
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantıları kritik konular üzerindeki tartışmalar ile sürüyor. Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcülerimiz Hişyar Özsoy, Feleknas Uca ve Mardin Milletvekilimiz Pero Dündar katıldıkları toplantılarda, partimizin görüş ve önerilerini paylaşıyor.
İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmalarda partimizin kadın sorununa ilişkin görüşlerini paylaşan Feleknas Uca, AKPM’de şöyle konuştu:
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, bu son derece önemli raporu hazırladığı için Sayın Zita Gurmai’yi kutluyorum. Bizim grubumuzun bu raporu desteklediğini ve önemsediğini belirtmek isterim. Çünkü hepimizin bildiği gibi pek çok sorunumuz var ve bu sorunlarla başa çıkıp bu durumu değiştirebiliriz.
Devlet politikaları kadına yönelik şiddetin artmasına neden oluyor
Ne yazık ki dünyada aile içi ve kadına yönelik şiddet hiçbir zaman kesilmediği gibi gittikçe artan bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kadına şiddettin artmasındaki en büyük etken ne yazık ki devlet politikalarının yetersizliğidir.
Avrupa ülkeleri İstanbul sözleşmesini uygulamıyor
İstanbul sözleşmesi, Avrupa Konseyi’nin yürürlüğe koyduğu ve sözleşmeyi imzalayan devletlerin uymak zorunda olduğu, kadına ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan çok önemli bir fikirdir. Sözleşme’nin önsözünde, hedefin kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmak olduğu belirtilmektedir. Ancak bu önemli sözleşmenin maddelerini oluşturan Avrupa ülkeleri bu maddeleri uygulamıyor.
Kadına, çocuğa yönelik şiddet Avrupa’nın tamamına yayılmış durumda
Sözleşmeyi ilk imzalamakla övünen Türkiye başta olmak üzere, diğer üye ülkeler de İstanbul Sözleşmesi’ne uymuyor ve sözleşmeyi uygulamaktan çok uzaklar. Kadına, çocuğa şiddet Avrupa’nın tamamını kapsamış durumda. En çok kadın cinayetinin yaşandığı Türkiye’de kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda politika üretecek, sorunlara çözüm getirecek bakanlığın kaldırılmış olması; şiddetle mücadele için kurumlar ve kuruluşlar arası koordinasyonun sağlıklı bir şekilde yapılandırılmaması, İstanbul Sözleşmesi’nden kaynaklanan taahhütlerin yerine getirilmesinin önünde ne yazık ki engel oluşturmaya devam edecektir.
Bilindiği gibi, 1990 yılında kurulan Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı 2011 yılında kaldırılmış yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. 2018 yılında ise yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak yapılandırılması, kadın sorunlarının göz ardı edilmesine yol açacak niteliktedir.
Yargının tutumu erkek şiddetini had safhaya çıkarıyor
Bunun yanı sıra, yargının kadın cinayetlerinde yaptığı “tahrik, iyi hal ve saygın tutum” gibi ceza indirimleri, erkek şiddetini kolaylaştırmakla beraber, aile için şiddeti had safhaya çıkarmaktadır. Oysa kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadele için kadın kuruluşlarının deneyimini dikkate alan bir devlet politikasına ihtiyaç vardır. Siyasette cinsiyet eşitliği konusunda da ne yazık ki çok parlak bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Parlamento’dan tutun da yerel yönetimlere kadar tamamen bir erkek hegemonyası söz konusu.
HDP tüm yapılarında cinsiyet eşitliğini sağlıyor
Ancak HDP, Türkiye siyasetinde erkek egemenliğinin kırılması yönünde çok ciddi bir dönüşüm sağlamıştır. Parlamentoya eşbaşkanlık sistemiyle giren HDP, tüm belediyelerinde il, ilçe örgütlerinde, kısacası bütün yapılanmalarında cinsiyet eşitliğini sağlamaktadır.
İstanbul sözleşmesini uygulama misyonunu biz üstlenebiliriz
Kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet ve cinsiyet eşitliği konularında herkesi duyarlı olmaya ve sorumluluk almaya davet ediyoruz. Gelin şiddete kırmızı kart gösterelim. Bu sözleşme Konseyin fikri ama bunu uygulama motivasyonunu Meclis’te biz sağlayabiliriz. Bütün ülkeler bu cinsiyet eşitliği etrafında birleşmeli ve şiddeti bitirmeye dönük ciddi politikalar üretmelidir. Bu şiddet iklimini hep beraber değiştirebiliriz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum teşekkürler.
26 Haziran 2019