Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet temsilcileri son günlerde yapmış oldukları açıklamalarla, Suriye’den Türkiye’ye sığınmış olan milyonlarca insanı, Avrupa Birliği ile yürütülen pazarlıklara alet etmeye devam ediyorlar. 

“Bizi kızdırırsanız kapıları açarız” ve “Biz olmazsak Suriyeliler AB’yi istila eder” gibi ifadeler zor koşullar altında Türkiye’de yaşamak zorunda bırakılan insanların onurlarına saldırıdır. AKP Hükümeti’ni Suriyeli sığınmacılara yönelik kullandıkları söylemden vazgeçmeye çağırıyoruz.

Diğer yandan bu insanlar için uluslararası hukukta yasal zemini olmayan ‘misafir’ kavramının yerine Birleşmiş Milletler’in belirlemiş olduğu mülteci statüsünün esas alınması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Aynı zamanda mülteci kamplarının denetime açılması ve yaşanmakta olan çok sayıdaki tecavüz, taciz, fuhuş, örgütlere savaşçı kazandırma ve savaşçı eğitim alanları oluşturma gibi aleni ve süreklileşen suçların önüne geçilmesi de bir zorunluluktur. 

Sığınmacıların ucuz işgücü olarak kullanılarak yereldeki emekçilerle rekabet içine sokulmaları başlı başına sömürü ve toplumsal gerilim uygulamasıdır. Keza toplumsal hassasiyetleri gözetmeden demografik yapıya müdahale eden yeni kampların kurulması da sorunları arttıran adımlardır. 

Yeni toplumsal fay hatlarının oluşmaması için AKP Hükümeti’ni sığınmacılara yönelik söylemini ve politikalarını değiştirmeye çağırıyoruz. Bugün evrensel ilkelerden tamamen uzak olan ‘Geri Kabul Anlaşması’ siyasal ve diplomatik bir krize dönüşmüştür. Avrupalı liderlerin popülizme kayan mülteci politikaları, AKP iktidarının Suriyeli sığınmacıları araçsallaştırıcı politikasını güçlendirmiştir. 

Bu nedenle hem içerde hem de uluslararası alanda Suriyeli sığınmacılara yönelik politikalar gözden geçirilmeli, evrensel insan hak ve ilkelerini esas alan bir temelde uygulamalar acilen geliştirilmelidir. 


Gülsüm Ağaoğlu
MYK Üyesi (Göçmen ve Mülteci Komisyonu’ndan sorumlu) 
2 Aralık 2016