Artık bu böyle gitmez!

8-9 Temmuz tarihlerinde genel merkezimizde yapılan Genişletilmiş Kadın Meclisi toplantımızın sonuç bildirgesi:

Basına ve Kamuoyuna,

HDP Genişletilmiş Kadın Meclisi toplantımız 8-9 Temmuz tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirildi. Bu vesileyle, 4 Kasım darbesiyle rehin alınan Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ şahsında cezaevlerinde rehin tutulan kadın yoldaşlarımızı selamlıyoruz. Eş Genel Başkanımız Yüksekdağ'ın Ankara Adliyesi'nde yargılayanları yargılaması, kadının siyasetteki kararlı temsiliyetinin duruşu olmuştur. Bu bizlere, kadın özgürlük mücadelesine güç katmış, aynı zamanda onurlandırmıştır.

Partimize ve eş genel başkanlarımıza dönük saldırıların bir başka boyutu, Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'a yönelik AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın sözleriyle sürmüştür. Türkiye'nin 3. büyük partisi olan HDP ve eş genel başkanları 6 milyonun temsilcisidir, siyasette kadın temsilinin ve eşitliğinin güvencesidir. Demokrasinin, özgürlüklerin, eşitliğin teminatı olan partimiz bu nedenle iktidarın hedefindedir. Bu saldırılar aynı zamanda kadının siyasetteki kurucu unsur olmasına dönüktür. Eş genel başkanlarımızın, parti üye ve yöneticilerimizin ne rehin alınması ne de 'terörist' ilan edilmeleri kabul edilebilir. Bu erkek egemenlikli, baskıcı zihniyetin görüngüsüdür. HDP'li kadınlar olarak buna izin vermeyeceğiz!

Erkek egemen siyasetin saldırıları altında yürüyen biz kadınlar, eş başkanlık ve eşit temsiliyeti hayata geçirme kararlılığımızdan vazgeçmiyoruz. Biz kadınlar, 'erkek' siyaset alanına müdahale ederek dönüştürme mücadelesi veriyoruz. Bütün engellemelere, saldırılara karşı cesaretle durmaksızın yürüttüğümüz bu mücadele, iktidarın kurmak istediği faşist hegemonyanın önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor.

Hayatın her alanında adaletsizliği körükleyen, çatışmaları derinleştiren, barış olanaklarını imkansız kılan, tekçiliği dayatan sistemin kendisi FAŞİZM'dir. Erdoğan, referandum sürecinde de öngördüğümüz gibi kendi iktidarını tahkim ediyor. Bunun için de demokratik toplum kültürünü kuşatarak kutuplaştırmaya, baskı ve zorla çölleştirmeye, yoksullaştırmaya ve örgütlü direnç noktalarını yok ederek çökertmeye çalışıyor.

Faşizmin sokaktaki, evdeki görüngüsü haline gelen 'erk'ek şiddeti son olarak Sakarya'da Suriyeli mülteci kadın Emina'nın tecavüz edilerek iki çocuğuyla birlikte vahşice katledilmesinde ve Ağrı Patnos'ta Cansu'ya dışkı yedirilme olaylarında karşımıza çıkmıştır. Emina'nın katledilmesi, hükümetin Ortadoğu politikalarından ve ülkede geliştirilen ırkçı saldırganlıktan bağımsız düşünülemez.

Büyüyen faşizmden beslenen erkek egemenliği şiddet sarmalı altında kadınların hayatını kuşatmaya devam ediyor. Kadına yönelik şiddet, yaşam tarzına müdahale, kadın cinayetleri hayatı her anlamda yaşanmaz kılıyor. Şiddet kadınlar için olağanlaştırılmak isteniyor.

Biz kadınlar, devlet ve de erkek şiddetinin iktidarlaşmasına asla izin vermeyeceğiz. Kadın dayanışmasını yaşamın her alanında örgütleyerek, ‘erkek adalet değil, gerçek adalet’ talebimizi haykıracağız. Yasemin Çakal gibi özsavunma hakkını kullanan kadınların davalarının takipçisi olacağız. Kazanarak birlikte yürüyeceğiz.

AKP iktidarının kadını üretimde yeniden konumlandırma siyaseti sonucu, kadın emeği yarı zamanlı ve güvencesiz işlerle sınırlandırılıyor. Bu yöntemlerle mevcut toplumsal cinsiyet rolleri meşrulaştırılmaya çalışılırken, kadınlar güvencesiz alana itiliyor. Kadınları eve, erkeğe ve devlete bağımlı hale getirmeyi amaçlayan, kölelik hayatı dayatan bu politikalar karşısında sessiz kalmayacağız. Bedenimiz, hayatımız üzerinde erkeklerin söz söylemesine, hegemonya kurmasına izin vermeyeceğiz.

AKP’nin çatışmacı politikaları sadece ülkede değil Ortadoğu'da da savaşı kışkırtan ve yayan bir hal almıştır. Erdoğan rejimi içerde yaşadığı krizleri örtmek, iktidarını perçinlemek için milliyetçi ve ırkçı politikalarını uluslararası alanda da sürdürüyor. Bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanan Ortadoğu politikalarına rağmen Efrîn’i işgal etme hazırlıkları, Rojava’da yaşama geçen eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik kadın devrimini boğmak isteyen kadın düşmanı IŞİD zihniyetinden farklı olmadıklarını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Türkiye ve Ortadoğu'da savaş ve şiddette ısrar siyaseti, ülkemiz ve bölge halkları ve kadınlar için yıkım, yok etme ve geleceksizlik demektir. Halklarımız bu duruma mahkûm edilemez. Kürdistan'da uzun yıllardır devam eden savaş, militarizm sadece Kürt kadınına yönelmedi. Savaş zemininden beslenen şovenizm ve erkek egemenliği Türkiyeli tüm kadınları baskı ve şiddetle yaşamaya mahkûm etmek istiyor.

Kürt siyasetindeki misyonu ve kadın özgürlükçü perspektifiyle milyonlarca Kürt kadınının eşitlik özgürlük mücadelesine etkin katılmasının yolunu açan Sayın Abdullah Öcalan hala ağırlaştırılmış tecrit koşullarında tutulmaktadır. Türkiye ve Ortadoğu’da barışın inşasında demokratik ve kalıcı bir çözüm için etkin rol üstlenen Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecrit bir an önce kaldırılmalı ve özgürlüğüne kavuşturulmalıdır.

Siyasal, toplumsal ve ücretli güvenceli emek alanlarını kadınsızlaştırma planlarını durdurmak ve geleceğimizi yeniden kurma mücadelesini kadınların oluşturucu ve dönüştürücü güçlerini buluşturarak yükseltmekte kararlıyız.

Toplantımızda Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu ve dünyadaki siyasi gelişmelerle birlikte kadına yönelik artan şiddeti çok boyutlu tartışılarak, mücadele yol ve yöntemleri değerlendirilmiş ve ‘artık bu böyle gitmez’ diyerek bir mücadele programı oluşturulmuştur.

Bölge ve ülke siyasetinin kurucu unsuru olan biz kadınlar diyoruz ki yeni bir yaşamı; eşit, özgür bir ülkeyi hep birlikte kurmak mümkün. Kadın partisi olan HDP Türkiye halklarının umududur. Yeni yaşam biz kadınların ellerinde yükselecektir. Artık bu böyle gitmez!

Halkların Demokratik Partisi
Kadın Meclisi
11 Temmuz 2017