Silopi 2. Asliye Ceza Mahkemesi İfadesi – 19 Ocak 2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi 26. dönem milletvekiliyim. Görevim nedeniyle tüm Türkiye halkının vekiliyim. Dün itibari ile yapılan Anayasa değişikliği oylamasında benim Meclis’te bulunmam gerekiyordu. Ancak tutuklu diye mevcut oylamada gösterilmedim. Tutuklu bulunmam sebebi ile bu görevimi yerine getirme hakkım kısıtlandı. Şu anki durumum Anayasa ihlali olduğunun açık bir göstergesidir. 

Bulunduğumuz süreç yargının sorumluluğundadır. Mahkemenizin Meclis İç Tüzüğü ve Anayasa’nın ilgili maddelerini inceleyerek durumumuzu netleştirmesi gerekmektedir. Hem uluslararası platformlarda hem de gerekli diğer yerlerde hakkımızı arayacağız. Yapılan düzenleme ile sadece dokunulmazlığımız kaldırılmıştır. Ancak Meclis kesinlikle tutuklanmamız yönünde bir karar almamıştır. Zorla ifadeye götürülmemiz ve ifademizin alınması durumu ilgili savcılıklar tarafından verildi. 

KCK operasyonlarının siyasi operasyon olduğunu başından beri dile getirdik. O dönemde belediye ve ilçe eşbaşkanlarımız dahil sayıları 10 bine yaklaşan tutuklamalar oldu. Barış süreci olarak adlandırılan bir süreç vardı. Bu sürecin özü silahın tamamen devreden çıkarılarak ülkemizin en temel sorunlarını ortadan kaldırmaktı. Ancak bir sabah uyandığımızda elleri kelepçelenmiş belediye ve ilçe başkanlarının olduğunu gördük. Bu durum o dönem yürütülmeye çalışılan barış sürecini hedef almıştır. Bu durum ülke barışını hedef almıştır. 

Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bu operasyonların Fethullah Gülen Cemaati’nin yürüttüğü Paralel Devlet Yapılanması operasyonu olduğunu dile getirdi. Ben bizzat Barış Heyeti içerisinde yer alan milletvekiliyim. Üst düzey görüşmelerin tamamında vardım. Kendileri bize defalarca bu operasyonların barış sürecini hedef alan davranışlar olduğunu dile getirdiler. Bu süreç içerisinde KCK davasından tutuklanan birçok arkadaşımızın tahliye edildiğini gördük. Dolayısıyla ilk günden beri benim ve partimin hedef alındığı kabul edilmelidir. Bu operasyonları yürüten savcı ve hâkimlerin tamamı şu anda FETÖ soruşturması nedeniyle cezaevindedir. 

Yargıtay tarafından alınan son kararlarda bu yapıda yer alan hâkim ve savcıların yer aldığı birçok dava kabul edilmedi. Ben bu davaların da bu şekilde sonuçlanacağını umut ediyorum. Mahkemenizce soruşturulması gereken, bu davaları açan hakim ve savcıların durumlarının araştırılmasıdır. Toplumsal barışı hedef alan bu operasyonlar ile ilgili Türkiye’nin dört bir tarafında siyasi çalışma planladık. Amacımız bu gerçekleri kamuoyuna anlatmak, teşhir etmek ve ülkemizin barışına sahip çıkmaktı.

Bu etkinliklerden bir tanesini de Silopi de planladık. Çünkü o dönem Silopi Belediye Eşbaşkanlarımız başta olmak üzere Silopi’de siyaset yürüten birçok arkadaşımız gözaltına alınmıştı. Ben de parti organlarımızın çalışmalarına milletvekili olarak katıldım. Bu yapılan etkinlikler siyasi barışı amaçlayan etkinliklerdir. Hakkımda açılan dava yasadışı olarak kontrolsüz bazı faaliyetlerin içerisine girdiğim isnadını içeren bir cümlelik iddianamedir. 

Ben milletvekili olarak parti binası önünde, partimizin örgütlediği demokratik siyasi çalışmada bulundum. Slogan atmam gibi bir durum söz konusu değildir. İddianamede belirtilen sloganlar, ben söylemişim gibi dile getirilmiş. Sadece zoraki bir suç oluşturma gayesi var. O anki durumu anlatacak bir konuşma yapmam milletvekili olarak hakkımdır. Hatırladığım kadarı ile benim konuşmam esnasında herhangi bir kontrolsüz durum ve taşkınlık yaşanmadı. Muhtemelen etkinlik sonrasında yaşanılan bazı durumlar iddianameye konu edilmiş. Milletvekili olarak toplantıya katılan vatandaşlarla görevli güvenlik güçleri arasında yaşanacak kontrolsüz durumları engellemeye çalışırız. Bu durum ülkemizin her yerinde yapılan etkinliklerde aynı şekildedir. 

Biz yapılan etkinliklerin sorunsuz olarak geçmesi için her türlü fedakârlığı yapmaktayız. Hasip Kaplan olay günü Şırnak Milletvekili olarak o toplantıdaydı. Bu konuda onun tanıklığına sayın mahkemenizce istenildiği taktirde başvurulabilir. İddianamede bana isnat edilen suçlamalardan çok, orada atılan sloganlara ve eylemlerden bizim sorumluluğumuza gidilmesi demokratik hukuk devletlerinde kabul edilemez. Biz demokratik siyaset yürüten siyasetçileriz. O dönem Silopi’de görev yapan emniyet görevlileri ve yargı mensuplarının da durumunu mahkemenizin araştırması gerekmektedir. 

Biz bu davaların barış sürecini hedef alan operasyonlar olduğunu düşünüyoruz. İddianameye ve iddianamedeki niyete bakıldığında, muhtemelen böyle bir ilişki açığa çıkabilir. Yakın dönemde Cizre’de 12 yaşındaki Nihat Kazanhan devlet içerisine yerleşmiş otonom örgütler tarafından öldürüldü. 

15 Temmuz darbesinin en kilit ismi Semih Terzi de Silopi Özel Kuvvetler Komutanlığı görevini yürütmekteydi. Silopi, Cizre, Şırnak devlet içerisine sızmış örgütlerin huzursuzluk ve hukuksuzluk yaratmaya çalıştıkları yerlerdir. Meclis’e verdiğimiz sayısız araştırma önergesi vardır. Ben “Kürdistan, Kürdistan” diye hitap etmedim. Fakat Meclis tutanaklarında defalarca “Kürdistan” diye ifadelerin geçtiği mevcuttur. İlk Meclis kayıtlarına bakıldığında mevcuttur. Bugünkü Cumhurbaşkanı’nın grup toplantısında ve televizyon kanallarında yaptığı konuşmalara bakarsanız bu hususları görürsünüz. 

Benim ve parti yetkililerinin sorumlu tutulması yasama ve kürsü dokunulmazlığının açıkça ihlalidir. Mahkemeniz 2010 yılından başlayarak bugüne kadar olan çalışmaları Meclis’ten talep edebilir. Bunların tamamen kürsü dokunulmazlığı kapsamında olduğunu Meclis tutanaklarından çıkarabilirsiniz. 

Silopi’deki çalışmalarımızın tamamı demokratik çalışmalardı. Başkasına atfedilen suçlamalardan benim sorumlu tutulmam tamamen yersizdir. Burada belediyeye yaptığımız ziyaret söz konusudur. Bu süre içerisinde hiçbir kimsenin burnu bile kanamasın diye elimizden gelen çabayı göstermişizdir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmem. Suçsuzum, beraatimi talep ederim. Şu anki tutukluluk durumumun her ne kadar dosya ile ilgisi olmasa bile mahkemenizce dikkate alınmasını ve tutukluluk halimin mahkemenizce sonlandırılmasını talep ediyorum.