Başaran: Utanç Müzesi’nin önünde utanç manzarası yaşandı

Demokrasi Buluşmalarımız kapsamında, hukuksuzluğa, işkencelere, cezaevlerindeki kötü muameleye dikkat çekmek için 14 Temmuz Cezaevi Direnişinin yıl dönümünde Ulucanlar Cezaevi önünde açıklama yaptı. Milletvekillerimiz, kurum temsilcileri ve yurttaşlardan oluşan kitleye müdahale polis, gazetecilerin eylemi takip etmesine de izin vermedi. Burada konuşan Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, şunları söyledi:

Utanç Müzesi’nin önünde utanç manzarası yaşandı 

Biz bugün burada Utanç Müzesi’nin önünde açıklama yapmak için toplandık ama maalesef uzun süredir ülkede dönen utanç manzaralarından birini yaşadık. Yani Utanç Müzesi’nin önünde bir utanç manzarası yaşandı. Ve bahane her zamanki gibi son dönemin klasiği olan pandemiydi. Ancak açıklama için pandemi tedbirlerini bahane gösterenler, gözaltında müdahalede pandemiyi unutup hem kendilerinin hem de bizim yaşamımızı riske atmaktan geri durmuyor.

Uzun bir süredir Türkiye’de demokratik tepkiler, protesto hakkı, hak ve özgürlükler askıya alınmış durumda. Yola çıkarken işkenceye sıfır tolerans diyenler, bu ülkeye demokrasiyi getireceğini iddia edenler, darbeye karşı özgürlükleri örgütleyeceklerini ifade edenler bugün işkenceyi ve darbeyi bir yönetim biçimi haline getirdi. Kişi hak ve özgürlüklerini sıkı yönetim dönemlerini aratacak ölçüde askıya aldı. 

İktidar işkenceyi sokaklara taşıdı 

Önceki dönemlerde; 80’lerde, 70’lerde, 60’larda işkence cezaevlerinin içerisindeydi. Ama artık iktidar o kadar pervasızlaştı ki işkenceyi sokaklara, meydanlara taşıdı. Bugün burada yaşanan tam da budur. Türkiye'nin bir utancına daha şahitlik ettik. 

Demokratik siyaset yürüten; bu ülkede demokrasiyi, barışı, özgürlüğü yükseltme iddiasında olan parlamentonun en büyük 3’üncü siyasi partisi HDP yok sayılarak ülke yönetilmek isteniyor. HDP’nin yaptığı her türlü eylem ve etkinlik vali yasaklarıyla, zor gücüyle karşı karşıya kalıyor. Biz biliyoruz ki artık AKP’nin topluma vaat ettiği hiçbir şey kalmamıştır. Bu ülkenin yoksullarına, kadınlarına, gençlerine, emekçilerine, Kürtlere, Türklere, Ezidilere, Ermenilere, Müslümanlara yani bu ülkenin tümüne vaat edecek bir şeyi olmayan, gücü kalmayan iktidar zor gücüyle ülkeyi yönetmeye çalışıyor. İşte etrafımızda bugün ördüğü etten duvarlarla yani zor gücüyle bu ülkeyi yönetmeye çalışıyor. 

Kadınlar iktidar karşısında direnmeye devam ediyor 

Biz bu yönetim biçimini, bu yaklaşımı, bu siyaseti çok iyi tanıyor ve biliyoruz. 80'lerde Amed Zindanı’ndan biliyoruz. Amed Zindanı’nda “Burası askeri okuldur, hepinizi Türkleştireceğiz” diyenler tarihin çöp sepetinde; buna karşı ölüm orucu direnişi yapanların ardılı bugün hala eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürütüyor. 80 döneminde Kenan Evren’e, Esat Oktay’a diz çökmeyenler bugün de AKP’ye diz çökmüyor. Sakine Cansız’a, Gültan Kışanak'a işkence yaparak kadın iradesini, kadının özgürlük mücadelesini ortadan kaldırmaya çalıştılar ama bunun karşısında büyük bir direniş ve duruşla karşı karşıya kaldılar. Bu ülkede özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar iktidar karşısında direnmeye devam ediyor. 

Kürt kadınları nezdinde kadın mücadelesi hedef alınıyor 

İşte tam da bu nedenle, iktidarın büyük korkusu olan kadınlara karşı bugün siyasi bir soykırım operasyonu yapıldı. TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü Ayşe Güney, MED TUHAD-FED Eşbaşkanı Elif Haran, Antep İl Eşbaşkanımız Songül Koçdağ’ın da aralarında bulunduğu onlarca kadın arkadaşımız bu faşist erkek egemen iktidara karşı mücadele ettikleri için sabah evlerine baskın yapılarak gözaltına alındılar. Biz biliyoruz ki Kürt kadınları nezdinde bugün kadın mücadelesi hedef alınıyor. Ama iktidar bilsin ki kadınlar, hiçbir dönem saldırılara karşı geri adım atmadı, bugün de özgürlük ve eşitlik mücadelelerinden bir adım geri atmayacaklar. Kazanımlarımıza saldıran, kadının adını ortadan kaldırmaya çalışan AKP iktidarına karşı kadınlar her alanda mücadele etmeye devam edecek. 

Türkiye halkları AKP-MHP ittifakının utanç yüzünü iyi görmektedir

Ulucanlar Cezaevi önündeyiz. Ulucanlar Cezaevi'nde geçmişte birçok insan zulümle yüz yüze kaldı. Birçok insan işkenceyle karşı karşıya kaldı. Direnenler, özgürlük mücadelesi verdiler. Bu cezaevinde 19 insan, 19 mücadele yürüten insan infaz edildi, idam edildi. Binlerce insan Ulucanlar Cezaevi’nde işkenceden geçirildi, buradan yükselen işkence sesleri bütün Türkiye’de yankılandı. Bugün bütün ülkeyi Ulucanlar Cezaevine çevirmek isteyenlere, bütün ülkeyi Amed Cezaevine çevirmek isteyenlere karşı o zaman mücadele edenler gibi bizler de direnmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Siz bu ülkeye bu utancı reva görüyor olabilirsiniz. Anti-demokratik uygulamalarla faşizan yöntemlerle bu ülkeyi yönetenler bilsin ki; şu anda kadınlar, gençler, emekçiler, Türkiye halkları artık AKP-MHP ittifakının gerçek yüzünü, utanç yüzünü çok iyi görmektedir. En yakın zamanda ilk seçimde iktidarlarından olacaklarını bilsinler. Bu halkın zihninde sadece utanç olarak kaldıklarını bir kez daha ifade ediyoruz. Bizler bu saldırıların karşısında geri adım atmayacağız. 

Veli arkadaşımız tek kolunu kaybetti ama direnip ayakta kaldı 

Bugün bir yoldaşımız, 2000’li yıllarda cezaevinin zulmüyle bir kolunu kaybeden Veli Saçılık arkadaşımız burada gözaltına alındı. Tek kolunun devlet tarafından alınması büyük bir utanç iken yaka paça gözaltına alındı. Veli arkadaşımız büyük bir zulmün karşısında direnip ayakta kaldı. Kolunu kaybetti; ama mücadelesinden, cesaretinden vazgeçmedi, insanlık onurunun ayaklar altına alınmasına izin vermedi. Veli arkadaşımızın gözaltına alınmasını bir kez daha kınıyor ve derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. 

Burada zulmün karşısında direnenleri saygı ve minnetle anıyor ve mücadelemizin her daim devam edeceğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz. 

14 Temmuz 2020