HDP grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın bütçenin 4. Maddesi üzerine konuşması

34. Birleşim
19 Aralık 2014-Cuma

Maraş katliamı nedeniyle, Hayata Dönüş Operasyonu nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. “Yüzleşmemiz gerekir” diyoruz çünkü 12 Eylül darbesine bizi bunlar getirdi.

İran, Urmiye’de 29 Kürt siyasi tutsağı idam için tutuyor ve otuz dördüncü gündür açlık grevinde. Bu idamlardan İran’ın elini çekmesini diliyoruz ve uyarıyoruz.

Yine, bugün, bir iki iyi haber de geldi. Şengal’da IŞİD DAİŞ çeteleri temizlendi ve Ezidi halkı buruk da olsa bugün Cejna Ezî dediğimiz en büyük bayramlarını kutluyorlar. Onların bayramını kutluyoruz.

İyi haber, bu katar kötü haberin içinde, Pınar Selek on altı yıl süren davada bugün beraat etti. Yani, böyle bir yargılamadan geçiyoruz.

Vahim haber, son dakika, İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkardı kırmızı bültenle, şimdi çağıracaklar.

Şimdi, hakikaten, fotoğrafları yan yana koyduğumuz zaman Türkiye'nin vahim geleceği açısından bu nokta çok çok önemli çünkü Hükûmet ile cemaatin tam tamına on iki yıl beraber yoldaşlığının, yol arkadaşlığının geldiği noktada, gelinen noktada Fethullah Gülen silahlı suç örgütü lideri olarak suçlanıyor; tehdit, cebir, iftira, bunlar sayılıyor yakalama kararında. Doğrusu, buradan Hoca’ya çağrıda bulunuyoruz: En iyisi, Pensilvanya’dan Türkiye'ye geliniz ve etkin pişmanlıktan yararlanınız, itirafçı olunuz, ortaklarınızla neler yaşadınız anlatınız da Türkiye bir gerçekleri görsün. (CHP sıralarından alkışlar) En güzel, en büyük hayır, iyilik, dua 77 milyona budur. Gerçekleri anlatın.
Tabii, ben buradan… Kürt siyasetçileri -10 bini- nasıl tutukladınız, onlardan özür dileyin; Ergenekonda, Balyozda ne yaptınız, başka insanların ocağını nasıl söndürdünüz, içeride özel yetkili mahkemelerde nasıl hayatlarına kıydınız; bunun hesabı da ayrıdır.
Tabii, Türkiye Avrupa Birliğiyle limoni. “Avrupa Birliği de kim arkadaşlar ya?” Cumhurbaşkanı diyor, Hükûmet diyor. Şimdi, Hoca kırmızı bültenle istendi, ya Amerika vermezse ne olacak? Alın size nur topu gibi yeni bir sorun. Stratejik müttefiklerimizle aramız çatır çatır olacak. Yani, AB’yle bozuştuk, Avrupa’yla. İthalatımızın, ihracatımızın yüzde 57’si Avrupa ve Amerika’ylaydı, yüzde 40’lara düşmüş. Bir de bu ara bozulursa ne olur? Bir düşünün ekonomiyi, bütçeyi, bütçenin hâlini.

Şimdi, buradan bunu söylerken ben milletin kredi borçlarına girmeden önce yani Sayın Bakan bir söz vermişti bana, darphanede Hasankeyf’in resmini paralara basacaktı, yani hatıra para da olabilir yani biliyorsunuz, Ilısu Barajının su tuttuğunu, yüzde 80 tamamlandığını –kendisi de Batman Milletvekilidir- Hasankeyf sular altında kalacak. En son bir baktım darphaneye 4 Kasım 2014’te Matrakçı Nasuh Efendi’nin hatıra parasını basmışsınız Sayın Bakan. Hasankeyf’i ihmal etmezsiniz diye umarım ve burada bütün milletvekili arkadaşlar Hasankeyf basılı, hatıra değil, gerçek paranın artık tedavüle çıkmasını –nasılsa sular altında kalacak- isteriz.

Şimdi, vatandaşın hâline gireceğim ama milletin kredi borçlarıyla ilgili rakamlara baktığımız zaman hakikaten dehşet verici arkadaşlar. 2014 Mart tarihi itibarıyla banka kredi kartı sayısı 79 milyon 209. 331 milyar lira takipte, hacizde insanların ocağı sönüyor, bütün geçimsizliklerin, kavgaların, intiharların, boşanmaların, evlatların okuyamamalarının, hayatların sönmesinin nedenlerinden birisi bu. Böyle bir kritik durumda tabii ki Sayın Başbakanımız yeni bir eylem planı açıklamış: Tasarruf. Şimdi, bu Tasarruf Genelgesi 2007/3’te Sayın Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde ilk açıklanmıştı. Bu bir alışkanlık hâline geldi, şimdi de işte neydi? Plaket, tören, resmî tören, ağırlama… E, kardeşim, bir bakan olarak gidiyorsunuz bir şehre şehrin bütün amirleri, memurları, hizmetlisine kadar sıraya giriyor, 5 kilometre kuyruk oluşuyor karşılamak için yani…

Hem o hem de Büyük Millet Meclisi de Kütahya’nın çinilerinden tabak hediye ediyordu. Alim Işık’ın memleketinin ekonomisine biraz katkı… Gitti artık, o da gitti.
Şimdi, 18 Aralık 2014. Bu olayı izleyince iki şey aklıma geldi. “Milyoner” filmini izlediniz mi Sayın Bakan, bilmiyorum ama Hindistan Mumbai’de geçmişti yoksul bir mahallede. 8 Oscar kazanmıştı. Nasıl hayal kuruyorlar…

Şimdi, vatandaş hayal kuracak. Yılbaşı geldi, 50 milyon lira piyango bileti dağıtılacak. Ama, Nevşehir Müftüsü bugün açıklama yapmış: “Zinhar haramdır, almayınız.” diye. Şimdi nasıl olacak?

Oradaki vergiden Diyanet İşleri Başkanına 1 milyon liraya Mercedes alıyorsunuz. Şimdi ne olacak? Ben bunu çözemedim. Bu konuda…

Aslında bir şey söyleyeyim mi Sayın Bakan: Sizin iktidarınız döneminde, on iki yılda milyarder olanların filmi çekilse biz Oscar’ı patlatırız. Yani ”On iki yılda nasıl milyarder olunur?” diye bir film çekilse -Sırrı Süreyya boşuna burada oturuyor- inanın, Oscar’ı patlatırdı.

Şimdi, silahların eşitliğini sizler kaldırdınız. Bizde düello geleneği yok biliyorsunuz, kuzeylilerde vardır. En son 1820’de Kuzey İngiltere Başbakanını birisini düelloya çağırmıştı. Başbakanla karşılıklı hâle gelmişlerdi fakat silah ateşlememişti. O zaman Başbakan şeref kuralları gereği silahı çekmişti. Bizim gelenekte şeye baktım, Çetin Altan bir yazı yazmış, diyor ki: “Bizde pusu kurma geleneği var.” “Nasıl pusuya düşürdüm.” derler ya. Bu cemaat-Hükûmet olayında da pusuya düşürme olayı geçen 17 Aralık, şimdi de 14 Aralık. Bilmiyorum; kim, ne, nasıl şey edecek, bilemiyoruz.

Bir “Fuat Avni”dir çıktı. Yine bir iki “tweet” atmış, Hükûmetinizi sallamak gibi bir duruma geçiyor. Yani, bu ekonomimizi de etkilemesin diye merak ediyorum.
Fakat şu son güvenlik paketiyle -yargı paketinde- makul şüphe yasasını da çıkardınız ya, makul şüpheden makul katiller çıkacak. Bu yolsuzluk dosyaları var, soruşturma, Yüce Divan.

Bir “Silici” filmi vardı, biliyor musunuz, FBI’ın çevirdiği bir film? Burada kişinin hayatı, kimliği, tipi, her şeyi değiştiriliyor, yepyeni bir kişi yapılıyor. Yani, herhâlde artık Türkiye’de siyasiler için -bu “Silici” filminden örnek alınarak- bu tür durumlarda artık başka türlü korunma imkânı kalmayacak. O tür bir durum sağlama durumu.

Sayın Bakan, yani bu çözüm süreci niye bu bütçede yok? Hep sordum. Ya, 1,2 trilyon, otuz yıllık çatışmanın sonucu, bedel. Bunun hiç mi katkısı yok? Yani, gerçekten bu niye yansımadı, hiçbir bakan burada anlatmıyor. İki sene çatışma yok, silah harcamalarının durması gerekmiyor mu? Gerekiyor. Ya, Obama ile Castro bile görüştü, barıştı arkadaşlar. Elbette ki bunu çözmek zorundayız ama şunu görüyoruz ki: Bütçede çözüm süreci yok, parti içi hukuk da yok.

“IMF’ye borç ödedik.” diyorsunuz, 100 milyar dış tarafta kefalet yaptık, garantörlük yaptık.
50 bin korumayı kimin için alacaksanız, muhalefet için mi, kendiniz için mi? Yani, bu kadar tasarruf içinde 50 bin korumaya tekrar niye ihtiyaç var, zaten Türkiye’de 2 milyon silahlı güvenlik, asker, polis, jandarma vesaire var?

Şimdi, gerçekten anlatmak istediğim bir iki şey daha vardı, bu darbe Anayasasıyla ilgili, seçim barajıyla ilgili, bu hazine yardımıyla ilgili, yüzde 10 barajıyla ilgili…
Bizim hakkımızı yiyenler iflah olmaz, açık söyleyeyim.
Teşekkür ediyorum.