Buldan: 9 Ocak Katliamındaki gerçek katiller bulunsaydı, Paris’te aynı katliam olmayacaktı

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Berdan Öztürk ve milletvekillerimizin katılımıyla Adana’da “Adalete Çağrı” mitingimizi düzenledik. Mitinge milletvekillerimiz Ayşe Sürücü, Kemal Peköz, Sezai Temelli, Alican Önlü, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Fatma Kurtulan, Tülay Hatimoğulları, SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce ve parti yöneticilerimiz de katıldı.

DTK Eş Başkanı Berdan Öztürk, şunları söyledi:

Ger ku Fransa vê komkujiyê eşkere neke em ê bizanibin ku ew jî şirîkê komkujiyê ne

Li ser navê Kongreya Civaka Demokratîk ez we hemûyan silav dikin. Dîsa Fransa dîsa Parîs û 3 însanên me hatin qetilkirin. Em ji malbatên xwe re ji gelê re sersaxiyê dixwazin. Ev ya yekemîn nîne, beriya nîha jî 3 jinên Kurd hatin qetilkirin. Lê dewleta Fransayê peywira xwe bi cih neanî. Em berpirsiyarê vê komkujiyê baş dizanin lê wê demê Fransayê erka xwe pêk neanî. Ger ku wê demê erka xwe pêk bianiya niha ev komkujî pêk nedihat. Niha divê Fransa lêkolîneke berfireh pêk bîne. Ger ku pêk neîne em ê bizanibin ku ew jî şirîkê vê komkujiyê ne.

Li çar parçeyê Kurdistanê neyartiya Kurdan dikin

Ev demek e dewleta Tirkiyeyê plansazî kir û gotin em ê di demeke kurt de gelê Kurd xilas bikin. Di 2015’an de dema ku tecrîd li ser birêz Ocalan giran kirin biryara şer dan. 2013-2015 hevdîtin hebûn, pozê kesî xwîn nebû, lê nehate hesabê wan. Ditîn ku gelê Kurd xurt dibe, di warê demokrasî û mafê mirovan de pêşketin çêdibe, ev yek ji sîstema xwe re tehdîd dîtin û dest bi pêvajoya xirab kirin. Tecrîd tenê meseleya gelê Kurd nîne. Tecrîd û şer bi hev re girêdayî ne. Kengî tecrîdê giran dikin dewlet Kurdan wekî neyarek dide pêşiya xwe û dibêje ez ê we xilas bikim. Heta roja îro li her çar parçeyên Kurdistanê neyartiya wan eşkere ye. Yên ku behsa demokrasiyê dikin divê dengê xwe bilind bikin. Yên dibêjin demokrasî, hiqûq, li hemberî tecrîdê dernakevin, şarederiyên me tên desteserkirin, lê ew dengê xwe nakin.

Birêz Ocalan xeta me ya sor e

Hûn dibêjin em demokrasiyê dixwazin lê ji şer re çepikan lêdixin. Ev gotina min ji muxalefetê re ye. Hiqûq be ji her kesî re hiqûk. Ku hûn li hemberî şer bin li her derê li hemberî şer derkevin. Em ê demokrasiyê biparêzin lê ev durûtî nabe. Bi tecrîde îşkence tê kirin, li dijî mirovahiyê ev yek tê kirin lê kesek di gotina xwe de behsa vê yekê nake. Wekî hemû girtiyan mafê birêz Ocalan jî heye ku hevdîtinan bike. Dewletên Ewropayê jî durûtiyê dikin. CPT diçe Îmraliyê lê hevdîtin nakin. Em li vir dibêjin, ger ku hûn li hemberî birêz Ocalan nêzikatiyeke erzan pêk bînin em vê yekê qebûl nakin. Vegerin li dîroka me binihêrin, dema komploya navneteweyî çênû, wê demê bersiva gelê me çi bû divê baş bibînin. Ocalan ji me re xeta sor e. Fikarên gelê me zêde bûne.

Têkoşîna me têkoşîna azadiyê ye

Em nabêjin fikrên birêz Ocalan biparêzin, hiqûqa xwe pêk bînin. Demokrasî ji me hemûyan re lazim e. Têkoşîna me riya azadiyê riya demokrasiyê ye. Ev serkeftin dê bibe ya me hemûyan. Kes bila hesabên biçûk neke. Pergala wan qediya, têkoşîna gelê me pergala wan xitimand. 

Di hilbijartinan de emê wisa li wan bixin ku cardin kes neyartiya Kurdan neke

Hilbijartina pêşiya me hilbijartineke dîrokî ye. Gelê me di 2015’an de îktîdara wan xist, niha koltixa wan jî di talûkeyê de ye. Li hemberî me evqas êriş mezin kirin di 2019’an de gelê me îktîdara wan têk bir. Ev cara sisiyan e, heqê Xwedê jî sisê ye. Em wisa li wan bixin ku divê ew têk biçin. Bila ev ji muxalefetê re jî bibe ders ku neyartiya gelê Kurd nekin.

Mitingde konuşan Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, şunları söyledi:

Adalete büyük bir ihtiyaç olduğu için meydanlardayız

Sevgili halkımız, değerli arkadaşlarım hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Düzenlemiş olduğumuz “Adalete Çağrı” mitingimize hepiniz hoş geldiniz. Baş göz üstüne geldiniz. Bugün hukuksuzlukların son bulması için meydanlardayız. Bugün adalete büyük bir ihtiyaç olduğu için meydanlardayız. Bugün açlığın, yoksulluğun, sefaletin en üst doruklara çıktığı bir dönemde AKP hükümetinin hukuksuzluklarıyla, adaletsizlikleriyle ve açlığın, sefaletin, daha fazla yoksulluğun yaşandığı bir dönemdeyiz.

AKP’nin artık toplumun yüzüne bakacak yüzü kalmadı

Biz biliyoruz ki bu ülkeyi yöneten AKP hükümeti, 20 yıllık iktidarı boyunca bu süreçte özellikle hukuksuzlukları, haksızlıkları, baskıyı, inkarı, şiddeti daha fazla yükseltiyor. Biz biliyoruz ki bundan besleniyor. Bugün AKP’nin artık toplumun yüzüne bakacak yüzü kalmadı. Bugün AKP’nin artık anketlerde düştüğünü görüyoruz. Oy kaybeden bir iktidarın sarıldığı ve kendisini ayakta tutabilmek için yaptığı hukuksuzlukları, haksızlıkları da biliyoruz. Evet bugün HDP olarak en büyük haksızlıklara maruz kalmış bir parti olarak, en büyük hukuksuzluklarla karşı karşıya kalmış bir parti olarak AKP’nin bu hukuksuzluklarını bu haksızlıklarını elbette afişe etmek, deşifre etmek bizim görevimizdir. Bizim sorumluluğumuzdur. Onlar ayakta durmanın iktidarda kalmanın ve bir kez daha seçimi kazanmanın yol ve yöntemlerini Kürtlere saldırarak, HDP’ye saldırarak, kadınlara saldırarak yapmaya çalışıyor. Ancak Kürtler de direniyor mücadele ediyor ve ayakta kalıyor.

Türkiye’nin kaynakları halklara değil, savaşa aktarılıyor

AKP’nin ayakta kalmak için yürüttüğü savaş politikalarını elbette ifade etmek lazım. Bugün savaş politikalarıyla beslenen ve savaşı kendisine bir yol edinen AKP hükümeti kendi içerisindeki iç barışı bile sağlayamayan ve komşu ülkelerle çatışma ve savaş halinde olan bir iktidar haline geldi. Biz, bütün bu yaşanan ekonomik krizin de rantın da özellikle Türkiye’deki hukuksuzlukların da savaşla bağlantısını kuruyoruz. Niye? Çünkü biliyoruz ki Türkiye'nin kaynakları savaşa aktarılıyor. Bu kaynak Türkiye halklarına aktarılmıyor. Türkiye’nin kaynakları işçiye, emekçiye, esnafa, kadına ve bu ülkede üretim yapanlara aktarılmıyor. Bu ülkenin kaynakları savaşa aktarılıyor. Savaş konseptiyle birlikte rant sağlanıyor ve bunlarla birlikte de AKP, kendisini ayakta tutmaya çalışıyor.

HDP savaşa karşıdır ve karşı çıkmaya devam edecektir

Bu ülkede yaşayan halklar, bu ülkenin insanları, kadınlar, farklı inançlar, farklı kimlikler bu ülkenin kaynaklarının savaşa aktarılmasını istemiyor. Çünkü savaş ölüm demek, gözyaşı demek, kan demek, acı demek. Bunun getirisi elbette yoksul halkımızı daha çok vuruyor. Sofrasındaki ekmeğin küçülmesine sebep oluyor. Savaş aynı zamanda ekonominin çökmesine neden oluyor. Ve biz HDP olarak Türkiye'nin huzuru için, Türkiye’nin geleceği için Türkiye’nin yarınları için savaşa karşı olduğumuzu bir kez daha bu alandan, bu meydandan bu ülkeyi yönetenlere söylemek istiyoruz. HDP, savaşa karşıdır. HDP savaşa karşı çıkmaya da devam edecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Masa devrildikten sonra Kürtlerin tüm kazanımlarına el konuldu

Herkes iyi hatırlar. Herkes iyi bilir. Bu ülkede bir barış süreci yaşandı. 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nda kurulan bir masa vardı. Bu masanın devrilmesiyle birlikte barış sürecini heba edenler, barış sürecini yok edenler, barış sürecini bitirenler, Kürtlere düşmanlığı esas aldılar. Oysa Kürtlerle barış, uzlaşı, diyalog mümkündü. 3 yıllık süre içerisinde bu ülkede kan akmadı, gözyaşı dökülmedi, canlar toprağın altına girmedi, anneler ağlamadı. Bu ülkede huzur vardı. Bu ülkede istikrar vardı, refah vardı. İnsanlar geleceğine umutla bakıyordu. Fakat ne oldu? O masa devrildikten sonra Kürtlerle düşmanlık yolu seçildikten sonra bir kez daha Kürtlerin bütün kazanımlarına ve bütün haklarına el konuldu. Milletvekillerimiz 4 Kasım Darbesiyle cezaevine gönderildi. Halkın iradesiyle seçilen belediye eşbaşkanları görevinden alındı, yerlerine kayyımlar atandı. Onlar da cezaevlerine gönderildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde fezlekelerle birlikte dokunulmazlıklar kaldırıldı ve milletvekilliği düşürüldü. İşte bunun en son örneği Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel arkadaşımızın vekilliğinin düşürülmesiydi. Oysa bilsinler ki Semra Güzel kadınların da Amed halkının da Kürtlerin de hala milletvekilidir. Milletvekili olmaya da devam edecektir.

İmralı’da tecrit AKP’nin keyfiyle uygulanıyor, hiçbir yasal tarafı yoktur

İşte bütün bu kötülüklerin, bu hukuksuzlukların ve haksızlıkların yaşandığı bir ülkede Türkiye’de AKP hükümetinin tercih ettiği başka bir yol daha var. O da tecrit meselesidir. Evet İmralı Cezaevinde Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit yaklaşık 2 yıldır derinleştirilmiş ve mutlak bir tecrit haline gelmiştir. Bu tecridin gayri meşru olduğunun, Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmemesinin hiçbir yasal tarafı yoktur. Yapılan bu hukuksuzluk hiçbir yasa hükmünde geçerliliği olan bir şey değildir. Tamamen keyfi olarak, AKP’nin keyfine bağlı olarak uygulanan ve tecridi İmralı’dan başlayıp Türkiye’nin her yerine yaymak isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız .Bugün savaşın da tecridin de hukuksuzlukların da adaletsizliklerin de en büyük müsebbibi elbette ki AKP hükümetidir.

Tecridin son bulması için mitinglerimizi yapmaya devam edeceğiz

HDP olarak, bir an önce bu ülkedeki yasaların, anayasanın, hukukun, adaletin, işletilmesini ve tecride bir an önce son verilmesini ifade ediyoruz. Tecridin son bulması için de mitinglerimizi ve etkinliklerimizi yapmaya devam edeceğiz. Bu haksızlığa karşı çıkmak kendisine insanım diyen herkesin görevidir, herkesin sorumluluğudur. Dolayısıyla Ankara’ya AKP hükümetine tecrit başta olmak üzere bu hukuksuzluklara bir an önce son vermesini HDP olarak buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Bu saldırıların, bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin AKP hükümetini de ayakta tutamayacağını biliyoruz. Artık çürüyen, çöken, yönetmeyen bir iktidar var. Ama karşısında da Kürt halkının, demokrasi güçlerinin, Türkiye halklarının onurlu mücadelesi var. İşte bu mücadeleden de rahatsızlık duyuyorlar. Türkiye halklarının, Kürtlerin yanında olmasına bile tahammül edemiyorlar. Bileşen partilerimize, saldırılar yapıyorlar.

HDP adaletsizliğinize direnişiyle cevap veriyor

İşte dün DBP’ye bir operasyon yapıldı. Demokratik Bölgeler Partisi  Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, şu an gözaltında. Keskin Bayındır'a yapılan bu saldırı, aslında bütün Kürtlere yapılan bir saldırıdır. HDP’nin bileşenlerine, HDP’nin yanında olanlara, HDP’nin çeperinde olanlara, HDP’ye selam verenlere, görün verenlere, elini tutanlara yapılan bir saldırıdır. Ama şunu ifade etmek isterim ki artık ne yaparsanız yapın HDP gümbür gümbür geliyor. Sizin saldırılarınıza, hukuksuzluğunuza, adaletsizliğinize direnişiyle, mücadelesiyle cevap veriyor. Bu hazırlık elbette bir seçim hazırlığıdır. Bunu biliyoruz. Seçimlere giderken HDP’nin yanında kim varsa, HDP’nin kolunu kırmak, HDP’nin kanadını kırmak HDP’nin ayaklarını yerden kesmek üzere yapıldığını da biliyoruz. Ama bunlar nafile. Artık Kürt halkının, Türkiye halklarının, Türkiye toplumunun sizin bu yaptıklarınıza karnı tok, herkes olan bitenin bilincindedir.

9 Ocak Katliamındaki gerçek katiller bulunsaydı Paris’te aynı katliam olmayacaktı

Dolayısıyla sevgili halkımız, sevgili arkadaşlarımız saldırılar her yerde devam ediyor derken dün bir kez daha Fransa'nın başkentinde Paris’te 3 Kürt katledildi. Tam da 9 Ocak tarihine yakın bir dönemde, yani 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinin yıl dönümüne yakın bir tarihte. Biz bu saldırıları, bu katliamların siyasi saldırılar olduğunu, siyasi katliamlar olduğunu çok iyi biliyoruz. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, 9 Ocak’taki Paris Katliamında katledilen 3 Kürt siyasetçi kadının gerçek anlamda katilleri bulunmuş olsaydı, gerçek yargılama yapılmış olsaydı dün Paris’te bir kez daha aynı katliam işlenmemiş olacaktı.

Kürtler her yerde hedef ama dünyanın her yerinde birlik olacak

Dün Fransa bir açıklama yaptı. Macron  “Kürtler Paris'te hedef oldu” açıklaması yaptı. Kürtler dünyanın her yerinde hedeftir, bunu biliyoruz. Çünkü Kürtlerin yaşadığı her yerde Kürt düşmanlığı vardır. Kürtler her yerde hedeftir. Çünkü Kürtlere karşı bütün dünya bir olmuş, birlik olmuş, inkar ediyor, yok etmeye çalışıyor, siyasetini engelliyor, dilini, faaliyetlerini, mücadelesini engelliyor. Ama şunu da bilsinler ki Kürtler birlik ve beraberliğini de sağlıyor. Bundan sonra da bu birlik ve beraberlik devam edecek. Dünyanın her yerinde Kürtler bir olacak, beraber olacak.

Saldırılar karşısında birlik ve beraberliğimiz koruyacağız, mücadelemizi büyüteceğiz

O yüzden diyoruz ki dünkü saldırı ve katliamın bir an önce araştırılması, kim yapmışsa, kimler bu operasyona, bu katliama ortak olmuşsa bir an önce ortaya çıkarılması gerekiyor ve hesabı sorulmalı, mutlaka cezalandırılmalıdır. İşte bunun için de Kürt halkının da birlik ve beraberliğinin özellikle bu dönem açısından çok elzem olduğunu, ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Biz birlik ve beraberliğimizi koruyacağız. Biz mücadelemizi büyüteceğiz, direnişi büyüteceğiz ve bu saldırılar karşısında pes etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz.

Bu ülkeye bahar HDP ile gelecek

Şimdi bir seçim var önümüzde. Üç ayrı tarih söyleniyor. 20 Nisan, 14 Mayıs ve 18 Haziran tarihleri kulislerde dolaşan tarihler. Ancak hangi tarih olursa olsun, hangi zamanda olursa olsun, kış olsun yaz olsun, bahar olsun bu ülkeye baharı da yazı da yaşatacak olan HDP, Emek ve Özgürlük İttifakı, Türk ve Kürt halkının kardeşliği, birlikteliği ve HDP bileşenleri, ittifakları, onların mücadelesi olacaktır. Kapatma davası var önümüzde. Kobanî Kumpas Davası var önümüzde. Bütün bu hukuksuzluklar devam ederken çalışmalarımızı hiçbir şekilde aksatmadan, ara vermeden, gece gündüz demeden 7 gün 24 saat daha güçlü, daha görkemli ve herkese ulaşarak, her eli sıkarak herkesin gönlüne girerek, herkesin kapısını çalarak yapmak zorundayız.

Bu ülkeyi değiştirip dönüştürmek bizimle olacak

Biliyoruz ki bu ülkenin halklarının HDP’ye ihtiyacı var. HDP'nin de seçimlerde başarıya ihtiyacı var. Cumhurbaşkanlığı seçimi  ayrı. Bunu bir kenara bırakıyoruz. Büyük bir güçle büyük bir sayısıyla, çok sayıda milletvekiliyle parlamentoya girmeyi ve halkımızı orada temsil etmeyi önümüze bir görev olarak koyduk. Cumhurbaşkanını değiştirmek de bu ülkeyi değiştirip dönüştürmek de bette bizimle olacak, HDP’yle olacak, HDP’nin gücüyle olacak, bunu da kimse aklından çıkarmasın.

İşte adalete en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde Adana’da sizlerle olmaktan, size hitap etmekten ve bu meydanda olmaktan büyük bir onur duydum. Sizlere geldiğiniz için, bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Kazanacağımıza, büyük başaracağımıza hepinizin yürekten inanmasını istiyorum. Biz inanıyoruz, bu inançla meydanlardayız, bu inançla buralara geliyoruz. Siz de bu inançla seçimlere kadar çalışmalarınızı yürütün diyorum. 

24 Aralık 2022