Hrant Dink cinayetine ilişkin araştırma önergemiz

İstanbul Milletvekilimiz Züleyha Gülüm'ün Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olan devlet görevlilerinin ve derin bağlantılarının ortaya çıkarılması, adaletin tecelli etmesi ve benzer politik cinayetlerin yeniden yaşanmaması amacıyla verdiği araştırma önergesi:

Gazeteci Hrant Dink 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul’da kurucusu olduğu ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı AGOS Gazetesi’nin önünde öldürülmüştür. Hrant Dink cinayetinin arkasındaki derin ilişkilerin açığa çıkarılmamış ve cinayete giden süreçte yaşananların etkin şekilde soruşturulmamış olması, toplum vicdanının ve toplumsal belleğin kanayan yarası haline gelmiştir.

Bu cinayette sorumluluğu olan devlet görevlilerinin ve derin bağlantılarının ortaya çıkarılması, adaletin tecelli etmesi ve benzer politik cinayetlerin yeniden yaşanmaması amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.

GEREKÇE

Gazeteci Hrant Dink 19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul’da kurucusu olduğu ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı AGOS Gazetesi’nin önünde öldürülmüştür.

Dink’in 2004 yılında kaleme aldığı “Sabiha Gökçen” haberi nedeniyle ırkçı-milliyetçi kesimlerce hedef haline getirilmesi, öldürülmesine varan sürecin başlangıcı olmuştur. Haberin ardından Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir açıklama yapılmış ve takip eden süreçte Dink, İstanbul Valiliği’nce “uyarılmıştır.” Üzerinde oluşturulan bu tehdit ortamında “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla da dava açılmıştır. Böylece cinayetin ırkçı-milliyetçi kesimlerce meşrulaştırılmasının bir diğer zemini de hazırlanmıştır. Buna karşın hükümet tarafından Dink’i hedef alan açık tehditler görmezden gelinmiş, cinayetle sonuçlanan bu nefret ortamının önüne geçecek hiçbir adım atılmamıştır.

Hrant Dink için adalet ve hakikati arayış mücadelesi 13 yıldır devam ederken, dava sürecinde kayda değer bir ilerleme sağlanmamış, cinayetinin ardındaki derin güçler açığa çıkarılmamıştır.

Bugüne dek 3 ayrı iddianame hazırlanan yargı süreci, Nisan 2007’de başlamıştır. 2012’de hükme bağlanan davada yargılanan sanıklar “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan beraat etmiştir. Mayıs 2013’te Yargıtay, beraat kararını bozarak, sanıkların “suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt” üyesi oldukları gerekçesiyle yeniden yargılanmalarını hükmetmiştir.

Hrant Dink davası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınmıştır. AİHM, Dink Kararı’nda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve mahkemeye etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine oy birliğiyle karar vermiştir. AİHM’in İstanbul ve Trabzon emniyet müdürlüklerindeki polisler ve Trabzon jandarma yetkilileri hakkında soruşturma açılmasını hükme bağlamasının ardından, 2011’de avukatlar kamu görevlileri hakkında yeniden suç duyurusunda bulunmuştur.  Ancak soruşturma savcılıkların görevsizlik, yetkisizlik, takipsizlik kararları nedeniyle hemen açılamamıştır.

Dink cinayetine ilişkin ikinci soruşturma dosyası, oluşan kamuoyu baskısı ve hukuk mücadelesi sonucunda, kamu görevlilerinin de yargılanmasının önünü açan Bakanlık kararının ardından, 2015 yılında dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü, Trabzon ve İstanbul emniyet yetkililerini de kapsayacak biçimde yeniden oluşturulmuştur. Ancak, Hrant Dink’in hedef hâline getirilmesi ve korunmamasına yönelik dahli, sorumluluğu ve ihmali bulunan kişiler hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.

2017’de hazırlanan 3. iddianame ile Fetullah Gülen ve eski savcı Zekeriya Öz’ün de aralarında olduğu 85 sanığın yargılanmasına başlanmıştır. İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Temmuz 2019’da açıkladığı kararda 7 sanığın mahkûmiyet, 2 sanığın beraatına hükmetmiştir.  Dink cinayetine ilişkin 76 sanık yönünden yargılama devam etmektedir. İstanbul Valiliği görevlileri, MİT Trabzon ve İstanbul Bölge Başkanlığı görevlileri gibi cinayette sorumluluğu bulunduğu düşünülen görevliler hakkında ise iddianameler düzenlenmemiştir. Cinayete giden süreci örgütleyenlerin soruşturulmaması, bütünlüklü bir yargılamanın gerçekleşmesini engellemiştir.

Sonuç olarak içinde farklı rütbe ve düzeylerden asker ve sivil bürokratların, emniyetçilerin, istihbaratçıların, jandarmanın, onların siyasi işbirlikçilerinin yer aldığı iddia edilen “Büyük Tertip” halen aydınlatılmamıştır. Aksine cinayetin işlenmesinde rolü olduğu bilinen kamu görevlileri terfi ettirilmiş veya görevlerine devam ettirilmiştir. Bu cezasızlık politikası, hesap sorulmayan derin yapılar azınlıklar ve muhalif gazeteciler başta olmak üzere Türkiye halkları için tehlike olmaya devam etmekte, yeni siyasi suikastlara zemin hazırlamaktadır.

Hrant Dink cinayetinin ardındaki derin ilişkilerin açığa çıkarılmamış ve cinayete giden süreçte yaşananların etkin şekilde soruşturulmamış olması, toplum vicdanının kanayan yarasıdır. Bu cinayetin aydınlatılması Türkiye halklarının barış içinde birlikte yaşam özleminin gerçekleşmesine katkı sağlayacak, hukuk devleti olma gerekliliği yolunda atılmış önemli bir adım olacaktır. Bu nedenle, cinayette sorumluluğu olan devlet görevlilerinin ve derin bağlantılarının ortaya çıkarılması, adaletin tecelli etmesi ve benzer politik cinayetlerin yeniden yaşanmaması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederim.

16 Ocak 2020