
Grup Başkanvekilimiz Çağlar Demirel'in ev işçileri ile ilgili TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru ve araştırma önergeleri:
Soru Önergemiz
Kayıtsız işgücünün önemli bir payını oluşturan ev işçileri ve ev eksenli çalışanlar emeği çoğu zaman yok sayılan ve ekonomik sömürüye en çok maruz kalan kesimlerdir. Türkiye’de ev işçiliği yapan kişilerin neredeyse tamamının kadın olduğu düşünüldüğünde kadınların ev içi emeğinin görünmezliği de ev işçilerinin birçok yasal haktan mahrum kalmasına ve devasa kayıt dışı bir üretim alanının görmezden gelinmesine yol açmaktadır. Bunun yanı sıra, ülkemizdeki yasal mevzuat ev işçilerini ve ev hizmetlerini yok saymakta; yapılan yeni düzenlemeler ise mevcut hakları iyileştireceğine ayrımcılığı daha da derinleştirebilmektedir.
Bu itibarla;
1.4857 Sayılı iş yasasının yasal gerekçesinde 4. maddenin e bendine ilişkin bir gerekçelendirme yoktur. Buna rağmen 4. maddenin e bendi ev hizmetlerinde çalışan ev işçilerini bu yasanın kapsamı dışında tutmakta ve ev hizmetlerinde çalışan 1 milyondan fazla ev işçinin emeğinin görünmez kılınmasına ve bu alanın kayıt dışına itilmesine sebep olmaktadır. 4857 sayılı yasanın 4. maddesinin e bendinin artık geçerliği ve gerekçesi kalmamıştır. Bu maddenin yasadan çıkarılarak ev hizmetlerinde çalışan ev işçilerinin iş yasası kapsamına alınmasını sağlayacak mısınız?
2. 5510 sayılı SSGSS yasasında 1 gün dahi çalışan bir işçinin bu yasa kapsamında sigortalı olduğu kabul edilmektedir. Bu yasa kapsamında sigortalı olan işçilere kısa ve uzun vadeli sigorta kollarının tamamı uygulanmaktadır. Ancak 01.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı torba yasada yer alan düzenlemelerle 10 günden az çalışan ev işçisi- 10 günden fazla çalışan ev işçisi ayrımı getirilmiştir. Bu uygulama ile 10 günden az ev işçiliği yapan bir ev işçisi 5510 sayılı yasa ile kazanılmış hak olan 1 gün dahi çalışsa işçi olma hakkını kaybetmiş, ev işverenlerine sadece %2 iş kazası primi ödeme yükümlülüğü getirilmiştir. Bunun anlamı 10 günden az çalışan ev işçinin uzun vadeli sigorta kollarından ev işverenin yatırdığı primlerle yararlanamayacağı, ancak dışardan prim ödemek koşuluyla yararlanabileceğidir. Bu husus hem 5510 sayılı yasaya hem de Anayasanın "kanun önünde herkes eşittir" eşitlik ilkesine aykırı değil midir? Bu çarpıklığın giderilmesi ve 10 günden az 10 günden fazla ayrımının kaldırılması için yasal düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
3. 6552 sayılı yasa ile getirilen 10 günden az çalışan-10 günden fazla çalışan ayrımı aynı zamanda 10 günden fazla çalışan ev işçisini “işçi" statüsünde tanımlamaktayken 4857 iş yasasının 4/e maddesinin kaldırılması neden sağlanmamaktadır?
4. 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği yasasında da ev hizmetlerinde çalışanlar, yasa gerekçesinde bir gerekçeye yer verilmemesine rağmen, istisna tutulmuş ve yasa kapsamına alınmamıştır. 6552 sayılı yasa ile getirilen 10 günden az çalışan-10 günden fazla çalışan ayrımı sonrasında 10 günden az süreyle ev işçisi çalıştıranlar işveren sayılmazken 10 günden fazla süreyle ev işveren sayılarak yükümlülüklere tabi tutulmuşlardır. Bu halde ev işçisi çalıştıranlar işveren sayıldığı halde 6331 sayılı yasa kapsamı dışında tutulmaları bir çelişki değil midir?
5. Ev işçilerinin iş tanımlarının olmaması ve çalışma koşullarının özgünlüğü sebebiyle işçi sağlığı iş güvenliğinden yoksun koşullarda çalıştırılmaları güvencesizliklerini artırmaktadır. Ev işçilerine insana yakışır iş sağlanması sorumlulukları Anayasa ile belirlenmiş olan sosyal bir hukuk devletinin görevidir. Buna rağmen ILO’nun 189 sayılı Ev İşçileri Sözleşmesi’ne neden taraf olunmamaktadır? Kadınların emeklerini daha da görünür kılacak ve aynı zamanda sosyal-ekonomik haklarını elde etmelerine yardımcı olacak bu sözleşmeyi imzalamayı düşünüyor musunuz?
6. Kamuoyunda “kiralık işçilik yasası” olarak bilinen 6715 sayılı yasa ile ev işçilerinin sigorta sorunlarının özel istihdam büroları aracılığı ile çözülmesi hedeflenmektedir. Bu uygulama yukarıda sayılan sorunların hiçbirini çözmediği gibi ev işçisi ile ev işvereni arasındaki hukuki bağı kopartacak ve güvencesizliğini derinleştirecektir. İş kazası ve meslek hastalıklarının tamamen tespit edilemez ve denetlenemez hale geleceği, ücret denetimi, kayıt dışı sigorta, kayıt dışı ödeme sorunlarının artacağı bu uygulama ile asıl amaçlanan nedir?
Araştırma Önergemiz
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işçi sınıfı gitgide daha güvencesiz ve sağlıksız sömürü koşullarına mahkûm edilmektedir. İşçi sınıfının önemli bir kesimini oluşturan ev işçileri ve ev eksenli çalışanlar ise emeği çoğu zaman yok sayılan ve eşitsizliği daha da derin yaşayan kesimlerdir. Türkiye’de ev işçiliği yapan kişilerin neredeyse tamamının kadın olduğu düşünüldüğünde kadın emeğinin ev işçiliği boyutunun derinlemesine incelenmesi oldukça elzem görünmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre ev işçiliği, evin belirli bir üyesi veya tüm fertleri için para karşılığı evde yapılan temizlik, ütü, yemek, bulaşık, bahçe bakımı, çocuk, hasta ve özürlü bakımı gibi hizmetleri içerir. Yine aynı tanıma göre ev işçisi, bu işleri tam zamanlı ya da yarı zamanlı olarak yapan, bir ya da birden fazla işveren için çalışan, ülke vatandaşı olan ya da olmayan, evde işverenle birlikte yaşayan ya da başka bir hanede ikamet eden kişiler olarak tanımlanmıştır.
Genel olarak ev işinin maddi çıkar sağlamayan bir “kadın işi” olarak görülmesi, ev işinin toplum nezdinde değersiz görülmesini beraberinde getirmektedir. Özellikle AKP iktidarı döneminde olağanlaştırılmaya çalışılan bu anlayış devletin bu iş kolunu “özel bir alan” olarak göstermesiyle ve genel olarak diğer iş kollarından farklı tutmasıyla sonuçlanmaktadır. Bununla birlikte, ev işinin çoğunlukla özel hanelerde yapılan bir iş olması ev işi ve işçileri konusunda veri toplamayı da güçleştirmektedir. Ev işinin dünyanın birçok ülkesinde halen kayıtdışı bir iş olması ve iş tanımının olmaması, ev işini talep edenlerin ve yapanların da işi saklamalarına ya da yaptıkları işi daha az bildirmelerine yol açmaktadır. Halihazırda yapılan tahminlerin dünyadaki ev işçilerinin ancak küçük bir kısmına tekabül ettiği düşünülmesine rağmen, ILO dünyada en az 53 milyon kadın ve erkek işçinin ev işinde çalıştığı tahmin edilmektedir. Bu sayının yüzde 90’a yakın kısmını ise kadınlar oluşturmaktadır.
Türkiye’de ise ev işçilerinin sayısına ulaşmak için kullanabilecek temel veri tabanı TÜİK Hane Halkı İşgücü İstatistikleri olmakla beraber verilerde ev işçilerini ayıracak bir sınıflandırmanın yer almaması ev işçilerinin sayısı konusunda belirsizliklere yol açmaktadır. Örneğin bazı akademik çalışmalarda ev işçilerinin sayısı 150 bin civarında hesaplanırken İmece Ev İşçileri Sendikası’na (İmece-Sen) göre ise bu sayı 1 milyon 300 bin civarındadır.
Türkiye’de ev işçilerinin sayısının belirsizliği ev işçilerinin yasal durumuna da yansımaktadır. Ev işçilerinin iş tanımının olmaması ve çalışma koşullarının yasal mevzuatla belirlenememesi işçi sağlığı ve iş güvenliğinden yoksun koşullarda çalıştırılmalarını getirmektedir. Ev işçilerinin çalışma ilişkilerini ve sosyal haklarını ilgilendiren 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 6336 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ev işçilerinin yasal statüsünde çeşitli belirsizliklere neden olmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye hala ev işçilerine insana yakışır iş sağlanması konusunda ülkelere bazı yükümlülükler getiren ILO’nun 189 no’lu sözleşmesini imzalamamıştır. Kamuoyunda “kiralık işçilik yasası” olarak bilinen 6715 sayılı yasa ise ev işçilerinin sigorta sorunlarının özel istihdam büroları aracılığı ile çözülmesini hedeflemektedir. Oysa ki, uzmanlar bu uygulama ile ev işçilerinin sorunlarının çözülmeyeceğini, aksine, bu yeni yasal düzenlemenin ev işçisi ile ev işvereni arasındaki hukuki bağı kopartacağı ve güvencesizliği derinleştireceğini savunmaktadır.
Ev işçiliği hali hazırda ne klasik iş ne de işçi tanımına uymadığı için Türkiye bağlamında yasal olarak tanımlanmamış ve uygulamada bir standardı olmayan bir alandır. Bu bağlamda; ev işçilerinin güvencesiz işgücü içindeki payının somut verilerle tespit edilmesi, bu alandaki iş gücünün nicelik ve niteliksel olarak tanımlanması, dünya örneklerinin incelenerek bu alandaki sorunların yasal olarak nasıl giderildiğinin karşılaştırmalı olarak analiz edilmesi, bu alanda çalışan kadın işçilerin kayıtlı ekonomiye dahil edilmeleri, yaşadıkları sorunlarının nasıl çözülebileceğinin araştırılması ve bu alanda çalışan sendika ve kadın örgütlerinin önerilerini de dikkate alarak çözüm önerilerinin çıkarılması için bir meclis araştırma komisyonu açılmasını öneriyoruz.
Çağlar Demirel
Halkların Demokratik Partisi
Grup Başkanvekili
17 Haziran 2016