Buldan: Bir dönemin karanlık isimleri bu iktidarı ayakta tutmaya çalışıyor

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, İzmir İl Örgütümüzün 3. Olağan Kongresi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Buldan şöyle konuştu:

Sayın divan, çok değerli katılımcılar, İzmir’in güzel insanları, bu salona coşku veren kadınlar ve gençler, çok değerli Barış Anneleri; hepinizi partim adıma selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bu salonda 2 yıl önce de bir kongre gerçekleştirmiştik. Yine böyle dolu, coşkulu, sıcak bir ortamda kongremizi yapmıştık. Bugün yine aynı coşku ve kalabalıkla bu kongremizi gerçekleştiriyoruz. Bugüne kadar emek veren, bu mücadeleye yürekten sarılan, bugün görevini başka arkadaşlara devredecek olanlara tek tek teşekkür ediyorum. Yeni seçilecek olan arkadaşlarıma da bu zorlu süreçte üstlenecekleri görevi başarı ile yapacaklarına olan inancımı ifade ederek bir kez daha başarılar diliyorum. 

Bugün bu salonu büyük bir coşku ile doldurdunuz. Bir kez daha gösterdiniz ki bu mücadele zorlu bir mücadele olmasına rağmen, ülkeyi yönetenler bizi engellemek isteseler dahi bu azmi, çoşkuyu, kararlılığı hiçbir gücün engelleyemeyeceğini bir kez daha gösterdiniz. Sevgili annelerimizin yüzlerinde, gözlerindeki acı bizim tarihsel olarak...

Biz hiç kimsenin önünde boyun eğmedik 

Bazen öldük, tutuklandık, sürgünlere gönderildik, köylerimiz yakıldı, çocuklarımız vuruldu, hiçbir zaman bildiğimiz yoldan dönmedik. Özgürlük mücadelemizden bir adım geri atmadık. Bu partiye yapılan saldırıların boyutunu burada yaşayan herkes biliyor, tanık oldu. Biz hiç kimsenin önünde boyun eğmedik, biat etmedik, boyun eğmedik, bundan sonra da kimseye biat etmeyeceğiz, kimseye diz çökmeyeceğiz, kimseye boyun eğmeyeceğiz.

Ne mutlu bize ki bu kadar coşkulu bir kongre yapıyoruz. Birlikte bu mücadeleye gönül verdiğimiz, emekleri, duruşları ve yürekleri ile bizimle olan arkadaşlarımız bugün belki burada değiller. Ancak sürgünde ve zindanda olsalar da yüreklerinin bizimle çarptığın biliyoruz. Onun için selam olsun Selahattin Demirtaş’a, Figen Yüksekdağ’a, İdris Baluken’e, Gültan Kışanak’a, Sebahat Tuncel’e, Selma Irmak’a, Çağlar Demirel’e, Aysel Tuğluk’a selam olsun. Burada ismini sayamadığım ancak zindanda, sürgünde olan arkadaşlarımıza bir kez daha selam olsun. 

Roboski'yi asla unutmadık, unutturmayacağız 

Yüreklerindeki ve yüzlerindeki acıları belli olan annelerimiz bu salonda. Dün Roboski Katliamı’nın 8. yıldönümü idi. Yarısının çocuk olduğu 34 canımız, bu ülke yönetenlerin vur emri ile vurulduğu günün üzerinden 8 yıl geçti. Hala sorumluların hesap vermediği bu davanın Ankara dehlizlerinde kaybolmaya yüz tuttuğu bir döneme girdik. Roboski bu ülkenin kanayan bir yarasıdır ve asla kapanmayacaktır. Suçlular yargılanmadı ancak yakınlarını kaybedenler yargılandılar, cezaevine girdiler. Bu ülkede bu kadar adaletsizlik, vicdansızlık ve hukuksuzluk varken bir kez daha birlik olmanın önemini ifade etmekte fayda var. Biz Roboski'yi asla unutmadık, unutturmayacağız. 

2 gün sonra yeni yıla gireceğiz. 2019’u acıları ve gerçekleriyle, yaşadıklarımızla geride bırakıp 2020’ye gireceğiz. Arkamızda ne kadar yorgun bir ülke olduğu gerçeğini görerek gireceğiz. AKP hükümetinin bu ülkede yaşattıklarını geriye baktığımızda görüyoruz. Bunları görmeden buradan geçemeyiz. Bu ülkeyi 17 yıldır AKP hükümeti yönetiyor ancak koltuğunu korumaya çalışan bir gerçeklikle ile karşıya karşıyayız. 17 yıldır her türlü umutları ve varlıkları talan ve çarçur eden, doğadan tarihe ekonomiye kadar bütün varlıkları yağmalamaya çalışan bir gerçeklik var. 

O kadar hak yediler ki, ne Allah’tan korktular ne kuldan utandılar 

Hiçbir projelerinde halkın, ülkenin kesesine bir şey katmayan bir iktidar var. Tek meramları kendi keseleri. Halktan, kamudan çalıp kendi keselerini doldurdular. O kadar hak yediler ki, ne Allah’tan korktular ne kuldan utandılar. 

Önümüze konulacak ilk sandıkta onları artık iktidardan göndermenin zamanın geldiğinin bilincine varılmalıdır. Hukuk devleti evrensel değerlerini yok ettiklerine hep birlikte tanıklık ettik. Hukuk, şeffaflık, demokrasi, adalet, barış ve bütün bunlara rahmet okutan bir yöntemle demokrasiden, adaletten, huzurdan, huzurdan, barıştan eser bırakılmayan bir Türkiye yarattılar.  Bunları yaparken demokratik kuruluşları baskı ve zorbalıkla kendi himayeleri altına almaya çalıştılar. 

Biliyorlar ki biz varken kirli işler yaparken onlara huzur yok 

Bunları yaparken en çok HDP’ye saldırdılar, ter türlü saldırıyı, zorbalığı yaptılar, halen de devam ediyorlar. Onlar da biliyor ki biz olduğumuz sürece onlara kirli işlerinde onlara huzur, rahat ve geçit yok. AKP çok iyi biliyor ki HDP hakikatin sözcüsüdür. HDP, gerçek eşitliğin, gerçek adaletin, gerçek demokrasinin özgürlüklerin savunucusu ve siyasetin yüz akı olan bir partidir. Ne geçmişimizde, ne bugünümüzde yüzleşemeyeceğimiz, hesap veremeyeceğimiz tek bir kirli faaliyetimiz yoktur. Bu nedenle AKP biliyor ki HDP olduğu sürece bu ülkede umut ve cesaret vardır. Kadınların başarma şansı vardır. Gençlerin emin adımlarla geleceğe yürüyüşü ve çocuklarımızın yarınları vardır. Halkın zafere inancı vardır. Tek dertleri bu umudu ve inancı bitirmektir. Bunun için tutuklayıp cezaevlerine koyuyor, belediyeleri gasp edip kayyım atıyorlar. Bunu için Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı cezaevinde rehin tutuyorlar. Bunun için Diyarbakır’a, Van’a, Mardin’e ve birçok ilçemize kayyım atıyorlar. Fakat partimizi teslim alabiliyorlar, ne de bizi engelleyebiliyorlar. Biz bildiğimizi okuyor, özgürlük mücadelesinde ısrar ediyoruz. 

Diyarbakır, Mardin, Van’da halkın önüne sandık konsa o kayyımları aynı şekilde cevap verilecek 

Seçimle olmayanı zorbalıkla, zorbalıkla olmayanı zorla almaya çalışıyorlar. Her gün bir il ve ilçemize bir operasyon yapıyorlar. Gözaltına alınmayan, tutuklanmayan tek bir arkadaşımız kalmadı. Belediyelerimiz zorla baskıyla gasp ediliyor. Seçimle alamadıklarını, sandıklarda kazanamadıklarını zorlukla, zorbalıkla, kayyım atayarak almaya çalışıyorlar. Şunu bilsinler, unutmasınlar, bugün ya da yarın Diyarbakır, Mardin, Van’da halkın önüne sandık konsa o kayyımları aynı şekilde cevap verilecek ve en büyük tokadı Kürt halkından yiyecekler. Bu uygulama utanç vesikasıdır, tarihe bir kara leke olarak geçmiştir. Belediye eşbaşkanlarımız cezaevinde olsa da halkımız ile birlikte mücadeleye devam edecekler. 

HDP olarak kazanmak dışında bir yol tanımıyoruz 

Kayyımlardan bahsetmişken bir bölgedeki tehdit ülkenin tamamına ve geleceğe de yönelik tehdittir. Gördük, CHP’li Urla belediyesine de kayyım atandı. Elbette bunu kabul etmiyoruz. Dayanışma içinde ortak mücadele etmek elzemdir, kurtuluş hep birlikte olacaktır. Ya hep birlikte kaybedeceğiz ya da hep birlikte kazanacağız. HDP olarak kazanmak dışında bir ihtimal, bir yol tanımıyoruz. Bu Türkiye halklarına karşı sorumluluğumuz ve borcumuzdur. "Bu ülke binbir renkli çiçek bahçesidir" demişti Yaşar Kemal, bizim de zengin bir toplumsal yapımız var ama her birine ayrı ayrı saldırıların olduğu gerçekliği var. Bugün ülkede, Kürt düşmanlığı, kadın düşmanlığı, muhaliflere, barış isteyenlere, demokrasi talep edenlere, özgürlüğü haykıranlara karşı düşmanlık var. Kürtlere seçseniz de size yönettirmeyeceğiz anlayışı var. İşte bunun için belediyelerimize kayyımlar atanıyor. 

Kürtlerin söz ve statü sahibi olmasın diye AKP iktidarı elinden geleni yapıyor 

Kürtlere karşı ne nerede olursanız olun size nefes aldırmayacağız anlayışı var. İşte bunun için Afrin ve Rojava’ya saldırı var. Kürtler nerede olursa olsun, söz ve statü sahibi olmasın diye AKP hükümeti elinden geleni yapmaya çalışıyor. Kürtler dünyanın her yerinde yüzyıllardır söz sahibi ve statü sahibi olmak için büyük mücadeleler verdiler. Afrin’e gidip bütün halkları oradan sürüp oraları çetelerin eline verdiniz, yağmalattınız ancak bu sonuçtan hiçbir şekilde utanmadınız. Aynı yöntemi, “kendi iktidarımı nasıl ayakta tutarım anlayışı” ile Rojava’da, Suriye’nin Kuzey ve Doğu kesimlerine yönelik başlatmış olduğunuz savaşla bir kez daha ortaya koydunuz. Rojava’da halklar barış içinde kardeşçe birlikte yaşıyor. Oraya müdahale etmeniz bu barış ve kardeşlik projesini bertaraf etmektir. Rojava halkları bunu kabul etmez. Türkiye’de yaşayan Kürtler bunu kabul etmez. Dünyanın her yerinde Kürtler bu plana karşı çıkar. Çünkü biz biliyoruz ki sizler bu planları kendi iktidarınızı ayakta tutmak için yapıyorsunuz ancak size bu operasyonlarda iktidar çıkmayacak. Kürtler size en güzel cevabı sandıkta verecek, hiç kuşkunuz olmasın. 

Tecridi devam ettirmek bu ülkeye bir şey kazandırmaz 

Uzun yıllardır İmralı Cezaevi’nde bir tecrit var. Kürt düşmanlığı aynı zamanda Sayın Öcalan’a uygulanan tecritten de bellidir. Tecridin bitmesi, kırılması için insanlar bedenlerini açlığa yatırdılar. Leyla Güven 200 gün boyunca bedenini açlığa yatırdı ancak avukatların zaman zaman gidişine izin verip, zaman zaman da bu gidişleri engellemek, aile görüşlerini engellemek Sayın Öcalan üzerindeki tecridi devam ettirmek bu ülkeye bir şey kazandırmaz. 

Barış sürecinin bitirilmesinin ve tecridin kimseye faydası yok 

Hepimiz 2011- 2015 yıllarının tanığıyız, barış ve müzakere sürecinin hep birlikte tanığı olduk. Ben hem tanığı hem de bu işin içinde görev alan birisi olarak şunu ifade etmek isterim ki o dönem yaptığımız her şeyden gurur duyuyoruz. Sayın Öcalan ile görüşmekten, hükümetle yaptığımız görüşmelerden, Kandil’deki yetkililerle yaptığımız görüşmelerden ve bu görüşmelerin sonucunu halklarımıza aktarmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Çünkü o dönemde tek bir annemiz ağlamadı, tek bir babamızın yüreği yanmadı, tek bir çocuk yaşamını yitirmedi. Herkeste bir umut vardı. Geleceğe güvenle bakan insanlar vardı. Türkiye toplumu geleceğine umutla bakıyordu. Ancak 2015’ten sonra Sayın Öcalan’ı bir kez daha tecrit altına koymak ve bu süreci bitirmek ve bir kez annelerin ağlaması, gençlerin toprağın altına düşmesine neden olan süreci yaratmanın hiç kimseye faydası yok.  

Yeni bir barış ve müzakere süreci AKP ile olamaz 

Biz HDP olarak aynı noktadayız. Şunu da biliyoruz ki yeni bir barış ve müzakere sürecinde AKP olamaz. Bu kadar, baskı, zulüm ve şiddet varken, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ cezaevinde iken AKP ile bir barış ve müzakere sürecinin başlamayacağını biliyoruz. Bizler şunu da biliyoruz. Yeni bir barış ve müzakere süreci Türkiye haklarıyla birlikte olur. Barıştan yana olanlarla, demokrasiyi isteyenlerle Antalya, İzmir, İstanbul ve Ankara halkıyla Kürt halkının kucaklaşacağı, Kürt halkının birlikte yol alacağı bir süreçle başlayacaktır. Buna yürekten inanıyoruz. Türkiye halklarına da yürekten güveniyoruz. 

HDP aynı zamanda Alevilerin partisidir, sesidir 

Bu ülkede elbetteki sadece Kürtler değil, Aleviler, kadınlar, Ermeniler, Süryaniler, bu toplumun yarısını oluşturan kadınlar ve gençler elbetteki bu AKP hükümetinin zulmünden nasiplerini aldılar. Özellikle Aleviler, yoldaşlarımız, canlarımız her dönem yeni bir baskıyla karşı karşıya gelen bir toplumdur. Birçok yerde olduğu gibi burada da İzmir’de de Alevi canların evleri çarpı konularak kendileri tehdit edildi. Bunu bizzat bize yapılmış olarak kabul ediyoruz. Alevilik bul ülkenin bir değeridir. Alevi yurttaşlarımızın can güvenliği hak ve hürriyetleri en az bu ülkede her yurttaş kadar azizdir. HDP bütün farklılıkların partisidir, HDP aynı zamanda Alevilerin partisidir, sesidir.

Hiçbir gayri meşru güç ve uygulama halkın gücünün karşısında duramayacaktır 

HDP aynı zamanda bir kadın partisidir. Kadın mücadelesinin siyasetteki evidir HDP. Gerek yerellerde gerek ise parlamentoda kadın siyasetine alan açan, kadınların yaşadığı sorunları dile getiren ve cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi konusunda çok iddialı bir partidir HDP. Bütün kadın kadınları bu büyük iddiaya sahip olmaya davet ediyorum. AKP’nin tek umudu korkutmakta ve zulümdedir. Emin olun ki tarih boyunca yarattığı zulüm üzerinde dik duran tek bir siyasi güç yoktur. Hepsi tek tek bitmiş ve yok olmuştur. Tarihte kara bir sayfa olarak yerini almışlardır. AKP de bu sonu yaşamaktadır. Toplum nezdinde ne meşruiyeti kaldı, ne de bundan sonra olacaktır. 7 Haziran ve daha sonraki seçimlerde gereken cevaplar AKP’ye verildi. Onları bugün iktidarda tutan ne rızaları, ne oyları, ne de seçim sonuçlarıdır. Özellikle seçim dönemlerinde tanık olduk. Mühürsüz oylar, tehditler, baskılar, zırhlı araçlar, otobüslerle taşıdıkları sahte seçmenler, taşımalı oylar, boş binalara yazdıkları hayali seçmenler ve bizlerden çaldıkları ile her türlü gayri meşru yöntemle atı alıp Üsküdar’ı geçtiler, maçın sonucuna bakın dediler. Hiçbir gayri meşru güç ve uygulama halkın gücünün karşısında duramayacaktır. 

Bir dönemin karanlık isimleri bu iktidarı ayakta tutmaya çalışıyor 

Bu çürümeye yüz tutmuş iktidar elbette ayakta tutmaya çalışanlar da var. Talancılar, yağmacılar, Mehmet Ağarlar, bir dönemin katilleri gibi bu iktidarı hala ayakta tutmaya çalışan çevreler var. 90’lı yılların kilit ismi Mehmet Ağar’ın bir dönemin kanlı güçlerinden sorumlu olan bir ismin geçenlerde JİTEM davasından beraat ettiğine ve AKP hükümeti tarafından ödüllendirildiğine bir kez daha tanık olduk. Bunlar bir dönemin karanlık isimleriydi. Cumhurbaşkanı ile mitinglerde boy gösterdiler. Bugün o çevrelerin yanında yer almaktan da hiçbir şekilde utanmadılar. Onlar mahkemelerde beraat etmiş olabilirler ancak 90’lı yılların karanlık isimleri halkımızın vicdanında asla aklanmayacaktrır. Bizler Musa Anter’lerin, Mehmet Sincar’ların, Mehmet Aydın’ların, Savaş Buldan’ların akıbetini sormaya devam edeceğiz. 

2020 yılının bu ülkede barışa, huzura adalete, demokrasiye olan inancımı bir kez daha belirtiyorum. Bizlerin kararlı mücadeleleri sonucunda Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve cezaevindeki tüm arkadaşlarımızın özgürlüğüne kavuşacağı bir yıl olmasını bir kez daha temenni etmek istiyorum. Bizler bu kararlılıkla, inançla, çalışıp partimizi daha büyüterek, güçlü bir hale getirerek, arkadaşlarımızın özgürlüğüne vesile olacağımızı ifade etmek isterim. 

29 Aralık 2019

Etiketler: #pervin buldan