
İstanbul Milletvekilimiz Hüda Kaya, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz aldı ve şu ifadeleri kullandı:
Zaman zaman bu kürsüde dünden bugüne yaşadığımız bazı gerçeklikleri, tezatları ve çözüm yollarını konuşuyoruz, tartışıyoruz. Ciddi bir darbe tarihi ve tecrübesi yaşayan bir toplum olarak bugün yaşadıklarımızla kıyas ettiğimizde, tarifler, kelimeler yetersiz kalıyor. "Atanmışların değil seçilmişlerin Türkiyesi" olacak diyen AKP, hiçbir darbecinin yapmadığı kadar atanmışların tahakkümünü gerçekleştirdi. Milli iradeyi, seçilmişliği tarumar etti. "Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü" diyerek seçim kampanyası yapan AKP iktidarı, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde üstünlerin hukukunun kitabını yazıyor. Eşi benzeri görülmemiş yolsuzluklar, rant, put dikme yarışı yaparcasına yüksek tepelere yüksek yapılar dikme yarışı, çoklukla övünme yarışı içinde. Katliamlar, infazlar, işkenceler… Hak talep eden terörist oluyor, adalet isteyen bölücü oluyor, "özgürlük" diyen anında kendini hapiste buluyor, yönetimde hak, adalet, sevgi ve barıştan başka her şey var oldu. Adalet sarayları, adalet için değil ak saray için çalışır oldu.
Evi halktan ayrı olan haktan kopmuştur
Daha önce bir seçim konuşmamda şunu belirtmiştim: Evi halktan ayrı olan haktan kopmuştur. Haktan kopan Hak'tan kopmuştur. Adı ister ak saray olsun ister beyaz saray olsun ister Emevilerin yeşil sarayı olsun, saraylardan zulüm beklenir ki işte, saray zulümle abat olmaya çalışıyor ama zulümle abat olunmayacağını yaşayan ve tarih okuyan herkes biliyor.
Bu ülkede zengin ile fakir, Alevi ile Sünni, Türk ile Kürt aynı haklara sahiptir diyen yalancıdır
"Bu ülkede zengin ile fakir aynı haklara sahiptir" diyen yalancıdır. "Bu ülkede Türk ile Kürt aynı haklara sahiptir" diyen yalancıdır. "Bu ülkede Sünni ile Alevi aynı haklara sahiptir" diyen yalancıdır, gerçekleri görmüyordur. "Kadın ile erkek bu ülkede aynı haklara sahiptir" diyen, yine yalancıdır. "Bu ülkede hırs ve rant uğruna doğaya tecavüz, tecavüz yarışı yapılmıyor" diyen, ya gerçeği görmüyordur ya da yalancıdır.
İnsan hakları çerçevesinde konuştuk defalarca bu kürsülerden, ahlak değerleri kapsamında konuştuk, "hak" dedik, "adalet" dedik, barışı anlattık; kulak asan olmadı. Hukuk sizin hukukunuz olmasına rağmen hukuku anlattık, politik kriterleri, teamülleri anlattık; hiç oralı olmadı iktidar. Üstünlerin hukuku bile yetmedi, halkımızın yaşadığı ve şahit olduğumuz acıları sizlere anlatmaya çalıştık, halkımızın taleplerini, bizlerden ve sizlerden beklentilerini anlattık; gürültü patırtı oldu ya da duymazlıktan geldiniz.
Darbe değil, olsa olsa kendi aranızdaki çekişmeleri örtme süreci
Zaman zaman, burada, şahsen Kur'an'dan, vahiyden örnekler verdim ki belki, o çok dilinize pelesenk ettiğiniz kitap, peygamber aşkına gerçekleri anlayabilirsiniz sandık; yine yüzler çevrildi, yine yüzler asıldı. Belki milliyet, hamaset, tekçi politik kuşatmalar ve sahte kutsallıklar içinde göremediklerinizi vahyin gerçekliği içinde görebilirsiniz diye düşündüm, hakikati fark edebilirsiniz diye umut ettim, sizlerle paylaştım, duymazlıktan geldiniz. "Şu 'terör, bölücülük' dediğiniz hangi hak talebi, hangi çözüm arayışı Kur'an'a aykırı? Hodri meydan" dedim. "Gelin bunları tartışalım, konuşalım, ben de ikna olayım" dedim, "Kur'an hâkim olsun" dedim, hiç oralı olmadınız. İftira, yalan, fitne, hakikati örtme, gerçekleri çarpıtma dışında hiçbir işlevi olmayan bir ana akım havuz medyası ürettiniz. Bugün "en büyük terör örgütü" dediğiniz, sizin ifadenizle "FETÖ"nün yıllarca en büyük yardım ve yardakçılığını yaptınız ve o yapıyla tarihin en büyük ittifakını yapan sizler sadece ve sadece çıkar ve rant kavganız oldu diye, kendi aranızda rant hesaplaşması, ihtilafınız oldu diye insanlara bir 17-25 darbesi diye yutturmaya çalışıyorsunuz. Yolsuzlukların üstünü örtme girişimleri, aranızdaki çıkar hesaplarının ayyuka çıktığı, aşikar olduğu dönemler bir darbe değil, olsa olsa kendi aranızdaki çekişmeleri örtme sürecidir.
Hem saraydan hem de Hakk'tan ve halktan yana olunamaz
Sizlere bir dörtlük okumak istiyorum. Hani bir zamanlar sistem muhalifiyken dillerinizden düşürmediğiniz bir dörtlük vardı. Pek çok şairden işinize gelenleri alıyorsunuz, bugün de hâlâ alıyorsunuz, sağ-sol demeden pek çok şairin sözlerini kullanıyorsunuz ama o çok itibar ettiğiniz, dilinizden düşürmediğiniz Necip Fazıl'ın şu sözünü artık yıllardır sizlerden hiç duymuyorum:
"Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!"
İşte bugün Necip Fazıl'ı dillerinden düşürmeyen, felsefesini kendine referans ettiğini her fırsatta ifade eden sizler, bugün bu kurt paylaşımının gerçekliğini, pratiğini yaşatıyorsunuz. Dünkü inkârcılara, zorbalara boyun eğmedik çok şükür, bugünkülere de boyun eğmeyeceğiz; bugünkü haksızlıklara, bugünkü zulümlere, baskılara da boyun eğmeyeceğiz. Hak bizi haktan, adaletten, sevgiden, barıştan, özgürlükten ayırmasın. Hem saraydan, saltanattan ve şatafattan hem de Hakk'tan ve halktan yana olunamaz. Ya halkın ve Hakk'ın yanında olunacak ya sarayın ve zulmün yanında olunacak. Bu, tarihsel bir gerçekliktir.
Gelin, yüzümüzü saraylara değil, saltanata değil; hakka, adalete, vicdana, kardeşliğe, insanlığa çevirelim.
Bunları ben size bütün yüreğimle, samimiyetimle söylüyorum. Vicdanınızla dinleseniz karşı çıkacak tek bir virgül, nokta dahi bulamazsınız değerli arkadaşlar. Burada, şu imtihan dünyasında yüz yüzeyiz ve burada birbirimizle bir hukukumuz oluyor.
Burada vahiyden bahsediyorum, adaletten, haktan bahsediyorum ama siz yalanların üstünü örtmek için şamata çıkarıyorsunuz, kavgadan, kargaşalıktan medet umuyorsunuz, yalandan medet umuyorsunuz arkadaşlar. Sadece gerçekleri paylaşalım; adalete, hakka, hakikate birlikte sahip çıkalım.
AKP Genel Başkanı bir söz sarf etti, tüylerim diken diken oldu
Ramazan arifesiydi, mübarek aylardaydık, tam Ramazan'a girmek üzereydik. AKP Genel Başkanı bir söz sarf etti, benim tüylerim diken diken oldu ve dedim ki: Allah'ım, karşısındakiler Kur'andan, haktan, adaletten haberdar olanlar, vicdanı olan vekiller; "Başkanım, bu yanlış." demiyorlar mı diye düşündüm. "Acımayın, acırsanız acınacak hale gelirsiniz" demişti. Halbuki biz "Merhamet edesiniz ki merhamet edilesiniz" diyen Peygamber'in takipçisiyiz diyoruz ama insanlara nefret, acımasızlık enjekte ediliyor.
20 Aralık 2017