Dirayet Taşdemir: Sanki Türkiyede değil Alice Harikalar Diyarında yaşıyoruz

Ağrı Milletvekilimiz Dilan Dirayet Taşdemir, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz alarak şu ifadeleri kullandı: 

Sanki Türkiye'de değil Alice Harikalar Diyarı'nda yaşıyoruz

Meclis’te bütçe sürecini konuşuyoruz ama Hükümet adına söz alan hatipler öyle bir tablo çiziyorlar ki sanki biz Türkiye'de yaşamıyoruz, Alice Harikalar Diyarı'nda yaşıyoruz. Bu tablonun böyle olmadığını da ifade eden bizler bu kürsüden genelde bir müdahaleyle karşılaşıyoruz. Sizin sıralarınızdan hemen sesler yükselmeye başlıyor, aslında tablonun böyle olmadığını anlatmaya çalışıyorsunuz. Sanki bu ülkede OHAL ilan edilmemiş, binlerce kişi şu an cezaevlerinde değil, bir gecede kanun hükmünde kararnamelerle binlerce insan açlığa mahkûm edilmemiş gibi bir de zaten bu ülkenin hiç yolsuzlukla ilgili bir gündemi de yokmuş gibi her şey mükemmel, biz mükemmel, bütçe tartışmaları mükemmel gidiyor. Ama biz bunun mükemmel olmadığını çok iyi biliyoruz; biz aslında halkın neler yaşadığını, halkın gerçek gündeminin ne olduğunu da bu kürsüye çıkan hatiplerimiz sıkça ifade etmeye çalıştı. Bizler de bu kürsüye her çıktığımızda bu gerçekliği size hatırlatmaya devam edeceğiz.

Tamam itibarınızdan tasarruf etmeyin de bari zulmünüzden tasarruf edin

Yine bütçe görüşmeleri süresince çokça dinledik. Bu bütçenin kimlere peşkeş çekildiğini, nasıl çarçur edildiğini de biliyoruz ama buna karşı verdiğiniz cevap neydi: "İtibarımızdan tasarruf etmeyiz." Tamam, biliyoruz, itibarınızdan tasarruf etmiyorsunuz ama bari zulmünüzden, bari zorbalığınızdan tasarruf edin ki halkın geri kalanı da mesut, mutlu olsun.

“HDP’li, HDP’ye yakın” diye fişlemeler yapılıyor

Dün Ağrı'da bir bürokrat Ağrı halkını teker teker fişlemiş. Bu fişleme olayı nasıl açığa çıktı? Basına yansıdı, belki sizler de takip etmişsinizdir. 600'e yakın kişiyi fişlemiş ama kendi bilgisayarında yapmıyor bu işlemi, başka bir bilgisayardan mail atarken bunu kapatmayı unutuyor ve bu bilgiler basına yansıyor, bizler de böylelikle öğrenmiş olduk. Kimleri fişliyor? Ağrılı esnafları, siyasetçileri, emekçileri… Ve fişleme notunun karşısında da ne diyor biliyor musunuz? "Bu HDP'li, bu HDP'ye yakın, bunun HDP'ye oy verme ihtimali var". Ama şunu unutmayın, bir kez daha burada hatırlatmak isteriz sizlere: Bu fişlemeyi yapanlar sanmayın ki size sadakatinden dolayı bunları yapıyor ya da millet, vatan sevgisinden dolayı yapıyor. Yani bu ihbarcılık, bu fişlemeyi yapanlar aslında bu durumu siyasal bir ranta dönüştürmüş durumda. Dolayısıyla ya yaranmacılık yapmak için ya da kendisiyle ilgili bir meseleyi örtbas etmek için sağında, solunda olan herkesi eline kalemi alır almaz ihbarcılığa soyunuyor. 

Sizler suç icat ediyorsunuz ama biz mücadeleye devam edeceğiz

Bazen de bütün bu durumun kendisinin toplumun çürümüşlüğü olarak ortaya çıktığını da hatırlatmak isteriz. Gerçekten bu bir siyasal ranta dönüşmüş durumda. Dolayısıyla, insanlar suçlu olduğu için değil, suç icat edildiği için cezaevlerinde. Sizler bir anlamda suç icat ediyorsunuz. Ama unutmayın ki bütün faşizan örneklerinde görüldüğü gibi bu durumun adı siyasal kötülüktür ve bu siyasal kötülüğe de siz halkı dâhil etmeye çalışıyorsunuz. Yani sizin fişlediğiniz Ağrılı esnaf, Ağrılı bakkal HDP'li olmaktan vazgeçmedi, vazgeçmeyecektir. Cezaevlerinde rehin de alsanız, tutsak da alsanız, fişleseniz de bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Sokakta, Parlamentoda ya da mahkeme salonlarında da biz HDP'nin sahip olduğu bu değerleri savunacağız. Çünkü aslında burada savunulan şey HDP değil, toplumun kendisidir. Bizler toplumu, toplumun değerlerini savunmaya devam edeceğiz.

Zulmün binde 1'i size yapılmış olsaydı, AKP diye bir parti ortada kalmazdı

HDP'ye uygulanan zulmün binde 1'i size yapılmış olsaydı, AKP diye bir parti ortada kalmazdı. Bundan emin olun çünkü bakın, bütün bu soykırım operasyonlarına, bu baskı politikalarına, bu yıldırma politikalarına karşı HDP dimdik ayaktadır. Çünkü HDP'yi bir arada tutan şey özgürlüğe, barışa, adalete olan inançtır; yoksa çıkarların birliği değildir HDP'yi bir arada tutan. Boşu boşuna da insanları fişlemekten de vazgeçin.

Biz hukuksuzlukları dile getirdiğimizde, siz bizi kimlik siyaseti yapmakla suçluyorsunuz. Bu politikalarınızla siz her gün halka, HDP'lilere, Kürtlere, Kürt olduğunu hatırlatıyorsunuz; HDP'liye HDP'li olduğunu hatırlatıyorsunuz. Dolayısıyla, bizim burada bunu ifade etmemiz kimlik siyaseti yaptığımız anlamına gelmiyor. Aslında sizin politikalarınız bizi yaptığınız politikayı teşhir etmeye zorunlu hâle getiriyor. Yani açıkçası Türkiye'de bir dönem Kürt olmanın imkânsızlığı vardı, bugün de Kürt olmanın zorunluluğu açığa çıktı.

Bakın, sadece bir iki örnek vermek istiyorum: Kemal Kurkut Diyarbakır'da "Newroz"da katledildi. İki gün önce de onun mahkemesi vardı. Annesi, Kemal'in katledildiği yerde oğlu yerine toprağı okşamak zorunda kaldı. Kemal'i vuran polise ne oldu? Tutuksuz yargılanıyor. O fotoğrafı, o manşet olabilecek, vicdanları sızlatacak fotoğrafı çeken gazetecinin evi basıldı. Neden? O fotoğrafı çekti diye. Yine, Yüksekova'da benzer bir durumda sivil infazları ifşa ettiği için Nedim Türfent cezaevinde ve 7 yıl ceza aldı. Yine, benzer bir gazetecilik örneğini sergileyen Zehra Doğan bugün cezaevinde tutuklu. 

Zırhlı araçlardan kaynaklı kazalarda 9'u çocuk, 30'a yakın sivil katledildi. Bu 9 çocuk sadece -çocuk olmaktan kaynaklı- sokakta oynadığı için, karşıdan karşıya geçtiği için veya evinin içerisinde uyuduğu için katledildi. Şimdi biz bunlara kaza mı diyeceğiz? Elbette ki bunların kaza olmadığını bizler çok iyi biliyoruz, sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu cezasızlık politikası bunun nedenidir. Çünkü o panzeri süren kişi, görevli hiçbir şekilde yaptığından sorumlu tutulmayacağını, cezalandırılmayacağını biliyor, onun için de bu kadar rahat bir şekilde bütün bunları gerçekleştiriyor. 

Ne hikmetse ülkedeki hiçbir sorundan sorumlu değilsiniz

Siz kürsüye çıktığınızda ne kadar büyük bir iktidar olduğunuzu, ne kadar kudretli olduğunuzu anlatıyorsunuz ama ülkede yaşanan hiçbir sorundan da her ne hikmetse sorumlu değilsiniz. Bu nasıl oluyor, onu da çözemedik. Dolar yükseliyor, altının fiyatı yükseliyor. Bunun nedeni kötü ekonomi değildir, aslında küresel piyasalardaki etkilerdir. Polis birini gözaltına alıyor, gözaltındaki birisi için "Pencereden atladı, intihar etti." deniliyor. Bunda sizin sorumluluğunuz yok ve buna da inanmamızı bekliyorsunuz.

Yaşanan şeyin adını koymak, o şeyi yapmaktan daha büyük bir suç haline geldi

Sizin döneminizde, yaşanan şeyin adını koymak, o şeyi yapmaktan daha büyük bir suç haline geldi. Yani Roboskililerin ölmesi suç değil ama bizler burada Roboski katliamı olduğunu söylediğimizde bu suç sayılıyor. Bunu da açıkçası, sizin büyük bir başarınız olarak da söyleyebiliriz.

Zulmünüzün istikrarı var

Sürekli istikrardan söz ediyorsunuz. Evet, bir istikrar var. "Neyin istikrarı" diye sorarsanız, o da zulmünüzün istikrarıdır, bu zorbalığı sürdürmekteki kararlılığınız ve istikrarınızdır.

Ağrılılar vaat kenti olmaktan çok sıkıldı

Ağrılılar geç saatlere kadar bütçe görüşmelerini takip ediyorlar. Ağrı il olmuş ama hizmet olarak il olmanın vasıflarını taşıyan hiçbir şeyden yararlanmıyor, 15 yıldır da bu devam ediyor. Ağrı'ya bir hizmet yapılacağında AKP'li bir vekil geliyor, diyor ki: "Bu ay yapılacak." Sonra başka bir çalışma için, kongre için ya da toplu açılışa geldiklerinde diyorlar ki: "Hayır, bu ay değil, sonraki ay açılacak." En son, bir tane devlet hastanesi vardı, 6 yıldır bitmedi. Ben Plan ve Bütçe görüşmelerinde Sayın Bakanın kendisine sordum: "Bu devlet hastanesi ne zaman bitecek?" Bana dedi ki: "Ocak ayında bitecek." Sonra ne oldu? 3 Ocakta AKP'nin il kongresi yapıldı, Cumhurbaşkanı orada "Ey Ağrılılar, size müjde veriyorum, hastaneniz martta açılacak." dedi. “6 yıldır bitmeyen hastane martta bitecek." Bunu da müjde olarak veriyor. İnsan biraz utanır, sıkılır, bir öz eleştiri yapar der ki: "Ben bunu niye yapamadım?" Hani siz köprüleri iki ayda bitirmekle övünüyordunuz? Bu Ağrı Devlet Hastanesi 6 yıldır neden bitmiyor? Ağrılılar vaat kenti olmaktan çok sıkıldı. 

20 Aralık 2017