Eğitim sosyal bir haktır, gasp edilemez...

2015-16 Eğitim-Öğretim yılının ikinci dönemi 8 Şubat 2016 Pazartesi günü başladı. Eğitim emekçilerini ve öğrencileri ikinci dönemde yine zor günler bekliyor. Eğitim sistemi 13 yılda 12 kez değiştirilerek ‘yap-boz tahtasına’ dönüştürüldü. Her değişiklik birikmiş sorunları çözmek yerine yepyeni sorunlara yol açtı. AKP, ‘milliyetçi-muhafazakâr bir dindar nesil’ yetiştirmek amacıyla anti-demokratik ve cinsiyetçi bir eğitim sistemini yasa zoruyla topluma dayattı.

1. AKP iktidarının bu eğitim sistemindeki amaçlarından birisi de kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılması; onların itaat eden, ses çıkarmayan, toplumsal hayatın dışındaki bireyler haline getirilmesidir. Nitekim son eğitim yılının rakamlarına baktığımızda, 2014 yılında ortaokuldan mezun olan 36 bin 401 kız çocuğunun açık liseler de dahil olmak üzere hiçbir kuruma kayıt yaptırmadığı ortaya çıkmıştır.

2. Toplum, yaygın ve örgün eğitim ağı içerisinde ideolojik-kültürel saldırı altına alınmıştır. Bütün yeni düzenlemeler, yatırımlar ve uygulamalar bu amaca uygun biçimde yapılmakta, din eğitimi ve imam hatip okullarına öncelik verilen bir politika izlenmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın aklına adeta eğitim denildiğinde din eğitimi, okul denildiğinde imam hatip okulları gelmektedir. Örneğin MEB’in ‘Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu’na göre, 2015’te eğitim hizmetlerine ayrılan miktarın ilk altı ayda yüzde 84,85’inin 97 İmam Hatip Ortaokulu, 90 Anadolu İmam Hatip Lisesi ve 36 pansiyonun açılışı için kullanılmış olması bu saptamamızı doğrulamaktadır.

3. Zengin-yoksul ayrımı eğitim-öğretim sürecinin en büyük yaralarından biri olmaya devam etmektedir. Hala 17 bin okulda ikili eğitim yapılmaktadır. 15 büyük kentte sınıf mevcutları standartların çok üzerindedir. Kent merkezlerinden yoksulların yaşadığı çevre mahallelere gidildikçe, bir derslikteki öğrenci sayısı 45-50’ye çıkmaktadır. 2016’da fiziksel altyapıdaki açıkları kapatmak en az 50 bin dersliğe ihtiyaç vardır.

4. MEB Norm Kadro Uygulamasına göre 125 bin öğretmene ihtiyaç bulunmaktadır. Şubat 2016’da 30 bin öğretmenin atanmasının yapılacağı söylenmektedir. Ancak geriye kalan 85 bin öğretmen açığının nasıl giderileceği muammadır. Oysa 2015’te KPSS’ye girmiş 286 bin öğretmen kadro beklemektedir.

5. Okullaşma oranında artış olmasına karşın, özellikle okul öncesi ve orta öğretim düzeyinde okullaşma oranları yeterli değildir. Her iki düzeyde de okullaşma oranlarını yükseltecek adımları hızla atmak gerekmektedir. Ancak 2016 bütçesine bakıldığı zaman bu temel yapısal eksikleri giderecek yeni bir olanak da görünmüyor. 2016’da MEB’e ayrılan toplam bütçe 87.118.002.400 liradır. Bunun 58.879.923.400 milyar lirası personel giderlerine, 9.036.191.000 milyar lirası sosyal güvenlik devlet primi giderlerine ayrılmıştır. Mal ve hizmet giderleri için ayrılan miktar sadece 7.558.537.000 milyar liradır. 7,5 milyar gibi küçük bir miktarla bu yapısal ihtiyaçların karşılanmayacağı açıktır.

6. Eğitimin içeriği de yapısal sorunlar kadar hazindir. Türkiye gibi çok kimlikli, çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı bir ülkede devlet okullarında hala öğrenciler kendi anadilinde eğitim yapamıyorsa, gidişe itiraz eden öğretmenler baskı görüyor ve sürgün ediliyorsa, demokratik eğitimin d’sinden bile söz edilemez. 4+4+4 eğitim sistemine son verilip eğitim yerel yönetimlere devredilmedikçe, anadilinde eğitim hakkı tanınmadıkça, eğitimin içeriği demokratikleştirilmedikçe tek tip insan yetiştirme anlayışı daha da büyüyecektir.

7. Üniversiteler, bilimsel bilgi üreten birimler olmaktan çıkmış, Saray ve AKP Hükümeti’nin direktiflerine uygun ideoloji üreten ve topluma empoze eden hegemonya araçlarına dönüşmüştür. Üniversitelerde öğretim üyeleri akademik özgürlüğünü kullanamıyor, düşüncelerini özgürce ifade edemiyorsa, barış istedikleri için haklarında soruşturmalar açılıyor ve işlerinden oluyorsa; öğrenciler barış, demokrasi, özgürlük istedikleri için soruşturuluyor ve üniversiteden uzaklaştırılıyorsa, Türkiye’de demokratik ve özerk üniversiteden de söz edilemez. Üniversiteler özerk olmadıkça, akademik özgürlük tanınmadıkça, bilimsel bilgi üretiminden ve düşünce özgürlüğünden söz etmek ham bir hayal olacaktır.

SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI VE EĞİTİM

Saray ve hükümetin ısrar ettiği savaş ve şiddet politikalarına bakılırsa, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin gibi ilçelerde kesintiye uğrayan eğitim-öğretimin ikinci dönemde de yapılamayacağı anlaşılıyor. Başbakan her konuşmasında ezmekten, yok etmekten başka bir şey söylemiyor. Her ne kadar Eğitim Bakanı Nabi Avcı “… hangi mahallede ve hangi okulda eğitim aksamışsa, kaç gün aksamışsa o okula özgü o kadar telafi programı uygulanacak” diyor olsa da, bu aksaklık yine devam edecektir. Çünkü sokağa çıkma yasaklarının devam ettiği, okulların yakılıp yıkıldığı koşullarda eğitim-öğretimin yeniden nasıl başlayacağı belirsizdir.

Diğer yandan Bakan Avcı telafi programından söz ediyor, ama iki ayı aşkın zamandır eğitimin kesintiye uğradığı ilçe veya mahallelerde bu telafi programını hangi zaman dilimi içerisinde uygulanacağı da açıklanmıyor. Çünkü Bakan geriye kalan 4 ayda 2 ay aksamış eğitim-öğretim çalışmalarının ‘telafi’ edilemeyeceğini biliyor.

Eğer Bakan eğitim-öğretimleri aksayan 150 bin Kürt çocuğunu düşünüyorsa, öncelikle sokağa çıkma yasaklarına son verilmesi ve normal eğitim-öğretimi sürdürebilecek koşulların yaratılması için konuşmalıdır. Arkasından da okullara bir genelge göndermeli ve bu öğrencileri sınavlarda aksayan ders konuları ile ilgili sorulardan muaf tutmalı ve psiko-sosyal destek vermelidir. Aksi bir durumda, bu öğrencilerin eşitsiz koşullarda girdikleri bütün sınavlarda başarısız olmalarına peşinen göz yumulmuş olacak ve ağır travmaların yaşanmasına yol açacaktır.

Barış içinde bir yaşam, herkesin kendi anadilinde parasız, bilimsel, demokratik, laik ve nitelikli bir eğitim bütün çocukların ve gençlerin hakkıdır. Bu hakkı hiç kimsenin gasp etme hakkı yoktur. HDP olarak böyle bir eğitim için, parlamento dahil hayatın her alanında mücadeleyi sürdüreceğimizi ve bu mücadeleyi yürütenlerle omuz omuza yürüyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.

Günay Kubilay
HDP Merkez Yürütme Kurulu Üyesi
9 Şubat 2016