıyafetlerimize bile tartışma konusu oluyor.”

Ve olağan koşullarda bile çalışma şartları zor olan müzisyen kadınlar, kendilerini pandemi ile derin bir yoksulluğun içinde buldu. Fabrikalarda, tarlalarda üretim devam ederken, kongre salonları ağzına kadar doluyken pandemi ile ilk duran sektör yine eğlence sektörü oldu. Müzisyenlik için bir iş tanımı yok. Bu yüzden bu kadınlar bu süreçte tamamen güvencesiz kaldı. Bir kısmı enstrümanlarını satmak zorunda kaldı. Pandemi koşullarında zorlanan müzisyenler için sosyal devlet olma vasfını yerine getirip kalıcı bir çözüm bulamayan devletin sorumluluğu olan desteği, müzisyenler kendi aralarında kurdukları dayanışma ağları ile sağlıyor.

Müzisyenler için iş tanımı, güvence ve istihdam

Buradan bir kez daha kadın müzisyenlerin taleplerini yetkililere duyuruyoruz. Müzisyenler için iş tanımı, güvence ve istihdam diyoruz. Müzisyenler işsizlik ücretlerinden faydalanabilmelidir. Müzisyenlerin çalışma koşulları düzeltilmeli, kazançları için belirli bir taban fiyat sağlanmalıdır. Müzisyen kadınların şiddete, tacize, mobbinge maruz bırakılmasına karşı önlemler alınmalı.

Tekstil işçileri 100 parça karşılığında sadece 10 TL kazanıyor, almaları da işverenin insafına bağlı 

Kayıtdışı ve güvencesiz bir şekilde çalışan bir başka grup, parça başı iş yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan tekstil emekçisi kadınlar. Tekstil ve benzeri sektörlerde evlere ya da küçük atölyelere iş veriliyor ve bu işleri ağırlıkla kadınlar yapıyor. Bu kadınlar 100 parça karşılığında sadece 10 TL alıyorlar, sadece 10 TL! Ve tabii ki o 10 TL’yi almaları da işverenin insafına kalıyor çoğu zaman. Bir gün boyunca hijyen koşullarından yoksun, karanlık bir depoda elleriniz parçalanarak çalışıyorsunuz ve şansınız varsa, işvereniniz “insaflıysa” 10 TL alıyorsunuz. Tabii gün burada da bitmiyor çoğu için. Evde hasta ya da işsiz bir eşin sorumluluğu da yine bu kadınların omuzlarında. Eve gittiklerinde de ayrıca hasta bakımı, çocuk bakımı, ve yaşlı bakımı da yapmak zorunda kalıyorlar.

Merdiven altlarında bir kilo meyve parasına güvencesiz ve ucuz işçiliğe son verilmeli

Biz bunları söylemek zorunda olmaktan utanıyoruz. Zaten olması gereken koşulları tekrar tekrar talep etmek utanç verici. Tekstil emekçisi parça başı işi yapan kadınlara uygun, kayıtlı ve güvenceli iş koşulları sağlanmalı. Sağlık güvencesi olmalı. Evlerde, mahalle içlerinde merdiven altlarında gün ve gece boyunca bir kilo meyve parasına güvencesiz ve ucuz işçiliğe son verilmeli.

Romanların eşit yurttaş oldukları yalnızca seçim süreçlerinde hatırlanıyor

İzmir Menemen’de Romanların yaşadığı bir mahalleyi ziyaret ederek Roman kadınlarla bir araya geldik. Orada da tablo farklı değil değildi. Çok basit! Roman bir kadın diyor ki “Bizim bir şey anlatmamıza gerek yok, bu mahallede bir tur atarsanız içerisinde bulunduğumuz durumu anlamış olursunuz.” Romanlar bu ülkede birçok kesim gibi eşit yurttaş olarak kabul edilmiyor. Eşit yurttaş oldukları yalnızca seçim süreçlerinde akıllara geliyor. Seçimler yokken her türlü ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Sadece eden gücüne dayalı güvencesiz iş alanlarına sıkıştırılıyor. Yaşadıkları koşullarda özellikle pandemi sürecinde eğitime ve sağlığa ulaşmaları neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Yetkililerin sadece oy isteyeceği zaman uğradığı, geri kalan zamanlarda bir kez bile dönüp bakmadıkları mahallelerde kendi evinde tuvalet olmadığı için başka evlerde tuvalet ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyorlar. 

Roman kadınların yaşadığı yoksulluk da şiddet de iktidarın politikalarının sonucudur

Roman kadınlar da güvencesiz, kayıt dışı iş alanlarına sıkıştırılmaya çalışılıyor. Çoğu müzisyenlik yapan Roman kadınlar, pandemi süreci ile birlikte lebaleb kongreler devam ettiği halde eğlence sektörü durduğu için işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya kaldılar. Bu da yetmezmiş gibi, yine işsiz kaldığı için evde kalan erkeklerin şiddetine maruz kalıyorlar. Bu kadınların yaşadığı yoksulluk da şiddet de iktidarın kadın düşmanı politikalarının sonucudur.

İktidarın Kadifekale’ye uğramasını öneririz

Başımızı ne tarafa çevirsek güvencesiz, kayıtdışı bir işte, çok zor koşullarda çalışarak çok cüzi bir ücret alan başka bir iş grubuna denk geliyoruz: İzmir Kadifekale’de midyeci kadınları ziyaret ettik, koşullarını gözlerimizle gördük. İktidarın da uğrayıp bu koşulları görmesini öneririz. Kadifekale’de kadınlar kesici aletlerle çalışıyor ve bütün gün midye temizliyorlar. Bu midyeleri temizlerken, kadınların elleri yara bere içinde kalıyor. Peki ne için? Bir torba midyeden sadece 15 TL kazanabilmek için. Onların 15 TL’ye temizlediği bir torba midye, dışarıda 40-50 TL’ye satılıyor.

Üniversite mezunu genç bir Kürt kadın

Bunun yanında bu kadınların midye yapmaya uzanan süreçte yaşadıkları var. Midye temizleyen genç bir kadın diyor ki “Ege  Üniversitesi’nde Çocuk Gelişimi bitirdim. İş bulmak çok zor, birilerini tanımadığım için iş bulamıyorum. Bulduğum tek tük işlerde de çok az paraya çalıştırıldım ve bazı yerlerde Kürtçe isminin velileri ürkütebileceği söylendi. Kıyafetimden tutun ismime müdahale edilen bir yerde çalışmaktansa midye temizlemeyi tercih ediyorum.” Bu ayrımcılığın da bu yoksulluğun da mimarı bu iktidardır.

Midyeci kadınların koşulları iyileştirilmeli

Midyeci kadınların kayıtlı çalışma koşulları derhal sağlanmalıdır. Çalışma koşulları iyileştirilmeli, gerekli hijyen ortamı sağlanmalıdır. Midye işçiliği yapan kadınların ücretleri iyileştirilmelidir. Bu kadınların sağlık hizmetlerine erişimi sağlanmalıdır. İzmir’de midye üreten kadınlara sigorta desteği verilmeli, belediye tarafından imalatlarını yapabilmeleri ve kapasitelerini geliştirebilmeleri için destek verilmelidir.

Seyyar satıcı kadınlar lütuf değil adalet istiyor

Sokağa çıkma kısıtlamalarından yine en fazla etkilenen kesimlerin başında gelen seyyar satıcısı kadınlarla bir araya geldik. Yaptığımız görüşmede zabıtalarla çok fazla sorun yaşadıklarını, kayıtsız işçi statüsünde olduklarını, çok düşük bir destek aldıklarını ve bu desteği de aldıkları cezalara yatırmak zorunda kaldıklarını dile getirdiler. Seyyar satıcı bir kadın diyor ki, “Ben yardım istemiyorum, ben işimi rahatça yapmak istiyorum.” Bu insanlar kimseden lütuf istemiyor, bu insanlar zaten çalışıyor. Emeklilik şansı olmayan seyyar satıcısı kadınlar için adalet diyoruz. Bir an önce işsizlik ödeneği bağlanmalı, cezalara dair acil düzenleme yapılmalı, emeklilik ve sağlık güvencesi sağlanmalı, seyyar satıcılık kayıtlı işçi statüsüne alınmalıdırlar. 

Una yapılan zamlar sebebiyle tandır yapan kadınların ekmekleri ellerinde kalıyor 

Yine Kadifekale’deydik. 90’lı yıllarda şehrini, köyünü boşaltmak zorunda kalan binlerce insanın yaşadığı bir bölge. Tandır ekmeği yapan kadınları ziyaret ettik. Una yapılan zamlar sebebiyle yaptıkları ekmeklerin çoğu zaman ellerinde kaldığını ve tandırlarda çok fazla iş kazası yaşadıklarını dile getirdiler. Tandır ekmeği yapan kadınların talepleri de diğer kadınlarınkinden çok farklı değildi. Yaşam ve çalışma alanlarının iyileştirilmesi, işsizlik ödeneğinin bağlanması, çalışmalarının kayıtlı hale gelmesini ve başka istihdam alanlarının yaratılmasını talep eden kadınların sesi olacağımıza söz verdik. İşte burada bu talebi de dile getiriyoruz, takipçisi olmaya devam edeceğiz.  

Talebimiz ortak: KOD-29 uygulamasının kaldırılmalı, İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanmalı 

İzmir’de kadına yönelik şiddetle mücadele yürüten kadın merkezleri ve dernekleri ile bir araya geldik. Kadınların talepleri aynı zamanda kadın derneklerinin de talepleri. KOD-29 uygulamasının kaldırılması, İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanması noktasında bir kez daha ortaklaştık.

Mobbinge maruz bırakılan Kürt ve Suriyeli kadınların sesi olacağımıza söz verdik

Molaları kısa olan, yemek ve sularını evlerinden getiren; hijyensiz, tuvaletin dahi olmadığı ortamlarda günlük 70 TL’ye güvencesiz ve sigortasız bir şekilde çilek tarlasında çalışan, çoğunluğu Kürt ve Suriyeli olan, mobbinge maruz bırakılan kadınların sesi olacağımıza söz verdik.

Tarım işçisi kadınlar kayıtlı işçi statüsüne alınmalı

Yine çilek tarlasında benzer bir tablo ile karşılaştık. Edebiyat mezunu olup atanmadığı için çilek tarlasında çalışan genç kadının sesi olacağımıza söz verdik. O, ek atamaları bekliyordu. Ama gördük ki bu ülkede liyakat önemsiz, tablo bu. Van’ın Saray ilçesinde belediyede çalışırken kayyım tarafından işten atılan eşiyle Aydın’a taşınan ve iki küçük çocuğunu evde bırakarak sabahın erken saatlerinde tarlaya çalışmaya gelen kadının sesi olmaya söz verdik. Tarım işçisi kadınlar kayıtlı işçi statüsüne alınmalı, sigorta, sağlık güvencesi, yol ve yemek ücretleri karşılanmalıdır. Yevmiyelerinde kesinti yapılmamalıdır.

Günde iki şemsiye yapan kadınların gün sonunda eline geçen kazanç 20 TL

Son olarak Aydın’da hasır şemsiye yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan kadınlarla bir araya geldik. Günde iki şemsiye yapan kadınların gün sonunda eline geçen kazanç 20 TL. Çalıştıkları çadır atölyelerinin hemen yanında çadırlarda, barakalarda yaşıyorlardı. Kadınlar faturalarını ödeyemedikleri için de hiçbir elektronik malzeme kullanamıyorlar. Buzdolabı olmadığı için yiyecekleri anında bozuluyor. Kendilerine bağlanması gereken ödenekleri ikamet adresi veremedikleri için, çadırda yaşadıkları için alamıyorlar. Biz bu koşulların görülmesi için sesleniyoruz. Bir tarafta çadırlar, barakalar, bir tarafta devam eden inşaatlar, binalar. 

Aydın’da Romanların yaşam alanları, ekmek tekneleri iyileştirilmeli, korunmalı

Bizler bir kez daha buradan sesleniyoruz. Aydın Belediyesi ve ilgili bakanlık Roman kadınların Aydın Söke’de 40 yıldır çalıştığı ve yaşadığı çadır yaşam alanları ve çadır işliklere dair iyileştirme yapmalı, kendileriyle de görüşerek yaklaşık 80 haneye insana yakışır iş ve insana yakışır barınma imkanı sağlamalı. 40 yıldır yaşadıkları bu mekana inşaat siteleri gelip dayanmış, evlerini ve ekmek teknelerini kaybetme riski ile yüz yüze gelmişlerdir. Önce kendimize sormalıyız: Nasıl olur da 40 yıldır çalışan bu insanları kendi kültürlerine göre sağlıklı mekanlara sahip kılamamışız? Sosyal politika bu mudur?

Kadınlara, Romanlara, Kürtlere, göçmenlere insana yakışır bir hayat sunmak neden hiç akla gelmiyor?

Kadınlara, Romanlara, Kürtlere, göçmenlere insana yakışır bir hayat sunmak neden bugüne kadarki iktidarların hiç aklına gelmemektedir? Biz kadın yoksulluğunu yenmek için bütçe tasarruflarını sermayeden yana değil; kadınlardan, işçilerden, yoksullardan yana yapmayı, kadın erkek eşitliğini öncelemeyi, halkların eşitliğini öncelemeyi, Romanlara başta olmak üzere farklı kültürlere, yaşam tarzlarına saygılı olmayı önemsiyoruz. Hükümetin ve yerel yönetimleri bunun için göreve çağırıyoruz.

Hasır şemsiye yapımı, tandır ekmeği yapımı, midye doldurma bir zanaat, yaşatılması gereken kültürel değer ve kadınlar tarafından kente katılan bir katma değerken bu emeğin, zanaatlerin, kültürün, üretimin değeri yok sayılıyor. Ne yerel yönetimler tarafından desteklenip, kadın emeği güçlendirilmiş ne de hükümetler bugüne kadar bu emeği desteklemiş. Bu bahsettiğimiz kadınların hiçbiri kimseden lütuf istemiyor. Her yaptığımız görüşmede kadınlar ısrarla söylediler, “Biz lütuf, yardım istemiyoruz. Biz çalışmak istiyoruz”. Hakkı olmayan bir şey istemiyor. Emeklerinin karşılığını alabilmeleri, insani koşullarda üretim yapabilecekleri ve insani koşullarda yaşayabilecekleri yerler istiyorlar.

Yoksulluğun sebebi yoksullar değil bu düzenin ta kendisidir

Yoksullar seçimlerde gidilecek oy depoları değildir. Yoksulluğun sebebi yoksullar değildir. Sürekli yoksul üreten, yoksulluğu kuşaklara miras bıraktıran bu düzenin ta kendisidir. Hükümetin partizanca sürdürdüğü sosyal yardımlar, kadınları iktidara bağımlılaştıran sosyal politikalar yoksulluğu yok etmiyor. Tam tersine yoksulluğun sürmesine ve büyümesine neden oluyor.

Her kadına ya iş ya da gelir güvencesi bir hak olarak tanınmalıdır

Kadın yoksulluğunu yenmek için, yoksulluğu kız çocuklarına miras bırakan bu düzenin değişmesi şarttır. İktidarınız sosyal yardımları bir hak olarak tanımadığı için kadınları size  muhtaç hale getiriyor, kendinize bağımlı kılıyorsunuz. Her kadına ya iş ya da gelir güvencesi bir hak olarak tanınmalıdır.

İzmir, Aydın belediyeleri kadınların sorunlarını çözmeli

İzmir ve Aydın’da hasır ören kadınlar, seralarda çilek toplayan kadınlar, tandır ekmeği yapan kadınlar, midye dolma üreten kadınlar bize şunu söylüyor: Kadınlar üretiyor. Kadınların evdeki emeği görünmediği gibi ücretli işler yaparken de emeği görünmüyor. Üreten kadınların bir adresi dahi olamıyor! Hükümete ve İzmir ve Aydın belediyelerine sorunlara çözüm üretmeye çağırıyoruz. Takipçisi olacağız.

22 Nisan 2021