Ebru Günay: Yargı talimat alıp harekete geçiyor, yandaş medya algı için infaz yapıyor

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay, şunları söyledi:

Hukuk reformu, adalet gibi kavramları kullanmaya başlayınca hemen ardından büyük hukuksuzlukları barındıran kararlar ve uygulamalar ortaya konuluyor. Daha bu sabah görevleri adaleti ve hukuku savunmak olan 20 avukat arkadaşımız meslektaşımız, aralarında Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Başkanı Bünyamin Şeker’in de olduğu 20 avukat, yine TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Dr. Şehmus Gökalp’in de olduğu birçok kurum temsilcisi bu sabah Diyarbakır’da evleri basılarak, kapıları kırılarak gözaltına alındılar.

Avukatları derhal serbest bırakın

Bu avukatlar her gün, her saat adliye koridorlarında dava takip eden, gözaltı kararı veren savcıların gözüne bakan bir pozisyonda iken, ifadeye çağırmayıp gece yarısı evlerinin basılması ne demek? Bu örnek yargının ne kadar keyfi hale geldiğini, ne kadar sopaya dönüştürüldüğünü somut olarak gösteriyor. Adalet Bakanlığı’na buradan duyuruyoruz: Reform ve adaletten söz edip toplumu kandırmaktan vazgeçin. Adaleti, hukuku katlediyorsunuz her gün. İşi, hukuksuzluğa uğrayan insanlara yardım etmek ve esas olarak da adaleti sağlamak olan avukatları derhal serbest bırakın. 

Siz de aynı sizden öncekiler gibi tetikçi olarak yargılanacaksınız 

Her gün adliyede dava ve savcılıklarda gözaltı takibi yapan avukatların hasta muayene eden hekimlerin ve yine kimi kurum temsilcilerinin iktidarın talimatıyla hukuksuzca gözaltına alınmaları sonrası bir infaz da yandaş medyadan geliyor. İktidarın hukuksuzluklarına, faşizan zorba uygulamalarına toplumda rıza üretmek adına hak savunucularının, muhaliflerin alıkonulmasına ‘terör operasyonu’ diyerek son dakika servis ediyorlar. Siz de aynı sizden öncekiler gibi tetikçi olarak yargılanacaksınız. Çünkü yaptığınız tek şey bu haberlerle faşizme su taşımaktır. Yargı, yandaş basın iktidarın tetikçisi olmaktan vazgeçmeli. Neyse ki özgür kalmaya kararlı basın var ve halkımıza gerçekleri duyurmaya devam ediyor. Buradan bir kez daha özgür basın emekçilerine teşekkür ediyoruz. 

Bu iktidar şahlanışta değil bataklıktadır, reformda değil aldatmacadadır 

AKP-MHP iktidarının yaşadığı ve tüm ülkeye yaşattığı çoklu krizin derinleştiğini, bu iktidarın ülkeyi artık yönetemez hale getirdiğini daha önce defalarca söyledik. Bu iktidar son yıllarda uyguladığı yanlış politikalarla ülkeyi uçurumun eşiğine getirmiştir. Savaş harcamalarından tutalım da israf ekonomisine kadar, ülkeyi soyup soğana çeviren yandaş müteahhitlere kadar iktidarın yol açtığı kriz derin ve yapısaldır. Bu kriz Berat Albayrak’ın istifasıyla ayyuka çıkmıştır. Bu iktidar şahlanışta değil, bataklıktadır. Reformda değil aldatmacadadır. 

Artık yolun sonuna geldiler 

Yaşanan tüm ekonomik krizleri güvenlik siyasetinin arkasına sığınarak gözden kaçırmaya çalışan faşist blok, ekonomik krizi daha fazla örtemediği için tasfiye sürecine girmiştir. Kaçınılmaz son, iktidarı beklemektedir. Halkla inatlaşan, Saray’ın zenginliğinden başka bir şeyi düşünmeyenler, artık yolun sonuna geldiler. 

Kemal Kurkut kararıyla iktidarın reform siyaseti bitti! 

Kendi bekalarının derdine düşen faşist iktidar şimdi de reform adı altında bir takım düzenlemelere gideceğini söylüyor. 18 yıllık AKP iktidarı bunun sayısız örnekleriyle doludur. Her seferinde dağ fare doğurmuştur. Söyledikleri ne bir heyecan yaratıyor, ne de kimse inanıyor! Reform söyleminin nasıl kocaman bir aldatmaca olduğu bu sabah ve bundan birkaç gün önce ortaya çıktı. Hepimizin gözü önünde Kemal Kurkut’u öldüren polis için beraat kararı verildi. O kararla iktidarın reform siyaseti bitti! 

Zulme uğramamayı Kemal’in ailesine de anlatabilecek mi bu iktidar?

İktidar "Geçmişimizin hiçbir döneminde, tıpkı bugünkü gibi, zulüm yoktur, zulme uğrayan görülmemiştir" dediği gün, Diyarbakır'da bir mahkeme, herkesin gözü önünde işlenen bir cinayet için beraat kararı verdi. Zulme uğramamayı Kemal’in ailesine de anlatabilecek mi bu iktidar? 

Kemal Kurkut’un çıplak bedeniyle haykırdığı adalet çığlığı susmayacak 

Tekrar tekrar söylüyoruz. Kemal Kurkut’un çıplak bedeniyle haykırdığı adalet çığlığı susmayacaktır. Katiller, katillerin önünü açan siyasi iktidar ve siyasi iktidarın emir eri olan yargı, er ya da geç bunun hesabını verecektir. Bunun hızlanması için HDP olarak her alanda sizin zulmünüze karşı mücadele edeceğiz. 

Bir parti liderini tehdit eden mafya artığına reform yapacağını söyleyen iktidarın ortağı sahip çıktı 

Sadece Kemal Kurkut kararı mı? Siz reform derken, bir siyasi parti lideri açık açık tehdit edildi. Peki bu mafya artığına kim sahip çıktı? Reform yapacağını söyleyen iktidarın ortağı. Hukukta ve demokraside reform dediğiniz şeyin koca bir yalandan ibaret olduğunu bu halk görüyor. Demokrasi ve hukuk mücadelesi veren partimize yönelik işlediğiniz suçlar demokrasiye yaklaşımınızı ortaya koymuştur. 

Reform söylemleri iktidarın son çırpınışından başka bir şey değil 

Devletin kasasını boşaltan, Kürt sorununu şiddetle bitirmek için devletin tüm imkanlarını seferber eden, Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş bir faşizmi son 5 yıldır Türkiye halklarına yaşatan AKP-MHP iktidarının reform söylemleri siyasi ömrünü tüketmiş, raf ömrü dolmuş bir iktidarın son çırpınışlarından başka bir şey değildir. Size muhalif olan herkesi cezaevine tıktınız, koca bir ülke açık cezaevi gibi yönetiyorsunuz. Devran dönmeye başlar gibi olduğunda, ekonomi iflas ettiğinde, toplum “yeter artık dayanamıyoruz, nefes alamıyoruz” diye haykırdığında, hukukta ve demokraside reform zamanı geldi diyeceksiniz, öyle mi? Cezaevlerindeki kıyameti görmezden gel, bu pandemide bir ülkenin sağlığı ile oyna, işçi ve kadın cinayetlerine dair tek bir önlem alma, mafya ile kol kola her gün tehditler savur; aleni her ırkçı cinayeti cezasız bırak; sonra da ekonomide reform, hukukta seferberlik! Öyle mi? Ülkeyi uçuruma sürükle, sonra kendini kurtarmak için araç değiştirme zamanı de, adaleti ve reformları hatırla! Öyle mi? 

Toplumun sahte reform söylentilerine karnı tok! 

AKP’nin 18 yıllık iktidar pratiği reform pratiği değil, toplumsal değerleri deforme etme pratiğidir. İşlediğiniz günahlar boyunuzu aştı, reform yapacak kudrette değilsiniz artık. Sizin günahlarınızın faturasını bizler ödemeyeceğiz. Kimsenin acı reçete içmeye niyeti yok.  O reçeteyi bu defa siz ve yandaşlarınız içeceksiniz. Bu kriz Saray’ın krizidir, AKP-MHP iktidarının krizidir ve makyaj düzenlemelerle ne biter, ne de çözülür. Toplumun sahte reform söylentilerine karnı tok! 

Kürt anasını görmesin diye savaşı körükleyenler reform yapamazlar 

Hem içeride hem dışarıda Kürt anasını görmesin diye savaşı körükleyenler reform yapamazlar. Kürt sorunu demokratik bir temelde çözülmeden hiçbir reform siyaseti başarıya ulaşamaz. Yapacakları en hayırlı iş bir an önce istifa edip ülkenin başına daha fazla bela olmaktan vazgeçmektir. 

Erkek devlet şiddetine karşı 25 Kasım’da sokaklarda ve meydanlardayız 

Cezasızlık politikaları kadına yönelik işlenen suçlarda da yaygın biçimde yürürlükte. Hele ki bu suçların failleri iktidar veya bağlantılı kurumlarda görevli olan kişilerse cezasızlık, sistematik bir hal almaktadır. Çünkü ırkçılık gibi cinsiyetçilik de birçok devlet kurumuna yerleşmiş durumdadır. İçişleri Bakanlığı'nın kadın cinayetlerinin azaldığını duyurduğu ve Adalet Bakanı Gül’ün "Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Yargı konjonktüre, birilerinin dediğine bakmaz. Anayasa'ya bakar" dediği hafta olan kadına yönelik şiddetle mücadele haftasında, 72 yaşındaki kadının boğazını keserek katleden ve müebbetle yargılanan sanıklar tahliye edildi. Yapılan itiraz üzerine yeniden tutuklama yapıldı. Ancak kamuoyunda tepkiler yükselmezse bu sanıklar tutuklanmayacaktı. Kadınların ortak mücadelesini, dayanışmasını ve kadın ittifakını büyüterek her türlü devlet ve erkek şiddetine karşı bu 25 Kasım’da da sokaklarda ve meydanlardayız! Buradan mücadele eden ve alanlarda olan kadınları selamlıyorum. 

Pandemi yasaklarının amacı bütün sorumluluğu halkın sırtına yüklemektir 

Pandemi gündemi, halen ülkenin en önemli ve yakıcı gündemi olmayı sürdürüyor ne yazık ki. Sağlık Bakanlığı'nın yalan yanlış verilerine göre bile günlük ölüm sayısının 100’ün üzerine çıktığı koşullarda iktidar dalga geçer gibi yasaklar getirdiğini duyurdu. Alınan yasaklama kararlarının tek bir amacı vardır; halkın tepkisini azaltmak, kendi üzerinden sorumluluğu atarak salgının tüm yükünü halkın sırtına yüklemek! Hafta sonları akşam 20:00 ile sabah 10:00 arası aldıkları sokağa çıkma yasağı kararı bunun en net göstergesidir. İktidar, pandemiye karşı önlem alıyormuş gibi yaparak aslında daha büyük sorunlara yol açmaktadır. 

İktidarın bekasını önceleyen tutumu sağlık emekçilerini tüketiyor

AKP-MHP iktidarının sermayenin çıkarlarını koruyan, kendi bekasını önceleyen tutumu can kayıplarını artırıyor, sağlık emekçilerini tüketiyor. Sağlık çalışanları nöbetle birlikte 36 saat çalışıyor. Koruyucu tedbirler yeterli düzeyde değil. Salgınla mücadele etmek zorunda kalan sağlık çalışanları, ağır bir viral yükle hastalığı çok daha ağır geçiriyorlar, yaşamlarını yitiriyorlar. Dünyada yapılan çalışmalarda sağlık çalışanlarının pandemiden 4.14 kat daha fazla etkilendiği kanıtlandı. Covid-19, 130 ülkede meslek hastalığı olarak kabul edildi ve uygulamaya geçildi. Eğer salgınla mücadele etmek gibi bir derdi varsa iktidarın, öncelikle sağlık emekçilerini korumalı ve sağlık emekçilerinin Covid-19’un meslek hastalığı olarak tanınması talebini kabul etmelidir. 

Yoksullar umurlarında değil zenginler daha zengin olsun derdindeler 

Sağlık Bakanı koronavirüs salgınının kontrolden çıktığını itiraf etti. O halde buna uygun ciddiyette tedbirler alınmalıdır. Acil, zorunlu üretim dışındaki tüm üretim durdurulmazsa bu salgını önlenme ihtimali yoktur. Günübirlik işlerde çalışanlar, taşeron firmalarda çalışmak zorunda kalanlar ve fabrikalarda çalışanların temel ücretlerinin ödenmesi, elektrik, su, ısınma gibi zorunlu giderlerin devlet tarafından karşılanması bir zorunluluktur. Fakat yoksullar, işçiler, emekçiler bu iktidarın umurunda değil. Onlar sadece çarklar dönsün, zenginler daha çok zengin olsun derdinde. Bakın, pandemide ezilen işçi ve emekçiler açlık ve yoksulluğa mahkum edilirken, İktidar sermayeye vergi afları getirirken, teşvikler öderken halka ne demektedir; maske takın, ellerinizi yıkayın, akşam 8’den sonra sokağa çıkmayın! 

Salgında yaşamını yitirenleri bile doğru söylemekten aciz bir iktidar salgını önleyemez 

Tedbir adı altında uygulanan yaşa dayalı ayrımcılık ise salgına karşı bir önlem değil, daha olumsuz sonuçlar doğuracak bir uygulamadır. Sosyal iletişimin azaldığı koşullarda ileri yaştaki insanlarda bellek sorunu daha ağırlaşmaktadır. Öte yandan fiziksel anlamda egzersiz yapmamak, düzenli yürüyüşe çıkmamak hem var olan kronik sağlık sorunlarını artırmakta hem de yeni sağlık sorunları ortaya çıkarmaktadır. O nedenle bu süre içerisinde 65 yaş üstü insanlarımızın fiziksel aktivitelerini sürdürebilecekleri ortamların oluşturulması gerekmektedir. Salgın bir güvenlik sorunu değildir. Sokağa çıkma yasakları ile bu sorun çözülemez. İnsanların açık havada, fiziksel mesafeyi koruyarak bulunabilecekleri ortamlar yaratılmalıdır. Eğer iktidar en başından beri bu süreci yönetebilseydi 11 binin üzerinde insanımızı kaybetmeyecektik. Ki bu rakam Sağlık Bakanlığı’nın verdiği eksik, yanlış rakamdır. Salgın nedeni ile yaşamını yitirenlerin sayısını bile doğru söylemekten aciz bir iktidarın bu salgını önleyemeyeceği açıktır. 

475 baz puan faiz artırımı gerçek enflasyonu ortaya çıkarmıştır 

İktidar ne kendisini, ne ekonomiyi, ne ülkeyi ne salgını hiçbir şeyi yönetememektedir. Bakın Merkez Bankası 19 Kasım 2020 Para Politikaları Kurulu toplantısında aldığı karar ile faiz oranın 475 baz puan arttırarak 10,25’ten 15,00’e çıkardı. Zaten hali hazırda kağıt üstünde politika faizi 10,25 görünse de 14.72 oranı üzerinden işlem görmekteydi. Sadece bugün bu durum resmileşti. Şimdi 16 ay içerisinde 3 merkez bankası başkanı, bir de yeni Hazine ve Maliye Bakanı deneyimliyoruz. Nedeni ise faiz oranı ve enflasyon ilişkisi. AKP Genel Başkanı 'faiz sebep enflasyon sonuçtur' tezinden vazgeçmiyor. Bu aslında şu demek; TÜİK zaten gerçek enflasyon rakamını vermiyor. Normal şartlar altında bir ülkede enflasyon oranından daha düşük faiz oranı olması söz konusu değil. Bugünkü 475 baz puan faiz artırımı bizlere Türkiye’deki gerçek enflasyonu da göstermiştir. Her kurum birbirini yalanlayarak gerçeği istemeden de olsa eşeleye eşeleye işte böyle karşımıza çıkarıyor. Yüksek faiz demek halihazırda ivmesi olmayan ekonominin frenlenmesi demektir. İşte bu durum da ekonomide mevcut durumu yani yavaşlamayı gösteriyor. 

İşsizlik, yoksulluk ve açlıktan, faşizm ve teklikten hep birlikte kurtulacağız 

Ekonomiyi ve buna bağlı olarak Türkiye’yi iflasa götüren politikalar sokakta ve anketlerde AKP’nin yüzüne bir tokat gibi çarpınca şimdi her alanda reform yapmaya, rasyonel olmaya karar verdiler. Öncelikle şunu net bir şekilde belirtmek isteriz; Türkiye halklarının karşısına çıkıp israfın, rantın, talanın, yolsuzluğun itirafını açıklamadan ve hesap vermeden tek elden politika değişimine karar vermek sizin haddinize değildir. Biz bu tablonun kader olmadığını biliyoruz. İşsizlik, yoksulluk ve açlıktan, faşizm ve teklikten hep birlikte kurtulacağız. 

Kuzey Suriye’de insanlık suçu işleyenleri desteklemekten vazgeçin 

Diğer önemli bir konu da Türkiye’nin kontrolündeki Kuzey Suriye topraklarında cihatçı gruplarca yaşanan hak gasplarıdır. Sivillere yönelik suç makinesine dönüşen bu gruplar, kadınlara, çocuklara işkence etmekten tutalım, doğal kaynakların talanına kadar birçok suç ile gündeme geldiler. Şimdi de tarihi mekanları yağmalama ve talan etme ile gündeme gelmeye başladılar. TSK’nın destek verdiği cihatçı gruplar Girê Spî kantonundaki tarihi mekanları hedef alarak buraları talan ediyor. Yerel kaynakların aktarımına göre binlerce yıllık geçmişe sahip olan Til Dehlîz, Til Sehlan, Sebî Ebyed ve Faw höyükleri, şimdiye kadar işgalci gruplar tarafından talan edilen tarihi mekanlardan sadece birkaçı. İktidara çağrımızdır; kendi denetiminizdeki bu alanlarda insanlığın ortak değeri olan tarihi mekanların talanını durdurun. İnsanlığa karşı suç işleyen bu grupları desteklemekten vazgeçin ve Kuzey Suriye halklarının kendi topraklarına dönmelerinin önünde engel olmaktan çıkın. Aksi takdirde orada işlenen her suçun ortağı olmaktan kurtulamayacaksınız.

Em jî piştgiriyê didin banga yekîtiyê 

Hevalên hêja; du roj berê li Amedê çalakiyeke xurt hate lidarxistin. Sazî û partiyên Kurdan bi yekdengî bangewaziya yekîtî û diyalogê kirin. Ji bo xurtkirina aştî û aramiya nav Kurdan derketin qadan. Ev çalakiyeke gelek giring bû û wek HDP em jî piştgiriyê didin wê bangê. Îro ji her rojê zêdetir pêdiviya Kurdan bi diyalogê heye. Divê Kurd hemû pirsgirêkên xwe di nav hevdu de, bi riyên aştiyane, bi diyalogê çareser bikin. Lewre dijminên gelê Kurd sedan sal in bi hemû hêz û pergalên xwe dixwazin Kurdan ji hev biqetînin. Ji bo ku Kurd ji hev dûr bikevin hemû dek û dolaban dişixulînin. Dixwazin nakokiyan, fitne û fesadiyê di nava Kurdan de derxînin û desthilatdariya xwe xurttir bikin. Ew jî dizanin, gelê Kurd bi hemû herêm û rêxistinên xwe çiqas ji hev dûr bikeve ew ê ewqas serkeftî bin û armancên xwe yên qirêj wê ewqas bi hêsanî bi kar bînin. 

Ji bo avakirina yekîtiya gelê Kurd, çi bar bikeve ser milê me em amade ne 

Em bi zimanekî eşkere dibêjin! Kurd çiqas ji hev dûr bikevin, dijminên wan wê ewqas şa bibin. Divê em hemû hişyar bin. Divê mirad û armanca me ya herî mezin, parastina berjewendiyên gelê Kurd be. Li ser vî esasî divê em li vî welatî xwişk û biratiyeke rasteqîn û mayînde ava bikin. Ji bo ku siberoja me tarî nebe û kêfa dijminên me bi me neyê, divê em bi hev re bên girêdan! Em ji bîr nekin, miletek an jî welatek çiqas ji yekîtiyê dûr ketibe, ewqas zû hilweşiyaye. Hêviya me ew e ku ne tenê li qada siyasî, li hemû qadên jiyanê ev bangewaziya yekîtiyê xurt bibe. Em jî dibêjin ji bo avakirina yekîtiya gelê Kurd, çi bar bikeve ser milê me em amade ne. Em tu car xwe nadin alî. Heta serfiraziyê.

Di her alî de çareserî, girêdayî çareserkirina pirsgirêka Gelê Kurd e 

Hevalên hêja; ev hefteyek e, hikûmet dibêje reform û reform! Piştî 18 salan, dîsa dibêjin reform. Dîsa bi zimanekî vala dixwazin gel bixapînin. Ya rastî ew li xwe mikur tên. Ev îtîrafa çi ye: Ya têkçûnê ye. Ya hilweşînê ye. Ya çûyînê ye. Êdî ew jî qebûl dikin ku gotinên wan nemane! Em wek HDP dibêjin: Ger hûn dixwazin reformê bikin, di serî de berê xwe bidin pirsgirêka Gelê Kurd! Çimki pirsgirêka Gelê Kurd, di vî welatî de bingeha her tiştî ye. Di aliyê aboriyê de, di çandî, civakî, siyasî, dadmendî de… Di her alî de çareserî, girêdayî çareserkirina pirsgirêka Gelê Kurd e. Lê belê bi êrişan, bi şerê taybet, bi feraseta tasfiyeyê, bi bêhiqûqiyê, bi rêbazên şoven û neteweperestiyê hûn nikarin tu tiştî çareser bikin. Heta ku hûn li İmraliyê tecrîdê bimeşînin, hûn nikarin reformê bikin. Îro bêhiqûqiya herî mezin bi tecrîdê tê meşandin. Berî her tiştî dawî li tecrîdê bînin. Gelek spas.

Pirs: Hûn li bendê ne ku hikûmeta AKP’ê careke din proseyeke aştiyê bide destpêkirin?  

Êdî tu gotinên wan nemaye, êdî ji bo AKP’ê dema têkçûnê dest pê kiriye. AKP êdî hildiweşe û desthilatdariya wê jî bi dawî dibe. Cardin dixwazin bi gotinên vala gelê Kurd bixapînin. Ger dilê wan û gotinên wan rast be, mirov dikare li kirinên wan binihêre. Ez cardin ji vir dipirsim: Eger wê proseyeke nû bidin destpêkirin, gelo çima hê jî operasyonên qirkirinê dikin? Gelo çima êrişî partiya me dikin? Çima îro li Amedê mirov tên binçavkirin? Çima qatilên Kemal Kurkut hatine beratkirin? Divê ev bersiva van bidin. Mixabin, dilxwazî û samimiyeta wan ne rast e. Ji ber ku dixwazin kêmasî û qelsiyên xwe bi van gotinan veşêrin. 

20 Kasım 2020