HSYK Soru Önergemiz

Mardin Milletvekilimiz Mithat Sancar'ın, geçtiğimiz günlerde bir grup gazeteci hakkında tahliye kararı veren mahkeme heyeti başkanı, hakimleri ve savcısı ile, Diyarbakır Milletvekilimiz İdris Baluken hakkında Anayasa Mahkemesi'nin içtihadına atıfla, milletvekillerinin tutukluluk hallerinin incelenmesinde gözetilmesi gereken kriterleri esas alarak 30 Ocak 2016 günü tahliye kararı veren, ardından kararnameyle Ankara hakimliğine atanan Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Cem Boztaş hakkında verdiği soru önergesi aşağıdadır:

31 Mart 2017 günü Gülen cemaatine yönelik soruşturma kapsamında 26'sı tutuklu 29 sanıklı dosyada yargılanan 21 gazeteci, İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye edilmiştir. Tahliye kararının ardından, gece 1 sularında dosya savcısının tahliye talep ettiği kişiler hakkında yeni bir soruşturma başladığı haberi yayılmış ve cezaevi çıkışında 21 sanıktan 13'ü yeniden gözaltına alınmıştır. Savcı, tahliyesini talep etmediği 8 sanık hakkında tahliye kararına itiraz etmiş, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi de bunun üzerine tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarmıştır. Tahliye kararı veren heyetin başkanı İbrahim Lorasdağı, hakimler Barış Cömert ve Necla Yeşilyurt Gülbiçim ile duruşmanın savcısı Göksel Turan HSYK tarafından açığa alınmıştır. Lorasdağı, 7 ay önce Atilla Taş ve Murat Aksoy hakkında verdiği tutuklama kararının ardından Sulh Ceza Hakimliği'nden 25. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na adeta terfi olmuştur.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Dairesi 05/04/2017 tarihinde, 517 sayılı Adli Yargı Kararnamesi'ni yayınlamıştır. 31 hakim ve savcının görev yerinin değiştiği kararname ile farklı bir yerde görevlendirilenler arasında, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı ve başkanın aynı yerde savcı olarak görev yapan eşi de bulunmaktadır. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Cem Boztaş, İdris Baluken hakkında Anayasa Mahkemesi'nin içtihadına atıfla, milletvekillerinin tutukluluk hallerinin incelenmesinde gözetilmesi gereken kriterleri esas alarak 30 Ocak 2016 günü tahliye kararı vermiş, ardından kararnameyle Ankara hakimliğine atanmıştır.

Gazetecilerin, avukatların, halkın iradesini temsil eden milletvekillerinin yargılandıkları, siyasi yönü ağır basan ve iktidarın da kürsüden tarafını belli ettiği süreçler kamuoyunun ilgisini çekmektedir. Bu dosyalarda siyasi iktidarın talepleri hilafına karar veren kişi ve heyetlerin açığa alınması, hem yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını ortadan kaldırmakta, hem de tabii hakim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

Bu çerçevede,

1.      HSYK'nın bu kararlarından sonra, herhangi bir hakimin vicdanına göre ve tarafsız karar verileceğine güvenmek mümkün müdür?

2.      Hakim ve savcıların kararnameler ile açığa alınırken veya görev yerleri değiştirilirken, yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün müdür?

3.      HSYK'nın bu tutumu, sadece belirli bir kişinin yargılanması için mahkeme kurulmasının ve hakim atanmasının önüne geçen tabii hakim ilkesi ve kanuni hakim güvencesiyle uyumlu mudur?

4.      Hakimlerin bağımsız bir organ tarafından atanması ve atandıktan sonra da siyasi makamların etkisinde kalmamaları için sahip olmaları gereken teminatın, iktidarı rahatsız eden kararlar karşısında nasıl sağlanabileceğini düşünüyorsunuz?

5.      Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı mercilerinin verdikleri kararların bu şekilde yok sayılması, adaletin tesisine nasıl etki etmektedir?

7 Nisan 2017