Buldan: Kardeşi, Öcalan ile görüştü ama bu tecridin kalktığı anlamına gelmiyor

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, İstanbul İl Örgütümüz tarafından düzenlenen buluşmaya katıldı. Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Buldan şunları söyledi: 

Sizlerle birlikte olmanın onurunu yaşadığımı belirtmek isterim. Her ne kadar programın ismi yemek olsa da açlık grevlerinden dolayı sizlere güzel bir yemek ikram edemedik ama umut ediyor ve diliyorum ki tecridin kalkması ve açlık grevinin bitirilmesi ile birlikte daha güzel zamanlarda bir araya geleceğimiz, birlikte yemek yiyeceğimiz, birlikte halay çekeceğimiz günlerin en kısa sürede geleceğine yürekten inanıyorum. Bugün sevgili Leyla Güven arkadaşımızın açlık grevinin 66’ıncı günü. Tecridin kaldırılması ve Sayın Öcalan ile görüşmelerin başlatılması; avukatlarının, ailesinin ve siyasi heyetlerin adaya gidebilmesi için tecridin kaldırılmasıyla barışın, özgürlüğün eşitliğin kapısının açılacağına dikkat çekmek için bu açlık grevleri başlatıldı. Dile bile kolay değil, Diyarbakır zindanlarında o çığlığı o sesi dışarıya duyurmak için 66 gün bedenini açlık grevine yatırmak. Bununla birlikte belirtmek isterim ki Türkiye’yi yönetenlerin bu konuya dikkatini çekmek açısından önemli bir direniştir.

Tecrit sadece İmralı ve Öcalan’a uygulanmıyor

Bu tecrit sadece İmralı Cezaevinde Sayın Öcalan’a uygulanan bir tecrit değildir. Sayın Öcalan ile birlikte Türkiye halklarına farklı toplumsal kesimlere, kadınlara gençlere ve gidişattan rahatsız olan herkese uygulanan bir tecrit olarak görmemiz gerekir. Tecrit sadece Kürtlerin, sadece Leyla Güven ve cezaevinde bedenini açlık grevine yatıranların sorunu değildir. Bu sorun temel bir sorundur ve artık Türkiye’yi de aşarak Orta Doğu ve dünyayı ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Tecrit 20 yıldır devam ediyor. Sayın Öcalan ile görüşmeler zaman zaman yapılsa da, 2015 tarihinde bitirilen ve 3,5 yıldır kesintisiz devam ettirilen mutlak tecridin dışında da aslında sayın Öcalan’ın İmralı cezaevine geldiği günden itibaren bu tecridin olduğunu ifade etmek isterim. Çok kısa bir süre yani 2011-2015 yılları arasında bizlerin de dahil olduğu İmralı heyeti olarak Sayın Öcalan ile yaptığımız görüşme sürecinin dışında Sayın Öcalan'a mutlak tecrit her zaman uygulanmıştır. 

Tecrit kalkmadığı sürece bu despot, bu baskıcı süreç devam eder

Özellikle 2011-2015 tarihleri arasında İmralı cezaevine gidiş gelişler ile Sayın Öcalan ile yapılan görüşmeler sonrasında Türkiye’nin havası ve atmosferi bugünkünden çok farklıydı. İnsanlar geleceğe, umutla bakıyordu. Hiçbir annenin ağlamadığı hiçbir kapıya cenazelerin gitmediği bir 3 yıllık sürece tanıklık ettik. Bu sayın Öcalan ile yapılan görüşmeler doğrultusunda, çatışmasızlık sürecinin başladığını ve bir barış havasının hakim olduğu bir dönemden 7 Haziran tarihi itibariyle farklı bir sürece girdiğimizi ifade etmek istiyorum. O süreçten, barış sürecinden rahatsız olanlar 7 Haziran’da süreci bitirerek yeniden bir çatışmalı sürecin önünü açarak, bu ülkede bir kez daha çocuklarımızın gençlerimizin yaşamını yitirdiği, annelerimizin ağladığı, babalarımızın gözyaşlarını içine akıttığı yeni bir sürece girdik. Bununla sınırlı kalmayan ve demokratik siyaseti tasfiye ile sürdürülen bu son birkaç yıllık süreçte hiçkimsenin geleceğine umutla bakmadığı bir döneme girdik. Tecrit kalkmadığı ve devam ettiği sürece, bu despot, bu baskıcı, bu faşizmin katmerleştiği, tek adam rejimin hakim olduğu, şiddetin ölümlerin yaşandığı böylesi bir süreç, devam eder gibi gözüküyor. Tecrit, Türkiye halklarını yakından ilgilendiren bir meseledir. Bugün Türkiye’deki birçok cezaevinde yüzü aşkın insan tecrit için bedenini açlık grevine yatırmışsa bu ülkeyi yönetenlerin bir kez daha oturup düşünmesi gerekiyor. Hiçbir insan bedenini başkası için açlık grevine yatırmaz diyenler şunu gördü ki, Leyla Güven ve birçok arkadaşımız bedenini açlık grevine yatırdılar. Bütün bu süreçlerin, Türkiye’yi yönetenlerin oturup düşünmesi gereken, bir kez daha  bu ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülebilmesi açısından Sayın Öcalan’ın düşünce ve görüşlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmeleri gerekiyor.

Sayın Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan görüşme gerçekleştirdi

Basına bir haber düşmüş biz de okuduk şimdi. Bir haber vermek istiyorum, bugün Sayın Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan bir görüşme gerçekleştirdi. Sadece görüşmenin gerçekleştiği bilgisini vermekle yetiniyorum şimdilik. Şunu söyleyeyim Sayın Öcalan’ın sağlık durumunun iyi olduğuna dair elimizde bilgi var. Görüşmenin içeriğine dair şimdilik bir şey söylemeyeceğiz birkaç gün sonra kamuoyunu ve halkımızı daha detaylı bilgilendireceğiz. Sadece Mehmet Öcalan yani kardeşinin Sayın Öcalan ile görüşme yapmış olması bu tecridin bittiği anlamına gelmiyor. Ailesinin, avukatlarının düzenli olarak bir görüşme yapması ancak tecridin kalktığına dair bize önemli bir şey sunar. Bugün gerçekleşen görüşme  önemlidir ama bununla sınırlı kalmaması gerekir. 

Tecrit ve cezaevindeki arkadaşlarımız gündemimizden çıkmadı

Sevgili konuklar önümüzdeki süreçte, seçim sürecinde de tecridin ve tasfiye edilmeye çalışılan demokratik siyasetin gündemimizde olması gerekiyor. Bugün cezaevlerinde rehin olan arkadaşlarımızın özgürlüğünü gündemimize almak bizlerin görevidir. Cezaevindeki arkadaşlarımızın hiçbirinin herhangi bir suçu yok. Demokratik siyaset yaptıkları, konuştukları ve halklarımızın yanında yer aldıkları ve Recep Tayyip Erdoğan’a seni başkan yaptırmayacağız dedikleri için oradalar ve biz sevgili Selahattin Demirtaş’a ve Figen Yüksekdağ’a ve tüm arkadaşlarımıza şunun sözünü veriyoruz: Tecridin kaldırılması için de sizlerin özgürlüğü için de, demokratik siyasetin yeniden hayata geçmesi için de önümüzdeki süreçlerde belirleyici olacak bu yerel seçimlerde başarılı olacağımızın sözünü veriyoruz. Yerel seçimler elbette ki önemlidir 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kayyumların atandığı yerleri almak, az oyla kaybettiğimiz yerleri kazanmak, Türkiye’nin batısında da AKP-MHP ittifakını geriletmek gibi önümüzde duran önemli bir görev bizi bekliyor. 

3 gündemimiz için mücadele etmek, kazanmak gibi bir sorumluluğumuz var

Tecridi, demokratik siyaseti ve seçim sürecini birlikte iç içe halkımızla gündemleştirmek ve bu anlamda mücadele etmek, kazanmak ve başarmak gibi bir sorumluluğumuz var. Yerel seçimlerde Kürdistan’da özellikle atanan kayyumları Ankara’ya göndermek gibi bir hedefimizin olduğunu, Türkiye’nin batısında da AKP-MHP karşısında bir güç birliği oluşturarak her yerin, kentin özelliğine göre farklı stratejiler izleyerek bu seçimleri kazanmak gibi bir sorumluluğumuz var. Gelecek açısından bu sürecin bizlere hiçbir şey vermediğini biliyoruz ve geleceğimizi garanti altına almak için hep birlikte çalışmamız ve başarmamız gereken bir sürece girdik. Başaramazsak, kazanamazsak, bir araya gelemezsek, bugün içine girdiğimiz bu kaotik süreçten bir daha çıkamayız. Aydınlık yarınların, demokrasi, barışın, eşitliğin mücadele edilerek kazanılanacağını her zaman gördük. Bizler bu tür durumlara alışık olmayan bir halk değiliz. Bizler 80’lerde, 90’larda, cezaevlerini, ölümleri, işkenceleri yaşamayan, bilmeyen bir halk değiliz. O süreçlerden kazanılarak bugünlere gelindiğini biliyoruz. Bir kez daha başarmak bir kez daha mücadele etmek gibi bir görevimizin olduğunu biliyoruz. 

Biz söz verdik: Bu gemi limana ulaşacak

Biz söz verdik Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a söz verdik bu gemi limana ulaşacak ve bunu limana ulaştıracak olan kadınlar ve gençlerdir. Bu sözü asla yere düşürmeyeceğiz, onlara verdiğimiz söz doğrultusunda mücadele edeceğiz ve kazanacağız. Aydınlık bir gelecek için, barış için, kardeşlik için, çocuklarımızın geleceği için örgütlenebilirsek, gelecek günler daha aydınlık, Türkiye halklarının birlikte ortak vatanda yaşayabileceği günlerin zeminini hep birlikte hazırlayabiliriz. Bu gece vesilesiyle burada olan bütün arkadaşlara, dostlara çağrımızdır; el ele verme, kucak kucağa olma zamanıdır. Şimdi yapamazsak bunu bir daha böyle bir fırsat asla karşımıza çıkmayabilir. Bir 10 yılı daha böyle karanlık bir ortamda geçirmeye hiç kimsenin tahammülü yoktur. Bu ülkeyi yönetenlere vereceğimiz cevabı sandıklarda hep birlikte vereceğiz. Sokaklarda, alanlarda tecride karşı olduğumuzu, demokratik siyasetin geri gelmesini, rehin tutulan yoldaşlarımızın özgürlüğünü hep birlikte haykırabilirsek ve bizi yönetenlere bunun mesajını verebilirsek o zaman başarmış, kazanmış sayılırız. Hepinize gecemize katıldığınız için teşekkür ediyorum. Emeği geçen tüm arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum.

12 Ocak 2019