Cizre üç gündür Saray’ın ve AKP’nin özel olarak görevlendirdiği kolluk güçlerinin ablukası altında. Hitler faşizmine rahmet okutan her aşaması özel olarak planlanmış bir düşman hukukuyla karşı karşıyayız. Bizler partimizin seçilmiş milletvekilleri olarak, Saray’ın ve AKP’nin özel kalem müdürü gibi çalışan Şırnak Valisi’nin açıklamalarının hiç birinin doğruyu yansıtmadığını ve hakikatin taammüden katledildiğini kamuoyuna ilan ediyoruz.

Şöyle diyor Sayın Vali: “Vatandaşlarımızın başta sağlık olmak üzere gerek duydukları ihtiyaçları titizlikle karşılanmaktadır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur." Sayın Vali’nin kamuoyundan ve saygıdan ne anladığından kuşku duymaktayız. Saray’ın ve AKP’nin Kürt halkına karşı giriştiği bu amansız savaşta hakikati Saray’ın lehine eğip bükerek hem kamuoyunu aldatıyor hem de kamuoyuna büyük bir saygısızlık yapıyor. Saray’ın ve AKP’nin özel kalem müdürü Sayın Vali hakikati katlediyor!

Sayın Vali’ye sormamız gerekiyor!

Halkın seçilmiş temsilcilerine barikat kurarak Cizre’ye girişlerinin engellenmesinden neden korkuyorsunuz? Görmemizi istemediğiniz hangi hakikatin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz?

7 milletvekili arkadaşımız ancak 5 Eylül Cumartesi günü saat 17.30’da, 24 saatlik engellemeden sonra Cizre 'ye girebildi. Bekletildikleri barikatlarda darp edildiler, hakarete uğradılar. Daha önceden Cizre’ye girebilen milletvekilleri de aynı akıbete maruz kaldılar. Milletvekili arkadaşlarımız Cizre girişinden Cizre Devlet Hastanesi’ne yürüyerek ulaşabildiler. Hastanede karşılaştığımız manzara kendi başlattığınız savaşın hukukunu bile hiçe sayan bir manzaraydı.

Cizre Devlet Hastanesi’nde sadece bir doktor çalışabilmektedir. Diğer sağlık çalışanlarının bir kısmı can güvenliği nedeni ile ilçeyi terk etmiş durumdayken bir kısmı da çatışmalar nedeni ile hastaneye gelemiyorken nasıl oluyor da sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasından gururla bahsedebiliyorsunuz?

Hakikati kamuoyuyla paylaşmak bizim ahlak ve vicdan borcumuzdur!

Özel harekat polislerinin içerisinde cirit atmakta olduğu Cizre Devlet Hastanesi, Sayın Vali tarafından bir savaş üssüne dönüştürülmüş durumdadır. İki yurttaşımız kalp krizi sonucu, bir bebek hastaneye götürülemediği için, 10 yaşındaki bir kız çocuğu ile iki genç de silahlı yaralanma sonucu olmak üzere toplam 6 yurttaşımız yaşamını yitirmiş durumdadır.

Polisin saldırıları sonucu halk cenazelerini ne hastaneye ne de mezarlığa götürememektedir. Cenazeler mahalle camisinde bekletilmektedir. Çünkü Cizre’de halk evlerinden dışarıya çıkamamakta, dışarıdan evlerine gidememektedir.

Sait Çağdavul adlı yurttaşımızın cenazesinin Nur mahallesinde bulunan bir camide bütün gün 40 derece sıcağın altında özellikle bekletiliyor olmasını hangi ahlak ölçütüyle açıklayacağız?

Yakınları trafik kazasında ölen bir yurttaşımızın cenazesini morgdan alıp defnedememesi hangi yasanın amir hükümlerinde yazılıdır? Yaralıların mahallede bekletilip ölüme terk edilmelerini ve bütün bunlar olurken ambulansların geçişlerine izin verilmemesini hangi kutsal kitabın fıkhıyla açıklayacağız?

Yaralı polislerin tedavisi için sağlık personelinin kafalarına silah dayayarak çatışma alanına zorla götürülmesini olağan bir durumdan mı sayacağız?

İnterneti ve bütün iletişim kaynaklarını keserek halkın ve kamuoyunun haber alma hakkını engelleyerek gerçekleri karartabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Sayın Vali, telefonlarımıza neden yanıt vermediğinizi biliyoruz. Çünkü kurgulanan yeni konseptin yereldeki acentasının siz olduğunu biliyoruz!

Yaşananlar bu kadarla bitmiyor!

Üç gündür taburcu edilen hastalar evlerine gidemiyorlar. Anemi hastası olan bir çocuk ve bebeklerin de olduğu birçok kişi mahsur kalmış durumdadır. Fırınlar kapalı, evlerde ekmek tükenmiş durumda. Özellikle Nur, Cudi ve Sur mahallelerinde elektrik ve su yok. Süt, bebek maması, kuru gıda bitme noktasına gelmiş durumda. Burada saymakla bitiremeyeceğimiz hak ihlalleri 90’lı yılları fersah fersah aşmış durumdadır.

Sayın Vali!

Saray’ın aldığı savaş kararını harfiyen yerine getirme gayretkeşliğinizin artık bir düşman hukukuna dönüştüğünü ve uygulamalarınızla savaş suçu işlediğinizi bilmenizi isteriz. Sokağa çıkma yasağı uygulayarak, halkı katliam tehdidi altında bırakarak mı Cizre’nin huzurunu sağlayacaksınız? Hastaların hastanelere gitmesini engelleyip ölüme terk ederek mi yaşam haklarını sağlayacaksınız? Halkı ekmeksiz, susuz, elektriksiz bırakarak mı terbiye edeceksiniz? Cenazeleri defnedilmesini engelleyerek mi iman sahibi bir insan olduğunuzu göstereceksiniz? Bunun için sizi Cizre’de uyguladığınız bütün özel uygulamalardan vazgeçmeye ve yasaların tanıdığı yetkilerinize çekilmeye davet ediyoruz!

Buradan basına ve duyarlı bütün kamuoyuna bir çağrıda bulunmak istiyoruz:

Cizre yanıyor, Cizre kanıyor! Cizre tercihi yüzünden cezalandırılıyor!

Bütün kamuoyunu başta Cizre olmak üzere coğrafyamızda yaşanan hak ihlallerine karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Demokratik toplum örgütlerini ve sivil toplumu demokratik tepkilerini dillendirmeye ve Cizre halkına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Sorunlarımızı barış içinde ve diyalog kurarak çözebiliriz.

İhtiyacımız olan tek şey barıştır!

Aycan İrmez, Ayşe Acar Başaran, Enise Güneyli, Faysal Sarıyıldız, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik, Leyla Güven, Mahmut Toğrul, Mehmet Ali Aslan, Nursel Aydoğan, Sibel Yiğitalp, Ziya Çalışkan.

Cizre’deki heyette yer alan milletvekillerimiz

7 Eylül 2015