Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın bugün Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ve SEGBİS yöntemiyle bağlandığı duruşmada yaptığı savunması:
Birleştirilen dosyalar yönünden herhangi bir itirazım yoktur. Esasa ilişkin savunma yapmadan önce hakkımda açılan davanın usulüne ilişkin beyanlarımız olacaktır. Bu konuda mahkemenizin ara karar vermesini istiyorum.
Öncelikle coğrafi olarak çok uzak bir cezaevinde tutuluyor olmamdan dolayı, hakkımda çok sayıda farklı şehirde açılmış davalarda savunma yapmam zorunluluğu nedeniyle fiilen mahkemenizde bulunmam imkansız hale getirilmiştir. SEGBİS yoluyla savunma yapmam bir mecburiyet hali olmuştur. SEGBİS yoluyla savunma yapmak, adil yargılanma hakkının ihlalidir. Ancak bu ihlali yaratan durum, beni SEGBİS’i kabul etmeye mecbur kılan fiili durumlardır.
20 Mayıs 2016 tarihinde parlamentoda dokunulmazlığımızın kaldırıldığını iddia eden Anayasa değişikliği, başlı başına bir Anayasa ihlalidir. Savunmama buradan başlamak istiyorum. Dokunulmazlıkların nasıl kaldırılacağı Anayasa ve parlamento İç Tüzüğü’nde detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Dokunulmazlığın kaldırılması usulü, söz konusu fezlekelerin soruşturma ve kovuşturmaya dönüşmesi halinde adil yargılanma sürecinin bir parçasıdır. Dolayısıyla bir milletvekilinin yargılanması aşaması, dokunulmazlığın kaldırılması aşamasındaki usulle doğrudan bağlantılıdır.
Anayasamız ve Meclis İç Tüzüğümüz, dokunulmazlığın kaldırılmasını şu şekilde düzenlemiştir: Hakkında fezleke düzenlenen bir milletvekili ile ilgili öncelikle Anayasa ve Adalet Komisyonlarının birleşmesinden oluşan Karma Komisyon’da her fezlekenin ayrı ayrı görüşmesi yapılır. Bu Karma Komisyon’da, hakkında fezleke düzenlenen milletvekili kendi savunmasını yapar. Arkasından oylama yapılır. Dokunulmazlığın kaldırılması kabul edilirse, fezleke Anayasa Komisyonu'na havale edilir.
Anayasa Komisyonu’nda ilgili milletvekili iki defa savunma yapar. Eğer Anayasa Komisyonu da dokunulmazlığın kaldırılmasını kabul ederse, fezleke Genel Kurul’a sevk edilir.
Genel Kurul’da her fezleke için ilgili milletvekili kendisine tanınmış süreler zarfında ayrı ayrı savunmasını yapar. Her fezleke için ayrı konuşma ve savunma hakkı vardır. Genel Kurul’da daha sonra oylama yapılır, dokunulmazlık kaldırılırsa ilgili milletvekili bireysel olarak kararın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.
Anayasa Mahkemesi ihlal tespit etmeyip kararın doğru olduğunu onaylarsa, dokunulmazlığın kaldırılmış olması kararı Resmi Gazete’de yayımlanır ve dokunulmazlık kalkmış sayılır. Meclis İç Tüzüğü ve Anayasa milletvekiline tanınmış bu hakları birkaç riski bertaraf etmek için detaylıca tanımlamıştır.
Milletvekillerinin dokunulmazlığının siyasi kararlarla kaldırılmasını önlemek; iktidarın muhalefet üzerinde baskı kurmasını zorlaştırmak; yargı erkinin siyasi gerekçelerle yasama erki üzerinde ve milletvekilleri şahsında baskı kurmasını engellemek; milletvekilinin yasama Meclisi’nde kendini savunmasına fırsat vererek, söz konusu suçlamanın ciddi olup olmadığının ilk elden denetlenmesini sağlamak.
Bir başka amaç ise söz konusu fezleke, “milletvekilinin söz söyleme, fikri açıklama yani yasama sorumsuzluğu kapsamına mı girmektedir, yoksa yasama dokunulmazlığı kapsamına mı girmektedir” bunu tespit etmektir. En önemlisi de halkın iradesine duyulan saygının gereği olarak milletvekilinin saygınlığını korumak ve sudan gerekçelerle sanık konumuna düşmesini engellemektir.
20 Mayıs 2016’da Anayasa’ya geçici bir madde eklenmesi suretiyle fezlekesi parlamentoda bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sorgusuz sualsiz, savunmasız, tartışmasız şekilde kaldırılması sağlandı.
Bu değişiklik Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP Milletvekili aynı zamanda Anayasa Profesörü olan Mustafa Şentop’un icadıdır. Değişikliğin ucube bir değişiklik olduğunu ve Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiğini Mustafa Şentop, Meclis kulislerinde arkadaşlarımıza söylemiştir. Dönemin Başbakanı Davutoğlu ve ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olduğunu çeşitli vesilelerle açıklamıştır.
Değişiklik parlamentoda onaylandıktan sonra ya 110 imza ile ya da ana muhalefet partisinin başvurusu ile Anayasa Mahkemesi'ne gidilebilirdi. Değişiklik teklifine itiraz dilekçesi 110 imzayı bulmadığı için Anayasa Mahkemesi'ne gidilemedi. Hali hazırda Venedik Komisyonu Raporu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu Raporu ile Anayasa’ya, eşitlik ilkesine, adil yargılanma ve savunma hakkı açısından açıkça Anayasa’ya aykırı olan bu düzenleme; herkes tarafından Anayasa’ya aykırılığı tespit edilen bir duruma dönüşmüştür.
Milletvekili yargılamak basit ve sıradan bir iş değildir. Herhangi bir yurttaşı sanık konumuna düşürmek de sıradan ve basit bir iş değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Taner Akçam-Türkiye davasında verdiği karar bu açıdan emsaldir. Şöyle ki; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin onayladığı bu karara göre Taner Akçam hakkında soruşturma yürütülüp TCK 301. Madde’ye göre takipsizlik kararı verilmiş olması bile ihlal olarak değerlendirilmiştir. “Bir yazarı, bir akademisyeni 301. Madde’den soruşturmaya tabii tutmak bile baskının oluşması için yeterlidir” denilmiştir.
Türkiye'nin üçüncü büyük partisinin Eş Genel Başkanı’nı hiçbir anayasal öndenetim, ciddi bir soruşturma ya da iddianamenin reddi gibi hiçbir mekanizmayı kullanmadan sanık olarak yargılamaya başladığınız için zaten bu yargılama ihlal ile başlamıştır.
Şu anda mahkemenizin yapması gereken en adil şey, yargılamayı durdurarak dokunulmazlık ile ilgili Anayasa değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olduğu ciddiyeti ve gerekçesiyle, durumu “bekletici sorun” olarak kabul ederek, somut norm denetimi için Anayasa Mahkemesi'ne yerel mahkeme sıfatı ile başvurmanızdır.
Yargı siyasi partilerin rakibi değildir
Bugünkü siyasi atmosfer HDP Eş Genel Başkanları, milletvekilleri ve 10 bine yakın üyemizi yargı eliyle linç ettirmek isteyebilir, ama yargı buna alet olmamalıdır. Bu siyasetin amacı olabilir, siyaset bunu siyasi yollarla yapmak isteyebilir, bu bir siyasi rekabet ve çekişme konusudur, ama yargı konusu olamaz. Türkiye'de yargımız, bir siyasi partinin; yargı eli ile hukuk dışı, kanun dışı bir şekilde linç edilmesine, tasfiye edilmesine alet olmamalıdır. Yargı siyasi partilerin rakibi değildir. Yargının görevi iktidarın çıkarlarını kollamak değildir. Yargının görevi, iktidarın her gün mahkemelerimize kamuoyu önünde verdiği talimatları uygulamak değildir. Yargının bir tek görevi vardır; millet adına adaleti sağlamaktır.
Ben Türkiye'nin üçüncü büyük partisinin Eş Genel Başkanıyım. Diğer Eş Genel Başkanımız bir yargı operasyonu ile siyasetten men edildi. Bunların hepsi suçtur. Sadece usule aykırılık değildir, suçtur. Mahkemenizin bu suça ortak olmamasını diliyorum.
Herkes şunu bilmeli ki, bizler adil yargı karşısında son derece saygılıyız ve saygılı olacağız. Ancak bugünlerde iktidarı elinde tutanlar korku saldılar diye biz de korkacak değiliz. Mahkemenizin de Allah'tan ve adalet duygusundan başka hiçbir şeyden korkmamasını umuyorum. Bugün bize yapılan bu hukuksuzlukların adil yargılama ve hukuk karşısında mutlaka hesabını soracağız. Bize karşı suç işleyenler yargı önüne çıkacaktır.
Mahkemenizden ilk talebim, somut norm denetimi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapması ve Anayasa Mahkemesi’nden gelecek sonuca kadar da yargılamanın durmasıdır.
Selahattin Demirtaş
Halkların Demokratik Partisi
Eş Genel Başkanı
16 Mart 2017