Günay: Kürte savaş, Türkiye halklarının iradesine darbe dayatan bu anlayışa karşı ortak mücadele çağrısı yapıyoruz

Parti Sözcümüz Ebru Günay, MYK toplantımıza verilen arada yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay şunları söyledi:

Bildiğiniz gibi partimiz orta vadeli bir demokratik mücadele programı başlattı ve bunun gereklerini yerine getiriyoruz. 1 Haziran ve 1 Eylül tarihleri arasındaki Demokratik Mücadele Programımız devam ediyor. Programın birinci aşaması olan 15 Haziran ve 20 Haziran arasındaki Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşümüzü bütün engellemelere rağmen, tüm saldırılara rağmen başarılı bir şekilde Ankara’da tamamladık. Bu yürüyüşün detaylarına girmeyeceğim çünkü dün eşbaşkanlarımız izlenimlerini, temaslarının toplamını kapsamlı bir şekilde Ankara'da kamuoyu ile paylaştılar. Ben de bu vesileyle bu yürüyüşümüze destek veren tüm halkımıza, sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere, bu yürüyüşte yol alan, bizimle beraber yürüyen herkese buradan partim adına teşekkür ediyorum. MYK'mız, başlattığımız Mücadele Programını ve yürüyüşümüzün sonucunu kapsamlı bir şekilde değerlendiriyor. Partimiz mevcut gidişata “dur” demek ve müdahalede bulunmak için aktif mücadele sürecine girmiştir. Bütün yetkili kurullarımız gelişmeleri an be an değerlendirecektir. 

İktidar demokrasi talebine darbe ve savaş kararı ile cevap verdi, bu cevap mücadele azmimizi artırdı 

1 Haziran’da başlattığımız Darbeye Karşı Demokrasi Mücadele programımıza Ankara'da darbeci zihniyet, milletvekillerimizin vekilliklerini düşürerek cevap verdi. Yani iktidarın, demokrasi talebine cevabı yeni bir darbe oldu. Bu cevap bizim mücadele azmimizi artırdı. Toplumun demokrasi, barış, özgürlük talebini artırdı. Yürüyüşümüze verilen destek bunun açık göstergesiydi. İktidar sadece halk iradesine darbe yapmakla yetinmedi. 15 Haziran’da başladığımız yürüyüşümüze, savaş kararı ile cevap verdi. Yürüyüş boyunca savaşın ülkenin en büyük sorunu, barışın da en büyük ihtiyacı olduğunu gördük. 

Şengal ve Mexmûr’da sivillerin bombalanması savaş suçudur 

90’lı yılların karanlığı sonucu topraklarını terk etmek zorunda kalan ve Federe Kürdistan Bölgesi'ne geçen, orada özgür bir yaşam kurmaya çalışan insanlarımızın yaşadığı Mexmûr Mülteci Kampı savaş uçaklarıyla bombalandı. IŞİD tarafından soykırıma uğrayan, daha sonra özgürleştirilen Şengal de savaş uçaklarıyla bombalandı. Bu saldırılar sonucunda Şengal ve Mexmûr’da siviller yaşamını yitirdi. Federe Kürdistan Bölgesi’ne kara birliklerinin de gönderilmesi, daha uzun vadeli bir çatışma siyasetinin yıllara yayılacak bir saldırı politikasının devreye konulmasıdır. 

HDP olarak bu saldırıları kınıyor, bu savaş politikalarını reddediyoruz. Bu saldırıların hukuki, ahlaki, siyasi, insani hiçbir meşruiyeti yoktur. Bu saldırılar sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasıdır, uluslararası hukukun ihlalidir, aynı zamanda bir savaş suçudur.  

Federe Kürdistan Bölgesi'ndeki askeri saldırılar ile kayyım eliyle Kürt illerine yapılan saldırılar aynı amacın sonuçları 

Bu saldırıların tamamı AKP'nin Kürt karşıtı politikalarının sonucudur. AKP-MHP iktidarı göreve geldiği andan beri Kürtlere karşı içeride ve dışarıda saldırı halinde. Kürt halkı şiddete ve olağanüstü yönetimlere maruz kaldı. Açık askeri operasyonlara gerek kalmadığında da Kürtlere yönelik imha ve inkar operasyonları sürdürüldü. Bugün de Federe Kürdistan Bölgesi'nde yapılan askeri saldırılar ile kayyım eliyle Kürt illerine yapılan saldırılar aynı amacın sonuçları. Kürdün diline yönelik saldırılar, Kürdün varlığını, Kürt dilini yok etmeye yöneliktir. AKP bu saldırılardan hiçbir zaman vazgeçmedi. İmralı Adası’nda görüşmeler sürdüğü dönemde bile asimilasyonun sona erip Kürtlerin anadilinde eğitim göreceğine dair hiçbir cümle kurulmadı. Şimdiye kadar Erdoğan dahil Türkiye’deki hiçbir iktidar yöneticisi Kürt kimliğini tanıyacağına ve asimilasyonu kaldıracağına dair bir girişimde, açıklamada bulunmadı. Mevcut iktidarların amentüsü haline geldi bu. AKP bu saldırıların en gönüllü ve en iştahlı olanı pozisyonunda. 

Kürt halkına karşı savaş, Türkiye halklarının iradesine karşı darbe bu iktidarın ayakta kalmasının formülü 

Tüm bu saldırılar AKP ve MHP iktidarı tarafından darbe mekaniği ile yürütülüyor. Federe Kürdistan Bölgesi'ne yapılan son saldırı kararları da son MGK toplantısıda alındı. Bu iktidarın tek yöntemi savaş ve darbe ile yönetmek. Kürt halkına karşı savaş, Türkiye halklarının iradesine karşı darbe bu iktidarın ayakta kalması ve ömrünü sürdürmesinin formülü.  Biz demokrasi, barış dedikçe, AKP-MHP iktidarı savaşı dayatıyor. Biz ortak yaşam dedikçe AKP ayrımcılığı hakim kılıyor. Biz hak, hukuk adalet dedikçe iktidar faşizm ile yanıt veriyor. 

Kürt halkına yönelik saldırılar beyhudedir, aynı yöntemde ısrar edip farklı sonuç beklemek siyasi körlüktür 

İktidar bir kez daha savaş ve ölüm ısrarını gösterdi. Pandemi sürecinde bile bu iktidar savaş çığırtkanlığından vazgeçmedi. Hatırlarsanız Mexmûr'a yönelik hava saldırısında 3 kadın hayatını kaybetti. Şimdi de Duhok'un Şêladizê bölgesinde 5 sivil yaşamını yitirdi. Buradan oradaki halka ve hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki bu saldırılar beyhude ve sonuçsuzdur. Türkiye 40 yıldır aynı yöntemde ısrar ediyor. Aynı yöntemde ısrar edip farklı sonuç beklemek siyasi körlüktür. 

Kürt'e savaş Türkiye halklarının iradesine darbe dayatan bu anlayışa karşı ortak mücadele çağrısı yapıyoruz 

Biz bütün bu saldırılara karşı demokratik ve meşru mücadeleyi yükselteceğiz. Bu saldırılara en güçlü cevabımız bu olacaktır. Halkımızın bizden beklentisi de budur. Tüm demokratik güçleri de Kürt'e savaş Türkiye halklarının iradesine darbe dayatan bu anlayışa karşı ortak mücadeleyi sahiplenmeye çağırıyoruz. Bir kez daha beraber mücadele etme çağrısı yapıyoruz.  

Bu saldırılar Kürt birliğini baltalamaya yöneliktir 

Bu saldırılar aynı zamanda Rojava’daki ulusal birliğe karşı da resmi bir cevap oldu. Kürt birliğini baltama, bölme ve Kürtleri karşı karşıya getirme kadim politikasının devamı bu saldırılar. Aslında bu Kürt halkının birliğinin sağlanmasını engellemek içindir. Bu da Kürt birliğinin sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. 

PYNK ve ENKS’yi kutluyoruz, ulusal birlik çalışmalarını destekliyoruz

10’uncu yılına giren Suriye iç savaşı aradan geçen zamanda büyük bir insani, ekonomik ve toplumsal maliyet ortaya çıkarttı. İç savaşın oluşumu ve gelişim dönüşüm dinamikleri, Kürtlerle Rojava halkları arasında bütün coğrafyanın kaderini belirleyecek ortak bir mücadeleyi zorunlu kılarak ortak bir yaşamın alanını açtı. Kürt, Türkmen, Arap, Ermeni, Süryani halkları, bölgede kara veba gibi yayılan cihatçı akımlarına, IŞİD ve El Kaide gibi cihatçı akımları besleyen, onları Suriye ve Rojava’da saldırılar konusunda cesaretlendirip destekleyen, lojistik alan açan ülkelere karşı en büyük cevabı kendi birliklerini sağlayarak verdiler. 2019 Aralık ayının ortasında biliyorsunuz Rojava yönetimi bir deklarasyon yayımladı. Bu deklarasyonda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) Rojava’daki çalışmalarındaki tüm engelleri kaldırdı. 

ENKS üye ve yöneticilerinin topraklarına yani Rojava’ya dönmelerine ve oradaki siyasi çalışmalarını özgürce yürütmelerinin önünde hiçbir engel kalmadığını duyurdu. Bu açıklamayı yapmışlardı. Aslında bugün geldiğimiz sürecin önünü açtılar. 19 Mayıs günü Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi içerisinde yer alan 25 siyasi parti, Kürt Ulusal Birlik Partileri (PYNK) ismiyle bir araya geldiklerini duyurdular. Ulusal birliktelik görüşmelerinin bu çatı örgüt tarafından yürütüleceğini de basın ve kamuoyuyla paylaştılar. PYNK bundan sonra yapılacak olan görüşmeler için 7 kişilik bir görüşmeci heyeti oluşturdu. ENKS de 7 kişilik bir görüşmeci heyet oluşturduğunu açıkladı. Yapılan görüşmelerin ardından Kuzey ve Doğu Suriye’de ulusal birliğin sağlanması konusunda 25 partinin bir araya gelmesiyle oluşturulan, PYNK ve ENKS bir süredir devam eden görüşmelerin sonuçları 16 Haziran’da ilan edildi. Biz HDP olarak bu birlik çalışmalarını ve siyasi çelişkilerin bitirilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Kürtlerin siyasi birliğine sorununu çözümüne katkı sunacak önemli gelişmelerden biri olacaktır. Buradan kendilerini kutladığımız belirtmek isteriz. 

Tutuklu gazeteciler bir an önce serbest bırakılsın 

Biliyorsunuz, Libya’da ölen MİT mensuplarının haberini yaptıkları için gazeteciler tutuklu. Gazeteci Aydın Keser, Ferhat Çelik, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Murat Ağırel 24 Haziran’da ilk kez duruşmaya çıkacaklar. Dört aydır tutuklular. Bu dört aylık süreci tek kişilik hücrelerde, izolasyon altında geçirdiler. Bu gazeteciler basın mensupları şahsında aslında halkın haber alma hakkı yargılanıyor. Mesleklerinin gereğini yerine getirip iktidarın gizlediklerini halkla paylaşan bu gazeteciler ve habercilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanan bütün basın mensupları bir an önce serbest bırakılmalıdır. Bizler de o gün duruşma günü hep olduğu gibi tekrardan duruşma salonunda, basın emekçisi arkadaşlarla dayanışmak için orada olacağız. Buradan bir kez daha söylüyoruz, tutkulu olan tüm gazeteciler serbest bırakılmalıdır. 

Darbe hazırlığını kabul etmeyen baroların yürüyüşünü selamlıyoruz

Barolar da savunmaya özgürlük sloganıyla Ankara’ya yürümeye başladılar. AKP iktidarı, muhalefetin her alanını dizayn etmeye çalışıp, engellemeye çalıştığı gibi muhalefetin her alanına yaptığı gibi barolara ve meslek odalarına yönelik bir hazırlığı var. Buradan bu yürüyüşe katılan, barolara darbe hazırlığını kabul etmeyen savunma emekçilerinin ve baroların yaptığı yürüyüşü de buradan selamladığımızı ve kendileriyle dayanışma içinde olduğumuzu sizler aracılığıyla paylaşmak istiyorum. 

21 Haziran 2020