Ekonomik ve siyasi krizler topluma vahşet uygulayarak çözülmez!

Küresel kapitalizmin farklı coğrafyalarda ürettiği krizler derinleşerek devam ediyor. Emek sömürüsü ve devlet şiddetine dayalı ataerkil sistemler başta Orta Doğu ve Latin Amerika’da olmak üzere dünya halklarının haklı protestolarıyla karşılaşıyor. Şili, Bolivya, İran, Irak, Lübnan, Sudan ve Cezayir’de yaşanan protestolar bize halkların sömürü ve zulme karşı direniş hakkını gösteriyor. Neo-liberal krizin derinleştiği, sağ ırkçı popülizmin yükseldiği bu süreçte muktedirlerin şiddete başvurması tesadüf değildir. Zulme karşı toplumdan yükselen adalet, eşitlik ve özgürlük çığlıklarına kulak vermek bir yana, muktedirler devlet gücünü arkalarına alarak topluma açıkça savaş açmış, protestoları şiddetle bastırmaya yönelmiştir.

Şili’de 6 Ekim’de başlayan zam karşıtı gösterilere hükümetin şiddetli müdahalesi sonucu 20’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Bolivya’da çoğunluğunu yerli halkın oluşturduğu ve askeri darbenin protesto edildiği gösterilerde 30’dan fazla kişi devlet eliyle katledilmiştir. Siyasi ve toplumsal krizlerin bitmek bilmediği Orta Doğu’da ise adalet ve eşitlik isteyen halkların meşru taleplerine karşı iktidarlar benzer şekilde şiddet kullanmaktadır. İran’da benzin zamlarını protesto etmek için yapılan gösterilerde 100’den fazla kişi katledilmiştir. Bu ölümlerin önemli bir kısmı işsizliğin yoğun olduğu Kürdistan bölgesinde olmuştur. Irak’taki durum daha vahim. Irak Parlamentosu raporuna göre protestolarda 319 kişi hayatını kaybetmiş, 15 binden fazla insan yaralanmıştır. Cezayir ve Sudan’da halkın yoğun protestoları sonucu hükümetler istifa etse de bu ülkelerin orduları iktidar boşluğunu doldurma çabası içerisindedir. Lübnan’daki gösterilerden de ilk ölüm haberi geldi. Bir insan eşinin ve çocuklarının gözleri önünde katledildi.

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, yanlış politikalarıyla Türkiye’de ciddi bir ekonomik ve siyasi kriz üreten iktidar, halkın taleplerine kulak tıkamaya devam etmektedir. “Ekonomik kriz var” demenin dahi suç sayılabildiği bir baskı ikliminde, cinayetler “toplu intihar” halini almıştır. Son dört yılda her türlü hukuksuz yöntem ve şiddetle zapturapt altına alınan toplumda ne zaman patlayacağı belli olmayan derin bir öfke birikmektedir.

Ekonomik ve siyasi krizin faturasını emekçiye, yerliye, yoksula, işsize, kadına, esnafa kesmeye çalışan bu rejimler, en temel demokratik hakkın kullanmasına dahi tahammül edememektedir. Değişik coğrafyalarda yaşanan iktidar karşıtı protestolar ise demokratik, adil ve özgür bir yaşama olan yakıcı ihtiyacı bir kez daha göstermektedir.

Adalet ve özgürlük taleplerine kulak tıkayan iktidarların vahşi yöntemlerle halklara saldırmasının nedeni işledikleri günahlar ve iktidardan düşme korkularıdır. Sömürüye karşı yükselen bu insan çığlıklarına sesimizi katıyor, dayanışma duygularımızı ifade ediyoruz. Zulüm ve ölüm er ya da geç yenilecek, adalet ve hayat kazanacaktır.

Hişyar Özsoy
Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Milletvekili
22 Kasım 2019