Baydemir: Kerkük’ün işgali Kürt düşmanlarının maskesini bir kez daha düşürdü

Parti Sözcümüz Osman Baydemir, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Baydemir, şöyle konuştu: 

HDP’nin fikriyatına, HDP’nin bakış açısına ve bütün insanlık için değerler savunusuna bir saldırı yaşandı. Somali’deki saldırıda en az 276 can hayatını yitirdi. Bu saldırıyı bir kez daha lanetliyoruz. Dünyanın neresinde, hangi zihniyet tarafından sivillerin yaşam hakkına saldırı olursa HDP onların karşısında duracaktır. 

HDP fikriyatı tüm girdapların çözümü adresi

HDP bu bilinçle 14 Ekim’de 5. yılını geride bıraktı. 5 yıl boyunca geçmişten aldığı mücadele deneyimiyle eşitlik bayrağını yüksek bir yerlere taşımanın haklı gururunu yaşıyor. Ne diyorlardı: Bunlar asla yan yana duramazlar. İşte yan yana duramaz dedikleri, Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en çoğulcu demokrasi ve emek blokunu oluşturdu. Bugün HDP fikriyatı bu ülkenin içerisinde bulunduğu tüm girdapların çözüm adresidir. Bir kez daha açığa çıktı ki bu ülkede artık iki siyaset çizgisi var. Bir tanesi HDP bir diğeri de diğerlerinin tümü. Bir tanesi eşitliği birlikte yaşamı savunan HDP; diğeri tekçilikte OHAL’de, sınır dışı operasyonlarda gelecek hedefleyenlerdir. 

HDP’ye yapılanlar AKP’ye yapılsaydı dağılırlardı

Bir kez daha açık yüreklilikle ifade etmekte fayda görüyoruz 2 yıllık zaman içerisinde başta eşbaşkanlarımız, vekillerimiz, belediye başkanlarımız, sayıları 5 binden fazla aktivistimiz cezaevine konuldu. Dünyanın neresinde bir siyasi hareket bu kadar büyük bir baskıya maruz kalırsa emin olun ki o hareket sesini çıkaramaz.

Bu ülkeyi yöneten iktidara bakın. Eğer genel başkanları cezaevine konsaydı, belediye başkanlarının yerine kayyumlar atansaydı ne olurdu? Söyleyeyim çil yavrusu gibi dağılırlardı. Peki neden sözünü inatla ortaya koyuyor? Çünkü HDP gücünü haktan ve halktan alıyor, sırtını halkına ve hakkına dayıyor. Haktan ve halktan şaşmayanlar, konjönktür ne olursa olsun, iniler çıkışlar olur ama hak yolunda mutlaka menzile ulaşılır. Bir gün gelecek HDP menzile mutlaka ulaşacaktır. 

Parti sözcülüğü bayrağını Ayhan Bilgen’e iade ediyorum

348 gündür eş genel başkanlarımız cezaevinde, rehin tutuluyor. Parti sözcümüz rehin tutulmuştu. Büyük bir onurla şu kürsüde sizlere hitap ederken şunu ifade etmiştim: Ne olursa olsun HDP bu bayrağı yere düşürmeyecek. Bayrağı yere düşürmedik. Onurla taşıdık. Sizlerin sayesinde, halkın vicdanının, çabasının sayesinde HDP olması gereken yerde olacak. Nasıl ki gururla o bayrağı aldıysak müsaadenizle bugün gururla ve onurla parti sözcülüğü bayrağını esas taşıyıcısı olan adı gibi ayhan soyadı gibi bilgen olan arkadaşıma devretmenin haklı gururunu yaşıyorum.

Demirtaş için “Yargılayacağız” diyorlardı yalan çıktı

Ne diyorlardı eş genel başkanlarımız rehin tutulduğunda? “Yargılayacağız, yargılamaya gelmiyorlar” diyorlardı. Bakın yalan! 348 gündür Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu dosyada yargılama yapılmadı.

En son 7 Aralık’a duruşma günü verildi. Ama bitmedi 7 Aralık’ta da duruşmaya Demirtaş getirilmiyor. Neden SEGBİS’le ifadesini almak istiyorlar. Neden çünkü yargılamanın olmasını istemiyorlar. Çünkü o gün duruşma salonunda yargılananın değil yargılayanın Demirtaş olacağını çok iyi biliyorlar. Ama emin olun bir gün yargılanacaklar. Hak olan budur. 

Hak olan hakkaniyet olan budur. Bir siyasi partinin lideri muhalefet ettiği için, krala çıplak dediği için rakipleri tarafından zindanda tutuluyor. Hiç bir kimsenin şüphesi olmasın, krallar çıplaklığından haya edinceye kadar bu parti kral çıplak demeye devam edecek. Bütün bu baskı içerisinde HDP adeta var olma mücadelesini başardı, şimdi yeniyi inşa etmenin arifesindeyiz. 

Erdemliler hareketi dediler rantiyeci oldular

Yeni bir çıkışı sağlamanın arifesindeyiz. Erdemliler hareketi olarak yola çıktılar. Ne diyorlardı: yoksullukla, yasaklarla ve yolsuzlukla mücadele etme hareketiyiz diyorlardı. Erdemliler hareketinden şimdi rantiyeciler partisine dönüşmüş bir siyasi akımla karşı karşıyayız. “Şefaat ya Resulallah”tan cami avlusunda ihale pazarlığına tutuşmuş bir partiyle karşı karşıyayız. Savundukları bütün değerli çiğnediler. 

Kirlenmenin örtüsü savaş politikaları

Şimdi de bütün bu yozlaşmayı, bütün bu kirlenmeyi gizlemenin bir aracı olarak çareyi içeride ve dışarıda savaş politikalarında buldular. Bu iktidar 3 yıldır sizi ırkçılık politikalarıyla zehirliyor. Savaş politikalarıyla, içeride ve dışarıda kutuplaştırma politikaları ile gerçeğe ulaşmanızın önünde bariyerler oluşturuluyor. Sadece ekonominizden olmuyorsunuz, altından değerli olan çocuklarınızın hayatından oluyorsunuz. 

İşte bütün bunlara dur demek hepimizin ahlaki, vicdani görevidir. Bu yük onurlu bir yüktür itiraz etme yükü onurlu bir yüktür. Biz bu bayrağı taşımaktan gocunmuyoruz. Türkiye halklarının tamamına bu onurlu yükün taşıyıcısı olma çağrısında bulunuyoruz. Gelin hep birlikte birlikte yaşamın mümkün olabileceğini mücadelemizle ortaya koyalım. Gelin bu ülkede bir kez daha savaşın çıkar yol olmadığını bir kez daha gösterelim. Bir kez daha çözümün toprağa bedenleri defnetmekten, ırkçılıktan, mezhepçilikten geçemediğini gösterelim. 

OHAL, muhalefetin sesini duyulmasın diye

AKP’ye oy vermiş kardeşlerime çağrımdır: Düşünün siz bir partiyi Meclis’te çoğunluk partisi haline dönüştürdünüz. Şu an neresinden bakarsanız mecliste 367 sandalyeye şu veya bu şekilde hakimler.

Bir siyasi parti bir hükümet hem anayasayı hem yasayı değiştirme gücüne sahip olan bir hükümet neden OHAL’e ihtiyaç duyar ki. Zaten dilediğiniz yasayı geçirebiliyorsunuz. Parlamento’nun çoğunluğu zaten sizde. Neden Parlamento’yu işlevsiz hale getiriyorsunuz? 

Neden parlamentoyu notere dönüştürüyorsunuz. Ne diyor AKP Genel Başkanı milyonların gözünün içine baka baka “bugüne kadar terör örgütleri dışında OHAL’den zarar gören kimse olmamıştır” diyor. Bu yalan. Bakın OHAL ilanı darbesinden bugüne değin Meclis’ten 28 tane KHK geçti. Anayasaya göre bu KHK’lerin Meclis onayından geçmesi gerekiyor. Bu KHK’lerin 28’inden sadece 5 tanesi Meclis’in onayına sunuldu. Çünkü demokratik zemin içinde savunacakları bir uygulamaları, değerleri kalmadı. 

Savunabilecekleri değerleri kalmadı. Ancak zor aygıtları ile ömür uzatmanın çabası içerisindeler. Zor aygıtları ile ömür uzatmak sadece bu ülkenin insanlarına ihanetten başka bir şey değildir. O halde gelin bir kez daha hep birlikte bu rejimin neleri bu toplumdan aldığını istişare edelim. Şu ana kadar KHK’lerle en az 300 değişiklik yapıldı kanunlarda. Değişikliklerin tamamı normalde Parlamento işleyişi içerisinde de getirilebilirdi. Neden yapmadınız bunu? Çünkü Parlamentoda konuşulduğunda muhalefet eleştirecek, televizyonlar yayınlayacak ve toplumun vicdanına ulaşacaktı. Toplumun vicdanına, aklına ulaşasın diye bu cumhuriyet KHK’ler cumhuriyetine dönüştürüldü. 

OHAL’in uzatılması ve gerekçelendirilmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi suçların üstünü örtmek ve suçluları yargıdan muaf tutma girişimidir. Sadece OHAL döneminde değil OHAL’den çok önce işlenen suçların sanıkları yargılandılar, cezaevine girdiler şimdi bir kez daha salıverildiler. Bu durum adeta kendi varlık sözlerine de bir saldırıdır.

Ülke cezaevi oldu

Ülkenin kendisi bir cezaevine dönüştürülmüş durumda. Bu ülkede 300 bini aşkın insan var cezaevinde. Cezaevlerinin kapasitesi ise 180 bin. Sadece cezaevleri mi hayır dışarıdakiler de cezaevinde. 

Bakın 185 gazeteci, basın yayın kuruluşu temsilcisi şu an cezaevinde. Dünyanın neresinde olsa bu baskıcı totaliter bir rejim olarak tanımlanır, demokrasi olarak tanımlanmaz. Dünyada kayyum atanan tek bir ülke var. O da AKP’nin Türkiye’si. 

Bu yöntemle hiçbir sonuç elde edilmedi ve edilmeyecek. Bakın yüz on üç bin insan OHAL içerisinde ekmeğinden edildi. Hani rızıkı veren Allah’tı sen niye insanları açlıkla terbiye etmeye çalışıyorsun? Bir suç isnadıyla birisi tutuklandığında neden onun eşini, yeğenini, kardeşini de cezalandırıyorsun. Bu hukuk değil, bu olsa olsa kindarlık rejimidir. Kindarlık rejiminin eninde sonunda sahiplerine döneceği aşikardır. 

Kabile devleti değilsen Sn Öcalan avukatlarıyla görüşsün

Bütün bu siyasal fay hatları yetmiyormuş gibi her gün yeni bir fay hattı yaratma konusunda da mahirler. Bakın 2 yıl boyunca bu ülkenin evlatları Kürdü, Türkü, Alevisi Süryanisi hayatını yitirmediği bir süreç yaşadı. Cumhuriyet tarihinin en kıymetli dönemi idi bu.

Bunun mimarlarından bir tanesi de AKP Genle Başkanı Erdoğan’dı, bir diğer mimarı da Sayın Öcalan’dı. Bu ülke bir hukuk devleti mi değil mi? Kanun var mı yok mu? Neredeyse 2 yıldır Sayın Öcalan ailesiyle görüştürülmüyor, avukatlarıyla görüştürülmüyor bunun anlamı tecrittir. Tecrit işkencedir. Tecrit nedir işkencedir, işkence nedir insanlığa karşı suçtur. Bir kez daha haykırıyoruz, insanlık onuru işkenceyi yenecek. 

Herhangi bir hükümlünün ailesiyle görüşme hakkı var mı yok mu ey adalet bakanı? Şu anda toplumda çok derin bir kaygı bir infial duygusu var. Bir kez daha çağrıda bulunuyoruz eğer bu bir kabile devleti değilse, miskali zerre kadar hukuk kalmışsa gereğini yapın. Ailesi, avukatları veya bir heyet derhal görüşmelidir. Ve bu ülkenin kurtuluşu için hepimizin hayrı tecritte değil, özgürlüktedir. Çatışmada değil, diyalogdadır, ölmekte öldürmekte değil, müzakerededir. 

Bütün Ortadoğu coğrafyasını kasıp kavuran süreçlere baktığımızda tarih yeteri miktarda akıl fikir vermektedir. Denenmemiş bir yolda ilerlemek demokratik değerlere, bu ülkenin evlatlarına ihanettir. Demokratik değerlere ihanettir. 

Güvenlik soruşturması sadece kendilerinden olmayana

Bakın şu anda OHAL rejimi ile yeni bir süreç başlattılar. Yeni bir devlet nizamı kuruyorlar. O yerli ve milli dedikleri devlet nizamı faşizmdir. Güvenlik soruşturması meselesi, bir çaycı iş başvurusu yaptığında o çaycının güvenlik soruşturması OHAL’de 3 ay sürüyor. Kendisine verilen beyan da şu şekilde oluyor “hakkınızda yürütülen güvenlik soruşturmasında atamanızın yapılamayacağı görülmüştür.” 

Buna ilişkin bir itiraz mekanizması var mı? Hayır, yok. Başvurabileceği bir mekanizma yok. Peki bu güvenlik soruşturmasının temel dayanağı ne? Eğer siz AKP üyesiyseniz güvenlik soruşturmanız hemen bitiyor. Ama siz HDP, EMEP, Devrimci Parti üyesiyseniz güvenlik soruşturmasına takılıyorsunuz. 

Eğer siz Memur-Sen üyesi iseniz hiçbir sorun yok ama KESK üyesi iseniz güvenlik soruşturmasına takılıyorsunuz. Peki hangi aklı başında devlet yurttaşları arasında böyle ayrım yapar. Her siyasi partinin en doğal hakkıdır iktidara talip olmak. HDP de iktidara taliptir ve HDP bu ülkede iktidar olacaktır. HDP bu ülkede hükümeti kuracaktır. Ama HDP bunlara benzemeyecektir. 

Adaleten vicdandan hukukun üstünlüğünden, emeğin alın terinden, din ve vicdan hürriyetinden şaşmayacaktır. Halk günü geldiğinde iktidarı HDP’den almak istediğinde bayrağı teslim etmeyi onurla yaşayacaktır. Demokrasi dediğimiz budur, çoğulculuk dediğimiz budur.

Kitaba düşmanlık etmeyin

Öyle bir noktaya geldi ki artık bu ülkede kitaplar yasaklanıyor. Faysal Dağlı, Aytekin Gezici ve Fehim Taştekin’in kitapları yasaklandı. Bu kitapların ortak özelliği ise Kürtleri anlatmaları. 

Beğenirsiniz beğenmezsiniz, okursunuz okumazsınız. Kitaba düşmanlık ancak ve ancak kitapsızların işidir. Bizim buradan bir çağrımız var; kitaba düşmanlık etmeyin. Sizin de okuyacak bir kitabınız olsun. Hadi diyelim zamanınız yok yazamıyorsunuz, okuyun. Bari danışmanlarınıza söyleyin, özetini çıkarsın, onu okuyun. 

Seher’in şifresi cesaret

Bir kitap var ki hakikaten esaslı bir kitap, ismi Seher. Bir kitap var ki özgürlüğün, eşitliğin, bir arada yaşamanın bir seher vakti bu ülkede hakim olacağının müjdesini veren bir kitap. Bu kitap ne oldu biliyor musunuz? Bu kitap şüpheli ilan edildi. Yasaklı değil ama şifre barındırıyor olabilir gerekçesiyle cezaevine alınmadı. Yıllarca Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde birlikte halkımıza hizmet ettiğimiz kardeşim İhsan Uğur Elazığ Cezaevi’nden nakli sırasında kitabı verilmedi. 

Sadece bu kitap mı? Değil. Sıkı durun, Medeniyetler ve Şehirler kitabı da alınmadı. Kitabın yazarı kim biliyor musunuz? Sayın Davutoğlu. Bir dönem bu ülkenin Başbakanıydı. O’nun kitabı cezaevine alınmadı. Sayın Davutoğlu sizden ses çıkmıyor ama biz Seher’e sahip çıktığımız gibi Medeniyetler ve Şehirler kitabına da sahip çıkıyoruz. Bütün kitaplar özgür olmalı. 

Dileyen dilediğini okumalı, dileyen okumamalı bu yurttaşın hakkı olmalı. Buna karşı çıkmak, bu kitaptan şifre beklemek cehaletin, korkunun en dip noktasıdır. Ama haklı oldukları bir konu var. Bu kitap hakikaten bir şifreyi taşıyor. O şifre zaten yıllardır açığa çıkmış olan bir şifre. O şifre de cesarettir. O şifre eşitliktir, özgürlüktür, kardeşliktir. Gelin görün ki bundan anlamayanlar, baskının dozunu artırarak, şiddetin dozunu artırarak toplumu yönetebileceklerini sanıyorlar.

Erdoğan işkence karşısında neden dut yemiş bülbül

Muğla’da insanlık onuruna karşı bir saldırı gerçekleşti. Bu vahşetin gerçekleşmesi bu toplumu korkutanın adeta bir aracı olarak görüldü. Bu yöntemi kimler kullandı. Bu yöntemi 1990’lı yıllarda daha sonra AİHM’de mahkum olan savaş suçluları kullandı. Bu yöntemi bugünlerde kimler kullanıyor? IŞİD barbarları, El Nusra, El Kaide barbarları kullanıyor. Bakın kime benzediniz. Tüm bunları aşmanın bir yolu da bu zulme karşı çıkmaktır. Ve bu gerçekleştiğinde toplumun zihnindeki derin yaraları görüp bu suça ortak olunmadığının ifade edilmesidir. 

Türkiye’nin batı yakasında yaşayan tüm kardeşlerime çağrımdır: AKP Genel Başkanı’nı hayatın her alanına dair mutlaka bir fikri vardır. Ey AKP Genel Başkanı niye dut yemiş bülbül gibi susuyorsun? Neden bu fotoğrafa itiraz etmiyorsun. Niye “işkence suçtur” demiyorsun? Bunlar Kürt olduğu için mi? Yargılanacaksınız. Bu fotoğrafın müsebbipleri, yargılanacaksınız. İnsanlığa karşı işlenen hiçbir suçun zaman aşımı olmadı ve olmayacak. Susmak suça ortak olmaktır.

Domates satamıyor S-400 alıyor

Sadece içerde değil dışarıda da aynı politikalar ile karşı karşıyayız. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın dünyada kafa tutmadığı kimse kalmadı. Bakın ABD Başkanı’na da kafa tutuyor. Mesele o değil. Bu ülke büyük bir felakete, içeridekiler görünmesin diye adım adım sürükleniyor. Bakın Rusya’ya da kafa tutmuşlardı. Ve HDP Rusya’ya gitti diye vatan haini ilan edildi. 

Ne oldu? Olan şu: domatesi satamadığınız ülkeden S-400 almaya çalışıyorsun. Bunu başarı diye topluma sunmaya çalışıyorsun. Daha domatesi satamamışsın. Aynı tablo Suriye için geçerli aynı tablo Irak için ve dünyanın 4 bir yanı için geçerli. Bütün bu yenilgiden zafer çıkarmak mümkün değil. Attığınız her adım bu ülkeye kaybettirdi. Hem evlatlarını kaybettirdi hem itibarını kaybettirdi. 

Bakın ne diyordunuz? “Halep’te cuma namazı kılacağız” diyordunuz. Ne oldu, sizin telefonunuzla Halep Esad rejiminin eline geçti. Hani siz Esad’ın gitmesi için şer odakları ile ittifak kurmuştunuz. Ne oldu da şimdi İdlib’de Esat rejiminin gücüne güç katacak bir operasyonun parçası oluyorsunuz Bakın siz IŞİD barbarlığının yaktığı askerlerin ailesine bir başsağlığı bile dilemediniz. Onların ölülerine dirilerine sahip çıkmadınız. 

Kerkük’ün işgali Kürt düşmanlarının maskesini bir kez daha düşürdü

Bütün bu olup bitenlerin nedeni nedir? Bütün her şeyin nedeni Kürt düşmanlığıdır. Kürt anasını görmesin diye Suriye’de girişilen yanlış politikalardı. Bu yanlış politikalarının aynısı bugün Irak’ta da uygulanıyor. 

Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel yönetimi arasındaki ihtilaflar devam etti. Dün Kerkük işgal edildi. Kerkük’ün düşmanlığına alkış tutan bu hükümetin bir kez daha maskesi düşmüştür. Bir kez daha milyonların hafızasında Kürt düşmanı bir hükümet olarak yer etmişti. Oysa olması gereken bu ülkedeki tüm dinamiklerin kardeşlik hukukunu hayata geçirmek değil mi? 

Bu minvalde HDP bir kez daha bütün Ortadoğu politikasına ve dış politikaya karşı ilkesel duruşunu ortaya koymaya devam ediyor. Irak Yönetimi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki ihtilaf bir an önce bitmelidir. 

Irak Merkezi Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bir an önce anayasanın da gereği olan milletin iradesi ve saygı temelinde çözülmelidir. Ortada bulunan tüm partiler arasında ihtilafa son verip demokratik ulusal birlik etrafında ortaklaşılmalıdır. 

Uluslararası toplum Irak’ta iç çatışmanın önlenmesi hem Irak anayasası gereği hem Birleşmiş Milletler’in ilkeleridir. Büyük bir mezhepsel çatışmanın gerçekleşmemesi için alınması gereken bütün önlemler alınmalıdır.

Erdoğan Reza Zarrab’ın itiraflarından neden kaygılanıyor

Şu anda bu hükümetin dış politikadaki en önemli çabası, Reza Zarrab’ı kurtarma çabasıdır. Bugün ABD’deki vize krizi ile yaşanan sorunun birinci derece mağduru bu halk olmuştur. Öyle bir noktadayız ki bir zanlının, örneğin itiraflarda bulunması örneğin beni kaygılandırmıyor. Neden bu durum ülkenin çoğunluğu elinde bulunduran siyasi parti liderini kaygılandırıyor? Neden sizi kaygılandırıyor. Çıkın bunu açıklayın. Demek ki hukuka aykırı işleyen bir süreç var. Çıkmış biz kabile devleti değiliz diyorsunuz.

Biz kabile devleti değilsek o zaman bu şantaj politikası ne? Sen onu tutukladın ben de bunu tutukluyorum. Vallahi billahi bu kabile devletinde bile görülmez. Bugün bu ülkede yaşanan pek çok hukuksuzluk kabile devletlerinde bile yaşanmayan sorunlardır. Bütün bu olup bitenlerin faturası nihayetinde hem evladının canı ile hem ekonomisi ile yurttaşların rızkından çıkıyor.

O halde bu gidişata dur demek hepimizin görevidir. Üniversite sınavı… Neredeyse 15 yıldır iktidarda bu hükümet. 2005, 2011, 2016’da sistemi siz değiştirdiniz. 15 yaşına geldi çocuklar, siz iktidara geldiğinizden beri. O 15 yaşına gelmiş çocukların 3 kez ismini değiştirdiniz, ama çocuk aynı çocuktur. Çocuğun ismini değiştirerek çocuk değişmez ki. Çocuk çocuktur Bu senin çocuğundur, senin eserindir. Onun ismini değiştireceğine zihniyetini değiştir. Yarıştırmayı bırak dayanışmayı öğret. Köleliği biatı öğretmekten vazgeç. Çoğulculuğu eşitliği öğret. 

Çoğulculuğu eşitliği öğret bu çocuklara. O zaman toplum değişir. Kız çocukları ya benimsin ya kara toprağın saldırısına maruz kalmaz. Daha dün Helin kardeşimiz saldırıya uğradı.

Ben buradan bir kez daha annesinin babasını acısını yüreğimde hissettiğimi ifade etmek istiyorum. O katilin cezasız kalmaması için ve yeni katillerin ürememesi için HDP var gücüyle mücadelesini sürdürecek. 

Ülkenin müftülük nikahı diye bir gündemi yok

Ne demiş Sayın AKP Genel Başkanı, nikah yetkisinin müftülere verilmesi yasası isteseniz de istemesiniz de geçecek demiş. Her şeyden önce bu ülkenin bütün sorunları bitti, hiçbir sıkıntısı kalmamıştı bu sıkıntı mı vardı? Bu bir algı operasyonudur. Bu bir manipülasyon çabasıdır. 

Bugün bu ülkede belediyenin kıymış olduğu nikahtan önce veya sonra imam nikahı kıymak istiyorum ve engelleniyorum diyen tek bir yurttaş bulun ben bu işi bırakayım. 

Bu ülkenin böyle bir gündemi yok. Bu bir gündem saptırma operasyonudur. Hepimizin hayatında da olmuştur. Resmi nikahtan hemen önce veya hemen sonra dileyen her yurttaş dedeye, imama gidip nikahını kıyabilir. Bu onun en doğal hakkıdır ve bu kimse tarafından engellenemez. 

Ama buradaki maksat çok farklı. Bu farklılıktan kaynaklı kadınlar, HDP, toplum buna itiraz ediyor. Ne diyor? Ne yaparsanız yapın boşuna, bu yasa geçecek. Vallahi kadınlar bir kampanya başlatmışlar. Onlar da diyorlar ki; siz ne yaparsanız boşuna, siz ne yaparsanız yapın kadın mücadelesi var. 

Siz ve sizin zihniyetiniz iktidardan gidecek, kadın eşitlikçi bir paradigma bu ülkeye hakim olacak. Niye bunu söylüyorum. Kadın yoldaşlarımızın mücadelesinden aldığım güçle bunu söylüyorum. Kadınlar varsa mutlak suretle mücadele vardır. Mücadele varsa mutlak suretle başarı vardır. 

17 Ekim 2017