Buldan ve Sancar: Kazandığımız hiçbir mevziyi AKP’ye terk etmeyeceğiz

Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ve Mithat Sancar, olağanüstü yapılan MYK toplantısına verilen arada siyasete dün yapılan son darbeye ilişkin açıklamalarda bulundu. Buldan ve Sancar şunları söyledi: 

Pervin Buldan: Birlikte hareket etmezsek AKP faşizmi her yeri saracak

Bugün MYK’mızı olağanüstü topladık. Dünkü gelişme neticesinde böylesi bir basın toplantısıyla görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Dün TBMM'ye bir kez daha AKP tarafından bir darbe yapıldı. Evet bu darbe neticesinde milletvekillerinin vekillikleri düşürülerek gözaltına alınıp tutuklandı. Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven, Diyarbakır Milletvekilimiz Musa Farisoğulları ve CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu. Her 3 milletvekiline yapılan AKP’nin darbesidir. Ve bu darbe süreci aslında uzun süredir Türkiye’de bir anlayış ve yönetim şekli halini almıştır. Bugün AKP hükümeti seçimle elde edemediğini, kazanamadığını baskıyla, zorla, darbelerle muhalefetin elinden almaya çalışan bir zihniyeti ortaya koymaya çalışıyor. 

HDP’nin seçime girdiği her yerde AKP hezimete uğramıştır

Şunu çok iyi biliyoruz ki; AKP seçim dönemlerinde hem yerel hem genel seçimlerde muhalefetin özellikle HDP’nin  seçime girdiği her yerde büyük bir hezimet ve kayıp yaşamış, zor baskı ve hile ile iktidarını ayakta tutmaya çalışmıştır. Özellikle son dönemlerde iktidarın kazandığı hiçbir seçim meşru değildir. Hiçbir kazanım meşru değildir. Her bir seçim binlerce hilenin binlerce dalaverenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. 

Dün yapılan OHAL darbesinin, 4 Kasım darbesinin, 2 Mart darbesinin devamıdır

Bu yerel seçimler için de genel seçimler için de geçerlidir. Dün yapılan darbe tıpkı 4 Kasım tarihinde dokunulmazlıkların kaldırılmasında yapılan darbe ile eşdeğerdir. Dün yapılan darbenin 20 Temmuz OHAL darbesinden hiçbir farkı yoktur. Dün yapılan darbenin 2 Mart 1994 tarihinde DEP’li milletvekillerine yapılan darbeden hiçbir farkı yoktur. 

Darbelere karşı çıkanlar, “seçimle gelenin seçimle gitmesini esas alırız” diyenler dün bir kez daha halkların iradesine darbe vurmuştur. Leyla Güven'in milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanması başta Kürt halkı olmak üzere Hakkari halkının iradesine darbedir. Musa Farisoğulları’nın milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanması başta Kürt halkı olmak üzere Diyarbakır halkının iradesine bir darbedir. Yine aynı şekilde Enis Berberoğlu’nun tutuklanması da Türkiye halklarının İstanbul halkının seçtiği iradeye büyük bir darbedir. 

Kazandığımız hiçbir mevziyi AKP’ye terk etmeyeceğiz

Şunu çok açık ifade etmek isteriz ki bu darbe baskı ve şiddet politikasıyla AKP istediğini elde edemeyecek, istediği sonuca varamayacaktır. Bizler Türkiye’de siyaset yapan demokrasi güçleri olarak, Türkiye’nin demokratikleşmesi Türkiye’nin özgürlükleri için mücadele eden bir partinin eş genel başkanları olarak şunu söylemek isteriz ki kazandığımız hiçbir mevziyi AKP’ye terk etmeyeceğiz. TBMM’de tek bir kişi kalsak bile bu mücadele devam edecektir. 

Birlikte hareket etmezsek AKP faşizmi her yeri saracak

Bu darbe sadece TBMM’de değil yerellerde seçilmiş belediye eşbaşkanlarımıza da uygulandı. Belediyelerimiz teker teker gasp edildi, eşbaşkanları darbeyle görevden alındı ve tutuklandılar. Ama tek bir belediyemiz kalana kadar bu mücadele devam edecek. İşte şimdi tam da demokrasi güçlerinin birlikte hareket etmesi gereken en yoğun sürece giriyoruz. Birlikte hareket etmezsek, birlikte mücadele etmezsek AKP’nin faşizmi AKP’nin darbe anlayışı her yere sirayet edecek, herkesi etkisi altına alacak ve Türkiye’de herkes tecrit altında yaşayacaktır. 

Bu darbe sadece HDP’ye değil bütün Türkiye’ye yapılmıştır

İşte tam da mücadeleyi büyütmenin, demokratik mücadele yol ve yöntemlerini tartışmanın zamanıdır. Hiç kimse bu yapılanların sadece HDP’ye yapıldığını düşünmemelidir. Bu yapılan Türkiye halklarına Türkiye’nin bir bütününe yapılmıştır. Bu darbe herkese vurulmuştur. 

Dolayısıyla bu darbeyi asla tanımadığımızı tutuklu milletvekili arkadaşlarımızın geçmişte tutuklanan arkadaşlarımızın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer arkadaşlarımızın Leyla Güven ve Musa Farisoğulları gibi halklarımızın iradesi olduğunun altını çiziyoruz. Hiçbir şekilde bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizin altını çizmek istiyoruz. 

Mithat Sancar: Bu darbe süreci 7 Haziran’dan bu yana planlı bir şekilde sürüyor 

Dün yapılan şeyin siyasi darbe olduğunu söylüyoruz. Biraz önce Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan da altını bir kez daha çizdi. Bu darbe süreci 7 Haziran seçimlerinden bu yana planlı bir şekilde devam ediyor. 7 Haziran seçimlerinde iktidar çoğunluğunu kaybeden AKP, o günden başlayarak bir siyasi darbe planı hazırladı. Yanına MHP ve başka güçleri de alarak bu planı adım adım hayata geçirecek yöntemleri geliştirdi. İlk aşama 7 Haziran seçimlerininin sonuçlarını fiilen sonuçsuz kılmaktı. Çeşitli tezgah ve provokasyonlar yaratarak erken seçim kararı alındı. 1 Kasım’da seçime gidildi, bugün 5 Haziran unutmayalım. 5 Haziranın önemli bir yıl dönümü olduğunu da hatırlatalım. AKP’nin başlattığı darbe sürecinin önemli bir işareti de o dönem yaşanmıştı. Bizim Diyarbakır mitingimize yönelik bombalı saldırı gerçekleşmişti.

Darbeleri açık bir şekilde lanetleyen bir siyasi gelenekten geliyoruz

1 Kasım seçimlerinden sonra bir otoriter sistem, giderek faşizan bir yönetim inşa etmek için adım adım çalışmalar yürütüldü. AKP ve birlikte hareket ettiği ortakları 15 Temmuz darbe girişimini -ki hepimizin lanetlediği bir girişimdi, her türlü darbe girişiminin en açık bir şekilde lanetleyen, en açık tutumu alan bir siyasi geleneği temsil ediyoruz- Allah’ın lütfu saydığını daha ilk günden beri apaçık bir şekilde ortaya koydu, söyledi. 20 Temmuz 2016’da yeni darbe süreci başlatıldı. Daha doğrusu darbe sürecinin yeni aşaması başlatıldı. 

İktidar, HDP’nin kendisine kaybettirecek en büyük ve etkili güç olduğunu bildiği için hedef alıyor

Daha sonra dokunulmazlıklar kaldırıldı ve başta Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere milletvekillerimiz rehin alındı. Büyük bir kısmı hala siyasi rehin olarak tutuluyor. Bütün bunlarda hedefin HDP’yi tasfiye etmek olduğu açıktır. Neden HDP’yi bu kada ısrarlı, inatla, öfke ve kin ile hedefe koyuyor bu iktidar? Çünkü kendisine kaybettirebilecek en büyük ve en etkili gücün HDP ve onun temsil ettiği siyasi çizgi olduğunu biliyor. 7 Haziran’da bunu yaşadı. 31 Mart’ta tekrar bu gerçeklikle ile yüz yüze kaldı.

O nedenle elindeki bütün imkanları HDP’yi tasfiye etmek için kullanmaya devam edeceğini zaten bekliyor, biliyoruz. Ama 7 Haziran’dan bu yana yaşananlar ve ondan önce 10 yıllardır yaşanan tecrübeler herkese şunu açıkça göstermelidir. HDP veya onun öncesi partiler bu tür yöntemlere susturulmaz. HDP ve bu siyasi geleneğin temsilcisi önceki partilerimize diz çöktürülemedi, susturulamadı, HDP de diz çökmeyecek ve asla mücadeleden vazgeçmeyecektir. 

Demokratik mücadele kararlılığımız artarak devam edecektir

Bu yöntemlerin hiçbiri en ufak bir şekilde demokratik siyaset kararlığımızı etkilemeyecektir. Demokratik siyasette bütün meşru yollarla bu darbeci zihniyete karşı mücadelemiz artan kararlılıkla devam edecektir. Bir başka gerçeği burada bir kez daha hatırlatalım. Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları şahsında Kürt halkına diz çöktürebileceklerini sananlar yanılacaktır. Kürt halkı bu tür baskılara boyun eğmez, bu tür dayatmalara karşı da alnı açık başı dik mücadeleyi sonuna kadar sürdürür. Bunu görmek için tarihe sadece kısa bir bakış yeterlidir. Bugüne de bakarlarsa bu gerçeği görürler. 

Bu darbe halkların iradesine bir darbedir

Öte yandan Enis Berberoğlu’nun şahsında İstanbul seçmenin ve Türkiye halkının iradesi gasp edilmek istendi. Bu darbe o nedenle halklarının iradesine bir darbedir diyoruz. Türkiye halklarının iradesini yok sayma, gasp etme girişimidir. Buna karşı en etkili mücadele hakların birlikteliğidir. Ortak ve kararlı duruşudur. 

Biz kendimize, halkımıza ve demokratik kamuoyunun kararlılığına güveniyoruz

Biz HDP olarak gücümüze güveniyoruz. Biz HDP olarak halkımıza en başta Kürt halkına, Kürt halkının inancına ve kararlılığına sonsuz güveniyoruz. Türkiye halklarının demokratik temsilcilerinin ve demokratik güçlerinin kararlılığına güveniyoruz. Biz kendi gücümüzle elbette bu darbeci anlayışa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Ama bu mesele sadece HDP’nin, bu mesele sadece Kürt halkının meselesi olarak görülemez. Tıpkı kayyım politikaları nasıl ki sadece Kürtlere ve HDP’ye karşı görülemeyecekse, dün yapılan siyasi darbe de aynı şekilde değerlendirilmelidir. 

Buna karşı etkili mücadele yolu birliktelikten geçer. Türkiye halklarının ortak mücadelesinden demokrasi güçlerinin kararlı birlikteliğinden geçer. Tekrar tutum belgemizdeki çağrıyı burada hatırlatmak istiyoruz. Gelin hep birlikte demokrasi, barış, adalet için hukukun üstünlüğü için, aş ve iş için mücadelemizi yükseltelim. En başta bu darbeye karşı bir demokrasi bloğu kuralım. 

Bu darbe aynı zamanda Türkiye’de toplumsal barışa kast eden bir girişimdir. O nedenle gelin hep birlikte barış mücadelesini yükseltelim. 

HDP olarak bu konuda üzerimize düşen her türlü sorumluluğu tereddütsüz yerine getirmeye hazır olduğumuz bir kez daha hatırlatıyoruz. Sorumluluklarını bilerek hareket etme konusunda herkese bu hatırlatmayı yapalım. Türkiye demokrasi güçlerini sorumlulukları çerçevesinde durumun aciliyetini ve tehlikenin artan vahametini gözeterek ortak mücadeleye geçmeye çağırıyoruz. 

SORU: CHP’nin bu konuya dair değerlendirmesine dair düşünceleriniz nedir? 

CHP'nin tutumunu kamuoyu, demokrasi güçleri mutlaka ayrıntılı olarak değerlendiriyordur. Biz bu darbenin bütün demokrasi güçlerine ve demokrasiye yönelik olduğunu düşünüyoruz.

Çarenin ortak mücadeleden geçtiğini de vurguluyoruz. CHP'nin tabloyu bütünlüklü göz önünde bulunduran bir değerlendirme yapması elbette anlamlı olur. Dünkü açıklamada milletvekillerimizin isminin geçmemesini şüphesiz doğru bulmuyoruz. Bu konuda ayrım yapma niyeti olsun olmasın, tablonun bir kısmını görmemenin iktidarın siyasi oyunlarını biraz daha cesaretlendirme ihtimali olduğunu da hatırlatmak istiyoruz. 

Ancak aceleci davranmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. CHP kurullarında bu meseleyi ayrıntılı değerlendirdikten sonra farklı bir tavır da ortaya koyabilir. O nedenle biz hala çözüm yolunun sadece CHP değil bütün demokrasi güçlerini kapsayan bir mücadele hattından geçtiği konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. 

Soru: HDP tabanında Meclis’in artık işlevinin kalmadığı tepkileri geliyor. Meclis’ten çekilmek gibi bir gündeminiz var mı? 

Pervin Buldan: Böyle bir gündemimiz yok şu anda.

Mithat Sancar: Bu gündemi 4 Kasım’dan sonra çok uzun tartışmalar yaparak tabanımızın büyük bir kısmıyla temas ederek değerlendirip tüketmiştik. Biz Türkiye’ye demokrasi, özgürlük ve barışı ancak demokratik siyasetle getireceğimiz konusunda tereddüt duymayan bir çizgiye sahibiz. O nedenle iktidarın bu yönde harekete geçirdiği mekanizmalar ne olursa olsun biz büyük emekler sarf ederek kazandığımız mevzileri öyle kendilerine terk etmeyeceğiz. 

5 Haziran 2020