Aslan: Samimiyseniz "Yılmaz Güney" ismini camiye de, sinemaya da veriniz

Batman Milletvekilimiz Mehmet Ali Aslan, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, geçtiğimiz hafta doğum günü olması vesilesiyle Yılmaz Güney’i andı. Kürsüye Yılmaz Güney’in fotoğrafı ve filmlerinde sıkça kullandığı modelde bir şapka ile çıkan Aslan, Yılmaz Güney’in sözlerinden bölümler aktardı. Aslan şöyle konuştu: 

1 Nisan 1937 Yılmaz Güney'in doğum günüydü, bugün yaşasaydı 81 yaşında olacaktı, ama sürgünde Paris'te hayatını kaybetti. 47 yıl yaşamıştır ve kırk yedi yılın dörtte 1'ini, yani 12  yılını maalesef hapiste geçirmiştir. Yılmaz Güney'in hatırasını canlandırmak için ben bu fötr şapkayı da getirdim, her zaman filmlerde kullandığı bir şapka. 

Yılmaz Güney'in sözlerini size nakletmek istiyorum. Kendi döneminde ilgili iktidar ve sultaya neler demiş, bugünle muhasebesini, mukayesesini yapmak için nazarlarınıza arz edeceğim:

"Bu duvarlar, bu parmaklıklar, bu demir kapılar yetmiyor bizi ayırmaya bilin. İnsanları taş duvarlar, demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi, onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış yıkılacaktır. Yaz bunu da hâkim bey, umuda kelepçe vurulmaz. Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki, ilk fırsatta yıkılmalıdır. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Yaşasın onuncu köy."

Demirtaş ve arkadaşları "Yaşasın onuncu köy" dedikleri için hapishanede

İşte, Demirtaş ve arkadaşları da "Yaşasın onuncu köy" dedikleri için şu anda maalesef hapishanedeler. Onun nezdinde bütün siyasi tutukluları, bütün düşüncü suçlularını buradan selamlıyorum. 

"Gülümsüyorum, çünkü biliyorum ki gülümsemek dostlarıma karşı sunduğum en güzel ikram, düşmanıma karşı da vurduğum en büyük asil darbedir." 

"Arkadaşlar, dışarıda bir şeyler oluyor, farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir, karanlıkta ne yapacaksınız? Baylar, korkunuzu, telaşınızı anlıyoruz. Bugün otlandığınız toprakları, fabrikaları, madenleri korumak için her türlü vahşete hazırsınız, ama bilmelisiniz ki, korkunun ecele faydası yoktur ve hiçbir vahşet bizi haklı davamızdan caydıramayacaktır, zulme dayalı bütün saltanatlar yıkılacaktır. 

Kendi yarattığınız sosyal, siyasal çekişmeler içinde boğulacaksınız. Bizim, ülkemize dönme, hem de zaferle dönme umudumuz ve güvenimiz vardır,  ama sizler bir gün kaçacak ve bir daha dönemeyeceksiniz. Beyaz Ruslara bakın, Kral Faruk'a, Şah'a, Somoza'ya bakın ve halkın geleceğini düşünün. 

Dağlarımız, ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz, bütün ömrümüz boyunca gurbette türküler söylemek istemiyoruz. Biz, yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme, kararlılığa ve koşullara sahibiz. Dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız, ama mutlaka kazanacağız. Ben bir kavga adamıyım; sinemam da bir kavganın, halkımın kurtuluş kavgasının sinemasıdır.

On binlerce, milyonlarca insan beni izler. Hedefim: Onların sevgisine layık olmak, farkında olmadıkları şeyleri göstermek, onları uykularından uyandıracak filmler yaparak onları toplumsal mücadeleye katmak için çalışırım. Yine, dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk. Kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık."

Kayyum Yılmaz Güney Sineması’nı kapattı 

İşte, bu sözleri söyleyen Yılmaz Güney adına 2006'da Batman Belediyesince halkın talepleri doğrultusunda kurulan bir sinema vardı, 2016'da kayyum gelince, her ne hikmetse, bu sinema kapatıldı. Kapatıldıktan 4 ay sonra da yandı, bitti, kül oldu. Hani, o "Komşu, komşu, hu hu!" tekerlemesi var ya en sonunda "Yandı, bitti, kül oldu"yla bitiyordu, o sinemanın da akıbeti kayyumdan sonra aynen öyle oldu; yandı, bitti, kül oldu. 

Samimiyseniz "Yılmaz Güney" ismini camiye de, sinemaya da veriniz

Peki, kayyum ne yaptı? Bu konuda, yaklaşık bir buçuk yıldır sinemanın yapılması için hiçbir somut adım atmış değildir. Zaman zaman, belediyenin sözde yaptığı anketler, sosyal medyada vesairede sinemayı tartıştırıyor, "Biz o sinemanın yerine ne yapalım? Park mı yapalım, cami mi yapalım, başka bir şey mi yapalım?" diyor. Dertleri cami falan da değil arkadaşlar, cami yapmak isterlerse alan geniş, 28 dönüme sahip o park ve Yılmaz Güney Sineması'nın bulunduğu alan. Eğer siz camide samimiyseniz ve Yılmaz Güney'in ismine karşı olmadığınızı da iddia ediyorsanız kültüre, sinemaya, sanata karşı olmadığınızı da iddia ediyorsanız yine, o 28 dönümlük alanda bir sinema yaparsınız. Adına yine "Yılmaz Güney" dersiniz. O alana bir cami de yapılabilir. Yine, samimiyseniz -şahsi görüşüm- eğer gerçekten bu konuda iddialıysanız hadi, buyurun "Yılmaz Güney" ismini camiye de, sinemaya da veriniz. 

İnsanların cami inşa ederek övünmeleri kıyamet alametlerindendir

Camiler, mabetler son zamanlarda çok istismar ediliyor. Bu konuda ahir zaman hadisleriyle ilgili Hazreti Muhammet (SAV) birkaç hadisini sizinle paylaşmak istiyorum. Enes bin Mâlik'ten rivayet edilmiştir, sahihtir: "İnsanların cami inşa ederek övünmeleri kıyamet alametlerindendir." İnsanlar cami yapmakta birbirlerine övünürler, sonra da azı müstesna, oraları ilimle ve ibadetle mamur etmezler. Kıyamet alametleri: Minareler çoğalacak, uzatılacak. Camiler süslenecek, ilim azalacak, cehalet artacak, tefecilik artacak, rüşvet artacak. Hâkimler tarafından haklı hükümler satılacak, zulüm artacak, emin kişilere hain gözüyle bakılacak, hainlere de emin gözüyle bakılacak. Gerçek alimler azalacak, yağcı ve yardakçı, sahte din adamları artacak. O zamanın insanları arasında zalimler aziz ve muteber ve muhterem olacak." Maalesef, hakikat budur. 

 

4 Nisan 2018