
Grup Başkanvekilimiz ve Diyarbakır Milletvekilimiz İdris Baluken, Suruç'ta gerçekleştirilen katliamın tüm yönleriyle aydınlatılması, saldırının ardındaki karanlık ilişki ve güçlerin açığa çıkarılması ve saldırılara zemin hazırlayan hükümet politikalarının değerlendirilmesine ilişkin Meclis Araştırması açılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na bir araştırma önergesi verdi. Araştırma önergesinin gerekçesi şöyle:
AKP dönemi Türkiye dış politikasında son on yıllık süreç, bugün büyük bir başarısızlık öyküsü olmasının ötesinde, Türkiye ve Ortadoğu halkları için çok tehlikeli bir sürecin de ifadesi haline gelmiştir. AKP iktidarının kendisini neredeyse Ortadoğu’daki tüm halkların “hami” si olarak gören bir çeşit Neo-Osmanlıcı, irrasyonel dış politika tahayyülü, Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinin doğrudan ya da dolaylı her cümlesinden okunabilir, anlaşılabilir. Bu anlayış, Türkiye’nin Ortadoğu ve özel olarak Suriye politikasında pratikleşmiştir. AKP’nin dış politika anlayışı ve buna uygun pratiğine göre Rojava Devrimi gibi Ortadoğu’daki tüm halkların geleceğini kuracağı yeni modellere Suriye’de yer yoktur. Bu bağlamda, Ortadoğu’da oluşan yeni toplumsal düzenin düğümü Kobanê’de kilitlenmiş; “Kobanê düştü düşecek” sözlerine rağmen gösterilen büyük direniş ve insanlık onuru Kobanê’de zafer kazanmıştır.
AKP hükümetinin bu dış politika anlayışı hala Kobanê’deki realiteyi ve insanlık güçlerinin Rojava Devrimiyle oluşturdukları değerleri ve statüyü görmezden gelmek adına elinden geleni yapmaktadır. Hükümet, bugün tüm politikalarını Rojava ve Kürt Sorunu fobisi temelinde kilitlemiş; öte yandan, halkları katliamdan geçiren, kadın kölelik pazarları başta olmak üzere her türlü insanlık suçunu işleyen çetelerle karşı duyarsız kalmıştır. Sınırlarından bu çetelerinin geçişine göz yuman bu anlayış, BM’den AB’ye kadar tüm dünya nezdinde teşhir olmuş, uluslararası basında her gün haber konusu haline gelmiştir.
AKP iktidarının temsil ettiği bu zihniyet, Türkiye’deki tüm insanlık değerlerinden yana demokrasi güçleri için kabul edilemez bir durumdur. Bu bağlamda, demokrasi güçleri, devrimciler, özetle insanlık onurundan yana saf tutan herkes Kobanê’yi sahiplenmiş; Türkiye’nin dış politikadaki ihtirasları ile Ortadoğu’daki, Rojava’daki, Kobanê’deki hakikatler arasındaki uçurumu hükümete göstermek istemiştir. Kobanê’ye, insanlık onuruna ve değerlerine sahip çıkmışlardır.
Son olarak, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) üyesi ve hemen hepsi üniversite öğrencisi olan, Türkiye’nin dört bir yanından Suruç’a gelen onlarca devrimci genç, toplandıkları oyuncaklar ve insani yardım malzemeleriyle beraber Kobanê’ye gidip orada çocuk parkı, kütüphane kurmak istemiş; fakat gençlerin Kobanê’ye geçişine devlet yetkililerince izin vermemiştir.
20 Temmuz 2015 tarihinde, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde, Türkiye tarihindeki en alçak saldırılardan biri gerçekleşmiştir. Kobanê’ye insani yardım götürmek isteyen ve bu toprakların en onurlu ve erdemli duruşu gösteren değerli evlatlarına basın açıklaması sırasında bombalı saldırı yapılmış, 31 gencimiz bu hain saldırıda katledilmiş. 100’ün üzerinde gencimiz yaralanmıştır.
Savaşçı dış politikalarla topraklarımızı insanlık dışı suçlar işleyen çetelerin rahatça dolaşımına açan, TIR’larla silah ve bomba taşıyıp hesap vermeyen; Roboski, Reyhanlı ve Diyarbakır Katliamlarını aydınlatmayan mevcut hükümet, tüm bu katliamlardan ve en son yaşanan Suruç Katliamı'ndan birinci derecede sorumludur. Saldırının tüm yönleriyle aydınlatılması, saldırının ardındaki karanlık ilişki ve güçlerin açığa çıkarılması ve saldırılara zemin hazırlayan hükümet politikalarının değerlendirilmesi amacıyla TBMM’de, Araştırma Komisyonu kurulması elzemdir.