Buldan: Asgari ücret net 3 bin 200 TL olmalıdır

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, haftalık grup toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Engellilerin katıldığı grup toplantısında konuşan Buldan şunları söyledi: 

Dün Edirne Cezaevi’nden hem bizleri, hem halkımızı ve hem kamuoyunu endişelendiren bir haber aldık. Hepiniz takip ettiniz. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın 26 Kasım’da nefes daralması ve göğüs sıkışması sonucu geçici bir süre bilinç kaybı yaşadığını üzülerek öğrendik. 

Demirtaş yaşadığı sağlık sorunlarının bilinmesini istememiştir

Özellikle şunu ifade etmek isterim. Kendisi yaşadığı sağlık probleminin kamuoyuna yansımasını istememiştir. Cezaevine giden arkadaşlarımız ve avukatlarla da bu durumu paylaşmamış, bilgi vermemiştir. Bunun özellikle bilinmesini isteriz. Dün haber alır almaz milletvekili arkadaşlarımız Erol Katırcıoğlu ve Necdet İpekyüz’ü Edirne’ye gönderdik. Sevgili Demirtaş’la görüşme gerçekleştirdiler. Bugün de sevgili Mithat Sancar ve Fatma Kurtulan Edirne’ye gittiler. Dün aldığımız bilgi çok şükür ki iyi olduğudur. Partimizin girişimleri sonucu kendisi tam teşekküllü hastaneye sevk edildi. Gerekli kontrol ve tetkikleri yapıldı. Şu an için genel sağlık durumunun iyi olduğunu ve gelişmeleri yakinen takip ettiğimizi belirtmek isterim.

Rehin alınan arkadaşlarımızın yaşayacağı her olumsuzluktan iktidar sorumludur

3 yıldır hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan Demirtaş, Yüksekdağ ve tutuklu tüm milletvekili, belediye eşbaşkanı arkadaşlarımız ve yine hasta tutsaklar derhal tahliye edilmeli ve bu hukuksuzluğa, rehine politikasına bir an önce son verilmelidir. Demirtaş, Yüksekdağ ve tüm arkadaşlarımızın sağlık dahil yaşayacağı her olumsuzluktan bu iktidar sorumlu olacaktır. Buradan bir kez daha Sevgili Demirtaş’a geçmiş olsun dileklerimizi ve bununla birlikte kucak dolusu sevgilerimizi iletiyoruz.

Bu ülkede özgür basın hiçbir zaman susmayacaktır

Bugün 3 Aralık. 3 Aralık bize şunu hatırlatıyor. Özgür Ülke Gazetesi 1994’te bombalanmıştı, o bombalamanın üzerinden 25 yıl geçti. O bombalamada yaşamını yitiren özgür basın çalışanı Ersin Yıldız’ı buradan saygıyla anıyoruz. O dönem özgür basını bombalarla, faili meçhul cinayetlerle, gözaltında kaybetmelerle susturmaya, gerçeklerin üzerini karartmaya çalıştılar. Ama özgür basını yıldıramadılar. Bugün de özgür basını susturmaya çalışan aynı anlayışın devam ettiğini görüyoruz. İktidarın emriyle gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanıyor hala. Ancak biliyoruz ki gerçekler asla karartılamayacak, bu ülkede özgür basın hiçbir zaman susmayacaktır. 

Engellilerin yaşam standardı bir ülkenin toplumsal vicdanını yansıtır

Bugün ayrıca 3 Aralık Uluslararası Engelliler Günü. Türkiye nüfusunun yüzde 13’ünü engelliler oluşturmaktadır. Engellilerin yaşam standardı bir ülkenin toplumsal vicdanını yansıtır. Eğitimden sağlığa, sosyal ve ekonomik her türlü alanın dışında bırakılmanın yanı sıra, toplumsal sürece katılımda demokratik haklar ve en temel insan haklarından dahi mahrum bırakılan engelliler, meselenin sosyal bir olgu olarak algılanmaması sebebiyle ancak vicdani duygulara dayanan hayırseverlik faaliyetlerinin konusu olmak durumunda bırakıldılar.

Engelliliği kişisel bir trajedi olmaktan çıkaran bakış açısına ihtiyaç var 

Engelliliği kişisel bir trajedi olmaktan çıkarıp bu konuda engellileri merkeze koyan bir bakışa acilen ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Ulaşımdan iletişime, eğitimden çalışma hayatına kadar her türlü alanda yaşanan eşitsizlik ve ayrımcılıkları gidermek öncelikli görevimiz olmalıdır. Engellilik durumunu engelli kişinin problemi olarak gören, engelli kişiyi toplumun karşısına koyan anlayışı buradan bir kez daha reddediyoruz. Engellilerin temel talebi engelliliğe dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve eşit yurttaşlıktır. Engellileri dikkate almadan yapılan her türlü düzenleme “eşit yurttaşlık ilkesinin” ihlalidir.

Engellileri merkeze alan politikalarımıza her zaman öncelik vereceğiz

HDP olarak engelli yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık başta olmak üzere tüm taleplerinin sonuna kadar yanındayız ve bu talepler gerçekleşinceye kadar birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Grubumuz kanun teklifleri, soru önergeleri, araştırma önergeleriyle engellilerin taleplerinin ve sorunlarının takipçisi olmaya devam edecektir. Yerel yönetimlerimizde engellileri merkeze alan politikalarımıza her zaman öncelik vermeye devam edeceğiz. Engelliler yalnız değildir. HDP sizin yanınızdadır, HDP sizin sesinizdir.

23 kez şikayette bulunan Ayşe Tuba öldürüldü; fail de ortada, tanık da!

Gün geçmiyor ki yeni bir kadın cinayeti yaşanmasın, sokaklar kadına karşı yeni bir şiddete sahne olmasın. Eskişehir’de, Ayşe Tuba Arslan, altı ay önce ayrıldığı ve hakkında uzaklaştırma kararı bulunan kişinin satırlı saldırısı sonucu ne yazık ki hayatını kaybetti. Saldırgan hakkında 23 kez şikâyette bulunmasına rağmen kadının başvurusu takipsizlikle sonuçlanmıştır. Savcılığın gerekçesi bildik ve tanıdık: “Delil ve tanık yokluğu.” Bu gerekçeyle kadının isteği ve talebi yerine getirilmemiş. Oysa delil de ortada, fail de ortada, tanık da ortada. Bunları dikkate alacak bir yargının olmadığını biliyoruz. Ve yargının bu takipsizliği kadın cinayetlerini beraberinde getirdiğini de biliyoruz. 

Yargı iktidarın işlerini takip etmekten, kadın cinayetlerini takip etmeye fırsat bulamıyor 

Muhalif herkesi aldığı nefese kadar takip eden, hukuksuzca insanları cezaevine atan yargı, adım adım yaklaşan kadın cinayetine takipsizlik kararı veriyor. 10 kişi Kızılay’da toplansa ve zamları protesto etse etrafını bin tane polis sarar. Ama bir kadın “tehdit ediliyorum, öldürüleceğim” diye feryat ettiğinde görmezden gelen bir yargı ve devlet zihniyetiyle karşı karşıyayız. Yargı iktidarın işlerini takip etmekten kadın cinayetlerini takip etmeye ne yazık ki fırsat bulamıyor. İşte bu yüzden diyoruz ki kadın cinayetleri devletin, iktidarın, yargının ve güvenlik kurumlarının sorumluluğunda işlenmektedir. 

İçişleri Bakanı derhal istifa etmelidir 

Kadınları koruması gereken İçişleri Bakanlığı görevini yerine getirmemektedir. Sadece bu yılın ilk 10 ayında 390 kadın katledildi. Her gün bir kadın katledilirken o bakanlık koltuğunu işgal edenlerin bir saat dahi o görevde kalmaması gerekir ve istifa etmesi gerekir. 

Kadınlara çağrımız şudur: Asla pes etmeyin, asla susmayın! HDP her zaman sizin yanınızdadır, sizinledir. Sizin sesiniz HDP’nin sesidir. Sizin mücadeleniz HDP’nin mücadelesidir. Hep birlikte mücadele çağrısı yapıyorum!

Yargı ve güvenlik mekanizması, siyasi iktidarın çıkarlarını korumak için var

Kadın cinayetleri, iş cinayetleri, artan şiddet kültürü göstermektedir ki karşı karşıya olduğumuz devlet-iktidar yapılanması, yurttaşın güvenliği için değil, kendisini yurttaştan korumaya yönelik konumlanmıştır. O yüzden kadının, haksızlığa uğrayanın, hak arayanın inanabileceği, güvenebileceği, sığınabileceği bir adalet, hukuk ve yargı sistemi bu ülkede ne yazık ki yoktur. Var olan yargı ve güvenlik mekanizması, siyasi iktidarın çıkarlarını korumak için vardır, vatandaş için yoktur.

Futbol topundan korkan bir iktidar var

Bir kadın, ölüm tehditleri nedeniyle 23 kez savcılığa başvuruda bulunur ama dikkate alınmaz ama sokakta bir kişi AKP’yi eleştirdiğinde aynı yargı onun peşine düşer, evinin kapısını kırdırarak gözaltına alıp tutuklar. Ülkenin manzarası ne yazık ki budur. Kadını, yurttaşı korumayan iktidar, 7 gün 24 saat HDP’yle, toplumsal muhalefetle, demokrasi mücadelesi veren insanlarla uğraşmaktadır. Bu da yetmiyor, Amedsporla uğraşıyorlar. Hedef gösteriyorlar. Futbol topundan korkan bir iktidar var. 

Amedspor AKP’nin kalesine gol atmaya devam edecektir

Amedspor’un büyümesi, gelişmesi bunları oldukça rahatsız ediyor. Amedspor, başta olmak üzere bölgedeki futbol takımları halkımızın göz bebeğidir. Amedspor sadece bir takım değildir, bir kimliktir, bir iddiadır, bir hedeftir. Ve Halk Amedspor’un arkasındadır. Amedspor, tüm engellemelere ve baskıya rağmen AKP’nin kalesine gol atmaya devam edecektir. 

AKP polisi, AKP savcısı resmen HDP’li avına çıkmıştır

Evet siyasi ligden düşeceğini anlayan AKP iktidarı, ayakta kalabilmek için gece gündüz HDP’ye gözaltı operasyonları yaptırmaktadır. Geçen hafta HDP, DTK yöneticileri, insan hakları savunucuları, sendikacılar, gazeteciler dahil 150’ye yakın kişi hukuksuzca gözaltına alındı. Son bir ayda partimize yönelik Van, Ankara, Antalya, Antep, Mardin, Urfa, Batman, Kocaeli ve İstanbul’da gerçekleştirilen operasyonlarda aralarında belediye eşbaşkanlarımız ve parti yöneticilerimizin de bulunduğu 350’ye yakın siyasetçi gözaltına alındı ve büyük çoğunluğu tutuklandı. HDP’nin neredeyse yarısı içeridedir, AKP polisi ve savcısı resmen HDP’li avına çıkmıştır. 

Gerçek suçlular dışarıda, HDP içeride! 

Biz bir ayda 350 IŞİD’linin yakalandığını duymadık, 350 suç örgütünün çökertildiğini görmedik. Hırsızlık, yolsuzluk yapan 350 suçlunun gözaltına alındığına tanıklık da etmedik. Gerçek suçlular dışarıda, HDP’liler, barış isteyenler, demokrasiyi savunanlar içeride! 

IŞİD’liler, kadın katilleri, hırsızlar dışarıda; HDP’nin yarısı tutuklu

10 Ekim Katliamında da ortaya çıktı; IŞİD’liler elini kolunu sallaya sallaya dolaşır ama HDP’liler tutuklanır. Kadınlar sokak ortasında göz göre göre öldürülür faile dokunulmaz ama basın açıklaması yaptı diye HDP’liler, demokratik kurum temsilcileri gözaltına alınır. Yolsuzluk yapan kayyımlar görev başında tutulur, ancak hırsızlığı ortaya çıkardığı için Diyarbakır Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı tutuklanır. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır, bu nasıl bir rezil anlayıştır! Ülkeyi getirdikleri yer tam bir çürümedir. Artık tuz kokmuştur. 

Neredeyse nefes alıp vermemize dava açacaklar

Şunu biliyoruz; AKP-MHP ittifakı, yasal demokratik faaliyetleri, demokratik etkinlikleri ve siyasi parti faaliyetlerini suç haline getirmek için uğraşmaktadır. Vekillerimizin konuştuğu, katıldığımız her etkinliğe soruşturma açılıyor, fezleke konusu yapılıyor. Neredeyse nefes alıp vermemize dahi dava açacak düzeye gelmişler. 

AKP teröre destek arıyorsa Cemaat geçmişlerine baksın

Demokratik siyaseti suçmuş gibi göstermek isteyen AKP, önce Cemaatle birlikte bir dönem işlediği suçlara dönüp baksın. Suç arıyorlarsa, teröre destek arıyorlarsa Cemaat geçmişlerine baksınlar! Orada her şeyi net ve çıplak bir şekilde görürler. 

Suç arıyorlarsa beraber yürüdükleri yollara, beraber ıslandıkları yağmura baksınlar

Cemaati 15 Temmuz’da darbe yapacak düzeye getiren, kamunun her kademesine darbecileri yerleştiren, onların her istediğini yapan, darbenin siyasi ayağını kendi içinde sır gibi saklayan yine kendileridir. Suç arıyorlarsa beraber yürüdükleri yollara baksınlar, suç arıyorlarsa beraber ıslandıkları yağmura baksınlar!

AKP, kayyım atamalarıyla yeni bir paralel rejim inşa etmeye çalışıyor

Anayasayı, yasaları çiğneyerek halkın seçtiği belediye başkanlarını tek tek görevden alıp yerine kayyım atayan zihniyet, paralel devlet zihniyetinin devamıdır. AKP, kayyım atamalarıyla tüm ülkeyi kuşatacak yeni bir paralel rejim inşa etmeye çalışıyor. Anayasanın, yasanın, hukukun, adaletin, halk iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı bir rejimdir bu. 

AKP-MHP iktidarının önündeki tek engel HDP’dir

HDP’ye bu denli yüklenmelerinin sebebini çok iyi biliyoruz. Hedefleri, demokratik siyaset alanını kapatmak, toplumsal muhalefeti tasfiye etmek; Saray iktidarını ve faşizm politikalarını kalıcı hale getirmektir. AKP-MHP iktidarının önündeki tek engel HDP’dir. 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da HDP’nin gücünü gördüler, şimdi bu gücü bitirmenin gayreti içerisindeler.  

HDP bitmez, bu halk bitmez, bu mücadele bitirilemez! 

HDP’yi bitirdikleri gün demokratik taleplerin, toplumsal muhalefetin de biteceğini, herkesin susacağını ve iktidarlarının sağlamlaşacağını düşünüyorlar. Bu nedenle bize yöneliyorlar. Bu nedenle HDP’yi tasfiye etmeye çalışıyorlar ama yanılıyorlar; HDP bitmez, bu halk bitmez,bu mücadele bitmez, bitirilemez! Bize yöneldikçe kaybedecek olan kendileridir. Evet, biz bedel ödüyoruz ama büyük kaybeden kendileri olacaktır. Bizler, AKP siyaset sahnesinden yok olana dek mücadele alanlarındayız, bu mücadeleyi de asla bırakmayacağız. 

En ağır bedelleri ödedik, geri adım atmadık

12 Eylül’ün vahşetini yaşadık. Faili meçhulleri yaşadık. İşkencelerden geçirildik. Şu grubumuzda, partimizin her kademesinde bedel ödemeyen tek bir arkadaşımız yok. Halkımız derseniz en ağır bedelleri ödeyen onlardır. Katliamlar yaşamıştır, ama bir milim geri adım atmamış, direne direne bugüne gelmiştir. Demokrasi güçleri, devrimciler, sosyalistler, kadınlar, emekçiler, hiçbir baskı karşısında yılmamış, geri adım atmamıştır. Yine Aleviler, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarına rağmen kimlik ve inançlarından asla taviz vermemişlerdir, geri adım atmamışlar ve susmamışlardır. 

Alevi toplumunu hedef alan tehlikeli oyunlar oynanıyor 

Şimdi son günlerde Alevi toplumunu hedef alan bir takım tehlikeli oyunların oynandığını görüyoruz. Özellikle İzmir, son olarak Mersin ve Adana’da Alevi yurttaşların yaşadığı evlere işaret konularak Alevi toplumu tehdit edilmektedir. Şimdi Alevilere yeniden Maraş, Çorum, Sivas hatırlatılmaktadır. 

Alevi yurttaşlara yönelik tehditler tesadüfi değil

Bu tehditler AKP’nin mezhepçi, ayrımcı, kutuplaştırıcı politikalarından bağımsız düşünülemez. Diyanet’in Alevi köylerine Sünni din görevlisi göndermesinden ayrı ele alınamaz. Özellikle Türkiye-IŞİD ilişkilerinden ve Suriye’de izlenen mezhepçi politikalardan asla ayrı düşünülemez. IŞİD ve ÖSO Suriye’de, Humus’ta, Hama’da Alevi katliamları yaptı. Bu cihatçı yapıların AKP iktidarından gördüğü destek Alevi yurttaşlara yönelik tehditlerin tesadüfi olmadığını bizlere gösteriyor. 

Alevilerin hangi sorununu çözdün ki Aleviler adına konuşacak cüret buluyorsun

Bu tehlikeli durum karşısında Cumhurbaşkanı “Alisiz Alevilik” tanımı yaparak, Aleviler adına Alevilik tarifi yapmaktadır. Sen Aleviler adına karar veremezsin! Buna yetkin de yok, buna haddin de yok! Senin tek yapman gereken Alevilerin inancına ve kimliğine saygı duymak, ayrımcı, ötekileştirici, dışlayıcı politikalardan vazgeçmektir. Alevi toplumunun temel taleplerini acilen yerine getirmektir. Bugüne kadar Alevilerin hangi sorununu çözdün ki Aleviler adına konuşacak cüreti kendinde buluyorsun. Aleviler bu iktidara asla prim vermemiştir, vermeyecek de! 

Buradan Alevi toplumuna seslenmek istiyorum: Merak etmeyin sizler asla yalnız değilsiniz, HDP yanınızdadır ve hep yanınızda olmaya devam edecektir. Size yönelen her türlü tehdit karşısında HDP sizinle olacak, sizinle birlikte mücadele edecektir. HDP sizin partinizdir. Bu çatı altında yürüteceğiniz mücadele ve hak arayışı, hepimizin ortak mücadelesi ve hak arayışı olacaktır. 

Kürt’ü kayyımla, Alevi’yi işaretle susturacaklarını sanıyorlar 

AKP sanıyor ki bu ülke sadece AKP’den ibaret. Ama öyle değil. Kürt'üyle, Türk'üyle, Alevisi'yle, Ermeni'siyle, Süryani'siyle, Arap'ıyla, kadınıyla, gençliğiyle, emekçisiyle bu ülke AKP’den çok daha büyüktür. Kürt’ü kayyımla, Alevi’yi işaretle, işçiyi emekçiyi yoksullukla, kadını cinayetle, gazeteciyi tutuklamayla, barışın sesini tecrit politikalarıyla susturacaklarını sanıyorlar ama yanılıyorlar! 

AKP bizlerin yaşadığının milyonda birini yaşasaydı bir saatte tuz buz olurdu

Özellikle tecrit politikasını derinleştirerek faşizmi kalıcılaştırmak istiyorlar. Ama tecritle bugüne kadar sonuç almadılar, alamazlar. Bundan sonra da alamayacaklar. Bu halk ne kendisinin, ne de özgür iradesinin tecrit altına alınmasına izin vermez, vermeyecektir. Tarih boyunca mazlumlar zalimler karşısında hiçbir zaman susmadı. Bugün de susmayacaktır. İnanın ki bizlerin yaşadığının milyonda birini AKP yaşasaydı bir saatte tuz buz olurlardı ama bizler ayaktayız. Ayakta olmaya devam edeceğiz! Bizleri bundan öncekiler yıldıramadı, bunlar da yıldıramayacaktır! Bizim arkamızda milyonlar var, halk var. Buradan bir kez daha bunu ifade etmek isterim. 

Bu bayrak yere düşmeyecek! 

Demokratik siyasetten, demokratik mücadeleden, barış ve özgürlük yürüyüşünden bugüne kadar vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz. Demokratik alanı ve kazanımları asla AKP’ye teslim etmeyeceğiz. Bizler gitmiyoruz,buradayız. Hep birlikte mücadelenin içerisindeyiz. Hep vardık, var olmaya da devam edeceğiz. Bizim Denizlere, Mahirlere, Mazlumlara, Orhan Doğanlara, Sakinelere, İbrahimlere, Berkinlere ve Uğurlara sözümüz var. Bu bayrak yere düşmeyecek! Adalet, eşitlik, barış ve özgürlük meşalesi hiçbir zaman sönmeyecektir bunun da sözünü veriyoruz. 

12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı yaşatanlar nasıl anılıyorsa AKP de öyle anılacak 

Bizler asla kaybetmeyiz, kazanırız! Kaybeden kendileri olacaktır ve yaptıkları zulümlerle, hukuksuzluklarla hep anılacaklar. İstiklal Mahkemesini ve dar ağaçlarını kuranlar, 12 Eylül vahşetini yaşatanlar, faili meçhulleri yaptıranlar, 28 Şubatları yaşatanlar nasıl biliniyorsa, AKP de öyle bilinecek, öyle anılacaktır! 

Sahte rakamlarla enflasyonu düşük, büyüme rakamlarını büyük göstererek gerçeği karartamazlar

Hukuku, adaleti bitiren bu iktidarın krizi derinleştirdiği önemli bir başka alan ise ekonomidir. İşsizlik, yoksulluk, açlık her gün daha da tırmanmaktadır. Sahte rakamlarla enflasyonu düşük, büyüme rakamlarını büyük göstermekle gerçeği karartamazlar. Çalışan perişan, emekli perişan, çiftçi, üretici, esnaf perişan. Borç batağında olmayan tek bir vatandaşımız yok. İntiharların arttığı bir Türkiye’yi yaşıyoruz Aynı zamanda iş yerleri her gün tek tek kapanıyor. Yapılan zamlarla her şey ateş pahası oldu. Vatandaş, manava, pazara, kasaba gidemez oldu. AKP vatandaşın sofrasındaki ekmeğine, çocuğun cebindeki okul harçlığına, işçinin, memurun elindeki simit parasına göz dikmiş durumdadır. Yolsuzluklarla, yandaşa dağıtılan rantlarla ve savaşa, silaha harcanan paralarla ekonomideki kara delik giderek büyümektedir. 

“İşsizim, yoksulum” demek suç; işte tek adam rejiminin yeni Türkiye’si 

Vatandaşın bırakalım ay sonunu, ayın ortasını bile getiremediği bu dönemde iktidarın S400’ün yanına, F35, patriot gibi yeni silahlar almak gibi bir derdi var. Vatandaş, ekmeğini düşünürken, bunlar mermi fiyatının hesabını yapıyor. EYT’liler hakkını istiyor. Saray yok diyor. Ama öbür yandan ÖSO çetelerine maaş vermeyi biliyorlar. Şimdi de ekonomik kriz gerçeğini gizlemeye, bunun konuşulmasını dahi yasaklı hale getirmeye çalışıyorlar. İşsiz, “işsizim” diyemeyecek, derse suç olacak; yoksul, “yoksulum” diyemeyecek derse suçlu olacak. Kamuoyuna da yansıdı; geçenlerde bir kadın, pazar alışverişinde “Millet açlıktan ölüyor” dediği için polis evine gitti ve gözaltına aldı. Tek adam rejiminin yeni Türkiye’si işte budur! Yakında krizin k’sini de alfabeden çıkarırlarsa hiç kimse şaşırmasın!

Kriz Saray’dan görünmez çünkü orada para çok

Hatırlayalım: Erdoğan 2001 krizinde ne diyordu, o zaman daha iktidarda değillerdi. “Bu kriz yolsuzluk nedeniyle var” diyordu ve bunu meydanlarda bas bas bağırıyordu. Şimdi yolsuzluk ve rant nedeniyle 2001’den daha büyük bir kriz var ama “kriz mriz yok” diyor. Kriz var hem de çok derin! Evet bütün krizlerin en büyük nedeni yolsuzluk ekonomisidir, israf ve rant ekonomisidir. Tıpkı bugün olduğu gibi... Tabii kriz Saray’dan görülmez. Onlar Saray’da yaşadığı için halkın ne yaşadığını görmezler. Bakın Saray’ın 2020 yılı bütçesi 3 milyar 152 milyon lira oldu. Yani eski parayla 3.1 katrilyon lira. Orada kriz yok çünkü orada para çok. 

EYT’lilere, emeklilere, işçilere para yok; Saray’ın çatal bıçak takımına 1,5 trilyon var

EYT’lilere para yok diyen Saray’ın harcamalarına bir bakalım. Tek kullanımlık mutfak takımına eski parayla 1.4 trilyon, çatal bıçak takımına 1.5 trilyon, mefruşata 3.8 trilyon, giyeceklere 6.1 trilyon hediyelere 2 trilyon lira para harcanmış! Vatandaş ekmek parası bulamazken, intihara yönelirken, Saray har vurup harman savuruyor. Kriz halkın sofrasında yaşanıyor. Sarayın sofrasında ve mutfağında değil elbette. Halkın vergisi Saray'ın harcamalarına, örtülü ödeneğe akıyor. Ayrıca da yandaş holdinglere gidiyor. Savaşa harcanıyor, ÖSO’ya gidiyor. Halka bir şey kalmıyor. EYT’lilere para yok, emeklilere para yok, işçilere, memurlara para yok ama Saray’ın çatal bıçak takımına var! 

Tek kullanımlık mutfak takımına 1.4 trilyon harcanan sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir

Borç nedeniyle vatandaşın kapısına haciz dayanırken, iktidar yandaşı holding ve müteahhitlerin borçları ise bir bir siliniyor. İşte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi budur. Tek kullanımlık mutfak takımına 1.4 trilyon paranın harcandığı sistemin adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir. 

Asgari ücret net 3 bin 200 TL olmalıdır 

Böylesi bir süreçte milyonlarca işçiyi ilgilendiren 2020 asgari ücreti görüşülüyor. Asgari ücret bir aile için geçim ücreti haline getirilmeli, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak belirlenmelidir. Asgari ücret net 3 bin 200 TL olmalıdır ki bu DİSK’in de bugün açıkladığı bir rakam. Ve bu konuda işçilerin haklı, meşru ve insanca taleplerinin yanındayız, onların mücadelesi bizim de mücadelemizdir. 

Bunların zihniyetinin termik santralin bacasından çıkan zehirli havadan farkı yok

Bunların halkı zerre kadar düşünmediklerinin bir başka göstergesi de termik santrallerdir. Biliyorsunuz ölüm saçan 15 kömür termik santraline filtre takılmasını ekonomik maliyeti gerekçe göstererek 2022’ye kadar erteleyen bir yasa maddesi çıkardılar. AKP-MHP oylarıyla kabul edildi bu madde. Sırf yandaş şirketlerin kasasından para çıkmasın diye insanların sağlığıyla oynadılar. Halk zehir mi soluyor, hastalanıyor mu elbetteki bunların umurlarında olmadı. İnanın bunların zihniyetinin o termik santralin bacasından çıkan zehirli havadan hiçbir farkı yoktur. 

Yasayı geçiren AKP’liler şimdi Erdoğan’a teşekkür ediyor; tam bir kara mizah örneği

Kamuoyunda tepkinin büyümesi üzerine Cumhurbaşkanı o yasayı veto etmek zorunda kaldı. Tabii şunu iyi biliyoruz ki bu yasayı Erdoğan’ın onayı olmadan Meclis’e getirmediler. Tepkiler artınca geri adım atmak zorunda kaldılar. Yasayı geçiren AKP’liler veto nedeniyle Erdoğan’a şimdi teşekkür ediyorlar. Tam bir kara mizah örneği. Peki ama o yasanın geçmesi için el kaldıran, o maddenin yasadan çıkartılması için grubumuzun verdiği değişiklik önergesini reddeden AKP-MHP çoğunluğu değil miydi? Şimdi yasayı veto ettiği için Erdoğan’a teşekkür eden de yine bunlar. Gerçekten şaşkınlık yaratan bir durum. 

O santrallere bir an önce filtre takılmalıdır. Ancak bu yeterli değildir. Bir filtre de rant için toplumu zehirlemeyi göze alan AKP zihniyetine takılmalıdır. Onu da halkımız ilk seçimlerde gerçekleştirecektir.  

Parayı götürüp halka “siz dinle yetinin” diyorlar

İşte beka dedikleri asıl budur. Saray’ın bekasıdır, rant ekonomilerinin bekasıdır. Koltuklarının bekasıdır. Yolsuzluklarının bekasıdır. Çatal, bıçak takımının, şatafatın, israfın bekasıdır! Şimdi kriz herkesin canını yakmaya başlayınca AKP Genel Başkanı “Yaşamın merkezine dini alacağız” diyor. Dini, insanların inancını siyasete alet ediyorlar. Geçmişte de bunu çok yaptılar din üzerinden siyaset yaptılar özellikle seçim döneminde bunu çok kullandılar. Dini siyasete alet etmek kimsenin haddine değildir. Parayı bunlar götürüyor, halka da “siz dinle yetinin” diyorlar. 

Hırsızın nerede olduğunu herkes çok iyi biliyor, anlatmaya gerek yok!

AKP Başkanı geçenlerde yine “Dindar gençlik yetiştirirsek sokakta hırsız görmeyiz” diyor. Hırsız artık sokakta değil ki! Nerede olduğunu herkes çok iyi biliyor, anlatmaya gerek yok. 17/25 Aralık unutulmadı daha. “Paraları sıfırladın mı” diyenleri, “Hırsızlık babadan oğula geçer” sözü sokaklarda geçmedi ki!  Bu hükümetin, bu iktidarın ne kadar büyük hırsızlık yaptığını biliyoruz. Hırsızlık sokakta var ama en büyük hırsızlık AKP iktidarındadır. Kayyımların hırsızlığı sokakta değil ki kamuda, belediyelerde yaşanıyor. Tabii ki sokaklarda hiçbir zaman hırsızlık olmasın, kimse kimseden çalmasın ama asıl önemlisi yukarıdaki hırsızlıkların son bulmasıdır. 

İktidar artık çatırdıyor, tepetaklak gidecekler 

Bu iktidar artık çatırdamaktadır. Toplumda hiçbir inandırıcılıkları kalmamıştır. Göreceksiniz, tepetaklak gidecekler. 2001 krizinin üzerine iktidara gelmişlerdi. Şimdi kendi yarattıkları ekonomik ve siyasi krizle gidecekler. Yolun sonuna yaklaştılar!

Tel Rıfat’taki bombardımanda 8’i çocuk 10 sivil katledildi, lanetliyoruz 

Siyasi ömürlerini uzatmak için içeride, dışarıda, karada, denizde, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de her yerde çatışma ve gerilim politikasını alabildiğine yaymaya çalışıyorlar. 9 Ekim’de girdikleri Kuzey ve Doğu Suriye’de sivilleri ve sivil yaşamı hedef almaya devam ediyorlar. Dün Tel Rıfat İlçesinde gerçekleştirdikleri bombardımanda 8’i çocuk 10 sivilin yaşamını yitirdiği haberleri geldi. 10 sivil de yaralı. Çocukları hedef alan bu saldırıyı lanetliyor ve kınıyorum. 9 Ekim’den bu yana 478 sivil hayatını kaybederken 1070 sivil yaralandı. Adına Barış Pınarı dedikleri bu operasyonda sivillerin, özellikle çocukların kanı akıyor. İnsanları yerlerinden göç etmeye zorluyorlar. 

AKP iktidarı Kuzey Suriye’den çekilmediği sürece bölgeye huzur ve istikrar gelmeyecek

Suç ve cinayet örgütüne dönüşen ÖSO çeteleri Kuzey ve Doğu Suriye’de her gün savaş suçu işliyor. ÖSO çeteleri, insanları evlerinden alarak sokak ortasında katlediyor. IŞİD yeniden kendisine alan açmaya çalışıyor. Bütün bunlar AKP iktidarının sorumluluğunda yaşanıyor. Birleşmiş Milletleri, Avrupa Konseyini, Uluslararası İnsan Hakları Kuruluşlarını Kuzey ve Doğu Suriye’deki insanlık dramına karşı sessiz kalmamaya çağırıyoruz. Türkiye Kuzey Suriye’den çekilmediği sürece bölgeye huzur ve istikrar gelmeyeceğini ifade ediyoruz. Siviller her gün hedef alınmaya devam edecektir eğer oradan çekilmezlerse. 

Elbette bu yapılanları, masum çocukların katledilmesini tarih ve Kürt halkı hiçbir zaman unutmayacaktır. Sivil ölümleri ve orada işlenen diğer savaş suçlarının hesabı hukuk karşısında mutlaka verilecektir. 

AKP’siz bir Türkiye artık çok uzakta değil

El attığı her şeye zarar veren, yıkım getiren, toplumu kutuplaştıran, çatıştıran, yoksullaştıran, adalet duygusunu yok eden, demokrasiyle, barışla kavgalı olan bu iktidardan kurtulmanın çoktan zamanı gelmiştir. AKP’siz bir Türkiye artık çok da uzakta değildir. Biz HDP olarak bu sürecin daha fazla uzamaması için erken seçim çağrısı yaptık. Buradan bu çağrıyı bir kez daha yineliyoruz. Ülkenin acil ihtiyacı bir erken seçimdir. 

Hiç kimse endişelenmesin, karamsarlığa kapılmasın

Bu iktidardan biran önce kurtulmak ve yeni anayasa başta olmak üzere büyük bir demokratikleşme sürecini başlatmak ülkenin ve toplumun tüm demokrasi güçlerinin önünde duran acil gündem olmalıdır. Bu iktidardan mutlaka kurtulacağız. Omuz omuza verirsek başarırız. 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta, 23 Haziran’da başardık, yine başaracağız. HDP umuttur, HDP cesarettir, HDP başarı ve zaferdir. Hiç kimse endişelenmesin, karamsarlığa kapılmasın!

Aydınlığı ve güzel günleri mutlaka yakalayacağız. Türkiye halklarının hak ettiği onurlu ve eşit yaşamı mutlaka kuracağız. 

3 Aralık 2019