DTK'nin iki gündür "Demokratik Ulusu ve Özgür Yaşamı İnşa Ediyoruz" şiarıyla gerçekleştirilen 7. Olağan Genel Kongresi'nde yeni eş başkanlar ve organlarda görev alacak isimlerin belirlenmesi amacıyla seçimler gerçekleştirildi. Kongrenin ilk gününde HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve HDP milletvekilleri katıldı. İkinci günde PYD Eş Başkanı Asya Abdullah'ın yaptığı açılış konuşmasının ardından basına kapalı devam eden kongrede, DTK Sözleşmesi'nin sunumu yapılarak, karar önergelerinin delegasyona sunumu ve onaylanmasıyla gündem maddelerinde sona gelindi.

Ardından DTK'nin yeni eş başkanları divana önerildi. Divana yeni eş başkanlık için Hatip Dicle ve Selma Irmak sunuldu. Yine DTK bünyesinde Eş Başkanlık Konseyi ve diğer organlar içinde isimler tek tek delegasyona okundu.

Ardından seçim için sandıklar kuruldu. Tek liste ile gidilen seçimlerde delegelerin verdiği oylar sonucunda Hatip Dicle ve Selma Irmak eş başkanlığa seçildi.

Eş Başkanlar seçilmelerinin ardından teşekkür konuşmaları yaptı. Irmak, Kürtçe yaptığı konuşmasında "Özgürlük yürüyüşü değerlere bağlılıkla yürüyecektir" diyerek, onlarca yıldır bu topraklarda bütün zorluk ve zulümlere rağmen özgürlük yürüyüşünü sürdüren halkın neferi olacaklarını söyledi. Irmak, "Demokratik bir toplum inşa ediyorsak, özgür bir toplum ve demokratik bir ulus inşa edeceksek, kadının ruhuyla kendimizi görmeliyiz. Kadın gözüyle dünyaya bakmalıyız" dedi. Irmak, bugünlere kadınların verdiği emeklerle geldiklerini söyleyerek tüm Kürdistani kadınlara teşekkür etti. Kürdistan'ı bir bahçe olarak değerlendiren Irmak, bunun da Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Süryani, Alevi gibi birçok halk ve inançtan oluştuğunu ifade etti.

Irmak, bugüne kadar direnerek geldiklerini ve Kuzey Kürdistan'da demokratik toplumu inşa mücadelesini verdiklerini söyleyerek, "Bu kongre omuzlarımıza büyük bir yük yüklüyor. Bize inanarak oy veren halkımıza teşekkür ediyoruz. Bu bize büyük sorumluluklar yükledi. Süreç on yıl önceki gibi değil. Şimdi olanaklarımız daha fazla. Kadınlar artık toplumun öncülüğünü yapıyor. Kürt halkı sistem ve kurumlarını inşa ediyor. Kısacası yol ve yöntem ile olanaklar şimdi daha iyi. Bizim omzuma düşen çalışmalarımızı daha da yükseltmek. Bize düşen dört parça Kürdistan'da inançları, halkları ve kimlikleri bir araya getirerek parçalar arasında köprüler kurmaktır" diye konuştu.

Konuşmasının devamında bütün halklar için mücadele edeceklerini ifade eden Irmak, "Kongremizi gerçekleştirdiğimiz gün 6-7 Eylül olaylarının yıldönümüydü. Bugün bir leke olarak bu devletin tarihinde kalmıştır. Bir kez daha bunu kınıyoruz. Bunların hesaplarını sormakta bizlerin omuzlarındadır" dedi.

Irmak, İstanbul'da yaşanan iş kazasında yaşamını yitirenleri de anarak, "Bu kazada yaşamını yitirenlere rahmet ailelerine sabır diliyoruz" dedi. Ortaklaşarak özgür ve özerk bir Kürdistan kuracaklarını belirten Irmak, tüm seçilenlere başarı dileklerinde bulunduktan sonra "Yolumuz açık olsun, başarı Kürdistan'ın olsun" diyerek sözlerini tamamladı.

Irmak'tan sonra konuşmasını yapmak üzere Hatip Dicle sahneye çıktı. Alkışlar eşliğinde kürsüye gelen Dicle de konuşmasını Kürtçe yaptı. Tüm katılımcı ve delegeleri selamlayan Dicle, kongreye katılan herkesi selamladıktan sonra 2009 yılında yapılan kongrede yine DTK Eş Başkanı olarak seçilmesinden 12 gün sonra KCK operasyonları çerçevesinde tutuklandığını hatırlattı.

4,5 yıl aradan sonra yeniden DTK Eş Başkanı seçilmesinin "demokrasi dışı güçlere bir yanıt" olduğunu vurgulayan Dicle, "Yine benim şahsıma olan güveni de gösteriyor. İnanın sizlere layık olmak öncelikli hedefim olacak. Sizlerle birlikte çalışma yürüteceğim. DTK Kongresi'nin misyonu Kuzey Kürdistan'da ulusal bir birliği kurmak. Bütün ayrılıkları zenginlik olarak algılıyoruz. Doğrudan demokrasi ve radikal demokrasinin uygulamaya girmesi için meclisler oluşturulacak. Bunun için bugüne kadar çok değerli çalışmalar yürütülmüştür. Şüphesiz eksiklikler yaşanmıştır ancak beklenti ve temennimiz o ki özerk Kürdistan'ın Kuzey Kürdistan'da kurulması için bizlerin yoğun bir çalışma yürütmesi gerekir. Çünkü bütün Kürdistan şehitlerinin gözleri üzerimizde" diye konuştu.

Konuşmasına Kürtlere yönelik saldırılara da değinen Dicle, PKK, YPG ve peşmergenin karşılık vermesiyle IŞİD gibi çetelerin saldırılarının yenik düşeceğini ifade etti.

Dicle, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: "Bütün farklılıklar ve halklar Kürt Özgürlük Hareketinin güvencesi altındadır ve böyle de olmaya devam edecektir. Bizler Kürt Özgürlük Hareketi'nin başlattığı diyalog sürecinin müzakereye evrilmesini istiyoruz. Yol haritasının açıklanmasını bekliyor, devletin de anayasal zeminde değişikliklere gitmesi gerektiğine inanıyoruz. Başkan Öcalan ve siyasi tutsakların serbest kalması için hemen gerekenlerin yapılması gerekiyor. PKK'nin terör listesinden derhal çıkarılması gerekiyor. Yarından itibaren çalışmalarımıza başlayacağız. Kürt halkının sorunlarının çözümü için bir planlama yaparak başarılı olacağımıza inanıyoruz. Bu duygularla sizleri selamlıyorum. Şehîdlerin manevi gücüyle yüzde yüz başaracağız. Her daim direnin ve sağlıcakla kalın."

Yeni eş başkanlar Hatip Dicle ve Selma Irmak'ın yaptığı teşekkür konuşmalarının ardından sonuç bildirgesi, Kürtçe ve Türkçe olarak deklare edildi. Bildirgenin Türkçesi Ayhan Bilgen tarafından okundu. Bildirgede kongrenin 501 delege, Kürdistan'ın dört parçasından, Türkiye ve Avrupa'dan siyasi parti temsilcileri, sivil toplu örgütleri ve şahsiyetlerden oluşan 300'e yakın konuk ve 50'ye yakın gözlemcinin katılımıyla gerçekleştiği ifade edildi.

Bildirgede, siyasal süreç, Kürdistan ve bölgede yaşanan durum, inşa, DTK'nin misyon ve sorumlulukları konularının gündemine alan kongrenin önemli bir tartışma ve kararlaşma düzeyine ulaştığı kaydedildi.

Devamında ise yine "Genelde Ortadoğu'da, özelde ise Kürdistan coğrafyasında adı konulmamış bir 3. Dünya Savaşı durumu yaşanmaktadır. Ortadoğu'da yaşanan bu savaş tüm bölge halklarının güvenlik ve geleceğini tehdit etmekle kalmıyor etnik, inanç ve kültürel soykırım gibi tarihsel hafızalardan silinmeyecek ağır sonuçları doğuruyor. Rojava, Şengal, Telafer ve Filistin'de yaşananlar bunun somut ifadesidir" denildi.

Bildirgenin devamında şu ifadeler yer aldı:

"Tüm bu gelişmeleri öngören Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan yaşanabilecek olası gelişmelere ısrarla dikkat çekerek bölge ülkelerinin demokratikleşme temelinde dönüşüm geçirmelerini, Kürdistani güçlerin de varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama temelinde bir an önce Ulusal Kongre'yi toplayarak sürece hazır hale gelmelerinin gerekliliğini ortaya koymuştu. Bölge ülkeleri bu uyarıları dikkate almayarak aksine savaşı derinleştirecek ilişki ve arayışların içine girmişlerdir. Ayrıca Kürdistan Ulusal Kongresi'nin toplanmamasına yönelik başta Türkiye olmak üzere diğer bölge devletleri engelleyici tutumlar içinde olmuşlardır. Tüm bu gelişmeler öngörülürken Kürt siyasi parti ve oluşumlarının dıştan dayatılan engellemelere rağmen ulusal birlik temelinde bir kongreyi gerçekleştirememesi tarihsel vebali ağır olan gelişmelerin yaşanmasına yol açmıştır.

Bu gelişmeleri değerlendiren kongremiz, hiçbir mazerete sığınmadan bir an önce Ulusal Kongre'nin toplanma çağrısını yinelemektedir. Gecikmişte olsa gerçekleştirilen sınırlı ulusal birliğin, halklarımızın saldırılara karşı savunulması, IŞİD saldırılarının püskürtülmesi ve Kürdistani halkların dayanışması açısından ne denli önemli olduğunu yaşanan gerçeklik göstermektedir.

Bu realiteden de anlaşıldığı gibi Kürdistan ve Mezopotamya halkları açısından ortak savunma gücünün nedenli hayati önemde olduğu ortaya çıkmıştır. Yine Rojava'da yaşanan sürecin ortaya çıkarttığı umut da bölge halklarının geleceğini şekillendirecek niteliktedir. Halkların birlikte barış içinde yaşamı için örnek model oluşturan kantonlar, demokratik ulus perspektifinin, geçen yüzyıldan devralınan ulus devlet tahribatının panzehiri olduğunu göstermiştir. Bir yandan kendi ayakları üzerinde durabilecek alt yapısını inşa ederken diğer yandan Şengal vahşetinden kaçanlara ev sahipliği yaparak tüm halkların takdirini toplayan Rojava halkı bu durumu kendi öz gücüne dayanarak oluşturduğu öz yönetimlerinden almaktadır. Rojava'da oluşturulan demokratik yönetim modelinin bölge halklarının özgür geleceği için bir çözüm seçeneği olarak gören kongremiz, halkları yerinden ederek değil, yaşadığı topraklarda öz yönetim modeliyle varlıklarını sürdürmelerini önemser. Bu gerçeklikten hareketle Şengal'in otonom statüye kavuşturularak, yerinden edilen Şengallilerin topraklarına geri dönmelerinin sağlanması için gerekli girişimlerde bulunur.

Kongremiz; Yerel, ulusal ve ululararası hiçbir gücün karşında duramadığı çeteci güçlere karşı halkların savunmasını ağır bedeller ödeyerek gerçekleştiren YPG ve HPG güçlerinin uluslararası mekanizmalar tarafından halk savunma gücü olarak tanınmasını ve PKK'nin "terör örgütleri'' listesinden çıkartılmasını bir zorunluluk olarak görmektedir.

Diyalog sürecinde gelinen aşamayı gündemine alıp değerlendiren kongremiz, AKP hükümetinin çözüme dair tatmin edici bir adım atmadığını vurgulamıştır. Bir yandan IŞİD vb. yapılara destek vererek Kürt kazanımlarını bastırmaya çalışırken diğer yandan orta doğunun kaotik gerçekliği içinde Kürt halkının katliamla karşı karşıya olduğu bir ortamda çözüm süreci adına silahsızlanmayı ilk seçenek olarak dayatması tasfiyeden başka bir durumu amaçlamadığını değerlendirmiştir. Gerçekliği olmayan seçenekleri dayatıp esasta yapması gerekenleri öteleyen tutumlarına rağmen Kürt Halk Önderi ve özgürlük hareketi çok zor şartlar altında diyalog sürecinin kopmaması için yoğun çaba sarf etmiştir. Bu çabaların sonuç alıcı bir müzakere ve kalıcı bir barış sürecine dönüşmesi için öncelikli olarak Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürce hareket edeceği koşulların sağlanması, diyalog sürecinden müzakere sürecine geçişte katkı sunacak kesimlerin dahil edilmesi, hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması, TMK'nın kaldırılması, seçim yasasının demokratikleştirilmesi ve bunlarla birlikte anadil hakkının ve demokratik özerkliğin esas alınacağı yeni bir anayasanın yapılması acil bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır.

Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün teminatı olarak kabul eden kongremiz, kadına yönelik her türlü ayrımcılık, şiddet ve toplumsal eşitsizlik ile mücadeleyi öncelikli görevleri arasında görerek, bunların giderilmesi için başta kendi örgütsel mekanizmalarında olmak üzere eşit temsiliyetin yaşamın tüm alanlarında uygulamayı vazgeçilemez görev sayar.

Emek sömürüsü, çocuk istismarı, madde bağımlılığı, ötekileştirilen kimlik ve yaşam biçimlerine yönelik ayrımcı politikalara karşı mücadele etme kararlılığını ortaya koyan kongremiz, farklılıkların kendi özgünlüklerinde özgürce yaşamasına ilişkin çalışmalar yürütür.

Toplumsal taleplerin siyasal karar süreçlerine etkin biçimde katılım mekanizmalarının oluşturulmasını gündemine alan kongremiz, en yerelden başlayarak doğrudan demokrasiyi kurumsallaştırarak, demokratik özerkliği tüm boyutlarıyla inşa etmeyi hedeflemiştir. Ahlaki ve politik toplum esasları üzerinden demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile toplumsal inşayı ekonomik ekolojik adelet savunma gibi ana boyutlar üzerinden toplumsal sorunların çözümüne yönelik inşayı acil bir görev olarak önüne koymuştur.

Kongremizi başta Êzidî halkı olmak üzere Güney Kürdistan ve Rojava'da soykırıma uğrayan ve soykırım tehdidi altında olan Kürt, Süryani, Ermeni, Şabak, Kakai inancı ve halklarına ve Rojava devriminde şehit düşen bütün Kürdistan direnişçilerine atfediyoruz."


07.09.2014