Buldan: 2018 halklar için kara bir yıldı, 2019’da güç birliğine ihtiyaç var

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Mezopotamya Ajansı'na gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Baskı, şiddet ve faşizmin giderek tırmandığı 2018 yılının haklar açısından kara bir yıl olduğunu belirten HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Güçlü bir güç birliğine ihtiyaç var. Çünkü büyük hukuksuzlukların, baskıların, müdahalelerin, yolsuzlukların yapıldığı bir yılı geride bırakıyoruz. 2019 yılı hem demokratikleşme hem barış meselesinde hem de Türkiye'nin özgürlükleri meselesinde yeni bir fırsattır. 2019 yılının Türkiye halkları açısından bir mücadele yılı olacağına inanıyorum" dedi. 

Geride bırakmaya sayılı günlerin kaldığı 2018’e baktığımızda Türkiye halkları açısından olumlu şeyler söylemek zor. 2018 Türkiye için sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan olumlu bir yıl olarak geçmedi. Aksine sorunların daha da büyüdüğü ve kaosun derinleştiği bir yıl oldu. Kürtler başta olmak üzere tüm muhalif kesimlere yönelik yoğun baskı, gözaltı, tutuklama ve müdahalelerin olduğu 2018 yılını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra devreye konulan konseptle Türkiye’de her şeyin alt üst olduğunu belirtti. 

Bir uçuruma doğru sürüklenen Türkiye toplumunda büyük bir kriz ve kaos yaşandığını vurgulayan Pervin, “Yargı bölümüyle ilgili olarak son bir yılı değerlendirebiliriz ama onun öncesin de de çok yoğun baskıların ve müdahalelerin olduğunu yine Kürt halkının kazanımlarına yönelik ciddi saldırıların yaşandığına dair bir süreci yaşadık. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ardından AKP'nin bunu bir fırsata dönüştürerek yargıyı, orduyu bütün bu güçleri arkasına alarak hem Kürtlere hem de Türkiye'nin muhalif kesimlerine karşı ciddi bir yönelimi gerçekleşti” dedi. 

‘Türklük krizi diyebileceğimiz bir dönemi yaşıyoruz’

AKP-MHP ittifakının Kürt ve muhaliflere yönelik saldırılarını “Türklük krizi" olarak nitelendiren Pervin, "HDP olarak 'toplumun bütün kesimleri bu saldırılardan nasibini aldı' derken şunu ifade etmek istiyoruz; Bu yönetime, bu sisteme karşı çıkan her kesime yönelik bir sindirme ve biat ettirme yöntemi uygulanmaya çalışıldı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilan edilmesiyle birlikte demokratik siyasetin tasfiyesine yönelik başlayan süreçle birlikte siyasetçilerin tutuklanması, belediyelere kayyım atanması yine Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) özellikle kamudan tasfiyelerin başlaması bütün bu süreç aslında AKP Hükümeti’nin hem Kürt hem de muhalif kesime ciddi bir şekilde yönelmesinin bir göstergesidir. Fakat şunu da ifade etmek lazım tabi sadece HDP ve Kürtlere değil aynı zamanda Türklerin dışındaki kesimlere de, Kürtlerin dışındaki kesimlere de ciddi bir yönelim var. Aynı zamanda Türkiye'nin dışında özellikle Ortadoğu'da Suriye merkezli Kürt halkının kazanımlarına yönelik ciddi bir müdahale söz konusu oldu. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman ben Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu AKP-MHP ittifakının 7 Haziran seçimlerinin ardından birlikte stratejik olarak önlerine koydukları ciddi bir Kürt muhalifliği ya da Kürt karşıtlığı ve bu bütün operasyonların aslında bir Türklük krizi olarak ifade edebileceğimiz bir dönemi yaşıyoruz "dedi.

'Faşizmin kurumsallaşması tehlikesiyle karşı karşıyayız'

"Türklük krizi" olarak ifade edilen bu durumdan özellikle kadınların etkilendiğini kaydeden Pervin, “Yine ekonomik sıkıntılardan kaynaklı genç kesim dahil her kesim kendi içinde ciddi bir şekilde etkilendi. Bu dönemi biraz böyle değerlendirebiliriz. Fakat gittikçe azalan değil daha çok tırmanan bir faşizm süreci önümüze çıkıyor. Faşizmin kurumsallaşması gibi de ciddi bir tehlikeyle ile karşı karşıyayız. Türkiye halkları ve Türkiye toplumları olarak" diye konuştu. 
 
’24 Haziran önemli bir sınavdı’

Süreç içerisinde hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimlerinin gerçekleştiğini hatırlatan Pervin, "Bütün bu süreçlerle birlikte Türkiye halkları ciddi bir birliktelik de sağlayabildi. Özellikle Cumhurbaşkanlığı ve referandum döneminde ‘hayır’ merkezli çıkan oylar, bütün gidişata karşı çıkışın bir göstergesiydi. Fakat hem referandum seçimleri hem de Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bütün bu dönemler meşru olmayan zeminlerde yapıldı ve elde edilen sonuçlar halklar tarafından meşru görülmedi. Dolayısıyla 24 Haziran önemli bir sınavdı. Bu sınavı Türkiye halkları büyük bir başarıyla geçti" ifadelerini kullandı.
 
‘Gündemlerimiz tecrit, hukuk ve 31 Mart seçimleri olacak’
 
Önümüzdeki dönemi “bir mücadele süreci” olarak değerlendiren Pervin, şöyle dedi: “HDP olarak bu süreci 3 ana gündem olarak ele aldık. Birincisi tecrit, ikincisi hukuksal ve yargısal (özellikle siyasetçilere dönük verilen AHİM kararlarının tanınmaması ve bununla birlikte cezaevinde seçilmiş insanların cezalarının birer birer kesinleşmesi, onanması) üçüncüsü 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerdir. Bu 3 temel gündemi birlikte değerlendirmek gerekiyor. Çünkü hepsi birbirleriyle bağlantılı ve hiçbirini birbirinden ayırmadan, ötelemeden bu 3 alanı iyi bir mücadele alanı ve mücadele zemini yaratmak lazım. Özellikle HDP olarak bu 3 ana gündem doğrultusunda Türkiye'nin demokratikleşmesi, hukuk ve adalette kaybettiği o zemini tekrar yaratmak olarak değerlendirdiğimiz bu süreci kriz ve kaoslardan kurtarmak içinde bir mücadele zemini yaratmak gerekiyor."
 
'Leyla'nın eylemi basite alınacak bir eylem değildir'
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevine değinen Pervin, "Leyla'nın başlattığı açlık grevi eylemi öyle basite alınacak bir eylem değil. Leyla DTK Eşbaşkanı ve bir kadın. Dolayısıyla bu eylemin ayrı bir anlam ve önemi var. Oldukça moralli ve coşkulu sevgili Leyla. Verilen desteğin yanı sıra yanındaki arkadaşlarından da büyük bir güç aldığını biliyoruz. Leyla’nın kendisi de dışarıda verilen destekten moral ve güç aldığını belirtiyor” dedi. 
 
'Tecrit sadece HDP ya da Kürtlerin meselesi değil'
 
Leyla'nın başlatmış olduğu eylemin politik bir eylem olduğunu dile getiren Pervin, " Özellikle sayın Öcalan'ın içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek amacıyla yani ağırlaştırılmış tecrite yönelik başlatılan bir grevdir. Dolayısıyla bu grevin, Türkiye halklarının desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu mesele sadece Kürtlerin ya da HDP'nin içinde bulunduğu bir süreç değildir. Türkiye halkarı eğer tecrite karşı destek vermezse ya da bu meselenin sadece HDP sadece Kürtlerin meselesiymiş gibi yaklaşırlarsa, yaşanacak tüm olumsuzluklardan Türkiye halkıda nasibini alacak. Çünkü bu meselede sadece Kürt halkı etkilenmiyor. Türkiye halkları da bundan etkileniyor. Dolayısıyla tecridin kalkmasına yönelik ciddi bir birliktelik ve bir ses çıkarmakta ya da söz söylemekte Türkiye halklarınnın da görev ve sorumluluğundadır diye ifade etmek istiyorum" sözlerini kullandı. 
 
'Hükümet, Leyla'nın mesajını doğru ele almalı'
 
Tecride karşı yayılan açlık grevi eylemlerine yönelik baskı ve gözaltılara tepki gösteren Pervin, "İl örgütlerimizin, milletvekillerimizin, yönetici arkadaşlarımızın da içinde bulunduğu ve halkın, annelerin desteğiyle yapılan oturma eylemine ve açlık grevine Hükümet’in ciddi bir saldırısı var. Her gün insanları gözaltına almak, karakollarda 3 gün, 5 gün bekletmek ama şöyle bir gerçeklikte var; her gün yapılan gözaltıların ardından daha fazla insan onların yerinde yeniden eylemi devralıyor. Bütün bunları Hükümet’in doğru okuması ve içerisinde mesaj çıkarması gereken bir süreçtir. Hükümet’in bu süreci acilen ele alması ve değerlendirmesi gerekir. Ancak maalesef bütün bunların karşısında hala görmeyen, bilmeyen, tanımayan ve suskunluğunu devam ettiren bir Hükümet var karşımızda. HDP olarak Leyla ile dayanışmak ve aynı zamanda tecridin kaldırılması için çeşitli eylem etkinlikleri önümüze temel gündem olarak koyduk" diye konuştu. 
 
'Halk partisinin etrafında kenetlenmiş durumda'
 
Yaklaşan 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri için yapılan aday adaylık başvurularının partilerine yönelik büyük bir sahiplenmeyle devam ettiğini söyleyen Pervin, "Yerel seçimlere yönelik oluşturulan komisyonlar, adayların değerlendirilmesi ve kısa bir süre sonra bunu kamuoyu ile paylaşmak gibi ciddi bir döneme de girdik. Halkımız açlık grevi başta olmak üzere çok ciddi bir coşkuyla karşıladı. Her yerde partimize yönelik ciddi aday adayı başvuruları var. Hem belediye meclisi üyeliği için hem il genel meclisi üyeliği için ciddi anlamda başvurular var. Halkımız partisinin etrafında kenetlenmiş durumda. En kısa sürede bir temayül yoklaması sonucunda açıklama yapmayı planlıyoruz. Bütün bunları iç içe yürütüyoruz. Hiçbir gündemi ötelemiyoruz. Bütün bunlar seçimlere kadar böyle sürecek. Bu seçim bizim varlık yokluk meselemizdir. Özellikle Hükümet’e bir ders vermek, kayyım olan yerlerde bir cevap olma niteliğinde baktığımız yerler var. Çünkü halkın iradesine büyük bir saygısızlık yapıldı ve belediyeler gasp edildi. Bununla birlikte kayyımların yolsuzlukları, hukuksuzlukları, halkın değerlerine olan saldırıları, bütün bunlar yerel seçimlerde vereceğimiz bir ders niteliğindedir” ifadelerini kullandı.
 
'2018 yılı Türkiye açısından kara bir yıldı'
 
Baskı, şiddet ve faşizmin giderek tırmandığı 2018 yılının 2019’da tekerrür etmemesi için kadınlara çağrıda bulunan Pervin, "Güçlü bir güç birliğine ihtiyaç var. Bu dönemden bu süreçten rahatsızlık duyan, kabul etmeyen, itiraz eden herkesin mutlaka bir birliktelik olarak 2019 yılını farklı bir havaya çevirme imkanı var. 2018 yılının Türkiye açısından kara bir yıl olduğunu düşünüyorum. Çünkü en büyük hukuksuzlukların, baskıların, müdahalelerin, yolsuzlukların yapıldığı bir yılı geride bırakıyoruz. 2019 yılı hem demokratikleşme hem barış meselesinde hem de Türkiye'nin özgürlükleri meselesinde yeni bir fırsattır. Dolayısıyla Türkiye halklarının el ele ve kol kola girerek bu mücadele meselesinde ortak hareket etmesi gerekir. 2019 yılının Türkiye halkları açısından bir mücadele yılı olacağına inanıyorum. Çünkü bu geçmiş zamanda yaşanan olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için bu mücadele hattında yerini alacağına yürekten inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.  
 
'Kadın karşısında güçlü bir mekanizma var; devlet, yargı ve erkek'
 
Yeni yılda kadın dayanışmasının önemine vurgu yapan Pervin, şöyle devam etti: “Çünkü 2018 yılı ve öncesinde, kadınlara yönelik şiddet ve kıyım son dönemlerde tırmanışa geçen bir hal almış durumda. 24 Haziran seçimlerinde HDP olarak 'kadın ittifakı' meselesinden söz etmiştik. Kadınların ittifak yapmaya ihtiyacı var. Bu mesele siyasi partilerin ötesinde olan bir meseledir. Kadın meselesi siyaset üstü bir meseledir. Kadınlar hangi partiden olurlarsa olsunlar hangi ideolojiye sahip olurlarsa olsunlar, ne düşünürlerse düşünsünler ama sonuçta karşımızda güçlü bir mekanizma var; devlet, yargı ve erkek. Bütün bunlar saldırılarını kadınlara yönelik yapmıştır. En fazla tutuklanan, en fazla mağdur edilen, en fazla siyasetin dışına itilmek istenen, tasfiye edilmek istenen hep kadınlar oldu. Bu gün cezaevlerine baktığımız zaman çocuklarıyla birlikte cezaevinde kalan kadınlar var. Yine siyasetçiler, belediye eşbaşkanları bütün bunlarda ağırlıklı olarak hep kadınlardır. Yöneticilerimiz, partide ağırlıkta kadınlardır. Demek ki kadına karşı farklı bir bakış açısı var Türkiye'de. Kadınların yaptığı mücadeleyi yok etme, onu eve hapsetmek, kadını dört duvar arasına kapatmak gibi bir zihniyet var. Eşitlik,  özgürlük için mücadele etmek isteyen bir kesimi yok etmek isteyen bir zihniyet var. Bu zihniyete karşı bütün kadınların ortak bir mücadele zeminini yaratmaları gerekiyor. 
 
'2019’da ortak bir mücadele hattına ihtiyaç var’
 
Geçtiğimiz 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle kadınların bir arada durduğuna dikkat çeken Pervin, “Her kesimden kadının sokağa çıkıp itiraz ettiği, her türlü eylem ve etkinlikte bir araya gelip mücadele ettiği bir dönemi yaşadık. Şimdi önümüzde 8 Mart ve yerel seçimler var. Bu özel günlerde yine ortak bir mücadeleye ihtiyaç var. 2019’da daha öncede yaşadığımız olumsuzlukları yaşamamak için hem de daha güzel bir Türkiye yaratmak için." 

 

16 Aralık 2018

Etiketler: #pervin buldan