
Tecridin kaldırılması amacıyla Leyla Güven öncülüğünde bugün 128’inci gününe giren açlık grevlerine ilişkin Diyarbakır il binamızda basın açıklaması yapıldı. Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcümüz Ayşe Acar Başaran ve Diyarbakır Milletvekilimiz Musa Farisoğulları'nın yaptığı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
Musa Farisoğulları:
Wek hun dizanin, 128 roje bi pêşengiya Hevseroka KCD, Parlamentera me ya Colemêrgê Leyla Guven, çalakiya xwe ya birçîbûnê berdewam dike. Girtiyên azadiyê, her wiha li çar parçeyê Kurdistanê, li Başur, Avrupa, Qanada’yê berxwedanên grevên birçîbunê dewam dike. Merheleya ku çalakî ketiyê merheleyek xeterî ye. Berxwedana gelê me berdewam e. Divê êdî destkeftiyên xwe niqaş nekin, nedin niqaşkirin. Em helwesta xwe ya li hemberî van êrişên faşizan niqaş nakin. Heya ku tecrîda li ser birêz Ocalan berdewam bike dê ev berxwedan berdewam bike. Bi ser me de tên raste lê berxwedana me bêhempaye.
Em nikarin sivik û rojane nêzikê vê çalakiyê bibin
Ev berxwedan li çaraliyê cihanê belav bûye. Divê gelê me bizanibe hevalê me berxwedana dane destpêkirin êdî jiyana wan di xetiriyê de ye. Em nikarin sivik nêzik bibin, em nikarin rojane nêzik bibin divê em bibin dengê wan û berxwedana wan bilind bikin. Em bibin dengê wan û çavkaniya wan. 3 parlamenterê me îro 3ê Adarê de destpêkirin 2 hevalê me yên din jî di 8ê adarê de dest bi çalakiyê bikin. Divê em li derdorên hevalên xwe xelek bibin divhe em van onlukan li xwe bikin û bêjin divê em bêjin divê çalakiyê de ne.
Hêzên dewletê gelek caran partiya me dorpêçkirin û hevalên me binçav kirin
Heya niha gelek caran hêzên dewletê partiya me dorpêçkirin û hevalên me binçav kirin. Duh di şefeqa sibê de dîsa bi ser partiya me de girtin û 3 hevalên me binçavkirin. Hevalê me berxwedana xwe di binçavan de berdewam dikin. Êdî hevalên me tiştên biçûk nafikirin. Ew dixwazin îrade ma bişkinin divê em îradeya xwe mezin bikin. Êdî divê merheleyê de îradeya gelê kurd li dinyayê tê nasin. Greva birçîbûnê jî li ser vê esasê bi biryardarî hatiye girtin. Divê em zêdetir li hev xwedî derkevin.
Em nikarin derketina cenazeyek qebûl bikin
Heya ku ev tecrîd li ser rêberê kurd neyê şikandin ev berxwedan dê berdewam bike. Çalakiya birçîbûnê jî li ser vê esasê qerar hatiye girtin. Divê em li hemberî faşizmê û zordariyê berxwe bidin em bibin dengê hevalên xwe. Cenazeyek derkeve û şehadetek çêbe nayê qebûl bikin. Divê em li gor vê tevbigerin hemû gelhe me li hemberî vê zilmê berxwe bidin. Em slav û hurmetê xwe li gelê dikin. Divê embibin yek em îradeya xwe xurt bikin li dijî vê faşizm û zordarî, Wekî din tû wezîfe ji me re nehîştine. Ez we slav dikim.
Ayşe Acar Başaran:
Vekilimizin de ifade ettiği gibi dünyanın dört bir yanında ve zindanlarda 1 Mart’a kadar 335 tutsak ve 1 Mart’tan sonra binlerce tutsak Sayın Öcalan üzerinde yürütülen mutlak ve hukuksuz tecridin kaldırılması için açlık grevi eylemi sürdürüyorlar. Şu anda, ilk gruptaki yoldaşlarımız 90'lı günlere geldiler. Biz bu süreç içinde onların talebinin Kürt halkının, kadınların, Türkiye halklarının, Orta Doğu’nun talebi olduğunu her yerde ifade ettik.
Tecrit Türkiye’de bir yönetim biçimi haline geldi
Tecridin aslında İmralı’dan başlayıp Türkiye’de bir yönetim biçimi haline geldiğini, Türkiye'nin izolasyon politikası altında olduğunu hepimiz ifade ettik. Tecridin bir savaş politikası olduğunu, kırım politikası, halkları birbirine kırdırma politikası olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Barış iklimi için bedenlerini açlığa yatırdılar
Binlerce yoldaşımız, DTK Eş Başkanımız ve Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven öncülüğünde, Kürt halkının ve Türkiye halklarının barış ikliminin oluştuğu bir ortamda yaşayabilmesi için 3 yıldır devam eden bu kırım politikasına dur demek için bedenlerini açlığa yatırdılar.
Kritik aşama geçildi
Artık Leyla Güven ve zindandaki tüm yoldaşlarımız kritik aşamayı geçti. Daha önceki açlık grevi deneyimlerinde de gördüğümüz kritik aşamanın birkaç verisi karşımızda. Bu bilgiler cezaevlerinden peyderpey geliyor. Vücutta kanama, halsizlik, yürümede zorlanma, mide krampları... İlk grup arkadaşlarımızda bu semptomların çoğu görülmektedir. Özellikle Van'da, Gebze’de, Tarsus’ta, Amed’de ilk grupta olan arkadaşlarımız artık bu kritik aşamayı aştı. Bu yoldaşlarımız greve başladıklarında ölüm orucundan farklı olarak bir amaca yönelik, bir amaç uğrunda direnişle seslerini yükseltme eylemi gerçekleştirdiler. Bizim de görevimiz bu yoldaşlarımızı sesine ses vermektir.
Bağırsaklarda kanama, ışığa ve sese duyarlılık, kan kusma...
Şimdi, sadece birkaç örnek vereceğim. Ama ilk gruptakilerin aynı semptomlarla karşı karşıya olduğunu bilmeniz gerekiyor. Cihan Tamur, Van Cezaevinde. 90’ıncı gününde burnundan kan aktığı, böbreklerinde yoğun ağrıların olduğu bilgisi ailesi tarafından iletildi. Yine bunun yanında Van Cezaevi’nde ve Van’daki 152 arkadaştan biri olan Azim Sökemen yoldaşımız, mide krampları, baş ağrıları, şeker ve tuz alımında zorlanma yaşıyor. Yine Van Yüksek Güvenlik’te Şahin Öncü arkadaşımızın bağırsaklarında kanama var. Mide krampları olduğu ve kalp hastası olduğu için her an kalbinin durabileceği iletildi. Tarsus Cezaevi’nde Dilbirin Turgut arkadaşımız iki defa üst üste kan kusmuş ve yoğun, katılaşmış bir kan. Kadın yoldaşımız Hepatit B hastası. Boğazında ve midesinde oluşan sorunlar nedeniyle sıcağı algılayamıyor, bir şeyler içerken bile ne kadar sıcak olduğunu hissetmiyor. Dün yine Gebze’de avukatlar bize; ilk gruptaki arkadaşlarda sese ve ışığa hassasiyet oluştuğu, kendilerini ifade etmekte ve bir şeyleri hatırlamakta zorlandıklarını ifade ettiler. Daha önceki grev deneyimlerinden biz bunlara aşinayız. Bu sonuçlar artık kritik aşamaya geldiğimizin göstergesi.
Yoldaşlarımız yaşamak ve yaşatmak için bu greve başladılar
Onun için bir dakika hatta bir saniyenin bile ne kadar önemli olduğunu bilerek yaklaşmak zorundayız. Bu yoldaşlarımız ölmek için greve başlamadılar. Bu yoldaşlarımız yaşamak daha güzel, özgür yaşamak, demokratik bir ortamda barış içinde yaşamak için bu greve başladılar. Ve hepsini yaşatmak da; onları, kendimizi yaşatmak da bizlerin sorumluluğumuz. Başta en büyük sorumlu olan iktidara sesleniyoruz.
Grev kırıcılık yapmayın, talepleri dikkate alın
Grev kırıcı olmak hiç kimseye bir şey kazandırmayacaktır. Aileler üzerinden baskı olduğunu biliyoruz. Bu direnişin sonuçlanmasının tek bir yolu ve yöntemi var: Gelin kendi yasalarınıza, imzaladığınız uluslararası sözleşmelere uyun. Bugün binlerce insan Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında siz kanunlarınızı uygulayın diye açlık grevindeler. Gelin altında kalacağınız, hesabını veremeyeceğiniz bir sonuç ortaya çıkmadan Sayın Öcalan üzerindeki bu tecridi kaldırın.
Kenetlenirsek kıramayacağımız hiçbir faşizm yok
Bir ikinci çağrımız da kamuoyuna duyarlı halkımıza; bugün değilse ne zaman? Bugün sesi yükseltmenin, bu talebi her yerde dillendirmenin ve bu talep etrafında kenetlenme zamanıdır. Hiçbir arkadaşımızın talebi kendileriyle ilgili değildir. Tam da bu sessizliği kırmak bize uyguladıkları bu mutlak sindirme politikalarını kırmak için grevdeler. Kenetlenir ve yekvücut olursak karşımızda duracak hiçbir güç yoktur. Durduramayacağımız hiçbir tecrit, kıramayacağımız hiçbir faşizm yoktur. Bütün halkımızı da tutsakların sesine ses vermeye ve bu talep etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz.
15 Mart 2019