DEDAŞ, emeği ve doğayı talan eden zihniyetin uygulamalarının fotoğrafıdır

Demokratik Mücadele Programı kapsamında gerçekleştirdiğimiz Demokrasi Buluşmaları sürüyor. MYK üyelerimiz, bileşen parti temsilcileri ve milletvekillerimizden oluşan iki ayrı heyet; Urfa'da Tarım İşçileri ile emek buluşması gerçekleştirdi. Heyetimiz son günlerde Kürt kentlerinde keyfi elektrik kesintileriyle gündeme gelen DEDAŞ önünde açıklama yaptı:

Urfa Milletvekilimiz Ayşe Sürücü:

Urfa'nın tarihi dokusunu ele aldığımızda ilk tohumun ekildiği, insanlığın geliştiği bir memleket, insanlığın geliştiği bir merkez. İnsanlığın beşiği. Nemrutlara karşı İbrahimi çıkışların merkezi. Şu an Urfa’nın, bölgenin durumuna baktığımız zaman iktidarın eliyle bölgenin ne hale getirildiği göz önünde. Özellikle bugün burada toplanmamızın sebebi DEDAŞ’ın bölgede bir beylik ilan edip halkı nasıl mağdur ettiğini ortaya koymaktır. Buna karşı tepkimizi ortaya koyarak halkımızın yanında olduğumuzu göstermektir. DEDAŞ enerji şirketi özelleştirildiğinden beri elektrik tellerini, alt yapıyı tamir etmemiş ve onarmamıştır. Bundan kaynaklı olarak tellerin düşmesiyle birlikte kimi yerlerde büyükbaş hayvanlar telef olmuş ve yine binlerce dönüm ekili alanlar yanıp kül olmuştur. Örneğin Siverek’te İbrahim Halil Bektaş’ın 60 dönümlük ekili buğday tarlası düşen teller sonucu yanıp kül olmuş, DEDAŞ kendisine 190 bin elektrik faturası çıkarmıştır. Yine Siverek’te Serdar Ayata’nın 30 dönüm, Eyüp Karaman’ın 40 dönüm tarlası yanmıştır. Bunlar sadece birkaç örnek, daha bir çok örnek var. 

Onarılmayan teller ve o tellerden toprağa karışan elektrik enerjisi faturalara da kaçak olarak işleniyor

Onarılmayan teller ve o tellerden toprağa karışan elektrik enerjisi faturalara da kaçak olarak işlenmekterdir. Şöyle deniyor; bölge kaçak elektrik kullanıyor. Hayır, bölge kaçak elektrik kullanmıyor, özellikle DEDAŞ’ın bölgedeki elektrik tellerini tamir etmesi gerekiyor. O tellerden oluşan kaçağın yarattığı zarar ve ziyanın karşılanması gerekiyor. Ama maalesef kimse bunu görmüyor ve duymuyor. Öte yandan DEDAŞ’ın halkı mağdur eden yüksek faturalandırma sistemi var. Kimi köylerde ve tarlalarda trafo yok, elektrik, su yok. Ama oralara yüksek oranda faturalar çıkarılıyor. Yine Viranşehir'de Abdulhalim Vural isimli yurttaşımızın köyünde ne elektrik ne trafo ne de su var ama kendisine 27 bin TL fatura çıkarıldı ve tarlası şu an icralık. Bu ne kadar doğru ve adaletli bir şey. Neden Mardin’i Urfa’yı Diyarbakır'ı bu hale düşürdüler. Bölgenin bu hale düşürülmesinin nedeni iktidardır. Bu iktidar halkın nasıl yaşadığını umursamıyor. Bugün Urfa 3. büyük tarım şehri ama her yıl Urfa’dan binlerce mevsimlik tarım işçisi yüzünü batıya Karadeniz’e, Marmara’ya çeviriyor. Çünkü kendi tarlasını ekip biçemiyor, çünkü devletin verdiği desteklemelere de DEDAŞ tarafından el konuluyor. DEDAŞ bölgede bir beylik inşa etmiş ve bu gücü de AKP iktidarından alıyor.  

DEDAŞ kamulaştırılmaldır 

HDP olarak bu politikalara ve usulsüzlüklere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Urfa, Fırat kenarında kurulmuş. Atatürk Barajı Türkiye’nin en büyük barajı ve dünyanın en büyük 5. hidroelektrik santrali burada, en fazla elektrik burada üretiliyor. Ama Urfa halkı, Urfa bölgesi mum ışığıyla önünü görmeye çalışıyor. Belli saatlerde elektrik veriliyor ve bu insanları bunaltmış durumda. İktidarın bir an önce buna dur demesi lazım. Bu konuyla ilgili olarak defalarca önerge verdik. Meclis'in bunu araştırmaya açmasını istedik. Ama her defasında iktidar partisinin oylarıyla reddedildi. Son olarak biz DEDAŞ’ın kamulaştırılması için kanun teklifi verdik. Buradan bir kez daha tekrar ediyoruz, DEDAŞ kamulaştırılmaldır. Bunun için iktidar gereken özeni gösterip bunu yapmalıdır. Urfa, Diyarbakır ve Mardin halkı var olan usulsüzlükleri hak etmiyor. Buna karşı sonuna kadar halkımızla birlikte mücadelemizi vereceğiz. Urfa halkı, bölge halkı yalnız değildir. Sonuna kadar bu haksızlığı dile getirip, düzeltilmesi için çalışacağız. Bugün buradayız, demokratik tepkimizi ortaya koyarak usulsüzlüklerin düzeltilmesini isteyeceğiz. 

HDP Van Milletvekili Sezai Temelli:

Demokrasinin gelişebilmesi için iktisadi barış da olmalı

Bugün burada Urfa İ, İlçe Eşbaşkanlarımızla, Emekten Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve bileşen partilerimizden katılan arkadaşlarımızla hep birlikte açıklama yapıyoruz. Bildiğiniz gibi “Hep Birlikte”, yola çıktık, barış ve demokrasi mücadelemizdeki kararlılığımızı ortaya koyduk. Önce Hakkari ve Edirne'den Ankara’ya bir yürüyüş başlattık. Şimdi de Türkiye'nin her yerinde nerede bir hukuksuzluk varsa, demokrasiye karşı bir şiddet varsa orada özgürlüğü, demokrasiyi, barışı savunmaya onun mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Bir ülkede demokrasinin gelişebilmesi, adaletli bir yaşamın var olabilmesi için toplumsal barış olmalıdır, siyasi ve iktisadi barış olmalıdır. Ama bu ülkede toplumsal barış yok; toplumsal, siyasi ve iktisadi barış yok. 

AKP, Kürt illerinde DEDAŞ eliyle bir enerji terörü yaratıyor 

Tam 18 yıldır iktidarda olan AKP adeta toplumsal barışı, iktisadı barışı dinamitlemeye devam etmektedir. Bunu da çeşitli kurumlarıyla yapmaktadır. Tüm toplumu terörize eden AKP iktidarı bölgede Kürt illerinde DEDAŞ eliyle bir enerji terörü yaratmaya devam etmektedir. Bugün bu ülkede bunca adaletsizlik varsa bunun bir parçası da DEDAŞ’tır. Bugün buraya bunu kınamak için hem iktidarı hem DEDAŞ’ı uyarmak için toplandık. Bu ülkeye barış gelecekse halkların dayanışması ve mücadelesiyle gelecek. Nerede bir adaletsizlik varsa o adaletsizliğin karşısına çıkarak dur diyeceğiz. 

DEDAŞ, emeği ve doğayı talan eden zihniyetin uygulamalarının fotoğrafıdır

AKP 18 yıldır iktidarda. AKP’nin bir tarım politikası, AKP’nin tarımı imha etme politikası var. AKP’nin bir toplumsal barış politikası yok, AKP’nin bir Kürt düşmanlığı politikası var. AKP’nin bir adalet politikası yok, bir iktisadi anlayışı yok. Tam tersine iktisaden bir talan, sömürü politikası var. Emeği, doğayı, kadını sömüren, talan eden, imha eden bir zihniyet ile karşı karşıyayız. DEDAŞ da bu uygulamaların fotoğrafıdır. O yüzden burada DEDAŞ’ın önünde bu açıklamayı yapıyoruz. Bakın burada yaşanan aslında bir anayasal suçtur. Bir anayasal hukuk ihlali vardır. 

DEDAŞ uygulamaları, Kürt düşmanlığının parçasıdır 

Köylünün çiftçinin hakkı bedava, ucuz enerjiye kavuşmak. Köylünün hakkıdır aslında bu ülkenin kaynaklarının hakça adaletçe dağıtılmasını istemek. Ama bugün AKP iktidarı talan ekonomisiyle toplumun bütün kaynaklarını adeta hortumlayarak Saray'a taşımaktadır. Çünkü Saray'ın finansmamı önceliklidir, çünkü beton müteahhitlerinin kar hırsı önceliklidir. Savaş baronlarının bütçelerini karşılamak AKP’nin en öncelikli tercihidir. AKP bir siyaset gütmemektedir, AKP adeta ülkeyi uçuruma sürüklemektedir. DEDAŞ uygulamaları, Kürt düşmanlığının parçasıdır, aslında sömürü mekanizmasının bir parçasıdır.  

Elektrik faturalarına yandaş şirketlerin maliyetleri de eklenmektedir

GAP 1962 yılında başlamıştır, bir enerji politikası değil tarım alanlarının sulanmasını içeren bir projedir. Devlet Planlama Teşkilatının 1962’den bu yana hayata geçirdiği ilk projedir. 62’den bu yana 58 yıl geçmiştir, hala tarım arazileri kullanılmamaktadır. Sulanamayan tarım arazilerinde köylüler kuyu açmaktadır. Açılan kuyu ve trafo maliyetleri nedeniyle köylüler, çiftçiler mağdur olmaktadır. Bu mağduriyetler, AKP eliyle imal edilmiş maliyetlerdir. Buna çiftçilerimiz katlanmak zorunda kalmaktadır. Peki neden bu mesele çözülmüyor. Dönüp baktığınızda ayrımcılığı görürsünüz, adaletsizliği, Kürt halkına karşı bir başka yüzünü görürsünüz. Eğer bu bölgede bu sulama projeleri tamamlanmış olsaydı bugün DEDAŞ gibi kar hırsıyla köylüyü çiftçiyi sömüren şirketler olmayacaktı. Elektrik sadece kullanılan elektrik faturası üzerinden faturalandırılmamaktadır. Yandaş şirketler için giderek artan maliyetler eklenmektedir. 

Üreten biziz yöneten de biz olacağız

Bunu önlemenin yegane yolu bu zihniyete karşı, AKP zihniyetine karşı, bu kapitalist sömürü düzenine karşı mücadele etmek, dayanışmayı büyütmektir. Ekilebilir tarım arazilerini korumak, ekolojiden, emekten yana tavır almaktır. Bunun için mücadele ediyoruz. Yerel Demokrasi Programımız da kapsamlı bir iktisadi programdır. Biliyoruz ki bir ülkede gerçek anlamda bir adaletin var olabilmesi iktisadi adaletin sağlanmasından geçiyor. İktisadi adalet iktisadi alanların da yaşam alanlarının da demokratikleşmesinden geçiyor. O yüzden 'yerel demokrasi' diyoruz, yerinden demokrasi diyoruz. 'Üreten biziz yöneten de biz olacağız' diyoruz. Burada bu buluşmamızla kararlılığımızı tüm Türkiye ve AKP iktidarına göstermek istiyoruz. 

HDP Tarım Komisyonu Sözcüsü ve Mersin Milletvekili Rıdvan Turan: 

Mesele siyaset meselesi değil, mesele evinin geçimi yanan köylüler

Mesele parti değildir, mesele siyaset meselesi değildir. Mesele şu anda tarlada ürünü yanmakta olan, ciğeri yanan, çocuklarının evinin geçimi yanan köylülerdir. DEDAŞ’ın sürdürdüğü politika devam ettirilebilir değildir. Şu Allah'tan reva mı? Bakın suyun olduğu yer de burası, elektriğin üretildiği yer de burası. Buna rağmen çiftçiler büyük bir susuzluk ve elektriksizlikle karşı karşıyalar.

Susuzlukla terbiye etmek, hasatın yanmasına göz yummak ihanettir

Bütün partilere sesleniyorum; bu pandemi koşullarında gıda üretimi ve güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu, kendine yetiyor olmanın ne kadar esastan bir mesele olduğunu hepimiz gördük. Hal böyle iken Türkiye’nin en büyük ovalarından biri olan Harran, Suruç ve Mardin ovalarının susuzlukla terbiye edilmesi, hasatın yanmasına göz yumulması olsa olsa ihanettir. Buna evet dememek gerekiyor. Bunun hakkaniyetli biçimde çözülmesi gerekiyor. 

Tarımsal üretimde kullanılan elektriğin birim fiyatı düşürülmeli

Biz bu konudaki raporumuzu Meclis'te olan olmayan bütün partilere ulaştıracağız. Elbette çözüm önerilerimiz de var. Öncelikle tarımsal üretimde kullanılan elektriğin birim fiyatının mutlaka düşürülmesi gerekiyor. Elektrikten KDV’nin alınması, TRT fonunun alınması gibi uygulamalar kabul edilemez. Fonlardan, vergilerden bağımsız bir biçimde çiftçiye ucuz elektriğin mutlaka sağlanması gerekir. 

Her ne koşulda olursa olsun üretim yapan çiftçinin elektriği kesilmemeli

DEDAŞ çiftçinin hakkı olan desteklemeleri, elektrik borçları olduğu gerekçesiyle bloke ediyor. Çiftçinin eline desteklemeler gelmeden DEDAŞ buna el koyuyor, çiftçinin borcundan düşüyor. Bu çiftçinin üretim yapmasının önünde büyük bir engeldir. Her ne koşulda olursa olsun üretim yapan çiftçinin elektriği kesilmemelidir. 

Bağımsız bir heyet DEDAŞ’ı, DEDAŞ'ın evraklarını incelemeli 

DEDAŞ kapalı kutu gibi. Soru önergelerimiz var, hiçbirine cevap alamıyoruz. Bağımsız bir heyetin DEDAŞ’ı, DEDAŞ'ın evraklarını incelemesi gerekir. Bu fiyatlandırmanın, bu kesintilerin hangi saiklerle yapıldığının kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu bölgenin çok temel ve önemli bir üretim havzası olduğunu göz önünde bulundurarak çiftçinin elektriğinin kesilmesine izin vermemek gerekir. Bir hatta onlarca abone varken abonelerden bir kişi borcunu ödememişse borcunu ödemiş olanların elektriklerinin de kesilmesi kabul edilemez. Bizim elimizdekini, avucumuzdakini yok etmeye kimsenin hakkı yok. DEDAŞ’ın da onun ağababası AKP’nin de hakkı yok. 

Çiftçinin elektrik borcu devlet tarafından ödenmeli ya da ödeme kolaylaştırılmalı 

Devlet sermayenin başı sıkıştığında sermayenin borçlarını affedebiliyor, ciddi meblağlar aktarabiliyor. Bizim önerimiz şu: Çiftçinin elektrik borcu ya kamu borcu hanesine yazılmalı, devlet tarafından ödenmelidir ya da büyük kısmı ödenmeli ve geri kalan kısmı uygun, taksitli hale dönüştürülmelidir. 

HDP olarak her zaman mazlumdan yana olacağız

Bir ülke emekçisine, köylüsüne, çiftçisine bu kadar yabancı olur. Bir iktidar tarımı yok etmek için ancak bu kadar çalışabilir. Uluslararası finans tekellerinin, IMF, Dünya Bankası'nın emri doğrultusunda bu iktidar 18 yıldır ülkeyi kendine yetmez, mutlak ithalatçı bir konumu düşürmüştür, kırsalı tasfiye etmiştir. Artık bu politikalara son vermek, üreticinin yanında olmak olmazsa olmaz bir koşuldur. Biz HDP Tarım Komisyonu olarak her zaman mazlumdan yana olacağız.

16 Temmuz 2020