Günay: AKP-MHP ittifakı ülkeyi ekmeğe muhtaç etti: Askıda ekmek kampanyası utanç vesikasıdır

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi:

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi. İktidarın 2021 bütçe teklifi, HDP’ye ve mültecilere yönelik saldırılar konusunda açıklamalarda bulunan Günay, şöyle konuştu: 

Değerli basın emekçileri, televizyonları başında bizleri izleyen, yüreği bizimle atan değerli halkımız, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.   

Diyarbakır il binamıza yapılan baskın demokratik siyasete karşı suçtur

Dün Diyarbakır il binamız ve Yenişehir ilçe binamız polislerce basıldı; il ve ilçe eşbaşkanlarımız gözaltına alındı. İktidar demokratik siyasete karşı suç işlemeye devam ediyor. Eğer hala öğrenemedilerse biz yeniden dile getirelim, bu siyasi operasyonlarla, uydurma gerekçeler ve yalan yanlış beyanlarla aramızdan tek bir kişiyi dahi mücadeleden geri bırakamayacaksınız. İktidarın ne siyasi komploları ne de faşizmi HDP’nin sesini kesemeyecek, hakikatin sesinin halkımıza ulaşmasını engelleyemeyecektir. Biz her koşulda çalışmaya ve mücadeleye devam edeceğiz. 

20 milyon insan yoksulluk tehdidi altında 

Değerli arkadaşlar; bütçe komisyonunda bütçe sunuşu yapıldı. Damat Bakan “pozitif ayrışıyoruz” dedikçe, Türkiye ekonomisi dip krize doğru hızla yol alıyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Her iki kişiden biri istihdam dışında. DİSK-AR’a göre; geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 27,3 olarak tanımlanmış. İstihdam bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azalmıştır. İstihdam oranı yüzde 43,5’e gerilemiştir. İş başında olanların sayısı son bir yılda 1 milyon 333 bin kişi azalmıştır. Ümitsiz işsizlerin sayısı bir yılda 614 binden 1 milyon 335 bine yükselmiştir. Kadın iş gücü yüzde 7,5, kadın istihdamı yüzde 6,3 azalmıştır. Türkiye’de 18 milyon insan yoksulluk sınırının altında, 20 milyon insan yoksulluk tehdidiyle karşı karşıyadır. Yani Türkiye’de yaşayan her iki kişiden birinin gündemi yoksulluktur. 

Sadece Saray rejimi ve yandaşları yoksullar ve işsizler dışında kalıyor 

İşsizler ve yoksulları toplasak geriye bir tek Saray rejimi ve yandaşları kalıyor. Sadece yurttaşlar değil, esnaflar da kepenk indiriyor. Siftah yapmadan anahtarı çeviren esnafın hali perişan. Son bir buçuk yılda 161 bin esnaf kepenk indirdi. Her bir esnafı ailesi ile hesapladığımızda sırf esnaflar içinde beş milyona yakın insan açlık ve yoksulluk tehdidi altına girdi. 

İktidar her kapıya icra memurları gönderiyor, ülke iflasa sürükleniyor 

İşsiz kalıyoruz, yoksullaşıyoruz, kepenk indiriyoruz! Peki, iktidar ne yapıyor? İcra memurlarını kapılarımıza gönderiyor. Hem işsiz ve yoksul bırakıyorlar, hem de icra takibi yapıyorlar. Son 5 yıl içinde bankalar tarafından takibe alınan ve halen borcu devam eden icralık vatandaş sayısı Ağustos ayı itibarıyla 3 milyon 489 bin 933 kişi oldu. Hesap makinelerini kendi banka hesaplarına çalıştıranlar, ülkeyi gün be gün iflasa doğru sürüklüyor. Sadece vatandaşlar ve esnaflar değil, kamu da batıyor. 9 aylık bütçe açığı 140 milyar TL’ye yükseldi. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye dış borçta 120 ülke arasına girdi. 

Uğursuz AKP-MHP ittifakı ülkeyi ekmeğe muhtaç etti: Askıda ekmek kampanyası utanç vesikasıdır 

Açık şekilde ifade ediyoruz ki, AKP-MHP ittifakı Türkiye ekonomisini yönetemiyor. Tüm bu yoksulluk, işsizlik, iflaslar ve borçlar bir felaketin habercisidir. Felaketin geliyorum dediğini kendi kampanyaları ile itiraf ettiler. Askıda ekmek kampanyası ile 2020 yılında tarihe geçen bir utanç vesikasına imza attılar. Görevi yoksulluğu bitirmek olan AKP-MHP ittifakı, tanzim kuyruklarından sonra şimdi de askıda ekmek kampanyasına başladı. Bu uğursuz ittifak, ülkeyi ekmeğe muhtaç etti. Türkiye halklarını yoksulluğa, ekonomiyi iflasa sürükledi. Açız diyenlere mermi fiyatlarını sordular, karşılığında tanzim kuyrukları ve askıda ekmek vermeye çalıştılar. 

Barışın filmini çekersiniz diyenler halka iflasın senaryosunu dayattılar 

Bize barışın ve demokrasinin filmini çekersiniz diyenler, bu halka yoksulluğun ve iflasların kan dolu senaryosunu dayattılar. Hukukun üstünlüğünü, barış arayışlarını ve demokrasiyi askıya alanlar, şimdi ekmeği askıya asarak kurtulmaya çalışıyorlar. 

Bizler yoksullarız, evine ekmek götüremeyenleriz 

Geçen gün sosyal medyada “sen kimsin?” diye soranlara biz de buradan diyoruz ki. Bizler ekmeğe muhtaç olanlarız. Siftah yapmadığımız için evimize rızkımızı götüremeyenleriz. En iyi üniversitelerden mezun olup işsiz kalanlarız. Her gün emeği sömürülen ve işsizlik sorununu en derinden yaşayan kadınlarız. Ürünü tarlada kalan çiftçileriz. Maaşı bir haftada tükenen emeklileriz. 

Biz Türkiye halklarını felaketten kurtaranlarız 

Ama biz aynı zamanda Türkiye’nin demokratik geleceğiyiz. Türkiye halklarını bu felaket tablosundan kurtaracak, hakça dağıtım ve eşitlikçi-adaletli bir ekonomiyi hep birlikte var edeceğiz. 

Bu ucube sistemle hesap vermeden ülkeyi yönetmeyi arzuluyorlar 

AKP iktidarının sunmuş olduğu bütçe fonksiyonel bütçeleme sistemini ortadan kaldırıp program esaslı bütçeleme sistemidir. Bu ne demektir? İktidarın; bütçe hakkını alenen yok sayıp, gasp edip harcama kalemlerini izlemeyi ortadan kaldıran bu ucube sistem ile denetilmeden, hesap vermeden, sorumlu ilan edilmeden yönetme arzusudur. Bütçeyi kapalı kapılar ardında halklara, sivil toplum kuruluşlarına danışmadan bu şekilde ilan etmektir. 

2020 yılı bütçesini noktası virgülü değiştirilmeden 2021 bütçesi olarak sundular 

AKP 2020 yılı içerisinde ekonomide, sağlıkta, eğitimde kısacası toplumsal her alanda hiçbir şey değişmemiş gibi, büyük bir kriz hali, büyük bir yönetememe acizliği, büyük bir yoksulluk, işsizlik, borçlanma yokmuş gibi en önemlisi pandemi hiç yaşanmamış gibi davranarak adeta bir zihin sorunu yaşıyor. Dolayısıyla 2020 yılı Bütçe Kanun Teklifinin noktası, virgülü değiştirilmeden 2021 yılı Bütçe Kanun Teklifi olarak sunulması akıl tutulmasıdır. 

Değişen tek bir bölüm var; 2020 yılı bütçesi için 140 Milyar TL ek borçlanma istemiştiler. 9 aylık süreçte bu rakamı aştılar bildiğiniz gibi. 2021 yılı için ise öngörülen bütçe açığı miktarı tam 240 Milyar TL. 

Emeği, kadını, doğayı, EYT’lileri, KYK’lileri, çiftçileri, emekçileri gözeten bütçe savunuyoruz 

HDP olarak 2021 yılı bütçesine dair önerilerimizi sunduk. Saraya, savaşa ve sermayeye sunulan bir bütçe değil; emeğe, kadına ve doğaya ayrılmış bir bütçeyi savunuyoruz. Gelin kaynakları çiftçilere, emekçilere, geçimini sağlayamayan bütün kesimlere, EYT’lilere, KYK borçlarını ödeyemeyen öğrencilere ayıralım. Bütçe hakkının siyasi saiklerle çiğnenmesine karşı halkın bütçesini yapalım. Yüzde 1’in değil yüzde 100’ün bütçesini planlayalım ve hayata geçirelim. 

Saray’ın bütçesi; israfın, yolsuzluğun, talanın, rantın bütçesidir  

HDP olarak diyoruz ki; bütçe yurttaşa verilen sözdür. Bütçede verilen sözler, yurttaşların nasıl bir yaşam süreceğini belirler. Ülkeyi yönetenler, bütçede verdikleri sözlerle, hangi değerleri temsil ettiklerini ve kimlerin hakkını savunduklarını gösterirler. Saray, 2021 yılı bütçesinde yaptığı tercihlerle, kimlerden vergi toplayacağına, toplanan vergileri kimlere ve nerelere aktaracağına karar verdi! AKP-MHP ittifakı 2021 bütçesinde de tercihini Saray'dan, savaştan ve yandaştan yana kullandı. Saray, hepimize değil, yüzde 1’e çalışan bir bütçe hazırladı. Saray’ın bütçesi; emek sömürüsünün, gelir adaletsizliğinin, bölgesel eşitsizliğin, doğa katliamının, cinsiyet ayrımcılığının bütçesidir. Saray’ın bütçesi; israfın, yolsuzluğun, talanın, rantın bütçesidir. 

Halkın bütçesini öneriyoruz: bütçe tercihlerini değiştirerek toplumun ihtiyaçlarını güvenceye alabiliriz 

2021 yılı emekçiler, emekliler, kadınlar, gençler, çiftçiler, esnaflar, işsizler için zorlu bir yıl olacak. Pandemi ile artan işsizlik ve yoksulluğa karşı ‘Vatandaşlarımızı Ekonomik Güvenceye Alacak Bir Bütçe’ yapmayı öneriyoruz. 2021 yılı bütçe tercihlerini değiştirerek; tüm vatandaşların temel ihtiyaçlarını güvence altına alan, gelir adaletsizliğini ve bölgesel eşitsizliği azaltan, doğayı koruyan, halk sağlığını önceleyen, cinsiyet eşitlikçi, barıştan ve emekten yana bir bütçe yapabiliriz. Bunun için, Halkın bütçesini öneriyoruz. 

Kaynak var: savaşa ve yandaşa giden kaynakları kısarak çözüm bulabiliriz 

Savunma harcamaları azaltılarak, Saray’daki israfa son verilerek, yandaşlara verilen kamu ihaleleri iptal edilerek, bütçe dışı fonlar, bütçeye dahil edilerek, yandaş derneklere, vakıflara yapılan ödemeler durdurularak her soruna kaynak bulabilecek bir çözüm sunuyoruz. Bu sebeple tekrar belirtmek gerekir ki HDP halkın bütçesini yapmakta mahirdir bunun için de mücadele etmeye devam edecektir. 

Halkın bütçesini korumak için yürüttüğümüz mücadele, kayyım atanan belediyeler için de devam edecek. Halka hizmet için kullanılması gereken belediye kaynaklarının, yandaşlara aktarılmasını teşhir etmeye devam edeceğiz. Biz; ‘halka hizmet’ dedikçe, Saray; ‘yandaşa peşkeş’ demeye devam ediyor. Belediyelerimiz yandaşları zengin etmek ve Kürt halkının iradesini ortadan kaldırmak için gasp ediliyor. 

AKP belediyeler üzerinden yolsuzluğa, talana ve hırsızlığa devam ediyor 

48 belediyemize kayyım atayarak halkın seçme ve seçilme hakkını yok sayan AKP/MHP iktidarı, belediyelerimiz üzerinden yolsuzluğa, talana ve hırsızlığa devam ediyor. Fakat artık mızrak çuvala sığmıyor ve hırsızlıklarını daha fazla örtemiyorlar. Bu yüzden de her türlü yalana ve iftiraya başvurmaktan da kendilerini geri tutmuyorlar. 

Bizim belediyelerde kaynaklar hizmet için kullanıldı, siz hırsızlık yapıyorsunuz! 

Açıkça söylemek istiyoruz ki belediyelerimizin tüm kaynaklarını sizin yaptığınızın aksine halka hizmet için kullanıldı. Fakat 31 Mart’ta size kaybettirdiğimiz belediyelerde sizler neler yapmıştınız? Biz söyleyelim ve tek tek hatırlatalım size. Yandaş ve candaş kurumlarınız olan KADEM’e, Ensar’a, Okçular Vakfına, TÜRGEV’e ve TÜGVA’ya belediye kaynaklarından milyonlarca lira parayı aktardığınız somut belgelerle ortaya konulmuştu. Yaptığınız yolsuzlukların haddi var hesabı yok! 

Kayyımları meşru kılamadığınız için seçilmişlerimizi ve parti çalışanlarımızı hedef gösteriyorsunuz 

Partimizin resmi kurullarında, resmi görevlendirme ile yer alan çalışanlarımızı, illegal bir çalışma yürütüyormuş gibi iddianamelere konu edip kamuoyunda algı oluşturmaya çalışıyorsunuz. İktidarın, yandaş basının, yargının ve kolluğun seçilmişlerimize dönük illegalize etme uğraşlarının bir ayağı da partimizin Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’na yöneliktir. Yargı mensupları tarafından kurulumuzun çalışmaları kriminalize edilmeye ve çalışmaları da suç olarak sunulmaya çalışılıyor. Atadığınız kayyımları halkın gözünde meşru kılamadığınız için bu defa da seçilmişlerimizi ve parti çalışanı arkadaşlarımızı hedef gösteriyorsunuz. 

Demokratik Yerel Yönetimler Kurulumuz, toplumcu belediyecilik çalışması yürütüyor 

Kurulumuzun oluşumu ve işleyişi, Parti Meclisimiz tarafından onaylanan ‘Demokratik Yerel Yönetimler Çalışma Yönetmeliği'nde belirtilmiş olup çalışmalarını da bu yönetmelik ekseninde yürütmektedir. Ayrıca yerel yönetimlere dair yönetmelik hazırlayıp bunu Yargıtay'a sunan tek parti olduğumuzu da buradan ifade etmek isterim. Sadece partimizin değil diğer tüm siyasi partilerin yerel yönetimler komisyonu/birimi bulunmaktadır. Partimizin Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, diğer siyasi partilerin yerel yönetimler alanında oluşturulan birim/komisyonlarından farksız değildir. 

Kurulumuz faaliyetlerine başladığı ilk günden itibaren, belediyelerimizin halk odaklı toplumcu belediyecilik çalışmalarının yürütülmesi için çaba göstermiştir. Bu doğrultuda görev alan her arkadaşımız bu görevin kendisine yüklediği misyonu yerine getirmek için azami özen göstermiş ve göstermeye de devam edecektir. 

Eğer belediyelerde suç bulmak istiyorsanız, kayyımlarınıza, gasp memurlarınıza bakın 

Yerel yönetimler alanında suç bulmak istiyorsanız eğer, kayyım atadığınız belediyelere bakabilirsiniz. Seçilmiş belediye eş başkanlarımızın yerine atadığınız gasp memurlarının yarattıkları tahribatları ve yolsuzlukları incelerseniz eğer yeterince suç unsuru göreceksiniz. Sadece Mardin Büyükşehir Belediyesi'nde görevlendirilen Mustafa Yaman’ın yaptıklarına dahi bakarsanız ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaksınız.  

İktidarın denetimindeki yargıyla HDP’ye farklı bir hukuk normu uygulanıyor 

İddianamelere konu olan söylemlere baktığımızda İktidarın kontrolündeki yargı mensupları tarafından HDP’lilere farklı bir hukuk normu uygulandığını görüyoruz. Atadıkları her yargı mensubunun ilk hedeflerinden biri HDP’yi ve temsilcilerini iktidarın sözleri doğrultusunda kriminalize etmek ve buradan suç unsuru ortaya çıkarmak. Ama unutmayın ki hukuk hepimize eşit derecede lazım. Bugünün gücüne güvenerek yarınlarınızı heba ediyorsunuz. 

Erdoğan’ın yandaş medyadan memnun olmaması faşizan yönetimlerin doyumsuzluğudur 

AKP Genel Başkanı Erdoğan, 18 yıllık iktidar döneminin muhasebesini yaparak, eğitim-öğretimde topyekûn reform gerektiğini ve fikrî iktidarlarını hâlâ tesis edemediklerini itiraf ederek medyaya da eleştiride bulundu. Doğrusu bu denli tekdüze olmuş bir medyanın memnun etmeme hali ise faşizan yönetimlerin doyumsuzluklarıyla izah edilebilir.  

Eğitim sistemi, üzerinde canınız her istediğinde değişiklik yapacağınız kobay değildir 

AKP/MHP iktidarının yönetememe durumunun özeti, Erdoğan’ın ağzından çıkan sözlerdir. Erdoğan'ın bu çıkışı aslında bir çok şeyi amaçlıyor. Pandemi ile birlikte çöken eğitim sistemleri, eğitimdeki fırsat eşitsizliği ve birçok sorunun ayyuka çıkması ile birlikte bir ‘suni gündem’ yaratmanın peşinde. Yaratırken de bir taşla birkaç kuş vurmayı hedefliyor. Kendi plan ve projelerini hayata geçirmek bunlardan biri. 18 yıllık iktidarlarında eğitimde denemedikleri sistem ve “reform” kalmadı ama hala topyekûn bir reformdan bahsediyorlar. Eğitim sistemi istediğiniz zaman üzerinde bir şeyler deneyeceğiniz bir kobay değildir. 

Ya istifa edin ya da erken seçim kararı alın 

Yaptığınız değişiklikler milyonlarca gencin hayatını etkiliyor. Eğitim sistemi dahil bir çok alanda Türkiye’yi soktuğunuz derin krizlere dair gerçekten bir çözüm yolu bulmak istiyorsanız eğer, ya istifa edin ya da yönetemediğinizi kabullenip erken seçim kararı alın. Türkiye halkları sizden bunu bekliyor ve istiyor.  

İktidarın nefret söylemi mültecilere yönelik saldırı ve cinayetlere dönüşüyor 

Türkiye kamuoyunda görünür olması istenmeyen başka bir krize daha dikkat çekmek istiyorum; Türkiye'de güvencesiz ve sürekli tehdit altında bulunan sığınmacıların Türkiye'nin birçok kentinde saldırıya uğraması ve katledilmeleri hakkında yandaş medyada pek de yansımasını bulamayan bir kriz söz konusu. İktidarın da söylemlerine yansıyan ötekileştirici ve yabancı düşmanlığını arttıran ifadeler, toplum genelinde de nefret söylemine dönüşmektedir. Saray rejiminin ahlak dışı biçimde AB'ye karşı bir koz gibi kullandığı sığınmacıların uluslararası hukuktaki statüsünün "mültecilik" olduğu gerçeğinden bile kaçarak, 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyonu aşkın insanın Türkiye'de yaşam güvencesi kalmamıştır. Sığınmacılara karşı işlenen suçlar büyük oranda cezasızlıkla sonuçlanmakta ve bu durum sığınmacılara karşı daha fazla suistimale ve fiziki şiddete dönüşmektedir.   

2020 yılında 8 mülteci nefret saldırıları sonucunda katledildi 

İHD'nin geçen ay yayımladığı nefret suçları raporuna göre 2020 yılı içinde bu suç kapsamında tespit edilebildiği kadarıyla Türkiye'de 7 insan katledilmiştir. Bunlardan 3'ü Suriyeli çocuktur. 3 gün önce Konya'da sırtından bıçaklanarak katledilen 14 yaşındaki Vail el Mansur ise tespit edilebilen 4'ncü çocuk ve 8’nci cinayet olarak kayıtlara geçmiştir.  Son 10 yılda nefret suçu nedeniyle gerçekleşen toplam cinayet vakalarının yarısı sadece 2020 yılı içinde oldu. Raporun detaylarına bakıldığında Suriyeli mülteciler ve batı illerinde çalışan Kürt işçiler çok sayıda ırkçı linç saldırılarına maruz kaldıkları ve sorumluların büyük oranda serbest bırakıldıkları görülecektir. 

Saray rejiminin sebep olduğu bu cezasızlık politikası ve ayrımcılığı körükleyen nefret söylemlerinin anayasal suç ve BM İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı tutumlar olduğu kamuoyundan saklansa da, bu ucube rejim çöktüğünde gerçek hukuk tarafından elbet bir gün yargılanacaklardır. 

Bi peymana Şengalê dixwazin cardin gelê Şengalê bi fermanan re rû bi rû bihêlin

Ez dixwazim ji bo mijarekê jî bi Kurdî biaxivim. Wek hûn jî dizanin, çend roj berê, derbarê Şengalê de peymanek hat îmzekirin. Ew peyman beriya her tiştî îradeya gelê Şengalê nas nake. Ew peyman, ji bilî nûnerên Êzidiyan û gelê Şengalê hatiye îmzekirin. Dixwazin bi wê peymanê hêza xweparastinê ya Şengalê ji holê rakin. Gelê Şengalê cardin bi fermanan re rû bi rû bihêlin.

Êrişên qirêj yên li hemberî Şengalê li ber çavên dinyayê pêk hat 

Belê, 6 sal berê, Şengal ji aliyê DAIŞ’ê ve hat dagirkirin. Bi hezaran Kurdên Êzidî ji aliyê dijminên mirovahiyê ve bi awayekî hovane hatin qetilkirin. Bi hezaran jinên Kurd ên Êzidî li bazarên koleyan hatin firotin û êrişeke mezin li dijî rûmeta Êzidiyan û hafizeya Êzidiyan hate pêkanîn. Ev êrişa qirêj li ber çavên dinyayê hat kirin. 

Îradeya gelên Şengalê nas bikin! 

Peymanên ku li ser maseyan û li pişt perdeyan hatine îmzekirin û îradeya gelê me yê Êzidî nas nakin, bi ser jî nakevin. Di 6 salên dawî de me dît ku gelê me yê Êzidî dixwaze bi hêza xwe ya parastinê, bi awayekî xweser xwe îdare bike. Em bang li hêzên ku peymanan li ser Şengalê îmze dikin: 

Peymana Şengalê bi giştî Başûr dixe bin talûkeyê 

Îradeya gelê Şengalê nas bikin, mafê xweseriyê yê gelê me yê Êzidî nas bikin, qebûl bikin. Bi van peymanan gelê Êzidî bi komkujî û fermanan re rû bi rû nehêlin. Û divê baş bê zanîn, ew hêzên ku îro li ser Şengalê bûne parçeyek peymanan, temamê Başûr jî dixin bin xetereyê. Ewlehiya Şengalê ewlehiya Hewlêr, Silêmaniyê ye. Loma em dibêjin ewlehiya Şengalê ewlehiya Hewlêr û Silêmanî û Mexmûrê ye. Divê ev rastî neye jibîrkirin. 

23 Ekim 2020