HDP Onursal Başkanı ve Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Başbakanlığa verdiği soru önergesinde çürümeye terk edilen 100 milyon belge, 370 bin defterden oluşan Osmanlı Arşivlerini sordu.

Kürkçü'nün önergesinin gerekçesi şu şekilde:

"Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, dünyada Osmanlı Devleti resmi kurumlarından günümüze ulaşmış belge, fotoğraf ve haritaların saklandığı en büyük arşiv olma niteliğini taşımakta, arşivde 100 milyon belge ve 370 bin defter bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan kaynaklar, sadece bugünkü ulus-devlet sınırları dahilinde yaşamış Osmanlı tebaası değil, Osmanlı Devleti idaresi altında bulunmuş ya da Osmanlı toplumu ile ilişkiler geliştirmiş tüm devlet ve toplumların tarihi üzerine bilimsel çalışmalar yapılabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Yazılı orijinal belgeler, bilimsel dayanağı olan özgün tarihi çalışmalar için elzemdir. Tarihi belgeler her ne kadar ağırlıklı olarak devlet bürokrasisinin, okumuş yazmışların çıkar ve görüşlerini yansıtıyor olsalar, seçici ve eleştirellikten uzak kullanımlarıyla tarihsel hakikatlerin çarpıtılmasında istismara açık olsalar da, geçmiş ve bugüne dair algı ve hafızamızı şekillendiren tarih yazımının vazgeçilmez kaynaklarındandır. İşte bu nedenle otoriter ve totaliter rejimler kendi tarih kurgularını toplumlara dayatabilmek için tarihi arşiv ve kütüphaneleri hedef almışlardır. Nazi Almanyasında kütüphanelerin yakılarak yok edilmesi, Saraybosna Osmanlı Arşivlerinin bombalanması bunun en yakın tarihi örneklerdir. Otoriter, totaliter ve milliyetçi rejimler meşruiyetlerini üretmek ve iktidarla-rını pekiştirmek için “sahte-bilim” örneği ırk teorileri, fanteziye boğulmuş hamasi “sahte-tarih” anlatılarını resmileştirmiş ve toplumlara dayatmıştır. Bunlara uymayan tüm kaynaklar ya yok sayılmış ya da yok edilmiştir.

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin korumakla ve geleceğe sağlıklı bir biçimde aktarmakla yükümlü olduğu kaynakların, Osmanlı tarihi mirasının bu kaynaklara dayanan çalışmalarla zenginleşmesi, bilimsel tarih yazımının gelişerek tarihi hakikatlere yaklaşı-labilmesi ve demokratikleşmenin sorumlu bir tarih bilinciyle beslenebilmesi için kritik önemi haizdir.
Tarihi belgelerin bugün ve gelecekte araştırmacıların hizmetine sunulabilmesi, belli fiziki koşullarda saklanarak korunmalarını gerekli kılmaktadır. Tarihe propaganda ve demagoji kaynağı değil de sosyal ve kültürel mirasımız ve hakikatlere yaklaşmanın bir aracı olarak bakan tüm demokratik hükümetlerden beklenen, bu koşulların sağlanmasında aşırı hassasiyet içinde olmalarıdır. Ancak son zamanlarda basına yansıyan iddialar kaygı verici düzeyde olup Osmanlı arşivlerindeki 100 milyon belge ve 370 bin defterin göz göre göre çürümeye terk edildiği izlenimini uyandırmaktadır."

Kürkçü önergesinde şu sorulara yer verdi:

"Başbakanlık Osmanlı arşivlerinin 1846’dan bu yana korunduğu Bab-ı Âli’deki binasından taşınmasının gerekçeleri nelerdir?
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin depo ve çalışma alanı olarak kullanılan önceki binaları hangi koşullarla hangi kurum ve kişilere devredilmiştir?
Mülkiyeti İstanbul İl Özel İdaresi'ne ait, “Başbakanlık Osmanlı Arşivi restorasyon çalışması” tabelasıyla yenilenen Sultanahmet Ticarethane Sokak’ta bulunan Başbakanlık Osmanlı Arşivi binası hangi aşamalardan sonra İpekyolu Kuyumculuk Kıymetli Taşlar Turizm Otelcilik San. Tic. Ltd. Şti’ne ait Sura Hagia Sophia Hotel’e dönüşmüştür?
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nin, Kağıthane’de yüzyıllar boyunca sel tehlikesi barındırdığı için imara açılmamış olan dere yatağı içindeki yeni yeri hangi kriterler göz önünde bulundurularak belirlenmiştir?
Arşivlerin yeni binaya taşınmasına itiraz eden tarihçilerin, TMMOB, İMO ve Mimarlar Odası’ndan uzmanların görüş ve kaygıları hangi nedenlerle göz ardı edilmiştir?
Söz konusu binanın inşaatını gerçekleştiren Toplu Konut İdaresi (TOKİ), binanın Osmanlı Arşivleri depo ve çalışma alanı olarak kullanılacağı hususunda ve bunun gerektirdiği fiziksel koşullar çerçevesinde bilgilendirilmiş, yapı devralınmadan evvel TOKİ’nin inşaatta bu şartları yerine getirip getirmediği tespit edilmiş midir?
Binada oluşan çatlaklar, rutubet ve su sızmalarına ilişkin bir araştırma yapılmış, sonuçları kamuoyuyla paylaşılmış mıdır?
İdeal nem oranı %65 olmasına karşın Başbakanlık Osmanlı Arşivleri deposundaki nem oranının % 75’in altına indirilememesi ve taşınmadan bu yana Osmanlı belgelerinin hasar görmeye başlamasına karşı belgelerin kurtarılması için ne tür önlemler öngörülmektedir?
Talep edilen belgelerin araştırmacılara nemli ve mürekkebi akmış olarak verilmesine dair kamuoyuna yönelik yapılmış bir açıklama var mıdır?
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin çalışma alanlarındaki fiziksel koşulların (ısı, ışık, havalandırma) araştırmacıların rahat ve sağlıklı çalışabileceği şekilde iyileştirilmesi için sürdürmekte olduğu bir çalışma bulunmakta mıdır?
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin belge saklama ve çalışma koşullarının düzenli denetimleri yapılmakta mıdır? Yapılıyorsa bu denetimlerde hangi alanlardan uzmanlar yer almakta, denetimleri hangi kurumlar gerçekleştirmektedir?
Araştırmacılarca talep edilen belgelerin kendilerine aynı gün içerisinde, mümkün olduğunca hızlı sunulmasına yönelik bir çalışma yürütülmekte midir?
Hükümetlerin Osmanlı resmi belgelerine dayalı Osmanlı tarihi araştırmalarını her açıdan desteklemesi gerekirken araştırmacılardan kendi fotoğraf makinalarıyla çektikleri resimler için bile para talep edilmesinin ardında yatan ücretlendirme politikasının nasıl bir gerekçesi vardır?
Hal-i hazırda depoda kataloglanmamış olarak saklanan Osmanlı belgelerinin tasnif edilip kataloglanarak araştırmacıların kullanımına açılması çalışmalarının yavaş yürütülmesi bilinçli bir tercih midir? Osmanlı Arşivi Belgelerinin yüzde kaçı tasnif edilmiş, kataloglanmış ve araştırmacıların kullanımına açık durumdadır? Tüm belgelerin tasnif edilerek açılması için belirlenmiş bir tarih var mıdır? Tamirlik belgelerin restorasyonu ve kullanıma açılması konusunda yürütülen bir çalışma var mıdır?"

11.12.2014