İkinci yılında Afrin işgalini bir kez daha kınıyoruz

İktidarın Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni ve Asurilerin ortak meclisleri eliyle demokratik bir yönetim inşa ettiği Afrin’e yönelik işgalinin ikinci yılını geride bıraktık. İnsan Hakları Örgütlerine göre, 20 Ocak 2018’den bu yana Afrin’de en az 545 sivil yaşamını yitirmiştir. Bunların 50’den fazlası kadındır. Yine, bu saldırılarda 300’ü çocuk, 210’u kadın olmak üzere en az 670 kişi yaralanmış, 60 kadın çetelerin tecavüzüne maruz kalmıştır. 

Çoğunluğu Kürt yüzbinlerce insan Afrin’den zorla göçertilip derme çatma kamplara mahkum edilmiş, bu insanların mal ve mülklerine AKP-MHP iktidarının desteklediği çeteler el koymuştur. Afrin’in doğasına, kültürüne ve tarihine yönelik de ciddi tahribatlar olmuştur. Temel geçim kaynağı olan zeytinlikler talan edilmiş, on binlerce ton zeytin yağmalanarak iktidar ve şirketleri tarafından uluslararası pazarlarda satılmış, çeteler finanse edilmiştir. Tarihi mekânlar bombalanmış, tarihi eserler çalınmıştır. 42 tarihi yer, arkeolojik höyük ve kutsal mekânlar tahrip ve talan edilmiştir. 

Uluslararası hukuka da aykırı olan ve Afrin’i yerleşik halkından ve tarihinden koparmaya çalışan bu hamle ölüm, acı ve yıkımdan başka bir şey getirmemiştir. Etnik temizlik ve nüfus mühendisliği ile sınır boyundaki Kürtleri yerlerinden edip yerlerine Selefi ideolojiye biat edenleri yerleştirerek bir kemer oluşturmak isteyen iktidar, benzer yöntemleri Serêkanî (Rasulayn) ile Grê Spî’de de (Tel Abyad) yaygın olarak uygulamaktadır. Buralarda da yüzbinlerce insan yerinden edilmiş, insanların mal ve mülklerine el konulmuş, buğday ürünü savaş ganimeti mantığı ile talan edilmiştir. 

Ayrıca, girilen bölgelerde Türkiye’den kaymakamların atanması, ilçelerin idari olarak Türkiye’ye bağlanması, açılan postane ve diğer devlet kurumları ile bir kurumsallaşma yaratılmaya  çalışılmaktadır. Kürtçe tabelaların sökülüp yerlerine Türkçe tabelaların asılması, Kürt değerlerine dair tüm sembol ve izlerin silinmeye çalışılması, eğitim müfredatının ve dilinin Türkçeleştirmesi gibi uygulamalar da asimilasyoncu zihniyeti açıkça göstermektedir.  

AKP-MHP iktidarı bu süreçte, ülke içerisinde de başta Kürtler olmak üzere tüm muhalif kesimlere yönelik baskı ve sindirme politikalarına hız vermiştir. Savaşa savaş, işgale işgal demenin dahi suç sayıldığı bu iki yıl boyunca yüzlerce insan ‘savaşa karşı barış’ dedikleri için gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. 

Suriye siyasetini Kürt düşmanlığı üzerinden kuran AKP-MHP iktidarı, şimdi ise Esad rejimi ile üst düzey istihbarat görüşmeleri yaparak Kürtleri statüsüz bırakmanın yollarını aramaktadır. 

AKP-MHP iktidarı, başta Suriye olmak üzere, Libya, Irak ve tüm Ortadoğu’da savaşı körükleyen yayılmacı politikalardan bir an önce vazgeçmelidir. Kürt düşmanlığının hiç kimseye faydası yoktur. Kürtler ile savaşmak yerine; eşitlik, adalet, özgürlük ve barışa dayalı bir coğrafyanın inşa edilmesi için sorumluluk alınmalıdır. 2’inci yıldönümü vesilesi ile, Türkiye ve uluslararası demokratik kamuoyunu, Afrin ve diğer bölgelerde devam eden işgale karşı bir kez daha ses yükseltmeye, tavır almaya çağırıyoruz.

HDP Merkez Yürütme Kurulu
20 Ocak 2020