Buldan: 2019 kadınlar için direniş yılıydı, 2020 zafer yılı olacak    

4’üncü Büyük Olağan Kongremiz öncesinde 6 bölgede bölge toplantıları yapan Kadın Meclisimiz 3’üncü Olağan Konferansını Hilton Otel’de düzenliyor. “Özgürlükte ısrarlı, mücadelede kararlıyız/Em di azadiyê de bi israr, di têkoşînê de bi biryar in” şiarıyla düzenlenen konferansa Türkiye’nin her bölgesinden seçilen 400 delege katılıyor. Konferans iki gün sürecek ve iki gün boyunca Kürtçe simultane çeviri ile konferans iki dilli gerçekleştirilecek. 

Konferansın açılış konuşmasını yapan Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, şöyle konuştu: 

Büyük bir coşku ve birliktelik ruhu ile gerçekleştirdiğimiz 3. Kadın konferansımıza hepiniz hoş geldiniz! Onur verdiniz, umut verdiniz, güç verdiniz! Hun bixêr hatine jinên delal ser seran serçavan hatine. Bugün bu konferansımızda olması gereken ancak rehin tutulan başta Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Selma Irmak, Aysel Tuğluk, Çağlar Demirel, Gülser Yıldırım, Nurhayat Altun olmak üzere tüm kadın arkadaşlarımızı selamlıyor, buradan onlara kucak dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyorum.

Çözüm ve barış karşıtı güçler kirli bir planla Sakine, Fidan ve Leyla’yı katletti

İçinde bulunduğumuz ay 2013’de Paris’te katledilen kadın arkadaşlarımızın katledilmesinin yıl dönümü. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez Çözüm Süreci görüşmelerini yürüttüğümüz bir süreçte barışa giden yolları kapatmak, Sayın Öcalan’ın başlattığı süreci berhava etmek ve çözümsüzlüğü tek seçenek haline getirmek amacıyla Fransa’nın başkenti Paris’te katledildi. Bu katliam son derece organize ve planlı bir şekilde gerçekleştirildi. Çözüm karşıtı, barış karşıtı güçler bu kirli planı kadın yoldaşlarımız üzerinde gerçekleştirdi. Kadınların özgürlük mücadelesindeki yürüyüşü, inancı ve kararlılığı bu kirli planın kadın yoldaşlarımıza yöneltilmesinin esas nedeniydi. Buradan Sakine’yi, Fidan’ı, Leylayı, ama ayrıca Silopi’de katledilen Seve Demir’i, Pakize Nayır’ı, Fatma Uyar’ı ve kadın mücadelesinde kaybettiğimiz tüm kadın arkadaşlarımızı saygıyla, minnetle anıyorum. Yaşamları, anıları, mücadeleleri yolumuza her daim ışık tutacaktır. Bu yolu zafere ulaştırmak yitirdiğimiz canlara ve halkımıza karşı boyun borcumuzdur.

Paris, Dink ve Kadın cinayetlerini unutmayacağız: Adalet mücadelemizi sürdüreceğiz

Diğer taraftan 3 gün önce cezaevlerindeki hukuk dışı, insanlık dışı uygulamaları protesto etmek amacıyla yaşamına son veren Nurcan Bakır’ı derin bir üzüntü ve rahmetle anıyorum. Canlarını uğruna feda ettikleri onurlu bir yaşamı mutlaka ama mutlaka inşa etmek bizim onlara sözümüzdür. HDP var olduğu sürece bu amaç doğrultusunda mücadelesini yükseltmeye ve başarmaya kararlıdır. Bunu herkes böyle bilmelidir. Yarın Sevgili Hrant Dink’in ölüm yıl dönümü. Buradan Sevgili Hrant Dink’i saygıyla andığımızı ve ailesine başsağlığı dilediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Ne Paris cinayeti, ne Dink cinayeti, ne kadın cinayetleri, ne de diğer tüm cinayetleri, katliamları asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu cinayetlerin açığa çıkması için adalet mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

HDP’de eşit temsiliyet hedefimizi gerçekleştirdik

HDP olarak, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ifadesini bulan ve günden güne, yıldan yıla büyüyerek bugünlere ulaşan kadın mücadelesi gerçeğimiz var. Gururumuz var ve bizler varız. Kadınların verdiği mücadele ve elde ettiği kazanımlar; kadınlara, tüm topluma ve bir bütün olarak partimize de kazandırdığı için hepimizin yüz akıdır. Kadınların karar mekanizmalarında ve temsiliyet noktalarında eşit pozisyon alması biz kadınlar için olmazsa olmaz bir hedefti ve bu hedefi elbetteki gerçekleştirdik. 2006’dan bu yana genel başkanlıkta, il ve ilçe yönetimlerinde fiili olarak eşbaşkanlık sistemini uygulamaya soktuk. Öncelikle il ve ilçe başkanlıklarında başlattığımız eşbaşkanlığı 2014’ten itibaren yerel yönetimlerde de uygulayarak bir ilki gerçekleştirdik. Ve sonrasında girdiğimiz yerel ve merkezi her seçimden kadınların üstün başarısıyla çıktık.

Kadın vekil sayımızla parlamento aritmetiğini değiştirdik: Ama yetmez!

Kadın milletvekili sayısından, parlamentodaki kadın vekil aritmetiğini değiştirecek oranlara ulaştık. Bu önemli bir başarıdır. Yine dünyada kadın hareketlerinin ilk talepleri olan “kadınların oy hakkı” için verdiği mücadeleyi; dünyada en fazla kadın temsiliyet oranına sahip bir parti olarak çok daha ileri bir seviyeye bizler ulaştırdık. Bunlar yeterli midir? Değildir elbette! Biz kadınların gerçek ve tam eşitliği sağlamak, özgürlüklerimizi tam manasıyla elde etmek gibi büyük bir hedefimiz var! Bu nedenle mücadele iddiamız çok daha büyük ve değerlidir! 

HDP ağacının altında el ele vermiş biz kadınlar aydınlık bir ülke yaratmak için kararlıyız

HDP ağacının altında el ele vermiş biz bütün kadınlar bu mücadeleyi bütün bilincimiz ve çabamızla zafere ulaştırmaya kararlıyız. Eşit, ekolojik, demokratik bir toplum düzenini sağlamak, aydınlık geleceği inşa etmekte kararlıyız. 

Son yüzyılın devlet eliyle kadınlara yönelik en büyük saldırılarını yaşıyoruz

Tabii bu kararlılığımızdan ve gücümüzden korkanlar var. Bizim haklı mücadelemizde kendi karanlık sonlarını görenler var. Bu nedenle belki de son yüzyılın devlet gücüyle kadınlara yöneltilmiş en yoğun saldırılarını yaşıyoruz. Siyasi operasyonlardan, 4 Kasım siyasi darbesine, yerel yönetimlerimize karşı sürdürülen kayyım darbelerine kadar aralıksız bir saldırı süreciyle karşı karşıyayız.

Biz kadınlara yönelik saldırıları meşruiyetlerini ve güçlerini yitirdiklerinin göstergesidir

Gerçek şudur ki; kadınların ve halkımızın siyasal iradesini engellemek ve geriletmek için hukuk dışı, demokrasi dışı yol ve yöntemlerle bizlere karşı bir darbe süreci işletiyorlar. Çok net söylüyorum: İçine girdikleri bu durum, izledikleri yöntemler meşruiyetlerini ve güçlerini tamamen yitirdiklerinin birer göstergesidir. Zira bu tekçi zihniyeti iktidarda tutacak ne bir halk destekleri vardır, ne de dayanacakları demokratik bir zeminleri kalmıştır. 

İstanbul İl Binamıza saldıran saldırganın hangi merkezden yönlendirildiğini biliyoruz

Sadece yalanlarla, çarpıtmalarla, komplolarla, coplarla, silahlarla, devletin bütün zor aygıtlarıyla ve yarattıkları korku imparatorluğuyla ayakta durmaya çalışıyorlar. Ülkeyi öyle bir iklime soktular ki, nefret söylemi, kutuplaştırma, hedef gösterme, düşmanlaştırma siyasi iktidarın artık günlük politikası haline dönüşmüş durumdadır. Bildiğiniz üzere 4 gün önce partimizin İstanbul İl Binamız önünde bir saldırgan havaya ateş açarak, bize, halkımıza gözdağı vermeye çalıştı. Bu tetikçilerin hangi merkezden yönlendirildiğini, kimlerin gönderdiğini tahmin etmek zor değildir.

Kadın buluşmasından korkuyorlar ama kaybeden kendileri olacaktır

Bu saldırıdan birkaç gün önce Sevgili Demirtaş’ın kitabının uyarlandığı tiyatroyu ve tiyatroya katılanları hedef gösterenin kim olduğu da iyi biliniyor. Kadın buluşmasından rahatsız olan gücün kim olduğunu iyi tanıyoruz. Biz kadınlar yan yana gelmeye ve çoğalmaya devam edeceğiz. Bizi yıldırabileceklerini sananlar yanılıyorlar. Kaybeden kendileri olacaktır. Kendi karanlıklarında kaybolacaklar. Kazanacak olan ise bizleriz!

İktidarın toplum diye bir derdi yok, tek dertleri rant ve ihale

Bu iktidarın söylemlerine, icraatlarına bir bakın; ülkeyi kalkındırmaya dair, toplumu güçlendirmeye dair, yurttaşların temel haklarına dair, yaşama ve geleceğe dair, demokrasiye ve adalete dair tek bir sözleri, tek bir projeleri yoktur! Tek dertleri ihale ve rant dağıtımıyla zenginleşmek, güvenlikçi politikalarla ve milliyetçilikle iktidarlarını ayakta tutmaktır. Tek adam erkek rejiminin icraatlarına bir bakın; önlenmeyen kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri, çocuk istismarlarını, yoksulluktan tükenmişlikten intihara sürüklenen bir toplum gerçeğini, açlıktan yaşamına son veren gençleri, soğuktan donarak ölen yurttaşlarımızı görürsünüz. 

Bir yalan mekanizması halinde çalışıyorlar, yalanlarının gerçek hayatta karşılığı yok

Bir yalan mekanizması halinde çalıştıklarını görürsünüz. Bunların “hukuk devletiyiz” yalanının; milyonların adalet aradığı fakat adalete ulaşamadığı, milyonların adaletsizliğin pençesinde inim inim inlediği gerçekliğin içinde yeri yoktur. Bunların “kadınları en çok biz koruyoruz, kadınlar en çok bizden değer gördü” yalanının her gün onlarca kadının şiddet gördüğü, öldürüldüğü gerçeklikte yeri yoktur. Bunların “Suriye’ye barış getiriyoruz” yalanının; talanı, kıyımı, sürgünü, vahşeti yaşattıkları Kuzey Suriye gerçeğinde yeri yoktur. Bunların “davet edilmediğimiz yere gitmeyiz” yalanının Suriye gerçeğinde, Libya gerçeğinde yeri yoktur.

Kürt düşmanı değiliz yalanlarının Kürtlere yöneltilmiş saldırı gerçeğinde yeri yoktur

Bunların “Kürtlere düşman değiliz” yalanının Kürtlere yöneltilmiş binlerce gözaltı, binlerce tutuklama, işkence, baskı, asimilasyon, sürgün ve gaspçı kayyım uygulamaları gerçeğinde yeri asla yoktur. Bunların ekonomide ulaştıklarını iddia ettikleri zirve, esnafın gerçeğinde yoktur. Bunların tarımda ulaştıklarını iddia ettikleri zirve, çiftçinin gerçeğinde yok, tarımsal üretimde yoktur. Bunların “ekonomik kriz yok, enflasyon yok” yalanı halkın gelirinde yok, sofrasında yok, boğazında yoktur. Bunların “fidan dikerek doğayı savunuyoruz” yalanının; HES’lerle, termik santrallerle, zehirli atıklarla, barajlarla doğayı talan ettikleri gerçeklikte yeri asla yoktur.

Bu kara tabloda bir gündemleri Kanal İstanbul, bir gündemleri savaş

Geride bıraktığımız yıla baktığımız zaman; ne demokrasi, ne hukuk, ne evrensel insan hakları ve değerleri, ne de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına yol alınmayan aksine ülkenin tek adam erkek rejimi ile tepe taklak geriletildiği bir gerçekliği görüyoruz. Sebep oldukları ekonomik kriz işsizliği kat be kat büyütürken halk günden güne ağırlaşan yoksulluk yükünün altında daha da ezildi. Halkın çoğunluğunun açlık sınırının altında yaşadığı, açlığa mahkûm edildiği bir toplumsal gerçek ile yüz yüzeyiz. Bunun sonucunda gerçekleşen toplu intiharlar ve cinayetler çok ağır bir şekilde yaygınlaşmaktadır. Yarattıkları böylesine kara tablo karşısında bir gündemleri yandaşlarına para akıtacakları Kanal İstanbul diğer gündemleri ise yine savaş tezkereleri! Ülkenin gerçek hiçbir sorununa dair ne bir söylemleri, ne bir çözümleri, ne de bir projeleri var.

Yıkımın, şiddetin, düşmanlaştırmanın baş aktörlüğünü yapıyorlar

Ne sınır içinde ne sınır dışında çözümün, uzlaşının, diyaloğun, dünya barışının bir parçası oluyorlar. Yıkımın, şiddetin, kutuplaştırmanın ve düşmanlaştırmanın baş aktörlüğü kendilerine biçtikleri tek misyondur. İşte soyundukları bu misyonla ülkeyi felakete sürüklüyorlar. Bu misyonluğun ağır faturasını halka ve kadınlara ödetiyorlar. Faşizmin kara kışını en çok kadınlar yaşıyor, en çok kadınlar eziliyor. Yoksulluksa en çok yoksullaşan kadınlar, işsizlikse en fazla işsiz kalan, güvencesiz işlerde emeği sömürülen kadınlar. Hırsızlıksa yine hırsızlığın da en büyüğü yine kadınlara karşı yapılıyor. Kadının emeğinden, yaşamından, canından, adalet hakkından, bütçe hakkından, gelecek umudundan, özgürlüğünden çalıyorlar. Şiddetse en fazla şiddete maruz kalan kadınlardır, öldürülen kadınlardır.

Bu kadar kadın cinayeti hangi ülkede yaşansaydı ülke genelinde yas ilan edilirdi

2019 yılı son on yılda en fazla kadının öldürüldüğü yıl oldu. Maalesef ki 474 kadının katledildiği vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu kadar cinayet hangi ülkede işlense ülke genelinde yas ilan edilirdi. Yüzlerce kadının yaşamı söndürüldü; sevdiklerinin, yakınlarının yaşamı solduruldu.  Fakat kime gam, kime dert? Her zaman yaptıkları gibi hatta her zamankinden daha fazla yine kadınlara yöneldiler, kadın kazanımlarına saldırdılar. İstanbul Sözleşmesi’nden, nafaka hakkına, eşbaşkanlık sisteminden kadınların büyük mücadelesi ve emeği ile elde edilmiş eşbaşkanlık sistemimize ve kadın kurumlarımıza varıncaya kadar bütün kazanımlarımızı hedef aldılar. 

Kadınlara saldırıyorlar çünkü kadınların mücadelesinden, hakikat bilincinden korkuyorlar

Kadın milletvekillerimizden, kadın belediye eşbaşkanlarımıza, birçok il, ilçe eşbaşkanımız ve çalışanımıza, TJA aktivistlerine saldırdılar, görevden aldılar, tutukladılar. Meydanlara çıkan, adalet isteyen, haklı taleplerini haykıran hatta dans eden kadınlara bir bütün halinde yöneldiler, saldırdılar. Çünkü korkuyorlar. Kadınlar bu iktidarın korkulu rüyasıdır. Kadınların kararlı mücadelesinden, kadınların cesaretinden, kadınların değiştirme gücünden korkuyorlar.

Kadınların hakikat bilincinden korkuyorlar. Kadınların demokratik iktidara yürüyüşünden korkuyorlar. Kadınların savaş karşıtlığından, kadınların barıştan ve yeni yaşamdan yana koydukları tavırdan, kadınların çözüm arayışından korkuyorlar. Çünkü onlar da biliyor ki; kadın isterse her şey değişir, kadın isterse sonsuz sandıkları iktidarları tuzla buz olur!

2019 yılı bütün zalimliklere rağmen kadınların mücadele ve kazanım yılı oldu

Çünkü onlar da biliyorlar; bütün baskılarına, bütün zalimliklerine rağmen 2019 yılı kadınların mücadele ve kazanım yılıydı. 2019 yılını Sevgili Leyla Güven’in tecride karşı başlattığı açlık grevi ile karşılamıştık. Bu direniş sayısız kadının ve beyaz leçekli anaların tavizsiz direnişiyle başarıya ulaştı. Kadınlar büyük bir coşku ve direnişle 31 Mart seçimlerine girdiler ve bütün engellemelere rağmen HDP ile belediye eşbaşkanlıklarını tekrar kazandılar. Kadınlar zindanlardaki duruşlarıyla, tarihi savunmalarıyla, sözleriyle, kadın özgürlük mücadelesine kattıkları güç ve verdikleri moralle direndiler. Kadınlar 2019’da adalet için mücadeleyi daha da yükselttiler, alanları hiç terk etmediler. Bütün saldırılara rağmen 8 Mart gece yürüyüşünde kadınlar Taksim’deydi.

Rojava’dan Şili’ye kadınlar her yerde ayakta ve direnişteydiler

25 Kasım’da kadınlar protestoları ve bütün talepleriyle meydanları doldurdular. Erkek sisteme meydan okudular. Nafaka hakkı ve İstanbul sözleşmesinin uygulanması için kadınlar her yerdeydiler. HDP çatısı altında kadınlar meclis kürsüsündeydiler, yasama faaliyetlerinde, siyaset alanındaki mücadeledeydiler, sokaktaydılar, direnişteydiler. Kadınlar çevre mücadelesinde en öndeydiler. Şili’den Rojava’ya; Amed’den İstanbul’a bütün kadınlar erkek iktidar sömürüsüne karşı ayaktaydılar. Kadınlar dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de Las Tesis dansı ile itirazdaydılar. Kadınlar IŞİD karanlığının coğrafik egemenliğini bitirdiler bu da onlara dert olsun.

2019 yılı direniş yılıydı, 2020 yılı kadınların zafer yılı olacak

Çok inanarak söylüyorum; 2019 kadınların direniş yılıydı, 2020 de kadınların zafer yılı olacaktır! İktidar şunu iyi bilsin ki bu meydan boş değildir, bu ülke sahipsiz değildir! Bizler HDP olarak ve bu ülkenin aydınlık geleceğine doğru yol alan kadınlar olarak durmayacağız! Mücadele edeceğiz! Bu nedenle medyasından, iktidarına, faşist ittifakından, faşizmin bütün kurum ve kuruluşlarına karşı; kadınlarında demokratik tutum ve hedeflerde; faşizme karşı hep birlikte eşitlik ve özgürlük mücadelesinde birleşmesi elzemdir. 

Güç birliği kadınların öncülüğünde kadınları mutlaka zafere ulaştıracak

Faşizme karşı mücadelemiz, yürek birliğimiz ile emek birliğimiz ile mücadele birliğimiz ile güç kazanır, zafer kazanır. Güç birliğimiz ve dayanışmamız biz kadınların öncülüğünde halkları mutlaka ama mutlaka zafere ulaştıracaktır. Evet farkındayız; bu sorumluluk çok büyük, bu görev çok ağırdır. Fakat bizim bu rolü üstlenirken bize güç verecek çok fazla haklılığımız ve çok köklü bir mücadele tarihimiz var. Cesaretimiz var, inancımız var. Kadınların cesareti onların karanlığını mutlaka yenecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın; faşizmin kara kışını kadınların getireceği renga renk bir demokrasi baharı bitirecektir!

Kayyım saldırılarının 3 nedeni var

AKP-MHP faşist bloğu sonlarının yaklaştığını ve demokratik mücadelenin yükseldiğini gördükçe korkmakta, korktukça daha da saldırganlaşmaktadır. Seçimle, tamamen demokratik usullerle, milyonlarca seçmenin en meşru oylarıyla kazandığımız belediyelere kayyım atamak siyasi darbedir. Halkın iradesini, kanun dışılıkla zapt etmeye kalkışmanın başka hiçbir adı yoktur. Bu kayyım darbelerinin temelde üç nedeni var. Birincisi; seçme, seçilme ve yönetmeyi Kürtlerin demokratik meşru hakkı olarak görmüyorlar. Kürt'ün hür iradesi ile seçime katılıp kendi kentini kendi yerleşkesini kendisi yönetmesini istemiyorlar. İkincisi; ise kadın kazanımlarımızın ortadan kaldırılmasıdır. Başta eşbaşkanlık sistemimiz olmak üzere; kadınların eşit temsiliyetinden, kadınların siyaset hakkından, kadınların irade sahibi olmasından son derece rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da biliyorlar ki kadınlar HDP ile birlikte yol almaya devam edeceklerdir. Kadınlar HDP ile birlikte kadın kazanımlarını arttıracaklar, kadın haklarını layık olduğu mertebeye yükselteceklerdir.

Bunların rant musluklarını bizler kapattık kadınlar kapattı

Bir üçüncü husus ise; rant meselesidir. AKP’nin görevlendirdiği onlarca müfettişle de teyitlidir ki; HDP’li belediyelerin hiçbirinde yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, haksız ihale ve rant devşirme yoktur. Halkın bir tek kuruşunu hiçbir fırsatçıya, hiçbir yandaşa peşkeş çekmiyoruz, yedirtmiyoruz. Onlarsa yedikleriyle, vurgunlarıyla, talanlarıyla doymuyorlar. Sadece kendi belediyeleri yeterli gelmiyor çünkü. Büyükşehir belediyelerini de kaybettiler. 31 Mart ve 23 Haziran’da bunların batıdaki büyük rant musluklarını halk kapattı. Rahatsızlıklarının nedeni budur.

Sadece İstanbul’da değil her yerde kendi ceplerine bir yolsuzluk kanalı yapmak istiyorlar

HDP olduğu sürece halkın payından çaldırmayacağımızı çok iyi biliyorlar. İşte bu nedenle kayyımları hırsızlık ve yolsuzluk için gönderiyorlar. Aslında onlar sadece İstanbul’da değil onlarda olmayan her belediyeden kendi ceplerine bir kanal döşemek istiyorlar. Yolsuzluk kanalı yapmak istiyorlar. Kanalcı kayyımların, hırsız kayyımların belediyelerimizdeki tek işlevi budur.

Halkımıza ait olanı iade edene kadar mücadeleyi kesintisiz sürdüreceğiz

Onların tüm bu hukuk dışı saldırılarına karşı bizler dünyaya ilham verecek mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz, yine dünyaya ilham verecek demokratik yerel yönetim ve eşbaşkanlık sistemimizde ısrar edeceğiz. Halkımıza ait olanı geri halkımıza teslim edinceye kadar bu mücadele kesintisiz sürecektir. Biz kadınlar tekçi erkek iktidarın tüm ezberlerini bozacağız. 

Parlamentonun rengi HDP rengiyle, sokakların rengi kadınların rengiyle değişiyor

Tek adam rejimi rahatsız olsa da kadın eşbaşkanlar, kadın vekiller HDP ile beraber her zaman var olacak ve her seçimde sayımız, gücümüz, etkimiz, katlanarak artacaktır. Çoğala çoğa, büyüye büyüye geleceğiz. Parlamentonun rengi HDP ile değişiyor HDP ile daha fazla değişmeye devam edecektir. Yerel yönetimlerimizin rengi HDP ile değişiyor daha fazla değişmeye devam edecektir. Her seçimde daha fazla şehre, daha fazla ilçeye, daha fazla beldeye kadın eli değecek, kadın siyaseti rengini verecektir. Kadınlar eşbaşkanlık sistemiyle yaşadığı kentte daha fazla nefes alacak, hak sahibi olacak söz sahibi olacaktır.

Her alana kadının rengini ve iradesini mutlaka taşıyacağız

HDP olarak siyasetin her kademesine, yaşamın her alanına, kamusal alana kadının iradesini mutlaka taşıyacağız. Göreceksiniz, bu mücadelenin sonunda HDP’nin öncülük ettiği bu yolda kadınlar hak ettiği eşit temsiliyeti siyasette de kamusal alanda da yaşamda da her yerde kazanacaktır.

Çare bizdedir: Bütün kadınları Büyük Kongremize çağırıyorum

Bunun için sadece kararlılığa, örgütlülüğe ve daha çok çalışmaya daha çok mücadeleye ihtiyacımız var. Çare bizdedir, tek kurtuluş bizim, öz mücadelemizdedir. Bulunduğumuz her yerde kadın duyarlılığı ve kadın bilinciyle mücadelemizi örgütleyelim, erkek egemen sistemin karanlığını yenelim. İçinde bulunduğumuz yüz yıl inanın ki kadınların yüzyılıdır. Yaşadığımız asra kadınların mücadelesi, kazanımları ve zaferi damgasını vuracaktır. Kadınlar sınırları aşan mücadeleleriyle yaşadığı her yeri değiştirecek ve dönüştürecektir. Bundan kaçış yoktur. Ben bu vesileyle bütün kadınları 23 Şubat'ta gerçekleştireceğimiz Büyük Kongremize çağırıyor, birlik olmaya güç vermeye davet ediyorum. Hepinize büyük başarılar diliyorum. Selam ve saygılarımı sunuyorum.

18 Ocak 2020