Dilan Dirayet Taşdemir: 2019 kadınların faşizm karşısında direnişi yükselttiği bir yıl oldu

Kadın Meclisi Sözcümüz Dilan Dirayet Taşdemir, kadınların siyasal gündemine ilişkin Diyarbakır İl binamızda basın toplantısı düzenledi. Taşdemir şöyle konuştu: 

Maalesef yaptığımız her açıklamaya, her basın toplantısına, her konuşmaya bir katliamı lanetleyerek, bir katliamda yaşamını yitiren insanları, arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı anarak başlamak zorunda kalıyoruz. Çünkü her zaman söylediğimiz gibi bu ülkenin tarihi aynı zamanda bir katliamlar tarihidir ve bir katliamı lanetlemediğimiz, anmadığımız gün neredeyse yoktur.

Roboski’yi unutturmayacağız 

Aralık ayının sonuna geliyoruz. Aralık’ın sonu bizim yüreklerimizde Roboski’nin, Roboski Katliamının yarasıdır. 28 Aralık 2011 tarihinde TSK’ya ait savaş uçakları tarafından gerçekleştirilen bombardıman sonucu 19’u çocuk 34 yurttaşımız katledildi. Üzerinden 8 yıl geçti, ne failleri açığa çıkarıldı ne de tek bir kişi yargılandı. Roboskili aileler 8 yıldır çocuklarının mezarları başında adalet arayışını sürdürüyorlar. Maalesef bırakın ailelerin adalet arayışına cevap olmayı, aileler ne zaman sokaklara çıktıysa sesini duyurmaya çalıştıysa bir zulüm politikasıyla karşı karşıya kaldı, gözaltına alındılar, tutuklandılar, soruşturmalara maruz kaldılar. 

Roboski Derneği KHK ile kapatıldı, Rojava Parkındaki, Roboski Anıtı kayyım tarafından parçalandı. Dolayısıyla bu politikalarla bu bastırmayla bizler biliyoruz ki aslında bu katliamlar unutturulmak isteniyor, hafızalardan silinmek isteniyor. Bunun için bu kadar yoğun saldırı altında ailelerin adalet arayışı tıpkı buna benzer katliamlarda olduğu gibi bastırılmaya çalışılıyor. Bildiğiniz gibi hep tarihin dehlizlerinde bu katliam kapatılmak istendi. Tıpkı 33 kurşun gibi, tıpkı Dersim gibi, Maraş gibi, Gazi gibi, faili meçhul cinayetler gibi. Bu katliam da devletin karanlık dehlizlerinde bir kez daha kapatılmak isteniyor. Ama bizler asla Roboski'yi unutmayacağız unutturmayacağız. Bir kez daha bu katliamda yaşamını yitirenleri, hayatını kaybedenleri saygıyla hürmetle anıyorum. 

AKP’nin anne siyasetinin iki yüzlü olduğunu Elif Kısa şahsında deneyimliyoruz 

AKP’nin rehin alma siyaseti; genç, yaşlı, çocuk, kadın demeden ve hız kesmeden devam ediyor. En son bu operasyonlar sonucu Maraş Elbistan’da yöneticilik yapan Elif Kısa yoldaşımız gözaltına alınarak tutuklandı. Elif Kısa, 70 yaşında. Ciddi sağlık sorunları olan bir annemiz, diğer annelerimiz gibi barış demokrasi mücadelesinin tüm zorluklara, baskılara karşı ve faşizm koşullarında yürüten bir annemiz. AKP’’nin anne siyasetinin ne kadar ikiyüzlü ve ayrımcı bir siyaset olduğunu Elif Kısa şahsında bir kez daha deneyimliyoruz.

Annelere gözyaşı, tutuklama vermenin ötesinde vaadettiği bir şey yok. Daha geçen ay Urfa Cezaevinde, Emine Aydoğan annemiz bütün uyarılarımıza rağmen tahliye edilmedi, ölüm döşeğinde olduğunu söylememize rağmen, cezaevinde yaşamını yitirdi. Bırakın tahliyeyi ailesinin İslami inancına göre defnedilmesine bile izin verilmedi ve apar topar Emine Aydoğan defnedildi. Bir kez daha benzer bir durumun yaşanmaması için Adalet Bakanı’na, AKP iktidarına buradan sesleniyoruz, Elif Kısa’yı derhal serbest bırakın. 

Hukuksuzluk İmralı’da başladı

2019 yılının son günlerini yaşıyoruz. 17 yıldır olduğu gibi 2019 yılı da AKP ve MHP iktidarı; hak, hukuk tanımayan, emekçilere kadınlara, devrimcilere yönelen ve onları hedef alan bir siyaset izledi. Savaş, tecrit ve işgal operasyonlarıyla bu siyaseti hızlandırdı, yine ülkede derin bir tecrit siyaseti izleniyor. 21 yıldır İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde derinleşen bir tecrit var. Tecrit politikalarından güç alarak bu hukuksuzluğu İmralı’da başlatıp bütün ülkeyi kuşatma altına aldı. 2019 yılında da hala derinleştirilmiş tecrit, bu hukuksuz uygulama bir tecrit rejimi olarak devam ediyor. 

Kadınlar cins kırımıyla yüz yüze kaldı 

Özellikle gelişen kadın mücadelesini bastırmak, kazanımlarına el koymak için istikrarlı ve planlı bir bir saldırı konsepti geliştirildi. Yaşamın her alanında erkek egemenliğini büyüten kışkırtan bir siyaset izlendi. Bunun sonucunda kadınlara yönelik büyük bir şiddet dalgası gelişti. Kadınlar bir cins kırımıyla  yüz yüze kaldılar. 2019 yılında da AKP iktidarı tarafından kadınlar adına, halklar ve Kürtler adına ne varsa hepsine karşı savaş ilan edildi. Elbette ki bu kadın düşmanı siyasetin kadınlar açısından şiddet, taciz, tecavüz ve geri dönülmez durumlara sebep olduğunu biliyoruz.

Son 5 yıl içinde 1 milyon 15 bin 337 kadına yönelik şiddet olayı gerçekleşti

Bunun sonuçlarının istatistiklere nasıl yansıdığını sizlerle paylaşacağım. Bu istatistikler vahşet boyutunda, ama bunlar gerçek rakamları göstermiyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. Kadına karşı suçlara ilişkin gerçek bir istatistiksel veri yok. Var olan da görüneni daha fazla az yansıtmak, bastırmak ve görünür kılmamak üzerine yapılan çalışmalardır. Her ne hikmetse geçen gün İçişleri Bakanlığı bir veri paylaştı. Bu veriye göre son 5 yıl içerisinde 1 milyon 15 bin 337 kadına yönelik şiddet olayı gerçekleşti. Bu, İçişleri Bakanlığı verisi. Bu saldırılarda 1890 kadın öldürülmüş. Bu kadınların 94’ü devlet koruması altında iken hayatlarını kaybetti. 

Genelge “susun biz de bir şeyler yapıyoruz” demenin adımıdır

Diyarbakır Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı’nın verilerine göre, 2019’un Mart-Haziran ayları arasında yani sadece 4 aylık süreçte 954 kadın şiddet gördüğü için bu kuruma başvurmuş. Şiddetin bu kadar artmasında elbette iktidarın kadın düşmanı politikalarının etkili olduğunu biliyoruz. Bu şiddetlle mücadele etmek, şiddeti durdurmak AKP’nin politikaları içinde yer almıyor. Sadece şiddetle mücadele ediyormuş gibi davranan bir iktidarla karşı karşıyayız. En son ailenin korunması ve şiddetin engellenmesi adı altında bir genelge gönderildi. Sanki bu durum genelge ile çözülecekmiş gibi bir yanılgı siyaseti izleniyor.  

Dolayısıyla bu genelgelerin bile kadına yönelik şiddete yönelik gelişen toplumsal refleksi dindirmek, yaşanan şiddeti örtbas etmek ve bir şey yapılıyormuş gibi yapmak için yapıldığını çok iyi biliyoruz. Aslında gelişen kadın isyanına kadın itirazına karşı “susun biz de bir şeyler yapıyoruz” demenin adımıdır bu göstermelik şiddetle mücadele genelgeleri. Tam da bunun gerçek anlamdaki izdüşümü 2019’da gelişen kadın eylemlerine karşı AKP’nin verdiği cevap olmuştur.

2019’da kadınların gerçekleştirdiği hemen hemen bütün eylemler yasaklandı 

2019 yılı içinde kadınların gerçekleştirdiği hemen hemen bütün eylem, etkinlikler ya yasaklandı ya da gazla, copla, gözaltılarla müdahaleler gerçekleştirildi. 25 Kasım’da Kadın Meclisimizin kadına yönelik şiddete karşı bastırdığı broşürlere el konuldu, arkadaşlarımız tutuklandı. Sokaklarda taciz ve tecavüzü protesto etmek için dünya genelinde yaygınlaşan bir eylemi yapan ve dans eden kadınlar sadece Türkiye’de İçişleri Bakanlığının talimatı ile gözaltına alındı. Kadınlar tehdit edildi. TJA aktivisti kadınlar kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri protesto ettikleri için gözaltına alındılar, çıplak aramaya maruz kaldılar ve tacizle tehdit edildiler. 

Kadınları taciz edenler yargılanmadı 

Sizin de meslektaşınız olan 2 kadın gazeteci arkadaşımız sadece hakikatin arayışı yaptıkları için tutuklandı ve arkadaşlarımıza gözaltında işkence yapıldı. Bu işkence taciz, tecavüz siyaseti ve politikaları yaşamın her alanına sirayet etmiştir. Toplu taşımadan üniversite kampüslerine kadar yaygın bir şekilde özellikle resmi kurumlarda da biz her gün yeni bir taciz olayı ile karşı karşıya kalıyoruz. Daha önce hepinizin de bildiği gibi Mardin Büyükşehir Belediyesinde kayyım döneminde Kent A.Ş’ye atanan bir müdürün ses kayıtları basına yansıdı. Bir kadını iş karşılığında nasıl taciz ettiğine tanıklık ettik. Benzer bir olay da Munzur Üniversitesinde yaşandı. Bütün bunların karşılığında ne yargılanan ne sorgulanan oldu. Kadınların yoğun çabası sonucu göstermelik mahkemeler açıldı ancak takipsizlikle sonuçlandı. En son ise Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde İlahiyat Fakültesi Anabilim Dalı Başkanı’nın kadınları taciz ettiğine dair şikayetler yapıldı. Bırakın bunları sorgulamak yerine şikayette bulunan kadın öğrenciler tehdit edildi. 

Kadınlara yönelik şiddet bastırma, sistematik bir politika olarak 17 yıldır AKP tarafından sürdürülüyor, benimseniyor. Bu tutumlar erkekleri koruyan, kadınları katleden failleri cezalandırmayan, kadın mücadelesi yürütenleri tehdit eden bir niteliktedir ve bu erkek egemen devlet şiddetine meydan okuyan, kadın özgürlük mücadelesinde ısrar eden özellikle Kürt kadın hareketini, feminist kadın hareketini, muhalefet eden devrimci kadınları hedef almaktadır.

2015 yılından beri partimize dönük operasyonlarda 15 bin 427 kişi gözaltına alındı

Dolayısıyla Figen Yüksekdağ, Çağlar Demirel, Selma Irmak, Gültan Kışanak, Mukaddes Kubilay, Filiz Buluttekin, Kezban Yılmaz gibi onlarca yüzlerce kadın yoldaşımız AKP siyasetine meydan okudukları için, kadınların hakları ve özgürlüklerini savundukları için bugün cezaevinde rehin tutuluyorlar. 2015 yılından beri partimize dönük tasfiye operasyonlarında 15 bin 427 kişi gözaltına alındı. Vekillerimizin, yöneticilerimizin, kadın meclisi üyelerimizin de olduğu 3 bin 640 kişi tutuklandı. Tutuklananların en az 3’te biri kadın siyasetçilerden oluşuyor, son 4 yılda 5 bine yakın kadın gözaltına alındı bine yakın kadın tutuklandı. Dünyanın en demokratik mutlak eşitlikçi eşbaşkanlık sistemini kadınlar savunduğu için, eşbaşkan olduğu için tutuklandılar. Kazandığımız 65 belediyenin 32’sine kayyım atandı, 26 belediye eşbaşkanımız rehin alındı. En son Sur Belediye Eşbaşkanımız Filiz Buluttekin kapısı kırılarak gözaltına alındı, 10 yaşındaki çocuğunun kafasına silah dayandı. Bir haydutluk örneğiyle karşı karşıya kaldık. Bu yetmezmiş gibi eşbaşkanımız tutuklandı, rehin alındı. Eşbaşkanımız gözaltında iken HDP Kadın Meclisinin yaptığı eylem ve etkinlikler, aday tanıtım toplantısına - ki Buluttekin de o dönem adayımız dı-  kimin talimatıyla katıldığına dair sorular soruluyor.

Bu kadar hukuksuzluğu hangi akılla yapıyorsunuz? 

Aday adayı tanıtım toplantısına kimin talimatıyla katıldıklarına dair sorular yöneltildi. Biz buradan onlara soruyoruz, bu kadar saçma sapan soruları kimin aklı ve talimatıyla soruyorsunuz? Siz bu soruları sorma cüretini kimden alıyorsunuz, bu kadar hukuksuzluğu pervasızlığı hangi akılla yapıyorsunuz? AKP-MHP iktidarının bir akıl tutulması yaşadığı partimizin kadın meclisimizin bütün etkinliklerini suç sayan bir faşist akılla karşı karşıyayız. 

Rojava modeline iki düşman güç AKP ve IŞİD’tir 

Bu faşizan politikalar, kadın düşmanı politikalar sadece Türkiye’yle sınırlı kalmadı. Kuzey Suriye ve Rojava halklarına ve orada gelişen demokratik kadın özgürlükçü sistem düşman haline getirildi. Ülkede hakim kılınan kayyım zihniyeti oralara da taşınmak isteniyor. Kadın özgürlük mücadelesi orada da hedef alındı. Kadın özgürlük mücadelesi yürütenler, kadın öncüler katledildi. Hevrîn Xelef çeteler eliyle katledildiler. Yani dünyanın hayranlık duyduğu, gıpta ile baktığı, bu demokratik deneyimden öğrenmeye çalıştığı Rojava halkının geliştirdiği bu modele Orta Doğu’da iki düşman güç var. Biri AKP iktidarı diğeri IŞİD zihniyeti. Bir IŞİD  zihniyeti ve AKP iktidarının bu demokratik modele düşmanlıklarını da bizler izliyoruz. Bu savaş, tecrit, talan siyasetinin Türkiye halklarına ve kadınlara da ağır faturası oldu.

Türkiye’de kadın işsizliği yüzde 40 civarında 

Türkiye halkları, kadınlar bu savaş politikalarının sonucu olarak derin bir işsizlik ve yoksulluk yaşıyorlar. DİSK verilerine göre; en yoğun işsizliğin kadın işsizliği olduğunu ortaya çıkardı. Geniş tanımlı işsizliğe göre Türkiye’de bu veri yüzde 40 iken kadın işsizliği yüzde 40 civarında. Mevcut kaynaklar, israfa, yandaşa, itibara kullanılırken Türkiye’de kadınlar ısınmak için AVM’lere gidiyor, halk ısınmak için otobüslere biniyor. Bu kadar derin bir yoksulluk yaşanıyor. Bu yoksulluğun, savaş siyasetinin yarattığı derin bir ötekileştirme, linç kültürü yaratıldı. Ayrımcı politikalardan en fazla nasibini alan mülteciler ve engelli vatandaşlarımız oldu.

Kadın engelli istihdamı erkek engelli istihdamının neredeyse yarısı bile değil

Engellilerin yüzde 51’i çalışabilir durumda olduğu halde çalışmıyor, işgücüne katılamıyor. Çalışma iş gücüne sahip 2 milyon engelli yurttaşın sadece 145 bini çalışıyor o da niteliksiz işlerde. Kadın engelli istihdamı erkek engelli istihdamının neredeyse yarısı bile değil.

Hergün bir kadın mültecinin taciz ve tacavüzüne tanıklık ediyoruz

Elbetteki 2019 yılında saldırılara en fazla uğrayan kesimlerin başında mülteciler geldi. 2011 Suriye’de yaşanan iç savaşta, AKP’nin kışkırtması sonucu milyonlarca insan yerinden, yurdundan edilerek buralara gelmek zorunda kaldı. Ama bu mültecilere özellikle kadın mültecilere dönük her gün bir hak ihlali ve suç pratiği ile karşı karşıyayız. Yine mülteciler siyasi pazarlık konusu yapılıyor, ucuz işgücü olarak görülüyor. Hergün bir kadın mültecinin bir dramına, taciz ve tacavüzüne tanıklık ediyoruz. 

2019 kadınların baskı ve faşizm karşısında direnişi yükselttiği bir yıl oldu

AKP’nin 2019 yılında kadınlara, emekçilere yönelik uyguladığı politikalar ve işlediği suçlar çok kabarık, burada hepsini anlatmaya kalksak saatler sürer. Ama biz özcesi bunları ifade etmek istedik. 2019 yılı yoğun baskı ve faşizm politikalarının yansıdığı bir yıl olmadı, kadınların bu politikalar karşısında mücadele ve direnişi yükselttiği bir yıl oldu. Özellikle Kuzey Afrika’da, Rojava’da, dünyanın her yerinde kadınlar toplumsal muhalefetin öncülüğünü yaptılar, sadece haklarını değil, özgürlüklerini sahiplenerek sokaklara aktılar. 

Kadınlar toplumsal mücadelenin öncülüğünü yapıyor

Türkiye ve Kürdistan’da da kadınlar değişim için ayağa kalktılar, devlet ve erkek şiddetine karşı isyanlarını büyüttüler. Kazanımlarını korumak için ciddi bedeller ödediler, ama direniş ve mücadeleden asla vazgeçmediler. Bugün kadınlar yaşamın her alanında sokakta, işyerinde, cezaevinde bu erkek ve devlet şiddetine karşı direniyor. Toplumsal mücadelenin öncülüğünü yapıyor. Biz 17 yıldır olduğu gibi bu yıl da kadınlar özgürleşene kadar yeni yaşamı inşa edene kadar mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. 

Çünkü biz inançlıyız, kararlıyız, ısrarcıyız. Kadın mücadelesi var, kadın mücadelesi toplumsal mücadelelerin moral kaynağı olmuş durumda. Bizler 2019 yılını mücadele ve direniş yılı olarak, kazanımlarımızı sahiplenme yılı olarak tanımlıyoruz. Biz bu morali kadın özgürlük mücadelesinden ve partimiz HDP’den alıyoruz. 

HDP ve kadınlar varoldukça faşizm yenilmeye mahkum olacaktır. Teşekkürler, yeni yılınızı kutluyorum. 

26 Aralık 2019