Merkez Yürütme Kurulumuzun açıklaması:

21 Şubat, Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla 1999’da Uluslararası Anadili Günü olarak kabul edildi. BM Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme (1960), BM Siyasî ve Medeni Haklar Sözleşmesi (1966-Madde 27), BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (1990), BM Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (1993), Avrupa Konseyi Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı (1992/1998) başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmede anadili ve anadilinde eğitim hakkı güvence altına alınmıştır.

Günümüzde dillerin korunması ve geliştirilmesine yönelik çabalar son derece önemlidir. UNESCO’nun yaptığı ‘Tehlike Altındaki Diller Dünya Atlası’ çalışmasına göre, dünyadaki 6000’den fazla dilin 2500’ü yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde 21. Yüzyıl’da insanlığın konuştuğu dillerin % 90’ından fazlası yok olacaktır.

Bugün dünyanın birçok ülkesinde anadilinde eğitim ve öğretim hakkı anayasal güvence altındadır. Türkiye’deki durum ise tam bir utanç tablosudur. Bu coğrafyanın kadim dilleri Cumhuriyet dönemi boyunca birer tehdit olarak algılanmış ve yasaklanmıştır. Devletin farklı dil ve lehçelere yaklaşımı sadece yasakla sınırlı kalmamış, anadiller yok sayılmış, inkâr edilmiş, asimilasyon uygulanmıştır.

Cumhuriyet’in kurulduğu günden bugüne Türkiye’de başta Kürtçe (Kurmancca, Zazaca) olmak üzere Gürcüce, Hemşince, Lazca, Pontusça, Süryanice, Abazaca, Ermenice, Rumca, Arapça, Çeçence, Acemce, Mıhallemice, Pomakça gibi bu toprakların kadim halklarının dillerine yönelik devletin inkar ve asimilasyona dayalı politikaları değişmemiştir. UNESCO’nun da yaptığı araştırmada görüldüğü gibi Türkiye’de konuşulan 36 dilin 18’i yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır.

AKP iktidarları döneminde göstermelik bazı adımlar atılsa da, Türkiye’de halen anadilinde eğitim yapılması ve kamusal hizmet verilmesi yasaktır. Tüzüğünde anadilinde eğitime yer verdiği için Eğitim Sen hakkında açılan kapatılma davası unutulmamıştır. Çok dilli belediyecilik hizmeti verdiği için görevinden alınan veya hakkında davalar açılan Belediye Başkanları günümüzün gerçekleri arasındadır. Meclis tutanaklarına, kürsüde konuşulan Kürtçe’nin “bilinmeyen dil”, “anlaşılmayan dil”, “x” dil şeklinde geçmesi AKP iktidarının anadili ve Kürtçe’ye yaklaşımının bir özetidir.

5 Ekim 2015’te Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde 60 öğrenciyle Kürtçe eğitim vermeye başlayan Dibistana Seretayi ya Ali Erel, Valilikçe “Kürtçe ilkokul işlevi” gördüğü gerekçesiyle kapıya mühür vurularak kapatılmıştır. Bugün Kürt çocuklarının eğitim gördüğü okulları kapatan yasakçı ve tekçi zihniyetin, 12 Eylül darbesinde cezaevlerinde anaların çocuklarıyla Kürtçe konuşmalarına izin vermeyen zihniyetten farkı yoktur.

- Türkiye’de bir an önce bu yasakçı zihniyet bir kenara bırakılmalı, çok dilli kamu hizmetleri hayata geçirilmeli ve Türkiye’de konuşulan tüm anadillerinde eğitim anayasal ve yasal güvenceye alınmalıdır. Anadilinde eğitim vazgeçilmez temel insan haklarından birisidir. Anadili, halkların geçmişlerini geleceklerine bağlar. Toplumların tarihsel ve kültürel birikimleri, anadilleri aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarılır.

- İmzalanmış olan uluslararası sözleşmelerdeki çekinceler kaldırılmalı, bütün anadillerin korunup geliştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Demokratikleşmenin ilk adımlarından birisi, halklar arasında anayasal eşitlik sağlanması, anadiller, kültürler ve inançlar üzerindeki baskılara son verilmesidir.

HDP Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı yapısını eksen alan Yeni Yaşam mücadelesini tavizsiz biçimde sürdürecektir. Bu vesileyle bir kez daha halklara eşitlik, dillere özgürlük talebimizi ifade ediyoruz. Ülke, bölge ve dünya halklarının 21 Şubat Dünya Anadili Gününü kutluyor, herkesi anadiline sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Halkların Demokratik Partisi
Merkez Yürütme Kurulu
20 Şubat 2016

 

Etiketler: #anadili