Demirtaş: Size verilmiş yargıçlık görevini iktidar lehine güç oluşturmak için kullanıyorsunuz

Demirtaş’ın Sincan’da görülen duruşmanın 2.gününde yaptığı savunma:

Herkese günaydın,

Savunmama başlamadan önce bu sabah Ankara'da feci bir kaza haberiyle uyandık. 7 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. 46 kişinin yaralı olduğu söyleniyor, acil şifalar diliyorum.

Reddi hakim talebimizi reddeden kararınıza bakıyorum da hiç anlatamamışız!

Ara kararınızın çıktısı dün tam duruşma bittikten sonra bize elden tebliğ edildi. Cezaevinde biraz inceleme şansım oldu. Doğrusu inceleme değil de şöyle bir bakmak gerekiyor. Zaten bir paragraf yazmışsınız. Dün 100 sayfa konuştuk, siz yine her zamanki gibi bir paragrafla gerekçe yazmadan talebimizi reddetmişsiniz.

Yanılmıyorsam hem benim hem de avukatlarımın sözlü olarak beyan edip tutanağa itirazı geçirme hakkı vardı. Bunu kullanmak istiyorum. Çünkü dün burada yaptığımız konuşmalar, savunmalarla anlatmaya çalıştığımız mevzuyu ya gerçekten biz anlatamadık ki ben böyle yorumluyorum. Sizin anlama kabiliyetinizden hiç şüphem yok, sonuçta Ankara 19. Ağır Ceza’nın deneyimli yargıçlarısınız. Biz anlatamadık!

Verdiğiniz ara karardaki ifadeye bakıyorum da “ama bu kadar mı anlatamamışız” diye düşünüyorum. Aynen şöyle ret gerekçeniz: "Taraf istemlerinin ret veya kabulüne ilişkin kararlar ile sanığın tutukluluk halinin devamına ilişkin kararların tek başına mahkeme üyelerinin tarafsızlığını şüpheye düşürecek bir sebep olarak gösterilemeyeceği..." Savunmalarıma ve itirazlarıma dair asıl ret gerekçeniz bu. Diğeri yanılmıyorsam bu konuda başkaca bir veri gösterilmedi, mahkeme başkanı ve üye hakimin davranışları nedeniyle ki benim bu konuda iddiam yoktu. Herhalde burada avukatlara cevap vermişsiniz.

Dünkü hem kendi savunmamı hem avukatların savunmasını şöyle bir düşünüp gözden geçirdim. Ne benden ne avukatlarımdan tek bir cümle bile "tahliye kararı vermediğiniz için sizi reddediyoruz" şeklinde isnad ya da ima olmadı. Ağzımızdan böyle bir cümle çıkmamıştır: "Tahliye kararı vermediniz diye sizi reddediyoruz". Bu kadar basit değil yaklaşımımız.

AİHM kararı bir basın açıklaması değil, hakkınızda verilmiş bir hükümdür

Siz de bu şekilde gerçekten de sanki hiçbir şey olmamış gibi davranamazsınız. Ortada sizinle ilgili verilmiş bir mahkumiyet kararı var. AİHM kararı bir basın açıklaması değildir. Avrupa Parlamentosu'nun, Avrupa Konseyinin yayımladığı bir basın bildirisi değildir. Kusura bakmayın, hakkınızda verilmiş bir hüküm var. Demiş ki, "Siz Selahattin Demirtaş'ı siyasi saiklerle tutuklu bıraktınız ve yargılıyorsunuz”. Ret gerekçeniz budur. Burada buna dair bir ima bile göremiyorum. Olur mu?

Beyefendi AİHM kararı için "Bizi bağlamaz" dedi sanki kendisi tahliye kararı verecek

Biz bu kadar basit konuşmadık, siz bunu olmamış gibi, yokmuş gibi davranamazsınız. “AİHM kararları bizi bağlamaz" diyen gibi düşünemezsiniz, bu karar sizi bağlar. O beyefendiyi bağlamayabilir, kendisi bilir. Zaten AİHM, hükümet kararı uygulasın diye karar vermiyor ki. Yargı ile ilgili, yargının görev alanına, karar alanına giren bir mevzuda hüküm tahsis ederken “yargı uygulasın" diyor. İşin tazminat hukuku idare veya yürütmeyi bağlar; ama yargısal faaliyete dair verilmiş bir karar örneğin ifade özgürlüğü ihlali, yeniden yargılama, yargılamanın iadesi, benim davamda olduğu gibi derhal salıverilme kararı, bunlar hükümete verilmiş talimatlar değildir. Ama çıktı dedi ki "Bizi bağlamaz". Sanki kendisi benimle ilgili tahliye kararı verecek.

Biz dün dedik ki siz beni siyasi nedenlerle 2 yıldan fazladır cezaevinde tutuyorsunuz. AİHM’in şurada elimde görmüş olduğunuz kararı da onu dedi. Tam 2 yıl Adalet Bakanlığı ile boğaz boğaza bir hukuk mücadelesi ile kazandığımız bir karardır, basit bir kağıt parçası değildir, 18. madde öyle sıradan bir ihlal değil çünkü. Ha kesinleşmeden bizi bağlamaz diyorsanız, kesinleştiğinde “Evet seni siyasi olarak yargıladığımızı kabul ederiz” diyorsanız onu da gerekçenize yazın madem. Deyin ki kesinleşmediği için reddi hakim gerekçesi oluşmamıştır. Ama bana diyorsunuz ki "tutuklama taleplerini reddettik diye bizi reddedemezsiniz."

AİHM kararı, hükümetin Strazburg’ta yaptığı paraya dayalı lobiye rağmen alınmış bir karardır

Ben sizden tahliye mi istedim? AİHM kararına dayanarak tahliye talep etmiş olsam diyeceğim “Evet beni tahliye etmediğiniz için sizi reddediyorum”. Öyle bir şey yok. Bu karar Adalet Bakanlığı’nın bütün manipülasyonuna, hükümetin Strazburg’ta yaptığı paraya dayalı lobiye rağmen alınmış bir karardır. Benim Strazburg’ta dayım yok, anam-babam yok, param da yok. Hukuk mücadelesi yürüttük biz. Kolay da değil. İnançla, kararlılıkla avukat arkadaşlarımın desteğiyle bu hukuk mücadelesi yürüdü ve mahkum oldunuz.

AİHM kararı bizi bağlamaz diyorsanız ara kararınızda yazın

Benden önce mahkum oldunuz. Bu karar öyle boru değil. Bu karar; “Selahattin Demirtaş'ı ve seçmenlerini, onu seçen iradeyi de cezalandıracak şekilde, demokratik çoğulculuğu yok edecek şekilde davrandınız” diyor. Bizi bağlamaz diyorsanız ara kararınızda bunu yazın, deyin ki "bizi de bağlamaz." Hangi kanunları tanıyorsanız onu yazın biz o kanunlara göre hareket edelim. Anayasa 83'ü tanımıyorsunuz, 90'ı tanımıyorsunuz, 138'i tanımıyorsunuz. AİHS'i tanımıyorsunuz. Hangisini tanıyorsanız bilelim ona göre savunma yapalım, şunları tanımıyoruz deyin ona göre devam edelim. Ama bir mahkeme bu şekilde davranamaz. Tam da bu nedenle sizi reddediyoruz.

Dün verdiğiniz ara karar bile başlı başına bir ihlal nedenidir

Biz savunma yapıyoruz, çarpıtıyorsunuz, yokmuş gibi davranıyorsunuz. Mahkum durumdasınız. Hüküm kuruldu hakkınızda, siyasi saiklerle yargılama yaptığınız ortaya çıktı. Bunu nasıl yok sayacaksınız? Bunu şimdiye kadar subjektif olarak, biz kişisel görüş olarak belirtiyorduk, fakat kanaatimizdi. Ama şimdi mahkeme kararı var. Tanımıyorsanız bu mahkeme kararını, kararınızı açıkça yansıtın. “AİHM kararı bizi bağlamaz, AİHS bizi bağlamaz. Bu nedenle ne kararınızı alıyoruz ne de böyle bir şey varmış gibi davranıyoruz” deyin. Bu bir hukuk mücadelesi, biz de sürdüreceğiz, devam edecek.

Şu dün verdiğiniz ara karar bile başlı başına bir ihlal nedenidir. Gün gelecek göreceğiz. Şu dünkü ara kararınıza AİHM veya AYM -inşallah AYM olur- atıf yapacak ve diyecek ki "AİHM kararı sonrası başvurucunun çıktığı ilk duruşmada ortaya koyduğu itirazlara mahkeme gerekçesiz ret vererek AİHM kararını bir kez daha görmezden gelip yok sayarak adil yargılanma hakkı ihlali yapmış, tarafsızlığını yitirmiştir”. Bu kadar deneyimsiz yargıçlar değilsiniz. Nasıl böyle bir gerekçe yazdınız? AİHS 18 nerede?

Türkiye tarihindeki en ağır ihlali almış mahkeme heyetinin bize verdiği cevaba bakın

Ben ve avukatlarım 2 temel gerekçeye dayandık dünden beri. Bir, AİHS sizi mahkum etti dedi ki, "siz artık tarafsız değilsiniz, siyasi yargılama yaptınız”. Bu bizim açımızdan kesinleşti, bir hüküm kuruldu. İkinci gerekçemiz AİHM'in kararından sonraki tutumunuzdur. Tahliye etmediniz, Adalet Bakanlığı ile yazışma yaptınız, karar kesinleşmemiştir diyerek AKP'nin raporunda belirtilen şeyleri yazdınız.

Dün tam 22 tane gerekçeyi başlık başlık saydım. Ve siz bunlar yokmuş gibi davranıyorsunuz. “Hadi kaldığımız yerden devam edelim. Tutukluluk halinin devamına karar verdik diye bizi reddediyorsun” diyorsunuz. Biz bundan dolayı sizi reddetmedik, çarpıtıyorsunuz. Görevinizi kötüye kullanıyorsunuz, yetkinizi kötüye kullanıyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Bizim aklımızla alay edemezsiniz. Ben bunu kabul etmem. Mahkeme heyetinize heyet olarak hep saygı duydum ama bu bana hakarettir. Dün avukatlarım 5 saat savunma yaptı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde alınmış en ağır ihlali almış heyetin bize verdiği cevaba bakar mısınız? Bu bizim aklımızla alay etmektir. Onurumuzla oynatmayız. Böyle bir şey yapamazsınız, hayır.

Size verilmiş yargıçlık görevini iktidar lehine güç oluşturmak için kullanıyorsunuz

Hakkınızda mahkumiyet kararı var. Bu yokmuş gibi hadi işimize devam edelim, buraya da hiçbir şey yazmayalım, olduğu gibi Demirtaş savunmasını yapsın diyen bir heyet olmaz. Hiç değilse taraf mısınız, değil misiniz buna siz karar vermeseydiniz! Onu 20. Ağır Ceza’ya gönderseydiniz -oradan bir şey çıkacağından değil- hiç değilse bunu yapsaydınız. Ben buradayım Sincan’dayım, 1 günde karar verseydi, geri gelseydi. "Hayır biz taraflı değiliz” kararını bile siz verdiniz. Bunun bile bir üst mahkemeye gönderilmesini reddettiniz. Bu kadar rahat davrandınız. Ben bu rahatlığı kabul etmiyorum. Usule aykırı davrandınız demiyorum, suç işlediniz! Aleni bir şekilde yetkinizi görevinizi kötüye kullanıyorsunuz. Yargı yetkinizi kötüye kullanıyorsunuz. Size verilmiş yargıçlık görevini beni benim nezdimde seçmenlerimi, siyasi kimliğimi tasfiye etmek, iktidar lehine güç oluşturmak için kullanıyorsunuz.

Ara kararlarınızda bunu aleni, açık bir şekilde belirtiyorsunuz. Yok sayıyorsunuz çünkü itirazlarımızı. Çok sayıda ara kararınız var buna benzer. Demişim ki, ses kaydını getirin, karşılaştırma yapalım. Ara karar tahsis ediyorsunuz duruşma bittikten sonra, diyorsunuz ki; “Dosyada çıktıların çözümü olduğu için ses kaydının yeniden çözümünün yapılmasına gerek olmadığına...” 4 duruşmadır sizden ses kaydı istiyoruz, ilk duruşmadan beri istiyoruz. Siz her duruşmada dosyada çözüm olduğu için yeniden inceleme yapılmasına gerek yoktur diyorsunuz. Ses benim değil diyorum, ses! Çözüm tutanağına değil, sese itirazım var, getirmiyorsunuz. Aklımızla alay ediyorsunuz.

AİHM kararı bizi bağlamaz deyin, bu yargılama bitene kadar ne AİHS'ten ne AİHM'den söz edelim

Selahattin Demirtaş ve avukatlarının da burada bu siyasi kumpasın parçası haline gelmiş yargılamanın sessiz sedasız parçası olmasını bekliyorsunuz. Kabul etmiyorum. Ciddiye almanızı bekliyorum, böyle olmaz. Şu AİHM kararını yok sayacaksanız bana şimdi avukatlarımın da talebiyle birlikte bir ara karar ihdas edin, “AİHM kararı bizi bağlamaz” deyin. Biz de bu yargılama bitene kadar ne AİHS'ten ne AİHM'den söz edelim. Ama bunu yazın. Öyle yokmuş gibi davranarak bir cümleyle -ki bunu ne ben ne avukatlarım dile getirdi- "tutukluluk halinin devamına ilişkin kararların tek başına mahkeme üyelerinin tarafsızlığını şüpheye düşürecek bir sebep olarak gösterilemiyeceği.." bunu yapamazsınız. Biz dün sadece bunu anlatmışız. Nerede AİHS 18 ihlali?

Bu duruşma salonunda aylardır siyaset yapanın siz olduğu bu kararla netleşti

Biz dün sadece AİHS 18'i anlattık. Çünkü AİHM kararında diyor ki "Gizli bir amaç güttüğünüz anlaşılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli 2 seçiminde yer alan başvurucuyu tutuklayarak, tutukluluk gerekçesini sürdürerek siyasete müdahale ettiğiniz anlaşılmıştır". Mahkemenin kanaati budur. Benim avukatlarımın ortaya koyduğu deliller, Adalet Bakanlığı’nın ortaya koyduğu deliller, bunlar bir yargıç heyeti tarafından tartışılmış. Bunlar siyasetçi değil. Arnavutluk'tan Ukrayna’ya, Avusturya’dan Macaristan’a Türk yargıca kadar bir heyet tartışmış bunu. Üstelik haksız yere tutuklu bulunduğuma dair Türk yargıç Işıl Karakaş da imza koymuş. Bir tek 18'e şerh koymuş, onun da ayrı kaygıları vardır. Ama haksız yere tutukladığınıza dair Türk yargıç Işıl Karakaş'ın da imzası var kararın altında. Bu kadar net bir karar karşısında dünden beri savunma yapıyoruz. Hiç değilse reddi hakim talebimizin ciddiye alınması gerekir. Benden daha fazla siyasetçi olduğunuz bu kararla ortaya çıktı. Bu duruşma salonunda aylardır siyaset yapanın siz olduğu bu kararla netleşti. En hukukçu bizmişiz. Burada ben yokmuşum gibi davranmanızı kabul etmeyeceğim. Tek şartım var ara karar alacaksınız, AİHS ve AİHM bizi bağlamaz diyeceksiniz. Sonra biz de o konuyu kapatacağız. Esasla birlikte tekrar itirazlarımızı AİHM'e yaparız. Ama siz bu kararı yok saydığınız müddetçe biz bu karardan başka bir şey konuşmayı kabul etmiyoruz. Önce bu karara dair tavrınızı görmek istiyoruz.

AİHM kararı sizi bağlamayacaksa Adalet Bakanlığı niye bir buçuk yıldır bu dosyada savunma yapıyor?

Sanıyor musunuz ki bu kararı almak kolaydır. Alınmasın diye, çıkmasın diye yapılmadık entrika kalmadı. Şimdi kararı aldık, huzurunuza gelmişiz, orada oturan beyefendiler kararı yok sayıyor. Böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor. Gelmişiz mahkemeye 3 tane Ağır Ceza hakimi, onlar da yok sayıyor. Kim tanıyacak bu kararı, nerede tanıtacağız. Eğer iç hukuka göre sizi bağlamıyorsa kimi bağlayacak? Adalet Bakanlığı niye bir buçuk yıldır bu dosyada savunma yapıyor bağlamayacaksa, niye biz savunma yapıyoruz? Kabul etmiyoruz bunu. O nedenle hiç değilse 20. Ağır Ceza Mahkemesine gönderin, orada itirazlarımız incelensin. Belki 3 tane başka hakim “Burada ciddi itirazlar var arkadaşlar, bunun en azından gözden geçirilmesi lazım. Heyet siyasi yargılama yapmış, siyasi tutuklama yapmış, AİHM'in bu konuda kararı var. Sanık da buna itiraz ediyor.” diyecek.

Bakın AİHM kararıyla sizin siyasi yargılama yaptığınız kesinleşmiş. Ama size yetmemiş sonrasındaki tutumunuzla devam etmişiniz aynı şeye. AİHM demiş ki sizler gerekçesiz bir şekilde tutuklamayı sürdürüyorsunuz, siz bu karardan sonra verdiğiniz ilk kararda aynı şeyi yapmışsınız. Yine bizimle alay eder gibi aynı gerekçesizliklere dayanarak tutukluluk halinin devamına karar vermişsiniz.

Elimde mahkeme kararı var, burada size kişisel görüş belirtmiyorum

30.11.2018 tarihli tutukluluk halinin devamı kararı, AİHM kararından sonra verdiğiniz karar. Bakın ne demişsiniz: "…Son olarak Anayasa Mahkemesi önündeki yargılamanın kısa süre koşuluna uygun olmadığı müracatı yönünden de ihlal bulunmadığına karar verildiği..." Sizi niye ilgilendiriyorsa AYM'nin yargılama süresi kısa mıydı uzun muydu, ihlal miydi değil miydi. Ama reddedildiği için buraya almak istemişsiniz. 3 paragraf retleri yazmışsınız. Sonra demişsiniz ki, "Buna karşılık mahkemece sözleşmenin 5-3 ve 18. maddeleriyle sözleşmenin ek 1 nolu protokolünün 3. maddesinde belirtilen serbest seçim hakkı ile tutukluluk hakkını haklı gösterecek yeterli gerekçe gösterilmemesi nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir." Hiç de böyle değildi. 18. madde, sözleşmedeki kısıtlama hakkının kötüye kullanıldığını belirten maddedir. Niye yazmamışsınız bunu burada açıkça, niye dememişsiniz “AİHM bizim siyasi yargılama, siyasi tutuklama yaptığımıza hükmetmiş”. Sanki burada önemli olan AİHM'in itirazlarımızı kabul etmediği kısımlar, onu yazmışsınız, yine 18'i görmezden gelmişsiniz. Bu kadar basit değil. Hiç kusura bakmayın. Benim elimde mahkeme kararı var. Burada size kişisel görüş belirtmiyorum.

Kanun dışı davrandığınız o ara kararı geri almanızı bekliyorum

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı hepinizi bağlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün yargıçlarını, savcılarını bağlar. Avrupa Parlamentosu’nun açıklamaları sizi bağlamaz, Avrupa Konseyi’nin açıklamaları sizi bağlamaz. Onlar siyasi görüştür, siyasetçilerin işidir. Ancak AİHM kararları buz gibi sizi bağlar. Sanık olarak da en başta da benim hakkımdır. Bu karar için hukuk mücadelesi yürüttük. Yok sayılmasını kabul etmiyoruz ve sizden dün aldığınız ve bir kez daha aleni bir şekilde kanun dışı davrandığınız ara kararınızı geri almanızı bekliyorum.

Erdoğan’a boyun eğseydim Saray’ın bakanlarından biri olurdum, boyun eğmediğim için buradayım

Yaptığınız 18 ihlali dün madde madde anlattım. Gizli tanık ‘Mercek’ten başladım, yasadışı dinlemeye, sahte Karayılan tweetine halen dahi tutuklama gerekçesi yaptığınıza, işte Ali Oruç’tan Faik Yağızay’a, 15 ay sonra hakim karşısına çıkarılmama, referandumdan 24 Haziran seçimlerine, Anayasa 83/1’i tanımamanıza, savcılığın bütün delillerini çözümünü yapmanıza rağmen benim delillerimin çözümünü “al traş liste oku” diyerek vermenize hepsine değindim. AKP’nin açıklamalarına, Cumhurbaşkanının danışmanlarının, bakanların açıklamalarına hepsine uzun uzun değindim ve dedim ki; bunlardan dolayı siz siyasi ve politik bir yargılama yapıyorsunuz. İstanbul 26. Ağır Ceza ile paslaşarak, bana verdirdiğiniz cezaya, burada zaman kazanmak için tahliye talebimi reddederek İstanbul İstisnaf’a zaman kazandırıp, bu arada cezamı onaylamasını sağlamanıza değindim. Bütün bu işlerin koordinasyonunu AKP’nin yaptığına dair aleni gözlerimizin önünde yürüyen siyasi kepazeliğe kadar hepsine değindim. İçeride yatan benim ve temsil ettiğim halkımın iradesinin onurunu korumakla mükellefim. Bunu kabul etmem.

Mahkeme sürecini bitirin; 142 üst sınırdır, 141 yıl verirseniz hatırım kalır

Ben Recep Tayyip Erdoğan’a boyun eğseydim Saray’da olurdum, bakanlarından biri olurdum. Tayyip Erdoğan’a boyun eğmediğim için buradayım. Bu hukuksuzluğa asla boyun eğmem. Siz de bana boyun eğdiremezsiniz. Verdiğiniz yasadışı ara kararlarla, verdiğiniz kanun dışı ara kararlarla, bu yargılamayı Tayyip Erdoğan’ın arzu ettiği, AKP’nin arzu ettiği şekilde sürdüremezsiniz. Mahkeme sürecini bitirin diyorum, bitirmeyin demiyorum. 142 üst sınır, 141 verirseniz hatırım kalır. Hiç şakam yok, Allah’tan başka da kimseden korkum yok ama onurumu burada ezdirmem size. Ben 6 milyon oy almış bir Cumhurbaşkanı adayı ve bir partinin temsilcisiyim. Bize bu şekilde yaklaşılacaksa biz mahkemeyi el üstünde tutarız. Ama böyle bir saygısızlığı kabul etmeyiz. AKP mi yargılıyor bizi, yargı ve yargıçlar mı? Bunların hepsi AKP yaklaşımıdır.

AKP’nin DNA’sını, bizlere yönelik operasyon planlarının nasıl devam ettiğini biliyorum

AİHM’in kararını yok saymak AKP’nin 15 gündür medyasında tetikçileri aracılığıyla oluşturmak istediği bir algı çabasıdır. Algı operasyonudur. Demirtaş’ın AİHM kararını hiçleştirin, 18 maddenin ihlalini 5/3 planını geri plana çekin ve görünmez kılın; asıl AİHM’in reddettiği talepleri öne çıkarın, köşe yazıları yazın, buna ilişkin televizyon programları yapın... Ruhlarını biliyorum ben bunların. 12 yıldır bunlara karşı ben mücadele ediyorum. DNA’larını biliyorum. Saray’da şu anda kimler toplantıda, Adalet Bakanlığı’nda, İçişleri Bakanlığı’nda kimler bunları planlıyor hangi ruh haliyle. 5 yıl ben bunlarla Çözüm Süreci yürüttüm, 5 yıl. Bütün bakanlarla, istihbaratçısından tut, bilmem komutanlarına kadar mesai yaptım. Ülkede barış olsun diye. DNA kodlarını biliyorum, nasıl çalıştıklarını biliyorum. Şu anda bizlere yönelik operasyon planlarının nasıl devam ettiğini biliyorum. Bu operasyonun bir parçası olamazsanız, bunu kabul etmem ben. Size fısıldanan neyse, kamuoyundan yaratılan algı neyse siz de buna göre davranamazsınız. Nasıl 5 saat yapılmış savunmaya karşı bir satırlık cümleyle yanıt verirsiniz. Böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Düzelteceksiniz o kararı. Talebim bu. Kararı geri almanız lazım, gerekçeli yazmanız lazım. Gerekçesiz kararı nasıl yazıyorsunuz?

Dışarıdakilerin tartıştığı, reddettiği gizli tanık müessesesini halen tutuklama gerekçem sayıyorsunuz

Bana şunun gerekçesini yazmanız lazım: “Gizli tanık Mercek’i biz delil olarak göstermedik tutuklamaya” demeniz lazım. Ama tutuklamanın devamı kararlarında bir cümleyle diyorsunuz ki ‘mevcut delil durumu.’ Hangi delil durumu? Niye bunları saymıyorsunuz? Hangi dijital deliller? Hangi bilirkişi çözümleri, hangi olay tutanakları? Hangi tanık beyanları? Halen tanık beyanları diyorsunuz. İki tane tanık beyanı var. Biri gizli tanık, diğeri de beyanlarını dinlemekten vazgeçtiğiniz, beyanlarını ciddiye almadığım, ismini bile unuttuğum Nurullah diye biri. Başka tanık yok dosyada. Bir tek Mercek kalıyor. Ve halen siz tanık beyanları diyerek, tutuklamanın devamı diyorsunuz. Hangi tanık? Diyarbakır Savcılığı’nın böyle bir tanık yoktur dediği tanık mı? Dosyada çünkü başka tanık yok. Bu sizi reddetmemizin gerekçesi değil mi, önemsiz mi bu? Dışarıda gizli tanık ile ilgili “Kaldıralım mı bu meseleyi, bunları işte cemaatçiler getirdi, Türkiye yargısının başına bela etti. İşte bir sürü insanın canını yaktı” diyerek kıyamet kopuyor. Onların reddettiği gizli tanık müessesesini halen benim tutuklama gerekçem sayıyorsunuz. Halen AİHM kararına rağmen bu, delildir diyorsunuz. Yani yok mu sayacaksınız. Tamam. Ben ve avukatlarım şu dakikada sizin açıklayacağınız karara saygı duyarak, çıkmaya hazırız. Ama onursuzluğu kabul etmeyiz. Yapmayın bunu.

Reddi hakim talebimiz Türkiye’de en somut ve haklı reddi hakim talebidir 

Bütün hayatım onurumu korumak için bedel ödemek ile geçti. Bütün gençliğim bununla geçti. Bütün öğrenciliğim bununla geçti. Onurumu ezdirmedim kimseye. Siyasete girdiğimde de insan hakları avukatlığı yaptığımda da. Sadece kendi onurum için değil her insanın onuru ve haysiyeti için mücadele ettim. Ama heyetinizin bu 15 aylık yargılamada -öncesinde dosya sizde değildi- geldiğimiz noktada artık onurumu zedelediğini hissediyorum. Huzursuzum, bunun düzeltilmesini istiyorum. Mahkemenizin savunmalarıma, hukuk mücadelemize saygı duyduğunu göstermesini istiyorum. Biz bir hukuk mücadelesi yürüttük. AİHM’de, Türkiye’den hiçbir başvurucu bu kararı alamadı. Biz de ispatlayamayabilirdik. Kolay değildi. 18 ihlaline ispatlayabilmek kolay bir iş değil. Ama en az 60 kişilik Demirtaş savunma grubu gece gündüz çalıştı. Belge topladı, bilgi topladı. Ben cezaevinde çalıştım. Her açıklamayı, her bilgiyi birbiriyle bağlantılı hale getirmek için aylarca uğraştık. Riskliydi, ispatlamak zordu ama aldık kararı.

Buraya geldik, iki ara karar veriyorsunuz. İki ara kararda da AİHM kararı yokmuş gibi davranıyorsunuz. Sizin için ilk tutuklama kararı doğruymuş, bu önemli. Bu yüzden reddi hakim talebimiz Türkiye’de şu ana kadar en somut ve haklı reddi hakim talebidir. Ben bundan daha haklı ve somut bir gerekçeye dayanan reddi hakim talebini duymadım. İddia ediyorum.

Sizi reddedebilmemiz için AKP İl teşkilatında toplantıda mı yakalamamız lazım

Ben demiyorum. Selahattin Demirtaş Türkiye davası 14305/17: Bu diyor. Türkiye’de hiç kimsenin elinde böyle bir karar yoktur. Diyor ki Türkiye’de mahkeme heyeti politik amaçlarla sözleşmedeki hükümlülüklerin kısıtlamalarına aykırı davranarak tutuklamayı sürdürmüştür, Türkiye’nin en önemli iki seçimine müdahale etmiştir. Bu karar bunu söylüyor. Ben söylemiyorum. Bu da sizi reddetmeyecekse kim sizi reddedecek? Bu da geçerli bir neden değilse biz geçerli nedeni nasıl bulacağız? Sizi AKP İl teşkilatında toplantıda mı yakalamamız lazım. Budur işte bu kadar, politik olmak budur. Bir hakimin politik davrandığını başka nasıl ispatlayabilirsiniz? Bundan daha net ispatı nerden getirelim size? Avrupa’nın da Türkiye’nin de altına imza attığı en yüksek mahkeme. Anayasa Mahkemesi’nin kararını bozuyor bu mahkeme değil mi? Bozdu nitekim. AYM’den üst bir mahkemeden söz ediyorum. Başka üst mahkeme yok ki nerden getirelim. Sizin siyasetçi olduğunuza karar verdiler. Siz kararınız da bu karar yokmuş gibi davranıyorsunuz.

AİHM kararını biz tanımayacağız, İçişleri Bakanı rahat olsun demiş oldunuz

Aynı zamanda şu anda dışarıda ben ve partime dönük siyasi operasyonların önünü açacak şekilde davranmaya devam edeceğinizi dünkü kararınızla net şekilde ilan ediyorsunuz. Yani AİHM kararını biz tanımayacağız, İçişleri Bakanı rahat olsun. İstediği HDP’liyi alabilir, tutuklayabilir, AİHM’de de karar çıksa biz tanımıyoruz bunu demiş oldunuz. Oysa dün ne anlattık ne konuştuk. Nelere itiraz ettik. Gerçekten üzülüyor ve şaşırıyorum. Ben size burada propaganda yapmadım, basın zaten yoktu basına da propaganda yapmadım. Hukukun onurundan söz ettim, akademinin içinde bulunduğu durumdan söz ettim. Hiç değilse burada yazdığınız ara kararda AİHM kararını ciddiye aldığınıza dair bir şeyler yazsaydınız. Çok üzücü. Ben onurum kırılmış hissediyorum. Sadece bir usül meselesi değil. Çok yazık.

Şu anda üç AKP yöneticisi bir HDP’liyi yargılıyor, hissiyatım budur

Mümkünse usul gerekçesiyle çıkıp gitmek isterdim. Mümkünse bir daha karşınıza çıkmak istemezdim. Samimiyetle söylüyorum. Başından beri zaten adil yargılama koşulları yoktu ama şu anda hiç yok. Şu anda üç AKP yöneticisi bir HDP’liyi yargılıyor, hissiyatım budur. Samimiyetle söylüyorum, üç AKP’linin karşısında belki de aranızda MHP’li de var bunu bilemem, ittifak ve koalisyon var sonuçta. Beni de HDP’li olarak yargılıyorsunuz. Budur mevzu ve bu da ağrıma gidiyor.

Giderim yatarım ömür boyu ama böyle bir hakareti kabul etmem

Savunma yapma isteğim yok. Delillerim var sunma isteğim yok. Verdiğiniz kararlar ortada ben hangi delili size sunacağım ki artık. AİHM kararından daha etkili bir delil yok ki benim elimde. Size sunacağım deliller benim yaptığım basın açıklamaları, bilirkişi raporları falan filan. Onların da hiçbiri AİHM kararının kudretinde değil. Ne anlatayım size, avukatlarım ne anlatsın size. Biz artık ne ortaya koyalım ki, savcılık suçluluğumuzu ispatlayamadı biz de suçsuzluluğumuzu ispatlayalım size. Rahatsız edici ve gerçekten benim açımdan çok üzücü bir şey. Dün gece bu çok canımı sıktı. İki yıldır yargılanıyorum, bir sürü ara karar verdiniz. Taleplerimizin bazılarını kabul ettiniz, bazılarını reddettiniz. Burada kararı okuyamadan gittim. Çok da dinleyemedim siz ara kararı okurken ama cezaevine gidip okuyunca, koşullar uygun olsaydı hemen duruşmaya dönmek isterdim. Bu kadar rahat olunamaz. Büyük bir hakaret. Giderim yatarım ömür boyu ama böyle bir hakareti kabul etmem. Bunun düzeltilmesi lazım, kararı geriye almanız lazım. AİHM’in verdiği 18. madde ihlalini tanıyıp tanımadığınızı, ne anlama geldiğini, mahkemenizin bu konuda sorumluluğunun olup olmadığını tartışmanız lazım. Kabul edip etmediğinizi tartışmanız lazım mahkeme kararını. Öyle kesinleşmedi falan demek yok.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne meydan okuyorsunuz

Kesinleşmedi diyorsanız, üç beş ay sonra kesinleşir. O zaman kesin olarak siyasi bir şekilde karar verdiğinizi kabul edecek misiniz? Yoksa hep kulak arkası mı yapılacak? Bilemiyorum ki, kararınızdan anlaşılmıyor. Neymiş, biz tahliye talep etmişiz, siz de bunu reddettiğiniz için biz sizi reddetmişiz. Bu kadar basit değil. Ben ve avukatlarım da meseleye bu kadar basit yaklaşmadık, bu açık ve aleni bir politik yaklaşımdır. Yine 18. madde ihlalinin devamıdır. İhlale devam ediyorsunuz, sürdürüyorsunuz, meydan okuyorsunuz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne meydan okuyorsunuz. Kanunlara meydan okuyorsunuz. Bu kanunlar bizi bağlamaz diyorsunuz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi benim haklarımı güvence altına alırken, AİHM de ihlal tespit kararıyla anında ihlalin giderilmesini isterken, siz gidermeyi bir tarafa bırakın ihlali sürdürüyorsunuz.

18. madde ihlali her saat, her saniye devam ediyor

Başka bir madde ihlalinden örnek vereyim ki tam anlaşılsın. Siyasi yargılama yargılanan ben  yargılayan siz olduğunuz için size basit geliyor. AİHM işkence suçu yani 3. maddeden ihlal verdi diyelim. İşkence görüyorum, başvurdum. Mahkeme dedi ki 3. madde ihlali veriyorum. Sizin yaptığınız ne biliyor musunuz? Elimde işkence gördüğüme dair bir mahkeme kararı varken, siz işkence yapmaya devam ediyorsunuz. Ben diyorum ki, ya mahkeme kararı var işkence yapmayın. Siz bana elektrik vermeye devam ediyorsunuz. İhlali devam ettiriyorsunuz. Aynısı. Şu anda bunu yapıyorsunuz. 18. madde ihlali her saat, her saniye devam ediyor.

Bakın anlatamadığım şu; AİHM’in 20 Kasım’da açıkladığı ihlal kararını sürdürüyorsunuz demiyorum sadece (tahliye vermemekle zaten onu sürdürüyorsunuz), yeni bir 18. madde ihlalinden söz ediyorum. Ondan bağımsız ama ona paralel yeni bir AİHS 18 ihlali yapıyorsunuz şu anda. O kararı tanımadınız tamam. Benim cezaevinde olduğum her gün o ihlal sürüyor. Ancak siz bununla yetinmiyorsunuz yeni bir ihlal yapacak kadar cesur davranıyorsunuz. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Bunu sürdürmeye nasıl cesaret ediyorsunuz? Kime güveniyorsunuz? Mesela bu şekilde davranan bir yargıç heyetini ben HSK’ya şikayet etsem hakkında derhal soruşturma açılmalı. Ama güveniyorsunuz belli ki. HSK’yı kime şikayet edeceğim. HSK’nın başkanı Adalet Bakanı. Adalet Bakanı kim? AKP Genel Başkanı’nın atadığı bir bürokrat. Sizin yerinizi Tayyip belirliyor mu belirliyor. Özlük haklarınızı belirliyor mu belirliyor. Disiplin soruşturmalarınızı yapıyor mu yapıyor. Mesleğe alma çıkarma işlerinizi yapıyor mu yapıyor. Gerektiğinde şuradan bir polisini içeri sokup, sizi gözaltına alıp meslekten çıkarabilir mi çıkarabilir. Kimi kime şikayet edeceğim. Sizsiniz karşımda. Bir tek güvenebileceğim, muhatabım sizsiniz. Burada yargılama sadece teknik ya da sentetik bir ilişki değil. Dinamik ve insani bir ilişkidir aynı zamanda. Biz bir buçuk yıldır birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Birbirimizi az çok anlamış olmalıyız. Tamam kanunlar soğuktur ama yargıç öyle değildir. Yargıç insandır. Kanunlar duvar gibidir ama bir de yorum teorisi vardır ki, onu insan olarak yorumlar. Aksi takdirde program yüklersiniz bilgisayara, ben savunmamı yaparım yapay zeka hakkımdaki hükmü kurar. Otomatik hesaplar ve tık tık 10 dakikada biter. Niye mahkemeler insanlardan oluşuyor. Bundan dolayıdır. Siz bunu da yok sayıyorsunuz. Benim onurumu çiğneyerek, aynı zamanda bu insani ilişkiyi de yok sayıyorsunuz. Bunu da kabul etmiyorum. Bana hak ettiğim ciddiyette, layık olduğum şekilde ara kararlar alma hakkım var. Yaptığımız savunmaya, verdiğimiz hukuk mücadelesine denk bir tutumu sizden görme hakkımız var. 10 aydır yargılama yapıyorsunuz, 10 ay.

AKP benimle ilgili ne söylüyorsa verdiğiniz ara karar aynısını söylüyor

Ya bir görevli memura hakaretten yargılandığım dosyam var, 2 buçuk yıldır bitmedi. Siz 10 aydır yargılama yapıyorsunuz yüzlerce dosya var. Hemen bitirmek istiyorsunuz. Kim zorluyor sizi. Bir an önce Demirtaş dosyasını bitirin mi diyor. Nedir bu? Savunmanı yap, savunmanı yap. Ya usulü düzeltemedik ki, savunmaya geçelim. Yasa tanımıyorsunuz, Anayasa tanımıyorsunuz. Gerekçe yazmıyorsunuz. Bunları bir görsem, hissetsem takır takır savunmamı sürdüreceğim. Hepsi hazır. 32 klasör dosyanın savunmasını ben hazırladım. Çalıştım üstünde. Elimde hazır fakat yapamıyorum. Tutumunuz nedeniyle yapamıyorum. Söyleyeceğim her şeyin burada boşa gideceğinden o kadar eminim ki. Kime anlatacağım? Sizden bunu görmek istiyorum.

“Ya sen bir hukuk mücadelesini yürüttün, avukatlarınla birlikte AİHM’den bir tespit kararı aldın. Biz de buna bu saatten sonra saygılı davranacağız. Merak etme için rahat olsun. Evet belki de bugüne kadar politik arenada senin davan çok tartışıldı. Selahattin Demirtaş merak etme, bak biz böyle ara kararlar ihlas edecek bir mahkemeyiz. Biz AKP Genel Başkanı, HDP Eş Genel Başkanı, CHP, MHP Genel Başkanı tanımayız.” deyin bu kararda, hissettirin bunu. AKP benimle ilgili ne söylüyorsa verdiğiniz ara karar aynısını söylüyor. Ya da söylemiyor, tıpkı AKP’nin söylemediği gibi, 18’i saklamaya çalıştığı gibi. Siz de aynısını yapıyorsunuz. Öyle olunca da ben hangi mahkeme heyetine hangi delilimi sunayım, nefes tüketeyim mi? Avukatlarımla onu tartıştık. Yoksa bitirip, çıkayım mı? Savunmam bundan ibarettir. Duruşmadan vareste tutulmayı istiyorum deyip, mütaalasını versin savcı, varsa avukatların diyeceği deyip, bitirin dosyayı çıkalım gidelim. Hissiyatım bu. Gerçekten bu.

Kendimi savunma ihtiyacı duymuyorum, Demirtaş’a beraat verecek haliniz yok

32 fezlekenin tek birinde de suçlu olduğuma inanmadığım halde. Beni 2 yıl tutuklu tuttuktan sonra da asla beraat kararı veremeyeceğinizi bildiğim halde. Kendimi savunma ihtiyacı duymuyorum. Bundan dolayı. Ne demişti rahmetli Aliya İzzet Begoviç, ilk duruşmamda hatırlatmıştım. Delilin olmadığı yerde ağır ceza kararı delil haline gelir. Delilsiz tutukladınız beni, delilsiz devam ediyorsunuz. Demirtaş’a beraat verecek haliniz yok. Millet dönüp diyecek. Niye o zaman bu kadar cezaevinde tuttunuz, niye bu kadar yargıladınız? Mecburen bu tutukluluğa denk bir ceza vereceksiniz. Bunları bilecek kadar hem hukukçuyum hem siyasetçiyim. Buna rağmen tarihi karşı, topluma karşı sorumluluğum nedeniyle anlatmak istedim. Çözüm Sürecinde ne yaşadık, bu açıklamayı niye yaptık. Bu konuşmaları niye yaptık. Sonucunda ne oldu? Nereden nereye geldik.

Siyasi olarak aslında ben topluma bir hesap verme alanı olarak gördüm burayı ve konuşmak istedim. Mahkeme heyeti olarak da siz değerlendirecektiniz ama bakıyorum ki ben burada hukuk çerçevesinde kalmaya çalışırken siz siyaset yaptınız bu karanızla. Kafadan atmıyorum. Daha önce söylüyorduk, adil yargılama yapmıyorsunuz diye. Gerçekten de kişisel görüşlerimizdi. Ama bunu ispatladık, elimizde bu karar var. Bu karara uygun bir tutum ve tavır beklemek hakkımızdır. Lütfen ciddiye alın, ciddiye aldığınızı hissettirin, savunmalarıma geçeyim. Zerre kadar uzatmaya niyetim yok. Ben Edirne’den buraya bu yolu, bu zahmeti işkenceyi daha doğrusu duruşmalarınızı uzatmak için gelmiyorum, yüzünüze karşı savunma yapmak için geliyorum. SEGBİS yüz yüzelik ilkesini sağlamıyor. Bizler birer insanız, bu elektriği sizden almak ve size vermek için buraya kadar geliyorum. Tek şeyim bu. İnsan kimliğinize hitap etmek için buraya kadar geliyorum. Ve bunu da hissetmek ve görmek istiyorum. Kararlarınızla bana da avukatlarıma da kamuoyuna de lütfen bunu hissettirin. Daha ciddi ve gerekçeli yasaları, anayasayı, AİHS’i dikkate aldığınızı, alacağınızı gösteren ara kararlar verin, talebimizi kabul edin.

Hakkınızda bu kadar ciddi iddialar varken yargılamayı biz sürdüreceğiz demeniz kabul edilebilir değil. Ara kararınız hiç değilse bu işi ciddiye alacak bir karar olsaydı, bu da bize yeterdi. Vereceğiniz kararı engelleme, ertelemeye çalışmıyorum. Buna inanın. Dün Van Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2 tane TMK 7/2’den dava açıldı. Mersin Ağır Ceza Mahkemesi açtı. Merak etmeyin. Siz bugün tahliye etseniz de yapılacak hamle ve bitirilecek iş için yeterince dava var ellerinde. Onları zaten sürdürecekler. Siyasi kumpas operasyonu devam ediyor. Ben hiçbir mahkemeye çıkıp da bu kadar da savunma yapmam. Bir tek sizin mahkemenizi ciddiye alıp, ciddi karar vereceğini düşündüğüm için bu davaya yoğunlaştım. Diğerlerinin birçoğuna SEGBİS ile katıldım, bazılarına avukatımla savunma gönderdim. Çok istisnai bazı duruşmalara çıktım.

Cübbeleri çıkarın siyaset tartışalım

Ben size ve mahkemenize ciddi yaklaşıyorum, saygılı yaklaşıyorum. Mahkemenin hükmü şahsiyetine kıymet veriyorum. Fakat siz bildiğimiz AKP’li tavrıyla, MHP’li tavrıyla bana yaklaşmaya devam ediyorsunuz. Bu çok hissediliyor artık. Buradan çıktığınızı görmeliyim ki, ben de savunmama gönül rahatlığıyla devam edeyim. Çünkü adil yargılama şekil ile ilgili bir durum değil sadece. Usulle ilgili bir şey de değil. Vicdan ile ilgili bir şey. Ben hissetmiyorum. Hissetsem sizi bu kadar eleştirir miyim? Taleplerimden bu kadar ısrar eder miydim? MHP’li, AKP’li benim dostlarım da var. CHP’li dostlarım var. Uzun yıllar siyaset yaptım. Her partide benim dostlarım var. Bu başka bir şey. Ama bu arkadaşlarım cübbe giyip beni yargılamıyorlar. Siz bunu yapıyorsunuz, bu rahatsız ediyor beni. MHP’li ya da AKP’liliğiniz değil. Bu rahatsız ediyor. Niye cübbe giyiyorsunuz. Cübbeleri çıkarın siyaset tartışalım. Rahat olalım. Bakın elimizde bir karar var. Beni siyasi gerekçelerle tutukladığınıza dair. Siyaset konuşalım, sonrada kararınızı verin çıkalım gidelim. Bu daha benim için saygındır mesela. Ama yargılama yapıyormuş gibi yapıp, yargılama da yapmayınca bu olmuyor işte. Takke düşmüş, kel görünmüş artık. Neyi kimden saklayacaksınız? Benim talebim budur. Bu çözümler yapılsın. Avukatlarımın da beyanı alınsın. Ve bir üst mahkemede değerlendirilsin. Siz değerlendireceksiniz de daha ciddi bir ara karar verin, yoksa ben savunmalarla ilgili dediğim gibi hazırlığımı yapmışım, bundan farklı bir tutum da alabilirim. Mahkemenizi reddetmemize, geri çekilin dememize rağmen hayır biz seni yargılayacağız kardeşim diyecekseniz de siz de yasalara saygılı olun, ben de usule saygılı olayım avukatlarım da zaten buna azami derecede dikkat ediyorlar. Yargılamayı suretle sürdürelim ve kısa zamanda bitirelim.

Aksi takdirde bugün de bitirebiliriz. Eğer taleplerimizi kabul etmeyecekseniz. Yok biz AİHS’i AİHM’i, Anayasa’yı tanımıyoruz diyorsanız; dosyayı savcıya verin bitirsin, çıkalım bu işin içinden. Uzatmayalım. Bu ciddiyetinizi ara kararınız da gösterin. Bunu yapmanızı gerçekten de istiyorum. Ara kararlarınıza bunu yansıtın. Biz de savunmalarımıza kaldığımız yerden devam edelim. Teşekkür ediyorum.

ÖĞLE ARASI...

Mahkemenizle aramızda CMK’ya göre bir husumet oluştu

Arkadaşlarım izah ettiler. Ama ne fayda, kime ne anlatıyorum. Çünkü dün de arkadaşlarım buna benzer sunumlar yaptılar, karşılığında bir paragraflık gerekçeyi bile hak etmemişiz gibi tek bir satırla “tahliye talebi kabul edilmedi, hakim reddedilmez” deyip işin içinden çıktınız. Şimdi şunu söyleyeyim, avukatım da belirtti: Aramızda CMK’ya  göre bir husumet oluştu. 1989’dan bu yana AİHS sözleşmesine taraf olan ve iç hukukun bir parçası haline son 12 yılda getiren Türkiye’de ilk defa AİHS 18’e dayanarak bir reddi hakim talebinde bulunuluyor bir mahkeme salonunda. Ve siz dediğim gibi tıpkı AKP’nin yaptığı gibi bir hokus pokus faaliyetiyle 18 ihlalini görünmez kılmak istiyorsunuz. O yüzden de biz tahliye talebini reddettik diye bizi reddemezsiniz deyip işin içinden çıkmak istiyorsunuz. Biz de diyoruz ki her halükarda 20. ACM’ye gidecek bu dosya, bu gerekçeyle göndermeyin. Aramızda husumet var. Siz artık bana bu husumet çözülmeden bana soru sormayın sorgu yapmayın benden savunma istemeyin.

AYM,  AİHM kararı “bağlayıcıdır” diyecektir

İkinci bir husumeti de yarın oluşturacağız. Kararda imzası bulunan başkan ve üyeleri HSK’ya şikayet edeceğiz. İdari ve adli soruşturma başlatılmak üzere. Neden? Görevi kötüye kullanmak, hürriyeti tahdit suçu. Tam 24 gündür yasadışı bir şekilde cezaevinde tutuluyorum. Queen Fransa AİHM kararı vardır, bir mahkeme tahliye kararı verdikten 11 saat sonra bırakıldığı için gecikme olarak kabul etmiştir bunu AİHM ve Queen’i haklı görerek Fransa’yı mahkum etmiştir. Bir mahkeme tahliye kararı verdikten sonra sen nasıl onu 11 saat daha cezaevinde tutarsın demiştir AİHM. Ben tabi AİHM dediğime sizin aklınıza herhalde kahrolası Avrupalılar gibi bir şey geliyordur, öyle değil. Sizi bizi bağlayan bir mahkeme kararından, bir içtihattan söz ediyorum. 11 saati ihlal olarak gören AİHM 24 gündür beni rehine olarak, en azından AİHM kararından sonraki siyasi rehineliğime karşı sizin pozisyonunuzu mutlaka değerlendirecektir. AYM de değerlendirecektir. AYM her ne kadar bizim dosyalarımızda dibe vurduysa da, söz konusu AİHM kararı olunca oradan öyle kolay yırtamazlar. AYM kendisini etkisiz iç hukuk yolu haline getirmekten korkar. Tamam Demirtaş tahliyesinde uyduruk Murat Karayılan tweetinden ret verirler de, bunda veremezler. Ne diyecekler izleyeceğiz. AİHM kararı “bağlayıcıdır” diyecekler.  Demesinler bakalım, görelim. Dedikleri zaman ne olacak? Kaç gün sonra söylerler bilmiyorum. Orada hükümlü müyüm değil miyim sizi ilgilendirmez. Dosyam sizi ilgilendirmez. Siz yasa dışı bir şekilde “derhal tahliye kararı” verildiği günden 20 Kasım’dan itibaren yasadışı bir şekilde beni cezaevinde tutuyorsunuz.

Heyetinizi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet edeceğiz

Fakat mesele bu olsa yine iyi. İstanbul İstinaf Mahkemesine zaman kazandırmak için bunu yaptığınız da, yürütmenin yaptığı, hükümetin yaptığı açıklamalarla ortaya çıktı. AKP’nin raporu da sizin gerekçenize yansıdı, bütün tablo netleşti. Suç işlemiş oldunuz. Husumet var aramızda. Sizi, avukatlarım HSK’ya şikayet edecekler. Adli idari soruşturma açılsın denilecek. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet edeceğiz.

Bunların hepsi teknik hukuki işler. Öyle akşam gelip sizin evinizi basmayacaklar bunu biliyoruz. Fakat bunların hepsi hukuki birikimdir, delil dosyalarıdır. Kim nerede kullanır bilmiyorum. Ama biz sonuna kadar hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Görevi kötüye kullanma, hürriyeti tahdit suçu işliyorsunuz, işlemeye devam ediyorsunuz. Hakkınızda kurulmuş bir hüküm var mahkûmiyet kararı değil ama bir hüküm var. Siyasi davrandınız siyasi davranmaya devam ettiniz iki tane önemli seçimi siyasi müdahale etmek suretiyle manipüle ettiniz. Hakkınızda hüküm kuruldu. Mahkeme kararı var. Onu da yok sayıyorsunuz ihlal devam ediyor. Biz de hukuki haklarımızı kullanıyoruz.

Şimdi sizden talebimiz, avukatlarımın uzun uzadıya anlattığı CMK 268/2’ye göre bu kararınızdan rücu edin. Yine iki yönlü karar verme hakkınız ve yetkiniz var. Ya doğrudan kendiniz gönderirsiniz 20’ye ya da bu gerekçelerimizi dikkate alarak bir ret kararı yazıp bizim itirazımızla 20’ye gönderirsiniz. Bu itirazla 20’ye göndermenizi kabul etmiyoruz o yüzden sabahtan beri anlatmaya çalışıyoruz. Ben 20. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olsam, önüme bu duruşma tutanağı gelse ve şurayı okusam: “Niye mahkeme reddi yapmışlar? Sanığın tutukluluk halinin devamına ilişkin kararların tek başına mahkeme üyelerinin tarafsızlığından şüpheye düşürdüğünden...” derim. Tamam katibe derim ki yaz bir ret gitsin. Tahliye kararı vermedi diye hakimin reddi mi olur, öyle şey olmaz. Haklı olarak bunu söyler. Fakat, sabahtan, dünden bu yana anlattığımız hiçbir gerekçeyi neden reddettiğinizi anlatmadan neden 20’ye gönderiyorsunuz? Bu karardan rücu etmeniz lazım, bunu istiyorum. Yazın ne düşünüyorsunuz AİHM’le ilgili, bu kararla ilgili. Sizi politik davranma konusunda şaibeli duruma konumuna getirdi mi, getirmedi mi, getirmez mi? 18’in ihlali sizi hangi pozisyona soktu? Bu karara yol açan hakimler olarak gerçekten bizim bağımsızlığımız, tarafsızlığımız sorgulanır mı? Sanığın bunu düşünmeye hakkı var mı? Yoksa neden yok? Onları yazın. Karar çıktıktan sonra aldığımız karar sanığa bu hakkı verir mi? Uzun uzun anlattılar. İlk günden beridir ne yaptığımızı anlattılar. Biz de bunlara bir cevap yazalım. Kabul etmiyoruz biz, tarafsızız bağımsızız ama bizim de gerekçelerimiz şudur; biz bu kararı AİHM kararını şöyle tanımlıyoruz, AİHS 18’i şöyle tanımlıyoruz. Çıkın Dışişleri Bakanı ya da Adalet Bakanı’nın dediği gibi yazın buraya deyin ki “AİHM’in verdiği karar politiktir” o yüzden tanımıyoruz. Gerekçe budur. Gerekçesiz karar yazamazsınız. Bundan mahkumiyet almış bir heyetsiniz. Gerekçe yazmadığınız için 2 yıldır bundan mahkumiyet almış bir heyetsiniz.  Niye gerekçesiz tutuklamayı sürdürdünüz diyor. Aynı heyet bir kez daha 2 gündür gerekçesiz karar vermeye devam ediyor. CMK 268/2’ye göre bundan rücu etmenizi bekliyoruz. Yeni bir karar ihdas edin, bunu biz de hak ediyoruz. Buna yetkiniz var. Bu kararla 20 Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitmesin ve aramızdaki bu husumet çözülene kadar da isterse haftaya isterse 3 gün sonra ben hazırım, savunma yapmaktan kaçmıyorum hazırım.

Ben bu heyetle husumetimiz netleşmeden savunma yapmayı kabul etmiyorum

Ama halen netleşmemiş, kesinleşmemiş yazmışsınız ya AİHM kararı için... Bekleyin kesinleşsin. Bir bakalım 20. ACM’ne diyecek. Bizim orda da hukuki itirazlarımız olacak, onları da yapalım. Bu kadar bariz, aleni yürütmeyin. 15 ay boyunca beni mahkemenin karşısına çıkarmadınız. 15 ay merak etmeyen “bu Selahattin Demirtaş ne diyecek? Edirne’dedir. Bir getirelim savunmasını alalım” demeyen heyet çıkmış bugün bana diyor ki “davayı uzatıyorsun.” Daha 10 aydır başladık sizinle tartışmaya, savunma yapmaya. 10 ayda bu ülkede Asliye Ceza Mahkemesi bitirebilen hakim var mı? 10 ayda bu ülkede Asliye Ceza savunması bitiren mahkeme var mı? Bugünkü koşullarda Asliye Ceza davası bitmiyor veya savunma bitmiyor. En azından 50’ye yakın Asliye Ceza davasından hiçbiri bitmiş değil. Arkadaşlarımın var, milletvekillerimizin var takip ediyorum bitmiyor. Yazışmalar, savunmalar oluyor bitmiyor. 32 tane fezleke birleştirmişsiniz burada, 15 ay boyunca bana soru sormamışsınız, 10 aydır yargılama başlamış, feci bir durum ortaya çıkmış. Politik davrandığınız, mahkeme kararıyla netleşmiş, buna dair reddi hakim yapmışız, buna da dallayıp budaklamaya yoran bir cümle yazmış önümüze sunmuşsunuz. Bunu kabul etmiyoruz. Birazdan diyebilirsiniz ki kendi aranızda, hemen istişare yapıp taleplerinin reddine diyebilirsiniz. Ben bu heyetle husumetimiz netleşmeden savunma yapmayı kabul etmiyorum, doğru değil. Beni savunma yapmaya zorlayamazsınız. Usule aykırıdır, bu benim hakkımdır. Önce aramızdaki husumet netleşsin. 20 Ağır Ceza, “ne diyor?”. Biz belki onları reddedeceğiz, başka itiraz haklarımızı kullanacağız. Heyetinizle ilgili durum bir netleşsin, HSK’ya suç duyurusunda bulunacağız. Bakalım belki HSK sizi görevden alacak. Şaşırıyorsunuz değil mi? Belki alacak. Belki diyecekler, bu kadar aleni nasıl politik olur, size de komik geliyor biliyorum ama değil. Daha önce de izleyici sıralarında milletvekili idim, belediye başkanları KCK davalarında yargılanıyordu. Menderes bilmem ne vardı başkan. Orada avukat ve tutuklu arkadaşlarım “Yargılanacaksınız” dediğinde gülüyorlardı. Devlet biziz diyorlardı, kim bizi yargılayacak? Devlet sizi yargılayacak.

HSK’ya sizi şikayet edeceğiz. Bir baktınız pazartesi açığa alındınız. Bir bakalım husumetimiz çözülsün sizinle. Aceleniz ne? Savunma yapmaya hazırım. Dolayısıyla arkadaşlarımın altını çize çize belirttiği bütün gerekçelerimiz doğrultusunda siz de gerekçeli bir karar yazın ve husumetin çözülmesini bekleyin. Hiç değilse 22. ACM bu konuda kararını verene kadar bekleyin. Ondan sonra sizinle devam edeceksek ben ve avukat arkadaşlarım savunma yapmaya hazırız. 20. Ağır Ceza karar verdiğinde hukuken temize çıkmış olmuyorsunuz ama tartışmamızı sizle sürdüreceğiz savunmamı size yapacağım çünkü yasa bunu gerektirir, heyet sizsiniz mahkeme sizsiniz diyip saygı duyup devam edeceğim.

13 Aralık 2018