Gençlik Meclisimizden Diyarbakır’da konferans: Faşizme karşı mücadele büyüyecek

Gençlik Meclisimiz 3. Büyük Konferansını gerçekleştirdi. Diyarbakır’da düzenlenen konferansa, Gençlik Meclisi Sözcümüz ve Diyarbakır Milletvekilimiz Dersim Dağ, Van Milletvekilimiz Murat Sarısaç ve parti yöneticilerimiz katıldı.

Konferansta konuşan Dağ, şunları söyledi:

Dersim Dağ: Ji Şerzanan heya Aydin û Dîlanan, zanîngeh her tim bûne keleha berxwedanê

Li ser ciwanan bi her awayî êriş pêk tên. Perwerdahiya zanîstî bi zimanê zikmakî nayê dayîn, tenê ji bo domandina pergalê perwerdahî tê dayîn. Em ji wir silav dişînin ji bo ciwanên ku zanîngeh kirine bargeha berxwedanê. Ji Şerzanan, heya Aydin û Dîlanan, zanîngeh her tim keleha berxwedanê bûne her tim bargeha têkoşînê bûne.

Bila baş zanibin ku mîretaya me ya sed salan heye

Yên ku dixwazin xwendekarên zanîngehan bêhiş bihilên polîtikayên şerên taybet bi amûra perwerdahiyê ferz bikin bila baş zanibin ku mîretaya me ya sed salan heye ku em ji zanîngehan digirin, em ji pêşengên xwe yên xwendekaran digirin. Ev têkoşîn ji zanîngehan dest pê kir ji Îboyan, Hayriyan, ji Hakiyan û li zanîngehan dest pê kir. Îro jî ev têkoşîn bi pêşengiya zanîngehan li gel hemû êrişên desthilatdariya AKP û MHP’ê bi awayekî xurt û bi biryar didome. Ev mîrateya me ya berxwedanê ji zanîngehan heya kolanan, heya lîseyan li her deverê cihê ku ciwan lê dijîn li her derê didome.

Em ê pêngaveke nû bidin destpêkirin

Îro jî ji çar aliyan li ser ciwanan êriş hene û em ê rol û mîsyona ciwanan nîqaş bikin. Em ê pêngaveke nû bidin destpêkirin ku yên dixwazin ciwanên Kurd bêhêz bihêlin dê bibînin ku ciwanên Kurd li ser doza xwe li ser soza xwe ne.

Çawa ku tecrîd li her derê ye, berxwedan jî li her derê ye

Duh li Parîsê 3 rêhevalên me hatin qetilkirin. Em ji vir her sê hevalên xwe bi bîr tînin û wê sozê didin wan ku em ê her welat bikin welatê gulistanê, bikin welatê azadiyê. Çi dibe bila bibe li Rojava jî li Başûr jî li dîasporayê jî di girtîgehan de jî em ê li ber xwe bidin. Îro berxwedan li her derê ye. Çawa ku tecrîd li her derê ye, berxwedan jî li her derê ye. Çawa ku tecrîd, îşkence tunehesibandin ji Îmraliyê dest pê dike berxwedan jî ji Îmraliyê dest pê dike. Em berxwedana ku rêberê gelê Kurd li Îmraliyê bi pêş dixe li her deverê em ê wê berxwedanê mezin bikin. Em sozan didin ku di şexsê rêberê gelê Kurd de em ê gelê Kurd azad bikin vê erdnîgariyê azad bikin. Çi dibe bila bibe dawî dê bi heybet be serkeftî be. Di encamê de yên ku têdikoşin dê bi ser bikevin. Em we hemûyan silav dikin û hêvî dikin konferans serkeftî derbas be. Serkeftin dê ya ciwanan be.

Daha sonra söz alan Sarısaç da şunları söyledi: 

Murat Sarısaç: Yên dibêjin mecala HDP’ê nemaye, bila bên ciwanên HDP’ê bibînin

Dema ez ketim vê salonê tiştek hate bîra min. Çend wext ewil hin kesan digot mecala HDP’ê nemaye. Ew kesên ku dibêjin mecala HDP’ê nemaye bila bên ciwanên HDP’ê bibînin ka mecala Kurdan maye an nemaye. Yên ku bên vê salonê dê bibînin ku di pêşengiya rêber Apo de ciwanên Kurd û Kurdistanê têkoşînê mezin dikin. Li vê salonê peyamek heye, hem ji bo dostên Kurdan hem ji bo dijminên Kurdan bi pêşengiya rêber Apo û ciwanên Kurd yek peyam heye, me bi pêşengiya tevgera xwe ya ciwanan dest pê kir û em ê bi ciwanî bi ser bikevin.

Gençliğin değişim ve dönüşüm başarısı kapitalist güçler için sorun haline gelmiştir

Kürtlerin bir araya gelmesi, Kürt halkının dört parçada, nerede olursa olsun kendi halkıyla, dost halklarla bir araya gelmesi Kürtlerin düşmanlarını korkutur. Kürtlerin düşmanları hep bundan korkmuştur. Ama bugün kapitalist sistemlerin en çok korktuğu kesim gençliktir ve en fazla baskı altına almaya çalıştıkları da gençliktir. Sadece yüzyıllık tarihe baktığımızda bu korkularında çok da haklıdırlar. Çünkü gençliğin değişim ve dönüşüm başarısı ve yine devrimi gerçekleştirecek en büyük dinamik olması her zaman kapitalist güçler için sorun olmuştur.

İtaat eden bir gençlik için devletin ideolojik aygıtlarını kullanmaktan çekinmiyorlar

68 kuşağından tutun Vietnam Savaşını durdurmak için barış gösterileri yapan gençlere, Boğaziçi’nden Kobanî’ye mücadeleler, işte gençliğin bu dinamizmi tarihe damgasını vurmuştur. Bu yüzden gençlerden korkuyorlar, baskı altına almaya çalışıyorlar. Mevcut sistem gençlerden olabildiğince korkuyor, bu yüzden tahakküm altına almaya çalışıyor. Uysal ve kendisine itaat eden bir gençlik yaratmaya çalışıyor. Bunun için devletin bütün ideolojik, baskı aygıtlarını kullanmaktan çekinmiyorlar. Çünkü gençlikten korkuyorlar. Biliyorlar ki gençlik bu yaşlılık tahakkümünü kabul etmiyor. Onların haklarını hiçe sayarak halkların emeklerini savaşa harcayan politikalarını kabul etmiyor. Bu yüzden de sadece kendilerine itaat eden ve makbul bir gençlik yaratmak istiyorlar ama başaramıyorlar. Daha önce de onlarca dernek ve vakıfla kendi egemenliklerini kurmaya çalıştılar ama başaramadılar. Nasıl ki AKP-MHP bloku, kültürel hegemonya oluşturmak için büyük mücadeleler vermesine rağmen bunu başaramadı, gençliği de tahakküm altına alamadılar. Gençlik her yerde her zaman direnmeye çalıştı.

Kürdistan’da bağımlılık ve ajanlaştırmayla gençleri yozlaştırmaya çalışıyorlar

Şimdi bu yaşlılık tahakkümü ile bunu başaramayan AKP-MHP faşizmi, özellikle Kürdistan illerinde özel savaş politikalarıyla, bağımlılıkla, ajanlaştırma çalışmalarıyla gençleri bastırmaya ve yozlaştırmaya çalışıyor. Bu yozlaşma, ajanlaştırma ve fuhuş organizasyonları devlet erkinden ve iktidar organından bağımsız olarak düşünülemez. Kürdistan’ın neredeyse her ilinde bu sağlıksız ortam okullara kadar dayanmış durumda. Ama HDP gençliği, “Bağımlı olma özgür ol” şiarıyla tarihsel bir duruş sergilemiştir bunun karşısında.

Faşizm bu kadar büyük saldırıyorsa gençlik örgütleri daha da büyümelidir

Hele hele konu Kürtler ve Kürt sorunu ise neredeyse başvurmadığı hiçbir ahlaksızlık kalmamıştır. Dün Paris’te Kürtlere yapılan katliamda 3 yoldaşımız şehit edildi. 10 yıl önce 3 kadın yoldaşımızın şehit edilmesi gibi. Katliamları iyi analiz etmeliyiz. Devlet aygıtının özellikle Kürtler üzerinde dört parçada yapılan katliamları, toplum ve halklar sinsin diyedir. Halklar kendi anadillerini hatırlamasın diye bu katliamlar yapılıyor. İşte Rojava’da yürütülen savaş. Kürt gençleri üzerinde kullanılan kimyasal silahlar. Bu sadece Rojava’ya değil halkların yeni paradigmasına yapılan bir saldırıdır. Her türlü işkence yapılıyor. Bu yüzyıllık süreçte katliamlar büyüktür ama direniş de büyüktür. Kürt halkı yüzyıldır direniyor, özellikle son 50 yılda gençlik öncülüğünde büyük direniyor. Madem faşizm bu kadar büyük saldırıyor, gençlik örgütleri ve Kürtler mücadelesini daha da büyütmelidir. Bu mücadele her zaman gençlik öncülüğünde büyüyor.

Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin olmazsa olmazı Öcalan’ın özgürlüğe kavuşmasıdır

Kürtler bütün katliamlara direnebilecek güçtedir. Kürtlerin bugün Ortadoğu’ya ve dünyaya yetecek paradigmaları vardır. Beş bin yıllık kapitalist sisteme alternatif olan demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigması sadece Kürtleri değil bütün halkları kurtarmaya yetecek bir paradigmadır. Gençliğin en önemli görevlerinden biri de Kürt ulusal birliğinin sağlanmasıdır. Kürt ulusal birliği ile Ortadoğu'yu ve insanlığı, doğayı kurtarabileceklerdir. Ama bugün Kürtlerin de demokrasi güçlerinin de olmazsa olmazı, sadece Kürtlerin değil halkların da önderi olan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşmasıdır.

İmralı kapılarının kapatılması savaş kapılarını açtı

Bugün İmralı tecrit sistemine çok daha derinlikli bakmak gerekiyor. Birçok boyutu var. Tecrit bir insanlık suçudur. Hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Ama Öcalan şahsında bugün uygulanan düşman hukuku sadece teknik ve yasal formatlarla açıklanabilecek bir şey değildir. Sayın Öcalan’ın güncel siyasetle de ilişkisi çok büyüktür. Çünkü herkes buna şahit oldu. Sayın Abdullah Öcalan’ın bir sözünün bile insanların geleceğe dair umutlarını büyüttüğünü görüyoruz. Ne zamanki İmralı kapıları kapandı, bundan kaybeden sadece Kürt halkı olmadı. İmralı kapılarının kapanması, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin yoğunlaşması savaş kapılarını açtı ve bundan sadece savaş baronları ve küçük bir mutlu azınlık faydalanabiliyor. Yani Van’da, Amed’de, Kürdistan'ın diğer illerinde sadece siyasal sosyal yaşamı değil; ekonomik yaşama da yansıyan bu durum sadece Kürdistan ile sınırlı kalmadı. Bugün Trabzon, Edirne’deki insanlar da Türkiye’nin diğer kentlerindeki insanlar da bundan en büyük zararı görüyor. 

Her ne olursa olsun sonu muhteşem olacak

Bu da Sayın Abdullah Öcalan’ın güncel siyasete etkisidir. Ama en önemlisi her Kürt bireyinin özellikle dikkate alması gereken şudur: Sayın Öcalan sadece bir şahıs değildir; Sayın Öcalan, 50 yıllık mücadele tarihinde Kürtlüğü ve Kürdü yeniden yaratan Kürtlerin olmazsa olmazı, Kürtlerin halk önderidir. Sayın Öcalan fiziksel özgürlüğüne de kavuşmalıdır. Bu kaçınılmazdır. Hepimiz biliyoruz. Biz bedenini alevlerle yükselten Mazlum Doğanların Kemal Pirlerin, Sakinelerin yoldaşlarıyız. Onların ardıllarıyız, büyük bir mücadele tarihini onlardan devralmışız. Gençlik öncülüğünde de hala bu miras başarılı bir şekilde yürütülüyor. Gençler bugün kendi aldıkları kararlarla, vermiş oldukları bedellerle hem yolumuzu aydınlatıyor hem de halkları aydınlatıyor. Şunu çok iyi biliyoruz ki, her ne olursa olsun sonu muhteşem olacak. 

24 Aralık 2022