HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Genel Kurul'da devam eden bütçe görüşmelerinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluklar Başkanlığı ile Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine konuştu.

Parlamentoya "Beni can kulağıyla dinleyin. Türkiye'de bir Kürt milletvekili olarak dile getireceğim bu hususları bir vicdani hesaplaşmayla, bir empati duygusuyla kendi içinizde değerlendirmenizi özellikle rica ediyorum" diye seslenen Baluken, yurt dışında yaşayan Türklerin sorunlarıyla ilgili hem AKP'nin, hem de Meclisin son derece duyarsız yaklaştığını söyledi. Dünyanın pek çok yerinde yaşayan Türklerin ağır sorunlarla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Baluken, Almanya’da'daki Türklerin getto hâlinde yaşamaya zorlandığını, anadil hakkını kullanamayacak kadar devlet baskılarıyla karşı karşıya kaldığını söyledi. "Deyim yerindeyse oradaki Türkler tam bir kültürel asimilasyonla karşı karşıyalar" diyen Bluken, milletvekillerini ana dil hakkı ve kültürel asimilasyona tabi tutulmaya karşı ortak bir duruş sergilemeye çağırdı.

Çin’de Uygur Türklerinin de Türkiye'de bölünme olarak görülen özerklik hakkına sahip olduğunu, onların da kendi kendilerini yönetmek istediğini belirten Baluken, "Çin Halk Cumhuriyeti’nin baskılarıyla, sömürü politikalarıyla karşı karşıyalar. Çin hükümetinin Uygur Türklerinin iradesini kırmaya çalışmasını kabul etmiyoruz" dedi. Balkanlarda da durumun aynı olduğunun altını çizen Baluken, " Bulgaristan’daki Türkler çoğu zaman Bulgar milletinin bir parçası olarak görüldüler. Zorla Türkleştirilmeye çalışılan Bulgarlar olarak değerlendirildiler. Hatta Bulgaristan hükûmeti utanmasa, 'Bunlar yolda yürürken ‘tark, tırk’ sesi çıkaran Bulgarlardır' diyecekti" dedi. Bütün milletvekillerinin bu konuda duyarlı olması gerektiğini ifade eden Baluken, Gürcistan'da da aynı sorunların yaşandığını Ahıska Türklerinin sınır güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle zorla göçe tabi tutulduğunu dile getirdi.

Orta Doğu halklarının başına bela olan IŞİD çetelerinin Kürt, Türk, Arap, Acem ayrımı yapmadan her yerde terör estirdiğini ifade eden Baluken, " Tuzhurmatu’da, pek çok Türkmen bölgesinde binlerce Türkmen’i âdeta katliamdan geçiriyor, kadınlarını köle pazarlarında satmaya çalışıyor. Niye böyle oluyor? Çünkü, Irak’ta, Suriye’de, Kürdistan’da Türkmenlerin kendi kendini yönetme hakkı olmadığı için bunlar oluyor. Federal Kürdistan bölgesinde Türkmence ana dilde eğitim hakkı vardı ama Türkmen halkı orada Türkmen dilini resmî dil olarak bize de taleplerini iletti, biz de Kürdistan Hükûmetine ilettik. 'Kürdistan bir bütündür, bölünemez. Türkmenceyi, Türkçeyi resmî dil olarak kabul edersek Kürdistan bölünür' demediler çok şükür ki. Türkmen dilini orada resmî dil ilan ettiler. Şu anda orada halklar barış içerisinde yaşıyor" diye konuştu.

Baluken, Türklerin ana dil hakkını savunmanın en büyük insani erdem olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Kültürel asimilasyona karşı çıkılıyor, etnik ayrımcılık, kendi kendini yönetme hakkı, oradaki yöneticilerin seçilme hakkı, yerel halk tarafından seçilme hakkı, bütün bunlar bir hak olarak aslında hepimiz tarafından kabul ediliyor değil mi? Şimdi, bakın, bir tek kelimede 'Türk' kelimesinde t ve k harflerinin yerini değiştirelim, 'Kürt' yazalım, o zaman milletvekillerinin siyasete bakış açısı, kürsüye, bize vermiş olduğu tepkinin değiştiğini göreceğiz. İşte siyasette en önemli şey budur değerli arkadaşlar. Nasıl ki Türklerin yaşadıkları coğrafyada dilinin, kimliğinin, kültürünün, inancının yasaklanmasına karşı çıkıyorsak, nasıl ki o ülkelerin yasalarında ve anayasasında bu hakların güvence altına alınmasını istiyorsak, o zaman kendi ülkemizin içine bakmanın da zamanı çoktan gelmiştir, hatta geçmektedir. Kürt halkının, Türkiye’de yaşayan Lazların, Çerkeslerin, Gürcülerin ana dillerini bir tehlike olarak görmekten, Alevilerin, Asuri Süryanilerin, gayrimüslimlerin inancını bir tehlike olarak görmekten, evrensel kriterlere göre düşünüyorsak, bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor diyor, hepinizi vicdana davet ediyorum."

14.12.2014