Ayşe Acar: Bu ülke DGMleri, İstiklal Mahkemelerini gördü ama bu kadar kanunsuzluk görmedi

Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcümüz ve Batman Milletvekilimiz Ayşe Acar Başaran, genel merkezimizde Kayyım Darbesi ve son dönemlerde artan gözaltı ve tutuklamalara ilişkin basın toplantısı düzenledi. Başaran şöyle konuştu:

Bugün partimize yönelik gözaltılar ve kayyım uygulamaları ile ilgili açıklama yapacağız. Partimize yönelik uzun süredir siyasi soykırım operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Her gün, her sabah gözaltı haberleriyle güne uyanıyoruz. Bugün de Şırnak Beytüşşebap'ta ilçe eşbaşkanlarımızın da aralarında bulunduğu onlarca kişi gözaltına alındı. Bu sayının artacağına yönelik bilgiler almış bulunuyoruz. Uzun süredir bizleri demokratik siyasetle yenemeyeceğini, bize geri adım attıramayacağını gören iktidar; yargı eliyle bizi, partimizi tasfiye etmeye çalışıyor.

9 kadın arkadaşımız havuz medyası tarafından terörize edilerek gözaltına alındı

Dün de Ankara’da 9 kadın arkadaşımız özellikle havuz medyası tarafından terörize edilerek gözaltına alındılar. Şu anda hala gözaltında bulunuyorlar. Arkadaşlarımızın avukatlarla görüşme talebi reddedilmiş, avukatların savcıyla görüşme talepleri de reddedilerek, verilen görüşme talepli dilekçeleri de iade edilmiş. Dosyada kısıtlılık kararı olduğu söylenmiş ama bununla ilgili bir belge ya da bilgi iletilmemiş. Gözaltına alınan bu 9 arkadaşımıza gözaltına neden alındıklarına dair herhangi bir bilgi verilmemiş. Hangi suç isnadıyla orada olduklarına dair herhangi bir bilgi verilmemiş.

Önce suçlanıyorsunuz sonra aklanmaya çalışıyorsunuz

Türkiye’de uzun süredir önce suçlu oluyorsunuz sonra da bu suçtan aklanmaya çalışıyorsunuz. Hukukun en temel ilkesi olan masumiyet karinesi her gün, her dakika iktidar eliyle ihlal ediliyor. Dün gözaltına alınan arkadaşlarımız ile avukatları, TEM Şube’de tek avukat görüş odası olduğu gerekçesiyle saatlerce bekletilmiş ve görüşme yapılması engellenmiştir. Yapılan bu görüşmelerde gözaltına alınan kadınların sohbet adı altında yasa dışı bir şekilde ifadeleri alınmak istenmiştir. Masumiyet karinesinin yok sayılması için kadınların toplu fotoğraflarının çekilmesi istenmiştir. Bu fotoğrafların neye yaradığını Selçuk Mızraklı gözaltına alınırken servis edilen fotoğrafından biliyoruz. Fotoğraflar çekilir, basında "İşte bunlar teröristtir” diye afişe edilir. Bu kadınların da toplu fotoğrafları basına servis edilmek için çekilmek istenmiş, kadınlar bunu reddetmişler. Sağlık sorunu olan kadınlara su bile verilmemiş, saatlerce yemek verilmemiş.

Suç uyduruluyor

Türkiye'de maalesef hukuk ve yargı ayaklar altında. Her gün partimize dönük bu operasyonlar devam ediyor. Her gün operasyonlarla güne başlarken her haftaya da yeni bir kayyım haberiyle uyanıyoruz. Bu haftaya da yine bir belediyemize Pazartesi günü kayyım atanması haberiyle uyandık. Bugüne kadar KHK'li oldukları gerekçesiyle görevden alınıp yerlerine yerleştirilen 2. sıradaki AKP’lilere verilen belediyelerle beraber toplam 21 belediyemize kayyım atanmıştır, gasp edilmiştir. Bu 21 belediye içinde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediyelerimiz var. Kayyım atanan bu belediyelerden şu an 10'unun eşbaşkanı tutuklandı. Birazdan tutuklanan belediye eşbaşkanlarımızın ifadelerinden kısa kesitler okuyacağım. Bunların ortak noktaları, suç uydurulması. Sandık iradesine saldırı geliştirmek için, sandıktan çıkan sonucu kabul etmeyen iktidarın yargı eliyle bu belediyeleri gasp ettiğini bir kaç örnekle ifade edeceğim. Dediğim gibi şu ana kadar 12 belediye eşbaşkanımız tutuklandı. Bu tutuklanan belediye eşbaşkanlarımızın tümüyle ilgili olarak birkaç veri var elimizde.

İftiracı gizli tanık, Mızraklı aday olunca ortaya çıkıyor

Tutuklanan bütün belediye eşbaşkanlarımızın dosyasında iftiracı tanıklar mevcut. Bu iftiracı tanıklar ya 31 Mart seçimlerinden birkaç gün önce ya da sonrasında ifade vermişler. Selçuk Mızraklı dosyasında iftiracı tanık Mayıs 2016'da teslim olmuş, 3 yıl boyunca beklemiş. Tek bir cümle söylememiş, Selçuk Mızraklı ile ilgili tek bir iddiası bulunmuyor. Ta ki Selçuk Mızraklı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı olana kadar. Seçime 11 gün kala herhangi bir ifadesi yok. 20 Mart 2019 tarihine kadar herhangi bir ifade veya beyanı yok. 3 yıl sonra 20 Mart 2019'da iftiracı tanık her nasılsa Mızraklı ile ilgili bir iddia ortaya atıyor. Selçuk Mızraklı henüz gözaltındayken, kendisi henüz bu iddiaların ne olduğunu bilmezken, iddialar basına servis edildi, "Selçuk  Mızraklı örgüt mensuplarını tedavi ediyor" diye. Ben tek tek bu iftiracı tanığın beyanlarını da okudum. Gerçeklikten uzak soyut bir takım beyanlar, gerçekmiş gibi kabul edilerek maalesef belediye eşbaşkanımızın tutuklanmasına gerekçe yapıldı.

Gizli tanıklar her nedense belediye eşbaşkanlarımız kazanınca ortaya çıkıyor

Kezban Yıldız'la ilgili iftiracı tanık da Selçuk Mızraklı ile benzer olarak 26 Mayıs 2016 tarihinde teslim olmuş. 3 yıl boyunca, Diyarbakır'da tanınan bilinen, Diyarbakır Barosu'nda yöneticilik yapan, baronun İnsan Hakları, Çocuk Hakları Komisyonunda görev yapan Kezban Yılmaz ile ilgili de herhangi bir beyanda bulunmamış. Ta ki Kezban Yılmaz arkadaşımız Kayapınar Belediyesinde aday olmuş, seçime kalmış 4 gün yani 27 Mart 2019 tarihinde bu itirafçı tanık cezaevinde beyanda bulunmuş. Ve onun kadın yapılanması içinde olduğuna dair bir takım iftiralarda bulunmuş. 3  yıl boyunca herhangi bir beyanı yok ama 3 yıl sonra her nasılsa adaylığı kesinleşiyor, seçime 4 gün kalıyor, seçimin sonucu aleni bir şekilde ortaya çıkıyor ve arkadaşımız bu beyanlarla tutuklanıyor.

İki tanık belediye eşbaşkanımız hakkında virgülüne kadar aynı cümlelerle ifade vermiş

Yine bunlardan Kocaköy Belediye Eşbaşkanımız  Rojda Nazlıer. İki tane iftiracı gizli tanık var. Ama işin ilginç tarafı iki tane iftiracı gizli tanık da aynı cümlelerle ifade veriyor. Bu cümlelerin ikisini size okuyacağım ve bunu kamuoyu takdirine bırakacağım. İki aynı cümleye bakın, noktası virgülü değişmeden: "Evinin yerini biliyorum girişinin sol tarafında orman diğer sağında çeşme var. Evinin yerini biliyorum yer gösterme yapabilirim.” Aynı cümlelerle diğer iftiracı tanık da aynı şeyi söylüyor. Cümle değişikliği yok. “Apê Musa bölgesinde terörist Rojda Yıldızer isimli milisin çok iyi bir örgütçü olduğunu, yıllarca babasıyla birlikte yardım ettiğini örgüt için değerli bir kadın olduğuna dair örgüt mensuplarından duyduğunu…” Bakın cümle hataları bile aynı. Cümlenin hatalı dizilişi bile aynı. Hiçbir değişiklik yok.  

Aday tanıtımları bile suç sayılmış

Saray Belediye Eşbaşkanımız hakkında da keza böyle. Bütün tutuklu belediye eşbaşkanlarımızla ilgili, söz konusu iftiracı tanıklar bir anda adaylıkları kesinleşince yalan ve iftiralarla beyanlarda bulunuyor. Bir tane daha ortak nokta var. Aday tanıtımları dahil dosyada 8 Mart ve Newroz etkinliklerine katılmak suç sayılmış. Bakın kendi aday tanıtımları bile suç sayılmış. Newroz etkinliklerine ilgili Mızraklı ve Yılmaz'a aynı sorular sorulmuş; "Newroz’da yasa dışı sloganlar atılmış, bunlara eşlik ettiniz mi, sloganları atanları tespit edebilir misiniz?" Bütün dünya Diyarbakır Newroz'unu takip eder ve bilir. Diyarbakır Newroz'u yüz binlerle kutlanır. Yüz binlerce insanın olduğu bir alanda kimin slogan attığının tespiti bizim belediye eşbaşkanlarımıza bırakılıyor. Uyduruk gerekçelerle arkadaşlarımız tutuklandı.

Uyduruk gerekçelerle tutuklanıp bir de sürgün edildiler

Bütün bu belediye eşkanlarımız;  Kulp Belediye Eş Başkanlarımız, Karayazı, Hakkari, Yüksekova, Nusaybin, Diyarbakır, Kayapınar, Kocaköy, Erciş Belediye Eşbaşkanlarımız tutuklandılar ve hepsi istisnasız bir biçimde yerleşim yeri olan yerlerden çok uzar yerlere sürgün edildiler. Selçuk Mızraklı, Rojda Nazlıer, Kezban Yılmaz Kayseri Bünyan'a, Hakkari Belediye Eşbaşkanımız Elazığ’a sürgün edildi. Bir taraftan kendileri hukuksuz ve uydurma iddialarla suç uydurularak tutuklandılar, bir de aileleri cezalandırılıp uzak yerlere sürgün edildiler.

Gözaltında görevden uzaklaştırma tebliğ edildi

Peki, bu arkadaşlarımızın görevden alınmasına ilişkin iddialar ne? İşte bu uyduruk iddialar. Anayasa çok açık; belediye başkanları, meclis üyeleri ancak görevleri nedeniyle işledikleri bir suçtan haklarında kovuşturma varsa görevden uzaklaştırılabilirler. Peki, bu arkadaşlarımızın görevleri ile ilgili bir suç var mı? Yok. Ama biz kayyımların döneminde kayyımlar eliyle belediyelerin nasıl yağmalandığını, belediye bütçelerinin nasıl peşkeş çekildiğini, belediyelere lüks banyolar yapıldığını biliyoruz, bütün kamuoyu izledi ve gördü. Hiçbir gerekçe olmadığı için arkadaşlarımız hedef gösterildi, terörize edildi, gözaltına alındılar.

Kızıltepe Belediye Eşbaşkanımız mesaiye gittiğinde kayyım atandığını öğrendi

Selçuk Mızraklı, Kezban Yılmaz, Rojda Nazlıer, Semire Kurt, Semire Nergis gözaltına alındılar kendileri henüz gözaltındayken gözaltında görevden uzaklaştırıldıkları ve kayyım atandığına dair tebliğ yapıldı. Bu kadar hukukun ayaklar altına alındığı başka bir süreç yoktur. Benzer şekilde birkaç gün önce Kızıltepe Belediyemize kayyım atandı, belediye eşbaşkanımız belediye kapısına giderken kayyım atandığını öğrendi. Belediyeye çalışmak için sabah belediye kapısındaydı, bir polis memuru tarafından engellendi ve buraya kayyım atandığı söylediler. Belediye eşbaşkanımız ısrarla kendisine bir karar tebliğ edilmesi gerektiğini söylemesine rağmen gidin hakkınızı arayın diyorlar. Biz onlarca başvuru yaptık bu görevden uzaklaştırma kararları ile ilgili. Henüz bu uzaklaştırmalarla ilgili bir tek adım atılmış değil. Sadece Selçuk Mızraklı’nın görevden uzaklaştırma kararına karşı yine gözaltına alındığı ve tekrar uzaklaştırma kararının uzatıldığı gün yürütmenin durdurulması kararı reddedildi.

Bu ülke DGM'leri, İstiklal Mahkemelerini gördü ama bu kadar kanunsuzluk görmedi

Yargının bu kadar yürütme ile ortak çalıştığı bir süreç daha yoktur. Bu ülke DGM'leri, İstiklal Mahkemelerini, bu ülke özel güvenlikli mahkemeleri görmüştür ama hiçbir dönem bu kadar kanunsuzluğun kol gezdiği bir dönem olmamıştır. Tam bunların karşısında bize 'geri adım atın' diyorlar. Baskı ile yapamadıklarını fiilen gerçekleştirmek istiyorlar. Her gün gözaltı haberiyle kayyım haberiyle uyanan bizlere demokratik siyasetten vazgeçmemizi istiyorlar. Defalarca söyledik gözaltındaki arkadaşlarımız da söyledi vazgeçmeyeceğiz. Sizler bizi gözaltına aldığınız bu uyduruk gerekçeleri oluşturduğunuz zaman bizler suçlu olmuyoruz. Türkiye toplumu neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Kayyımın da icraatlarını gördü belediyelerimizin icraatlarını da gördü. 

Gültan Kışanak’a selam göndermek bile yasak kabul edilmiş 

Gültan Kışanak da Diyarbakır'a atanan kayyımın da icraatlarını gördü. Bugün bu dosyalarda yine Gültan Kışanak’a selam göndermek bile yasak kabul edilmiş. Bu uydurma gerekçelerle birçok belediyemize kayyım atanarak aslında seçimin, seçilmenin, vatandaşlık haklarımızın elimizden alındığını görüyoruz.

Kürtlere "Siz vatandaş olarak kabul edilmiyorsunuz" deniyor

Türkiye’de artık Kürtlere şu söyleniyor, "Siz vatandaş olarak kabul edilmiyorsunuz". Çünkü vatandaş olmanın belli kriterleri vardır. Seçme ve seçilme hakkınız, yaşam hakkınız var, vardır ama bu ülkede Kürtlerin artık yaşam hakkı, seçme seçilme hakkı yoktur. "Benim  istediğimi seçerseniz kabul ederim ama sandıktan benim istediğim çıkmadığı sürece ben oraya getirir sömürge valilerini atarım" demektir.

Geri adım atmayacağız

Seçimden önce Mardin Valiliğinin, İçişleri  Bakanlığına gönderdiği görüşü hepimiz hatırlıyoruz. Mardin Valiliği kayyım sisteminin çok iyi olduğunu ve bundan sonra Türkiye’de belli bölgelerde bu sistemin uygulanması yani atama yöntemiyle yönetilmesi yönünde görüş belirtmiştir. İçişleri Bakanı bu talebi yerine getirerek Mardin’e kayyım atadı. Bütün bu saldırılara, yönelimlerle bizi demokratik siyasetin dışına çıkarma çabalarına karşı geri adım atmayacağız. Başta kadınlar olmak üzere bu toprakların asli unsurları olan bizler siyaset yapmaktan, topluma umut olma iddiamızdan hiçbir şekilde geri adım atmayacağız. Kaybedenler bugün bu halkın iradesini, varlığını, kimliğini, tarihini kabul etmeyenler olacak. Onlar da benzer iktidarlar gibi tarihin çöp sepetindeki yerlerini alacaktır. Bizler burada olmaya, siyaset yürütmeye devam edeceğiz. 

7 Kasım 2019