
Bitlis Milletvekilimiz Mahmut Celadet Gaydalı, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden ve Sulama Birliklerinin DSİ’ye devrini öngören yasa tasarısı üzerine söz aldı. Gaydalı, şöyle konuştu:
AKP, şirket devletinin en üst noktasına bu tasarıyla ulaşmayı hedeflemektedir. Daha önce devlete ait birçok kurum, kuruluş ve kaynakları özel şirketlerin emrine veren iktidar, bu tasarıyla birlikte suyu da bir meta hâline getirmeyi hedeflemektedir.
Birçok alan şirketlere peşkeş çekilmeye çalışılmış
Tarım ve hayvancılığın yok olmasındaki yegâne sebep, uygulanan yanlış ve yanlı politikalardır. Yanlış politikalar, bilmeden ve istemeden yapılan politikalardır. Fakat burada bilerek, isteyerek başta tarım ve hayvancılık olmak üzere birçok alan şirketlere peşkeş çekilmeye çalışılmıştır.
Bu tasarı genel itibarıyla ele alındığında arazi toplulaştırılması, su birliklerinin feshedilmesi, ormanı sermayenin emrine verme ve ormanların depo olarak kullanılması gibi pek çok konuyu işlemektedir.
Siyaset doğayı sermayenin metasına dönüştürmüştür
Yine, her zaman yapıldığı gibi çoğulcu ve katılımcı bir yasa hazırlamak yerine bu tasarı pazarlamacı bir anlayışla hazırlanmıştır. Eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik'in özellikle bütçe görüşmeleri sırasında sık sık dile getirdiği husus, tarım ve hayvancılığın siyasi bir mesele değil, siyaset üstü bir alan olduğu idi. Fakat bugün bakıldığında başta tarım olmak üzere üretimin tüm alanları iktidarın emriyle sermayenin önüne serilmektedir. Maalesef siyaset doğayı sermayenin metasına dönüştürmüştür.
Doğal ürüne ulaşımın ütopya olacağı bir döneme girilmektedir
Bu tasarıyla meralar, toprak toplulaştırmayla tarlalara, bağlara, bahçelere zorla el konularak endüstriyel tarıma açılmaktadır. İktidar GDO gerçekliğiyle etkin bir politika belirlememişken endüstriyel tarımın zorla yaygınlaştırılmasıyla doğal ürüne ulaşımın ütopya olacağı bir döneme girilmektedir.
Orman alanlarını yok etmenin önü açılıyor
Tarım ve hayvancılık can çekişmeye davam ederken yeni uygulamalarla ormanlık alanları da şimdilik "depo" adı altında, ileride tamamen yapılaşmaya açarak orman alanlarını yok etmenin önü açılıyor. Tarımın yok edildiği gibi, ormanlar da payına düşeni alıyor. Daha önce güvenlik bahanesiyle yok edilen ormanlar şimdi de sermayeye kurban edilecek.
AKP orman kanununda 23 değişiklik yaptı
AKP iktidarı iş başına geldiği 2002 yılından bugüne kadar 23 kere Orman Kanunu'nda değişiklik yapmasına rağmen, hala istediğini elde edememiş olacak ki yeniden düzenleme ihtiyacı duymuştur.
AKP bir yandan tohum gönderiyor bir yandan dikili ağaca göz dikiyor
Bir yandan evlere mektuplar göndererek "Milyonlarca ağaç diktik" propagandası yaparken diğer taraftan orman ağaçlarının toplu olarak satışının önünü açan uygulamaları getiriyor. Bir yandan herkese karaçam tohumu yollayıp "Bunu ekin, çevreyi yeşillendirin" derken diğer yandan ormandaki dikili ağaca göz diken bir anlayış var.
Hayata geçirdiğiniz politikalarla sadece ormanları yok etmiyor, orman köylülerini de yok ediyorsunuz. Sürdürdüğünüz bu politikalarla orman köylülerinin kentlere göç ettiğinin farkında bile değilsiniz. Bakın, bugün orman köylerinde yaşlılardan başka kimse kalmıyor çünkü sizler orman kesimlerini özelleştirerek bu köylerde yaşayan gençlerin çalışma alanlarını da ortadan kaldırdınız. Bu anlayışın ne tarım ne hayvancılık ne de ormancılıkta sürdürülebilir bir politika uygulaması mümkün değildir. Sürdürülebilir politika, ülkenin üretim potansiyeli ve coğrafi şartlarını dikkate alan ve özerk bir yapıda şekillenen bir devlet politikası anlayışıyla ortaya konabilir.
Siz ne zaman sermayeyle bir araya gelirseniz mutlaka bir yerler yok oluyor
Türkiye'nin gıda, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunlarından birisi olan dışa bağımlılık her yıl artarak devam ederken çiftçinin kullanacağı sudan ücret alarak geçim kaynağı olarak devletin kestiği ormanda çalışan orman köylüsünü taşeronlaştırarak, orman alanlarını yapılaşmaya açarak bu sorunlar üzerine yeni sorunlar eklemektesiniz.
Sizler, iktidar olarak doğa ile sermayeyi birleştirmede sorun görmüyor olabilirsiniz fakat bizler AKP iktidarının doğa ile sermayenin birleşmesinde neler olduğunu Artvin Cerattepe'de gördük, Yeşil Yol projelerinde gördük, kuzey ormanları yok edilirken gördük, bir gecede yok ettiğiniz zeytin ağaçlarını gördük. Siz ne zaman sermayeyle bir araya gelirseniz mutlaka bir yerler yok oluyor. İşte bu tasarıda da sermaye-AKP iş birliği artık yasa üstü bir konuma oturtulmak istenmektedir, öyle ki özgür irade ve mülkiyet hakkını ortadan kaldırabilecek yasaları hazırlama yetkisini kendinizde bulabiliyorsunuz.
Doğayı, yaşamı, tarihi, suyu, meraları ve kıyıları küçük bir zümreyi mutlu edebilmek adına yok ediyorsunuz
Bu Meclis'ten halk adına, halkın yararına hiçbir şey çıkmadığı gibi bu yasadan da üretici adına hiçbir şey çıkmayacaktır. Sosyal devlet anlayışı yerini tamamen ekonomik kazanç anlayışına bırakmıştır. Su, orman, dikili ağaç, tarım alanı, kayalıklı alan fark etmez, hepsi satılabilir, tam bir tüccar anlayışıyla ülke yönetilmeye çalışılıyor. Bugün, kendi iktidarınıza hak gördüğünüz bütün yıkım ve yağma politikaları gelecek adına bir utançtan öte bir şey olmayacaktır. Doğayı, yaşamı, tarihi, suyu, meraları ve kıyıları korumakla mükellef olan sizler üç kuruş parayla küçük bir zümreyi mutlu edebilmek adına yok ediyorsunuz. Bu kanunun yasalaşmasıyla sular ticarileşecek, doğa alanları şirketlerin tahribatına sunulacak, DSİ Tarım Bakanlığının yetkisini alacak, tarımla alakası olmayan bir kurum Bakanlığın yetkisine sahip olacak.
Ormanlık alanlara nükleer santral atıklarının yerleştirilecek olmasının sinyali
İktidara özellikle yeşil konusunda olan güvenimiz çok az. Tasarıyla getirilmek istenen, ormanlık alanların depo olarak kullanıma uygulanmasının, nükleer santral atıklarını yerleştirecek yer olarak hazırlanmaya çalışıldığının sinyalini vermektedir. Bu yüzden özellikle sivil toplum kuruluşlarıyla meslek grupları gibi birçok alanın fikri alınmadan hazırlanan bu tasarıya karşıyız. Bu tasarının Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonunun yanında Çevre Komisyonunda da ciddi anlamda tartışılması gerekmektedir. Fakat bu Meclis'te Çevre Komisyonu tamamen işlevsiz bir Komisyon olarak yer almakta, her gün doğayı, ekolojiyi tehdit eden yeni bir tasarı görüşülürken Çevre Komisyonu tali olarak bile görev yapmamaktadır.
13 Nisan 2018