Beştaş: Yürüyüşümüz engellemelere rağmen büyük bir coşkuyla devam ediyor

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında devam eden Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşümüze ve gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu. Beştaş şöyle konuştu: 

Dün Bismil’de Demokrasi Yürüyüşümüzün bir kolu olan ve milletvekili arkadaşlarımızın içinde olduğu heyete kabul edilemez bir saldırı gerçekleşti. Ve bir kez daha şunu bütün Türkiye’ye göstermiş oldular; AKP’nin Parti Sözcüsü Ömer Çelik “izin vermeyeceğiz” dedi, AKP’nin polisi de partinin sözünü dinleyerek vekillere saldırdı. Şimdi bu aslında parti devleti dediğimiz meselenin ne kadar önemli bir hale geldiğini ve bundan çıkılması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. 

Polisler iktidar partisi üyesi değildir, yürüyüşümüze saldıran polisler görevden alınmalıdır 

Bu olayda polis suç işlemiştir. Dün Meclis’te de ifade ettik, bu saldırıyı gerçekleştiren polislerin derhal görevden alınması gerekiyor. Çünkü onlar iktidar partisinin birer üyesi değil bu toplumun güvenliğini sağlamakla görevli kolluk gücüdür. Güvenliği sağlamakla görevli olan kolluk gücünün, güvenliği tehdit ettiği bir noktaya gelmiş olması çok vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır.

Yürüyüşümüz engellemelere rağmen büyük bir coşkuyla devam ediyor

Edirne’den Hakkari’ye, iki yürüyüş kolumuzun başlatmış olduğu demokrasi yürüyüşü engellemelere rağmen büyük bir coşkuyla devam ediyor. Dün Kadıköy'de ve Diyarbakır'da halk coşkusunu, sahiplenişini ve umudunu bütün Türkiye bir kez daha ilan etti. Hakkari’den Edirne’ye Türkiye’de demokrasi yürüyüşüne katılan, destekleyen, selamlayan herkesi buradan bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Selam olsun demokrasi yürüyüşünün yanında olanlara, selam olsun demokratik mücadele verenlere! Kadıköy’e, Edirne’ye, Hakkari’ye, Van’a, İzmir’e, Antalya’ya her yere selam gönderiyoruz. 

Yönetemediğiniz bu sürecin içinden maske zorunluluğu getirerek çıkamazsınız

Pandemi gündemi can yakmaya devam ediyor. Maalesef iktidar bu süreci yönetemedi, sınıfta kaldı. Şimdi çözüm olarak illerde maske takma zorunluluğu geri getiriyorlar. Bir yapıyorlar bin bozuyorlar, yapmış gibi yapıyorlar ama yapamıyorlar. Maske takma zorunluluğuyla bugüne kadar batırdığınız, yönetemediğiniz bu sürecin içinden çıkamazsınız. Şu anda burada bulunan bizler bile, hepimiz Meclis'te olmamıza rağmen risk altındayız. Hangi illerde niye bu kadar vaka sayısı arttı, bunun cevabını iktidar yetkilileri de Sağlık Bakanlığı da veremiyor. Bu yönüyle kesinlikle önlemlerin yetersiz olduğunu ve meseleye ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. 

Cezaevlerine ilişkin rakamların gerçeği yansıttığından şüpheliyiz

Cezaevlerinde resmi rakamlara göre 452 vaka var. 6 mahpus yaşamını yitirdi koronadan. Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün raporuna göre bu rakamları söylüyorlar. Her ne kadar 374’ü iyileşti dense de bunun gerçeği yansıttığı konusunda şüphe duyuyoruz. 72 aktif vaka olduğunu da söylemek istiyorum.

İktidarın veremediği pandemi sınavını milyonlarca öğrenciye yüklemesi kabul edilemez

Bir diğer meselemiz ise YKS sınavı ve pandemi, hakikaten iktidarın veremediği pandemi sınavını milyonlarca öğrenciye yüklemesi kabul edilemez. Her konuda sınıfta kaldı iktidar. En son da pandemiden sınıfta kaldı ve milyonlarca öğrenciyi COVID-19 virüsüne gönderiyor adeta. Kapalı salonlarda, hastanelerde sınava girebilirler diye bir açıklama yapıyorlar. Bu katiyen kabul edilebilir değil. 2 buçuk milyona yakın öğrencinin hayati tehlikeye atılması iktidarın bekasıyla kıyaslanamayacak derecede çok daha önemli bir meseledir. Bu yönüyle bu sınavın kesinlikle ertelenmesi gerektiğini bir kez daha söylemek istiyoruz. Evet en basit sınavı bile çözemeyen iktidar, ülkeyi yönetemeyen iktidar bu olayda da bütün ailelerin öğrencilerin ne kadar büyük bir tehlike altında olduğunu gün gibi ortaya çıkardı. YKS sınavının yapılmasını kabul etmiyoruz. Ertelenmesini talep ediyoruz. Hiçbir sınav çocukların yaşamından daha önemli değildir. Dün de söylemiştim bir kere daha söylüyorum, sevgili gençlere seslenmek istiyorum; iktidarın bu ülkeyi yönetmediğini siz de gördünüz. Sizi, salgınla baş başa bırakarak geleceğinizi riske atıyor. Bu meselede gerçekleri gördünüz. Sınavlar ertelense de ertelenmese de lütfen çözeceğiniz her soruda hem sınavı hem iktidarı hem de bu adaletsiz düzeni yıkacağınıza inanarak çözün, bunu başaracaksınız.

HDP’ye sistematik bir şekilde sansür uygulanıyor

Diğer bir gündemimiz tabii ki son 3 gündür tartışmaların merkezinde olan basın ambargosu, sansür. 5 yıldır HDP’ye sistematik bir şekilde sansür uygulanıyor. Sistematik diyorum çünkü bu konuda konuşulmuş, tartışılmış ve karar verilmiş. Şu gördüğünüz tabloda Ciner, Demirören, Doğuş, Turkuvaz, Çalık'ın Türkiye’deki yatırımları ve iktidar ile olan göbek bağları çok net bir şekilde ortada. Bu ne anlatıyor bize? Bu şöyle bir anlaşmayı anlatıyor. İktidar medya patronlarına sermaye teklif ediyor, iş olanağı açıyor 'karşılığında bizim propagandamızı yapın' diyor. Her gün, gece gündüz AKP’nin yayın organı gibi yanlış doğru ne söylüyorlarsa bunu yayınlıyorlar. Karşılıklı bir akit var aslında. Evet medya bir medya gibi yayın etik kurallarına uymuyor, işte bu tablo bütün Türkiye’nin bütün dünyanın görmesi gereken bir tablodur. Bunu önemle tekrar tekrar Türkiye’ye anlatmaktan kesinlikle vazgeçmeyeceğiz. 

Halkın haber alma hakkı gasp ediliyor

Herkesin düşüncesini açıklama özgürlüğü olduğunu söylemeye gerek yok. Bunu söylemekten gerçekten artık biz de bıktık. Bunun anayasal bir suç olduğunu söylemek gerek ama biz artık anayasasız bir dönemde yaşıyoruz. Anayasanın hiçbir maddesi dikkate alınmıyor. Burada çok daha önemli bir şey var. Halkın haber alma hakkı gasp ediliyor. HDP konuşuluyor, biz yokuz, HDP’liler yok ama burada HDP’lilerin ne söylediğini bırakın merak etmeyi başka bir hak ihlali yapılıyor. Nedir bu? HDP seçmeni kendi partisinin ne söylediğini o kanallardan öğrenemiyor. Doğal olarak siyasi partiler arasında rekabet vardır, seçmenler hangi parti ne diyor bunu izleme hakkına sahiptir, buna göre kararını verir. Haber alma hakkı demokrasilerde temel bir haktır. Bunu da hem AKP seçmeni hem CHP bütün parti seçmenleri için söylüyorum. Meclis'te grubu olsun olmasın bütün seçmenlerin haber alma hakkı yerle bir ediliyor. 

Bazıları diyor ki biz özel kanalız bizi bağlamaz. Bunun hiçbir dayanağı yoktur. Özel bir hastane nasıl ki ben HDP’lileri tedavi edemem diyemeyecekse ya da özel bir okul HDP’lilerin çocuklarını kaydetmeyeceğim diyemeyecekse, özel bir televizyon da HDP’lileri çıkarmıyorum diyemez. RTÜK Kanunu, Anayasa, ilgili ulusalüstü sözleşmeler, bunun karşısında kesinlikle engeldir. Ve bu konuda halk tabii ki çok cevap verdi seçimlerde, sandıklarda. En kısa zamanda bu cevabı tekrar vereceğini biliyoruz. 

O programaların logolarına baktığınızda Saray’ı göreceksiniz

Bu kanallarda ne yapılıyor? Kirli bir reyting var. Şurada gösterdiğim tablo reytinglerinin de kirli olduğunu, yasadışı olduğunu ve bunun bir anlaşma sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Sistematik ambargonun başka amaçları da var. HDP’yi tasfiye etmek, kriminalize etmek gibi bir yayın politikası yürütülüyor. Program konseptlerine bakıyoruz. Böyle bir şey yok. O programları herhangi bir yurttaş seyrettiğinde ne görecek size tarif edeyim. Logolara baktığınızda Saray'ı göreceksiniz, AKP’yi göreceksiniz. O logolarda bağımsız tarafsız gazeteciliğin rengi görmüyor, Saray'ın rengi stüdyoya, o tartışmalara damgasını vuruyor. Kurulan sözlerden birilerinin rahatsız olmaması için çok özen gösteriliyor. 

O kanallar EBA TV kadar bile izlenmiyor

Konuklarıyla, dizaynıyla, intizamıyla, sunumuyla her yönüyle tekçi siyaset, kutuplaştırıcı siyaset ve her türlü ihlal yapılıyor. Tıpkı AKP’nin ülkeyi yönetirken yaptığı gibi. Yani AKP’nin medya kolu olarak görev yapıyorlar. Bunun iktidar merkezli olduğunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Hani her gün aynı konuklar çıkıyor ya, iddia ediyorum seçmenler artık bu kişileri yüzüyle ismi cismiyle sülalesiyle tanıyorlar. O kişileri her gece çıkarıyorlar ama 6 buçuk milyon oy alan HDP temsilcilerini çıkarmamakla AKP’nin emrinde olduklarını, çıkar ilişkileri olduğunu bütün dünyaya ilan ediyorlar. Bir kötü haberim de şu; bu kanallar EBA TV kadar  izlenmiyor. Bunu da bilen bir yerden söylüyorum. İddia etmiyorum. Tarafsızlık ilkelerine uyun, yoksa siz de AKP’yle beraber silineceksiniz. Bu konuda hiçbir kuşkumuz yok. 

İnsanlar açlık ve pandemi ile mücadele ederken sınırötesi operasyonlara kaynaklar harcanıyor

Ekonomi meselesinde çok vahim bir tablo var. Haftanin’e şuraya buraya sınır ötesi operasyonlar yapılıyor. Şu anda açlık ve yoksulluk sınırı bu kadar vahim durumda iken, insanlar hem pandemiyle hem de açlıkla mücadele ederken ülkenin kaynaklarının, halkın sofrasındaki ekmeğin bombalara, SİHAlara, S400lere harcanması halkın ekonomik hakkının ihlalidir. Güvenlik devleti adı altında 40 yıldır aynı işi yapıyorlar, hiçbir sonuç almadan demokratik siyaseti ve müzakereyi diyalogu reddederek aynı zamanda halkın ekonomik haklarını da yerle bir ediyorlar. 

AKP her ne kadar suni gündem yaratmaya çalışsa da gerçek gündem açlık ve yoksulluktur

DİSK Birleşik Metal-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı Mayıs 2020 dönem raporuna göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken aylık harcama tutarı 2394 lira. 

AKP’nin ekonomi politikası Türkiye’de 200 bin milyoner yarattı ama karşısında 25 milyon yurttaşı açlık sınırına mahkum etti. AKP’liler her ne kadar suni gündemlerle bu konuları değiştirmeye çalışsa da Türkiye'nin gerçek gündemi açlık ve yoksulluktur. 25 milyon insanın açlık sınırında olduğu bir ülkede, iktidar gökten gündem indirse de kaybetmeye mahkumdur. 

Biz çalmasını iyi bilenlere karşı, hakça paylaşım için yürüyüşümüzü başlattık

Erdoğan’ın 90’larda ettiği bir sözünü de hatırlayım. Her konuda konuştuğu için geçmişteki sözleri de fena değil gerçekten, altına imza atılacak o kadar çok söz söylemiş ki şimdi de kendisiyle çelişiyor. “Fakir çalmasını iyi beceremediği için fakirdir, zengin de çalmasını iyi becerdiği için zengindir.” Erdoğan hala bu sözün arkasındaysa, 18 yıllık AKP iktidarının tarihi çalmayı iyi becerenlerin tarihidir demekte herhalde bir mahsur yok. İşte biz çalmasını iyi bilenlere karşı, hakça paylaşım için bir yürüyüş başlattık. Bu mücadelenin ne zaman biteceğini merak edenlere söyleyelim. Bu ülkeye ekonomik adalet gelene kadar mücadelemiz devam edecek. 

Emekçilerin kıdem tazminatına göz dikmişler

Tanzim kuyruklarında bekletilenler için, yemeğini çöpten toplamak zorunda olanlar için yürüyoruz. İnsanlar arasındaki ekonomik uçurum, sınıfsal kategori bitsin diyen Erdoğan daha önce tamamlayıcı emeklilik sigortasıyla ilgili çalışma başlatıldığını söyledi ama şu anda emekçilerin kıdem tazminatına göz dikmiş durumda. Bu konu kabul edilebilir bir durum değil. Sendikaların başlatmış olduğu mücadelenin, aralıksız yürüttükleri mücadelenin kesinlikle yanındayız. Ve bu konuda Türk İş ve DİSK doğrudan cephe almış durumda. Biz de sendikalar gibi düşünüyoruz. Emekçilerin haklarına göz diken iktidarlar bilmelidir ki demokratik sabrımızın sınırı alın terine el uzatılana kadardır. 

Ekmek ve adalet için “hep birlikte” yürüyoruz

Biz AKP’yi havuzlarda harcadığı deprem vergilerinden gayet iyi biliyoruz. Şimdi emekçilerin kıdem tazminatını havuz yoluyla işçilerden alıp yandaşlara dağıtmanın derdindeler. İşsizlik fonunu, deprem vergilerini, ihtiyat akçesini yiyip tüketen iktidar şimdi de emekçilerin kıdem tazminatına göz dikmiş durumda. Bu düzenlemeyi asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Üretenler bu ülkeyi yönetene kadar mücadelemize, demokrasi yürüyüşümüze, demokratik hak mücadelemize devam edeceğiz. Üretenlerin yönettiği, emekçilerin haklarının yandaşlara dağıtılmadığı bir ülke için demokrasi yürüyüşümüzü gerçekleştiriyoruz. Alın terine saygılı, işçi yaşamına saygılı, emeğe saygılı bir ülke var etmek için yürüyoruz. Onlar her bulduğu kaynağı yürütmek istiyor biz ise emekçiler için ekmek ve adalet için “hep birlikte” yürüyoruz. Bu yönüyle Demokrasi Yürüyüşümüz sadece HDP’lilerin yaptığı bir yürüyüş değildir. Ve Türkiye’nin dört bir yanından aldığımız mesajlar ve destekler bu ataleti, bu yaratılan korku iklimini kırmak için ortam olduğunu gösteriyor. HDP bunu başaracak buna yürekten inanıyoruz. HDP sadece HDP değildir. HDP genciyle, yaşlısıyla, köylüsüyle Kürdüyle, Türküyle, Lazı, Çerkesiyle, kadınlarla bu ülkenin yarınıdır. 

SORU: Siyasi Partiler Yasası’nda yapılmak istenen bir değişiklik var. Sayın Kılıçdaoğlu dün yüzde 10’luk barajın kaldırılmasını istedi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bunu sadece gündem değerlendirdiğimiz toplantılarda yapabiliriz. Ama şunu söyleyeyim, Siyasi Partiler Kanunun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama daha baskıcı değil daha özgürlükçü, herkesin temsil edilebileceği bir çalışma olmalıdır. Ancak mesele bugün tam aksi yerden tartışılıyor.

17 Haziran 2020