İdris Baluken: "Ver genel başkanlık koltuğunu, al başkanlık koltuğunu" pazarlığı


Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendirirken şu noktalara değindi: 

Kenan Evren’in darbe anayasasının üzerine Erdoğan’ın diktatörlüğünü inşa edecekler

Türkiye’de uzun süredir yaşanan bir siyasi kriz ile karşı karşıyayız. Bu siyasi kriz büyük bir bölgesel krizi ve büyük bir ekonomik krizi da beraberinde getirdi. 

Siyasi krizin başlangıcı 7 Haziran seçimlerine yapılan darbedir. Bugün Türkiye’de rejimle ilgili bir sorun varsa, bunun miladı 7 Haziran seçimlerine yapılan darbedir.  Sonra, 15 Temmuz’da bir darbe girişimi yaşandı. 16 Temmuz’dan itibaren de Erdoğan’ın karşı darbesi gelişti. 

7 Haziran’dan bugüne kadar üç darbe üç büyük krizi Türkiye halklarının önüne getirdi. 7 Haziran darbesi, 15 Temmuz darbesi ve 15 Temmuz sonrası Erdoğan’ın karşı darbesi, Türkiye’yi siyasi krizle, bölgesel krizle ve ekonomik krizle boğuşmak zorunda olan bir ülke pozisyonuna getirdi. 

Bu tablonun tamamının sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Şu anki gündemleri de ülkeyi bu krizlerden nasıl çıkarırız değildir. Tam tersine bu krizi daha da derinleştirecek başkanlık, aslında diktatörlük, gündemini Türkiye halklarına dayatmaya çalışıyorlar. 

Ülke batma noktasına geldi. Bunların derdi ülkenin bu noktadan çıkıp çıkmaması değil, Erdoğan’ın tek adam rejimini kurup kurmamasıdır. Erdoğan başkan olsun da, gerekiyorsa ülke yansın, ülke kan gölüne dönsün, ülke batsın anlayışındalar. 

Şu anda 79 milyonun tamamı bu kaos ve kriz ortamından çıkışı istiyor. Kriz ortamından demokrasi, toplumsal barış, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı  ile çıkabilirsiniz. Ama siz tersine demokrasiyi, toplumsal barışı, hukuk devletini ve kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldıracak diktatöryal bir devlet anlayışı yaratacak bir gündem ile Türkiye kamuoyunu meşgul ediyorlar. 

79 milyon arzu ediyor ama AKP’nin yeni anayasa gibi bir derdi yok. Bir diktatörlük anayasasını nasıl oluşturabilirizi tartışıyorlar. Darbe anayasası aynen kalacak. Üç dört maddeyi değiştirecekler, Kenan Evren’in darbe anayasasının üzerine Erdoğan’ın diktatörlüğünü inşa edecekler. 

"Ver genel başkanlık koltuğunu, al başkanlık koltuğunu" pazarlığı yapılıyor 

Dün bizi 'al başkanlığı ver özerkliği' pazarlığı yapmakla suçlayanların bugün 'ver genel başkanlık koltuğunu al başkanlık koltuğunu' pazarlığı  yaptığı ortaya çıktı. 

Kılıçdaroğlu “Hele bir Meclis'e gelsin de görelim diyor” Neyi göreceksin? Sen daha görmediysen biz sana söyleyelim, beklemene gerek yok. Meclis'e gelecek olan diktatörlüktür, tek adam rejimidir, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığının ortadan kalkmasıdır. Özcesi bir faşizm rejimi Meclis’e geliyor. Bir pazarlık yapmamışsan, çıkıp net olarak tavrını ortaya koymalısın. Aksi taktirde CHP, Hitler rejimindeki sosyal demokratların pozisyonuna düşecektir. 

Adalet Bakanı bir darbe itirafında bulunmuştur ve derhal istifa etmesi gerekmektedir

Adalet Bakanı açık bir şekilde itiraf ediyor ve Türkiye’de fiili olarak bir rejim değişikliği olmuştur diyor. Adalet Bakanı’nın yaptığı tanım darbe tanımıdır. Anayasayı ve yasaları halktan aldığınız destekle değil fiili durumla değiştirmek darbe dönemlerinde olur. Bekir Bozdağ, bizim sıklıkla vurguladığımız karşı-darbenin hayata geçtiğini bu açıklama ile itiraf etmiş oldu. Hukuk devletinin adalet mekanizması kendisine teslim edilmiş birisi, Türkiye’de yasaların ve anayasanın devreden çıktığını ve fiili bir rejim değişikliğinin yaşandığını söylüyor. Minareyi diktatörlük hesabı olanlar çalmış kılıfını da adalet bakanı uyduruyor. Adalet bakanı bir darbe itirafında bulunmuştur ve derhal istifa etmesi gerekmektedir. Kendisi hakkında gensoru hazırladık. İstifa etmez ise, Meclis yoluyla düşürülmesi için bu gensoruyu haftaya gündeme getireceğiz. 

Türkiye halklarına önümüzdeki baharı da zehir edecek bir takım planları devreye koydular

79 milyonun tamamı bu bahara ülkenin nasıl gireceğinin kaygısını taşıyor. Ekonomi çökecek mi, içeride savaş büyüyecek mi, bölgesel savaşta başımıza daha büyük felaketler gelecek mi diye bu kaygılanırken, bahara kadar bir çıkış mümkün olabilir mi diye düşünürken, bunlar Erdoğan’ın iktidar hesaplarını düşünüyorlar. 

Türkiye halklarına önümüzdeki baharı da zehir etmek, baharı kışa çevirmek için bir takım planlamaları devreye koyacaklarının işaretlerini veriyorlar. 

Türkiye halkları, 2,5 yıllık çözüm süreci içerisinde Newroz’da Sayın Öcalan’ın okunan Barış Manifestosu ve 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı ile ilk defa bahar aylarını bir umutla, bir coşku ile karşıladılar. AKP böylesi bir ortamı yaratmak yerine baharı daha büyük bir kaosa, daha büyük bir krize çevirmeye çalışmaktadır. 

İçeride bu çılgınlığı yapanlar dışarıda da Suriye ve Musul üzerinden halklarımızı felakete götürmek istiyorlar. 

Daha birkaç gün önce kendileri “Başımıza ne geldiyse Suriye politikası yüzünden, Ortadoğu politikası yüzünden geldi” itirafında bulundular. Ama bu itiraftan ders alacaklarına daha büyük felaketlerin habercisi olan son derece tehlikeli arayışlara devam ediyorlar. 

Meclis’te kurulacak bir komisyonun ilk kapısını çalacağı kişi Sayın Öcalan olmalıdır

Çalmadık kapı bırakmadılar, dilenmedik ülke bırakmadılar, yalvarmadık siyasi lider bırakmadılar. Ülkeyi cumhuriyet tarihinde görülmeyecek ölçüde küçük düşürdüler. Buna ne hakkınız var?

2.5 yıllık süreç içinde bu dış politik gelişmelerin tamamını İmralı’da tartışmıştık. Şimdi kapı kapı dileneceğinize her gittiğiniz kapı suratınıza kapanacağına samimi ve ciddi bir şekilde İmralı’nın kapısını çalın, Sayın Öcalan’ın kapısını çalın. Bakın o zaman göreceksiniz iç politikada da dış politikada da bu ülke nasıl nefes alıyor. 

Sayın Öcalan’a tecrit üzerinden değil samimi ve ciddi bir muhataplık üzerinden yaklaşın Türkiye’nin iç ve dış politikada yaşadığı tüm açmazların çok kısa bir süre içerisinde nasıl çözüme kavuştuğunu kendiniz de görürsünüz.  

Mevcut darbe süreci ile ilgili tartışmalar da çok sığ gidiyor. Darbeleri araştırma komisyonu sulandırıldı. Buradan ne 15 Temmuz’a ilişkin ne de Türkiye’nin darbeler tarihine ilişkin bir gerçeğe ulaşılabilir. Darbeyle ilgili ilk tespitleri yapan yine Sayın Öcalan’dır. Hiç kimsenin aklına darbe ile ilgili bir şey gelmezken, sadece Türkiye üzerinden de değil bütün bölge üzerinden devreye girmiş bir darbe mekaniğine işaret etmişti. 15 Temmuz’a ilişkin ilk uyarıları o yaptı. 

Bir sonuç alınmak isteniyorsa, sadece 15 Temmuzu değil geçmişte yaşanan bütün darbeleri de araştıracak bir şekilde hakikatleri ortaya çıkaracak ve onlarla demokratik temelde yüzleşecek daha önce önerdiğimiz bir Hakikatleri Araştırma ve Yüzleşme Komisyonu devreye girmelidir. 

Meclis’te kurulacak böylesi bir komisyonun ilk kapısını çalacağı kişi Sayın Öcalan olmalıdır. Çünkü Sayın Öcalan darbe mekaniğini ilk tanımlayan, darbe ile ilgili ilk uyarıları yapan kişidir.