
Van Milletvekilimiz Bedia Özgökçe Ertan Anayasa Değişiklik görüşmelerine dair Meclis Genel Kurulunda konuştu:
Çok önemli bir Anayasa değişiklik teklifini görüşüyoruz. Bütün toplumu ilgilendiren ve belki de çocuklarımızın, hepimizin geleceğini ipotek altına alınacağı görüşmelere halk hiçbir şekilde dahil edilmemiştir. Sadece sonuçları itibarıyla halkın hakemliğine başvurulacak olan bir yöntem tercih edilmiş. Değişiklik adı altında görüşülen Anayasa değişiklik teklifi değişiklik teklifi değil, diktatörlük rejimi kurmayı hedefleyen Anayasa müdahalesidir.
Bu Parlamentonun üyesi olan ve hâlâ yasama dokunulmazlığı bulunan 6 milyon seçmenin ve tüm Türkiye'nin vekili olan 11 milletvekili tam altmış yedi gündür Türkiye'nin çeşitli cezaevlerinde tutulmaktadırlar. Her biri hakkında açılan davalara bakabilirsiniz ve hiçbir hukuki dayanak bulamazsınız. Çünkü tamamı siyasi parti faaliyetleri sebebiyle ya da yaptıkları konuşmalar sebebiyle, bu kürsüden de defalarca dile getirdikleri konuşmalar nedeniyle açılmış davalardan ibarettir fakat milletvekillerimizi esas tutan sebep siyasi saiktir ve bu siyasi saik aslında Türkiye toplumunun 20 milyonunu neredeyse temsil eden bir toplum kesimini açıkça dışlamayı hedeflemiş, Kürt halkını görmezden gelmektedir ve HDP şahsında bütün farklılıklarıyla, kendine has, kendine özgü kimlikleriyle derdine derman olabileceğini düşünen bütün kesimlerin oy vererek Meclise gönderdiği HDP milletvekilleri, siyasi liderleri tutuklanıyorsa bu kesimler görmezden geliniyordur, bu Anayasa'da da yerleri yoktur. Sadece bu tablo bile aslında böylesi bir ortamda Anayasa değişikliğini veya değişiklik teklifini veya yeni bir anayasayı konuşmayı engeller. Getirilen teklif, Adalet Bakanının iddia ettiği gibi hiçbir şekilde hükûmet sistemi değişikliği değil, bir rejim değişikliğidir ve ayrı ayrı her bir madde AKP'nin istediği yeni rejimin anayasal çerçevesidir.
Kuvvetler ayrılığı on dört yıldır yok ediliyor
Kuvvetler ayrılığı sistemi, on dört yıl boyunca aslında aşama aşama yok edilmeye çalışılmıştı. Daha önce yani 2010'da Anayasa değişiklik müdahalesiyle yargı bağımsızlığı, yargı erki iktidar tarafından o dönemki ortağı olan cemaate bağımlı hâle getirilerek zayıflatılmıştı, 2016'nın Mayıs ayında ise dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla yasama erki Saray baskısıyla güçsüzleştirilmiş daha o gün parlamenter rejim, kuvvetler ayrılığı ilkesi tahrip edilmişti. Bugün ise yapılmak istenen şey tüm erklerin tek bir elde, yürütmede toplanmak istenmesidir ve bu rejimin adı tam anlamıyla diktatörlüktür. Bu, hepimizi karanlığa iten, geri dönüşü de olmayan bir yol ve çok tehlikeli bir yoldur ve "İtaat edin, rahat edin." anlayışından başka bir vaadi de yoktur.
Yargı iktidar tarafından kuşatılmıştır
Sözüyle ve ruhuyla hem korumalı hem de ilgili tüm mevzuatıyla, kurumlarıyla beraber karşılıklı ve pozitif bir etkiyle güçlendirilmelidir yargı erki. Hâl böyleyken bütün kurumlarına, diğer değişiklik maddeleriyle teklif edilen düzenlemelere bakıldığında ne yazık ki yargı bağımsızlığını garantiye alacak, güvenceye alacak bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Örneğin HSYK'nın yapısı, bir kısmı doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından, bir kısmı da dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanacağından tam bir kuşatma altındadır. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi düzenlemelerine bakıldığında da anladığımız şey, yargının da siyasal iktidar tarafından kuşatıldığıdır. Bunu aslında biz söylemiyoruz, halk söylüyor, istatistikler söylüyor. Yargıya güven yüzde 3'ün de gerisindedir. Hâkimler tutuklama kararı vermez ise tutuklanacağından endişe eder hâle gelmiştir. Böylesi bir ortamda Anayasa değişikliğini yapmak gerçekten toplumu yanıltmak anlamına geliyor.
11 Ocak 2017