Dirayet Dilan Taşdemir: Tarihsel bir kavşaktayız

Kadın Meclisi Sözcümüz Dirayet Dilan Taşdemir'in JINNEWS'e verdiği röportaj.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, partisinin 3’üncü Kadın Konferansı'nda güçlü tartışmalar yürüttüklerini ve konferansın kadınlarda ciddi bir motivasyon yarattığını belirterek, “Saldırılar devam ederken dünyadaki değişime ve isyana öncülük eden bir kadın direnişi var. Her iki gerçekliğinde kendini var ettiği bir dönemde konferansa gittik” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) “Özgürlükte ısrarlı, mücadelede kararlıyız” şiarıyla 18-19 Ocak’ta yaklaşık 400 kadının katılımıyla 3’üncü Kadın Konferansı’nı gerçekleştirdi. Konferansta yürütülen tartışmalarda yeni dönemde kadın mücadelesinin yol haritası ele alınırken “kadınların enternasyonal bir mücadele örme ihtiyacı” önerisi öne çıktı. Tüm konu başlıkları ile beraber kadına yönelik şiddetin arttığı, kadın katliamlarının ve çocuk istismarının olağanlaştığı son süreçte iktidarın politikaları üzerinde duruldu.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, konferansta tartışılan konu başlıkları, önümüzdeki süreçte izlenecek yol haritası ve iktidarın kadın politikalarına ilişkin konuştu.

‘Konferansta güçlü tartışmalar yürüttük’

Konferansı gerçekleştirmeden önce yedi bölgede kadın konferansları yaptıklarını anımsatan Dirayet, yerellerde kadın gündemini tartıştıklarını ve bu gündemleri konferansa aktardıklarını söyledi. Ankara’da 400 delegenin katılımı ile iki gün süren konferansta dünyadan, Ortadoğu’dan ve Türkiye’den politik süreci kadınların nasıl okuduğu, nasıl yorumladığı ve bunun karşısında nasıl bir politik yol belirlediği üzerine kimi tartışmalar yürüttüklerini ifade eden Dirayet, “Bunun üzerinden güçlü tartışmalar yürüttük. Kadınların örgütlülük durumu tartışıldı. Biliyorsunuz iki yıllık bir dönem geçirdik. Kongreye gidiyoruz. Kongreye giderken nasıl bir mücadele hattımız olacak, kadınların yaşadığı sorunlara karşı kadın örgütlülüğü ile birlikte nasıl bir ortaklaşma yapacağımız üzerine yürütülen tartışmalar konferansın temelini oluşturdu” dedi.

‘Değişime öncülük eden bir kadın direnişi var’

Konferansa damgasını vuran konulardan birinin kadınların vahşet düzeyinde yaşadığı “kadın kırımı” olduğunu vurgulayan Dirayet,  şunları söyledi: “AKP ve MHP’nin kadın düşmanı politikalarının geldiği nokta önemli bir konuydu. Saldırılar devam ederken bugün aslında dünyadaki değişime ve isyana öncülük eden bir kadın direnişi var. Her iki gerçekliğinde kendini var ettiği bir dönemde konferansa gittik. Birincisi, kadın direnişi ve isyanı ile nasıl buluşacağız, nasıl örgütleyeceğiz ve bunun olanaklarını nasıl yaratacağız? İkincisi, kadın düşmanı iktidarın kadınların kazanımlarını, varlığını yok etmeye çalışan yine her türlü savaş yöntemleri ile kadınları katleden ve katledilmesine zemin sunan bir iktidar gerçekliği dünyada da ivme kazanan kadın düşmanlığı karşısında bizler bu mücadeleyi nasıl yapacağız, direnişi nasıl örgütleyeceğiz ve kadınlar öz savunmalarını nasıl gerçekleştirecek? Tüm bunları güçlü bir şekilde tartıştık.”

‘Hepimizin moralle çıktığı bir konferans oldu’

Kadına yönelik şiddet, ekonomik kriz, AKP ve MHP iktidarının yönelimleri ile birlikte Kadın Meclisi olarak yaşanan yetersizliklerin konferansta masaya yatırıldığını söyleyen Dirayet, “Burada çok ciddi kararlaşmalara da gidildi. Tecride, sömürge siyasetine, yoksulluğa ve ekonomik krize karşı kadınlar nasıl örgütlenecek, yeni dönem siyasetini hangi temeller üzerinde oluşturacak gibi öneriler konferansta ana hatlarıyla tartışıldı. Yakın dönemde önümüzde bir kongre var. Bu kongrede HDP fikriyatının çeşitliğini ve renkliliğini yansıtacak bir Parti Meclisi (PM) ve Kadın Meclisi listesi olacak. Yine il kurullarında eşit temsiliyet mekanizmasının güçlülüğü tartışmalarımızın önemli odak noktası. Bununla beraber iki yıllık süreci, faaliyet raporumuzu, örgütsel durumumuzu değerlendirdik. Eleştiri ve öz eleştiri mekanizmalarını genişlettik. O yüzden hepimizin moral ve motivasyonla çıktığı bir konferans oldu” diye konuştu.

‘Sorunları tespit etmek yeterli değil’

“Konferansta kendimizi, siyasetimizi, dünya siyasetini ve parti içinde gelişen eril anlayışları da değerlendirdik” diyen Dirayet, sadece sorunları tespit etmek değil, bunların nasıl giderileceği üzerinden de tartışma yürüttüklerini ifade etti. Dirayet, kadın yoksulluğuna karşı nasıl mücadele edebiliriz, şiddetle nasıl mücadele edeceğiz? Yine siyaset alanında kadınları aktif siyasete nasıl dâhil edeceğiz ve nasıl politikleşmesini sağlayacağız? Bunların hepsi ortak bir kadın fikriyatı ve kararlığı ile açığa çıkabilir. ‘Mücadelede kararlı özgürlükte ısrarlıyız’ sloganı ile konferansı gerçekleştirdik. Evet, bir kez daha bütün delegeler hem kararlığını hem özgürlükteki ısrarlılığını ifade etti. Yaşadığımız bunca baskı, zulüm, kadın katliamlarına rağmen gelişen bir kadın direnişi ve toplumsal mücadeleye öncülük eden bir kadın mücadelesi var. Yaşamın her alanında zindanda, evde politikleşen bir kadın gerçekliği var. Kendi tarihsel deneyimimizi de işin içine katarak Rojava’dan tutalım da Şili’ye kadar kadın deneyimleri ile buluşmanın zeminlerini ve olanaklarını tartıştık. Yine kadın hareketinin kendi gündemini dâhil etmek ve kendi gündemimizi oralara taşımanın vesilesi oldu” ifadelerini kullandı.

‘Tecavüzü meşrulaştıran ve cinsiyetçiliği büyüten bir süreci yaşıyoruz’

Var olan politik süreci tariflerken topyekun bir saldırıdan bahsettiklerini aktaran Dirayet, kadınları bölen, parçalayan kadın mücadelesini geriletmeye çalışan, tecavüzü meşrulaştıran ve cinsiyetçiliği büyüten bir sürecin yaşandığını tekrarladı. Bu durumun sadece Türkiye’ye özgü olmadığını ve dünyada gelişen sağ popülist erkek egemen siyaset anlayışın her yere sirayet ettiğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Dirayet, “Kadınlara bir gömlek giydirmeye çalışıyorlar. ‘Sen şöyle olacaksın, böyle olacaksın, bu kadar çocuk doğuracaksın, bu yaşta evleneceksin, itaat edeceksin’ şeklinde saldırılar söz konusu” dedi.

‘Kadınların güçlü karşılık vermesi gerekir’

Dirayet, tüm bu saldırılara karşı kadınların isyanını büyüttüğünü belirterek, “Bu Latin Amerika’da Las Tesis dansında da açığa çıktı. Kadınlar her yerde tecavüzcüye, katliamcıya ve baskıcı olana işaret etti. Bu kadınlar arasında ciddi bir dayanışma, haberdar olma ve birbirlerinin sorunlarına ortak olma duygusunu yarattı. Bu çok önemliydi. Bugün kadınların kendi özgürlükleri dışında hangi alanlarda birlikte mücadele ettiği ve bunu nasıl bir kadın ağına dönüştürdüğü önemli. Çünkü saldırı çok komplike, çok örgütlü, sistematik ve her yönüyle kadınları hedef alıyor. Kadınların da bunun karşısında güçlü bir karşılık vermesi gerekiyor. Kadınlar bu anlamda ciddi bir deneyime sahip. Çünkü kadınlar bir araya gelmeyi başarabiliyor” ifadelerinde bulundu.

‘Tarihsel bir kavşaktayız’

Enternasyonalist mücadeleden bahsederken Güney Amerika’daki kadın direnişine değinen Dirayet, “Şili’de bir grup kadının yaptığı dans bugün Sudan’da, Türkiye’de, Lübnan’da ve dünyanın birçok bölgesinde kadın dayanışma ruhu ile ortaklaşıyor. Tecavüzcünün kim olduğunu Lübnan’daki kadınlar da Türkiye’deki kadınlar da İspanya’daki kadınlar da biliyor. Kimin müdahaleci, baskıcı ve zorba olduğunu kadınlar biliyor. Bu anlamda açık bir adres de veriyorlar. Dolayısıyla kadın direnişinin ortaklaştığı ve güçlü olduğu bir tarihsel kavşaktayız. O açıdan bizim de konferansımızın gündemlerinden biri bu oldu” şeklinde konuştu.

‘Kürdistan’da kadınlara ve gençlere özel bir müdahale söz konusu’

Konferansta gündeme aldıkları bir diğer konunun kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve en son Dersim’de kaybolan ve kendisinden 17 gündür haber alınamayan Gülistan Doku’nun akıbeti olduğunu kaydeden Dirayet, Tevgera Jinên Azad (TJA), Rosa Kadın Derneği ile birlikte Dersim’e gerçekleştirdikleri ziyarete de değindi. Gülistan’ın ailesi ve arkadaşlarına ziyaret gerçekleştirdiklerini ve öğrenci dernekleri ile bir araya geldiklerini aktaran Dirayet, özellikle son dönemde bölgede yaşanan kadına yönelik şiddet ve tecavüz vakalarına ilişkin şöyle dedi: “Özellikle son dönemlerde Kürdistan’da kadınlara ve gençlere yönelik özel ve sistematik bir müdahale söz konusu. Özellikle Munzur ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde (YYÜ) bu tür olaylar gündeme geldi. Yine Mardin kayyumunun işe aldığı Kent A.Ş’nin sorumlusu olan kişinin aleni bir şekilde kadına yönelik cinsel saldırı girişimi kamuoyuna yansıdı. Bir de kamuoyuna yansımayan planlı bir yönelim söz konusu. Kürt kadınlarının ve gençlerinin üzerinde ciddi bir saldırı konsepti var. Uyuşturucudan tutalım da yozlaştırıcı, kimliğinden, politikadan ve talebinden uzaklaştıran ve bir hegemonya kurarak topluma da kadınlara da cevap veriyor.”

‘Özellikle üniversiteli kadınlara yönelim oluyor’

Dersim,  Şırnak ve Bingöl’ün devletin yönelme noktasında seçilmiş bölgeler olduğuna dikkat çeken Dirayet, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bölgelerde bu tür saldırıların yerleştirilmeye çalışıldığını uzun zamandır gözlemliyoruz. Özellikle üniversiteli genç kadınlar üzerinde böyle bir yönelim söz konusu. Yine bunu yapan faillerin kimlikleri çok önemli. Çoğu iktidara yakın pozisyondaki kişiler ya da üniversitede erkini kullanan mevki makam sahibi kişiler. Ya da kolluğun içerisinde olan kişiler. Şimdi bu kişilere dokunulmuyor. Munzur Üniversitesi’nde Bilgi Dairesi’nde bu tür iddialar gündeme geldi. Ama bir sonuç olmadı. Şırnak’ta, Cizre’de birkaç okulda benzer şeyler yaşandı. Bu sefer ödül gibi ‘yapmadığını başka bir yerde devam et’ der gibi bunu yapan failin sadece görev yaptığı okul değiştirildi. Oldukça üstünü örtbas eden, görünmez kılan, soruşturmayan takipsizlik kararları ile bu kişileri destekleyen bir siyaset izleniyor. Bunu yapan kişiler de bir anlamıyla bu rol ve görevi yerine getirmiş oluyor.”

‘Dersim’de bilinçli bir politika izleniyor’

Dersim’de 15 çocuğun istismar olayı, bir kadını uzman çavuş olduğu belirtilen 3 kişinin cinsel saldırıya maruz bırakması ve Gülistan’ın kaybolmasının bu politikalardan bağımsız düşünülemeyeceğini vurgulayan Dirayet, “Bir yandan Gülistan’ın intihar ettiği söyleniyor. Şu an akıbeti ile ilgili net bir bilgimiz yok. Aile ısrarla intihar olmadığını söylüyor. Arkadaşları Gülistan’ın böyle bir durumu olmadığını söylüyor. Diğer taraftan da babası polis olan, şaibeli ve gizemli kılınmaya çalışan şüpheli erkek arkadaşı var. Fail ne ifade vermiş, kamuoyu bilgilendirilmiyor. Bu anlamıyla bir sır perdesi örülmeye çalışılıyor. Gülistan ve ailesi ile dayanışmak isteyen, kentte buna karşı taciz, tecavüz yönelimlere karşı oluşan muhalefete yönelik de ciddi bir baskı var. Gençler tehdit ediliyor, eylem yasağı getiriliyor, Gülistan’ın akıbetini soran ve sokağa çıkan insanlara gaz bombaları ile saldırılıyor. Genç bir kadın kayıp, baş şüphelinin nerede olduğu muamma. Gizemli bir hava söz konusu ama Dersim Valiliği buna karşı geliştirilen itirazı ‘halkı kin ve nefrete teşvik ettiği’ gerekçesiyle yasaklıyor. Buradan da elbette ki şunu düşünürüz. O zaman bilinçli bir politika. Yapana müdahale etmiyorsun, yargılamıyorsun, ciddiye almıyorsun demokratik tepki verilmesini engelliyorsun. Açık ve aleni olan bir şey var. Orada bu siyaseti destekliyorsunuz, göz yumuyorsunuz ve hatta teşvik ediyorsunuz” diye konuştu.

‘Bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalı’

Dersim’in küçük bir kent olduğunu ve kentin her yerinin mobese kameraları ile donatıldığını aktaran Dirayet, şöyle devam etti: “Dersim’de dağ, taş, kuş bile izleniyor. İnsanlar kahvaltıda ne yemiş, kime ne demiş bilen, insanları yedi yirmi dört izleyen, takip eden bir durum söz konusu. Dersim nüfusundan daha fazla asker, polis ve özel timi olan bir yer ama Gülistan bulunamıyor. Siz orada bugün gidin kameranızı alın deyin ki ‘Ben, Dersim’e gideceğim haber yapacağım’. Daha Dersim’e girmeden yolda durdururlar, kimliğinizi sorarlar tüm geçmişinizi ailenizi karşınıza çıkarırlar, sorgularlar sizi. Dersim’in böyle bir realitesi var ama ne hikmetse Gülistan 17 gündür kayıp ve kimse nerede olduğunu bilmiyor. Görünen o ki bir koruma duygusu var. Öyle olmadığını iddia ediyorlarsa bu demokratik taleplere bir zemin sunacaklar. Kadın örgütlerinin, ailesinin, hukukçuların müdahilliğine izin verecekler. Şüpheli olan şahıs nasıl bir ifade vermiş, süreçteki rolü ne bunun kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor.”

‘Adaletin soysal medyada arandığı bir dönemi yaşıyoruz’

Geçtiğimiz aylarda AKP’li vekil Şirin Ünal’ın evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Nadira Kadirova gibi Gülistan Doku olayında da benzer bir tavır olduğuna dikkat çeken Dirayet, “Görmeme, duymama, karalama, yasak getirme ve örtbas etme hali yaşanıyor. Kadın kayıpları ve kadın cinayetleri normalleştirilmeye çalışılıyor. Ne olacak iki gün sonra unutulur anlayışı var. Şanslıysanız, olay sosyal medyaya düşmüşse ve sizi takip eden birileri var ise kadınların çabası ile birlikte biraz da ısrarlı bir aileniz varsa yargı hasbelkader devreye giriyor ve kılını kıpırdatıyor. Ama öyle bir durumdan mahrumsanız öldüğünüzle kalıyorsunuz. Bunu erkekler de devlet de çok iyi biliyor. Adaletin sosyal medyada arandığı karanlık bir dönemi yaşıyoruz maalesef” dedi. 

21 Ocak 2020